Cerrah'a düşen...

3 Şubat 2007

Ne demiştiniz Savaş Ay'a: "İlkokuldan beri ateş etmeyi öğretirim çocuklarıma... Hem ateş etmek rahatlatır insanı... Patlayan tabanca sesi huzur verir bizim gibilere; stresini alır."Bizim gibiler de, karşısındakine ateş etmeyi değil, hürmet etmeyi öğretti çocuklarına...Kusurlu muyuz?İşte patladı tabanca...Huzurlu musunuz?Geçti mi stresiniz?***Sayın Cerrah!Gözü dönmüş bir grup, hükümetin Lübnan'a asker gönderme kararını eleştiren 4 gence tekme tokat girişmişti şehrinizde...Linç girişiminin ardından olay yerine gelmiş ve alenen suçu övmüştünüz:"Vatandaşlar haklı olarak tepki göstermişler. Güzel bir tepki" buyurmuştunuz.Vatandaş bu iltifatınızla hepten cesaretlendi.Şimdi gazetecilerin beynini kurşunlayarak atıyor stresini...Bu da haklı mı?Bu da güzel mi?***Sayın Cerrah!Cellatlar, Hrant Dink'i alçakça kurşunladığında, daha hiç soruşturma yapılmamışken, ardındaki çete ortaya çıkarılmamışken, "Bu cinayet örgüt işi değil, milliyetçi duygularla yapılmış" demiştiniz de Vali, lafı 7 yerinden çevirip düzeltememişti sözlerinizi... Şimdi örgüt ortada... Siz ise görevinizi yapıp ihbarcınıza kulak vererek Hrant'ı koruma altına almak ya da sonradan cinayetin aydınlatılmasına çalışmak bir yana,

Yazının Devamı

Erdoğan'ın derin devletle imtihanı

1 Şubat 2007

Hrant Dink'in katledilişinde devletin ihmali filan değil, (eğer teşviki değilse) düpedüz göz yumması var.Cinayetin azmettiricisinin daha önceki bombalama davasında suçu sabitken serbest bırakılıp suikast hazırlığına girişmesi...Çeteye sokulan ihbarcının "Dink'i vuracaklar" diye defalarca bildirmesine rağmen bunun dikkate alınmaması... çetenin poliste adamı olduğu kuşkusunu uyandırıyor. Ve saldırganlar üzerinde "derin koruma" olduğunu kanıtlıyor.***Biz bu "koruma kalkanı"nı tarihimizden tanıyoruz.Bu işin başlangıcı 12 Eylül'dür.Bu işin başlangıcı, yine Ermeni meselesidir.Bu işin başlangıcı, devletin ASALA ile mücadele için sabıkalı katilleri işe alıp ellerine silah, ceplerine pasaport vermesidir.Devlet hesabına katil çalıştırma âdeti o gün başlamış, bunun karşılığında onlarla pazarlığa oturulmuştur.O günden sonra da at izi, it izine karışmıştır.Bugün yaşananlardan, tıpatıp aynı kokular geliyor.Dink cinayetinden tutuklananlardan biri Ağca ve Çatlı olmak istediğini söylemiş. Neden mi? Hatırlatalım:***Abdi İpekçi'nin katili Ağca'yı evinde saklayan ve pek çok kanlı cinayeti planlayan "Büyük Reis" Abdullah Çatlı'ya bu devlet 12 Eylül'den sonra pasaport verdi, yurtdışına gönderdi,

Yazının Devamı

Hepimiz Ermeni miyiz?

30 Ocak 2007

Tribündeki Elazığsporlu taraftarlar "Ermeni Malatya" sloganı atıyor. Çünkü Hrant Dink Malatyalı...Ardından bir pankart açılıyor:"Ne Ermeniyiz, ne Malatyalıyız. Biz Elazığlıyız. Türkiye sevdalısıyız."Bunun üzerine Malatyasporlular "PKK dışarı" diye bağırıyor.Küfürleşme, arbedeye dönüşüyor.Sonuç:3'ü polis 10 yaralı...***Aynı günün gecesi Pop Star Alaturka programı...Bülent Ersoy yarışmacılardan birini fırçalıyor. Fırçalarken sivri dilini ırkçılık kavanozuna batırıp çıkarıyor:"Öyle bir söyledi ki, Ermeni üstüme geliyor zannettim" diyor.Sonra da Dink'in cenazesinde atılan "Hepimiz Ermeniyiz" sloganını eleştiriyor. Eleştiri cümlesi şu:"Ben elhamdülillah Müslümanım! Bedenim teneşire de gelse 'Ermeniyim' demem."***Dink'in cenazesinde "Hepimiz Ermeniyiz" sloganı atanların anlatmak istediği, karşı çıktığı şey tam da buydu işte:Bazıları "Ermeni" sözcüğünü küfür niyetine kullanıyor. Bu ırkçı yaklaşıma karşı Ermenilerin yanında saf tutmak; onların hassasiyetini paylaşmak, bir insanlık görevi...Eminim aynı topluluk, ASALA Türk diplomatlarını kalleşçe vurduğunda "Hepimiz şehit ailesiyiz" diye yürürdü; çünkü burada asıl mesele "Ermeni olmak" değil, mağdurun yanında durmak...***Şimdi

Yazının Devamı

Şimdi ittifak vaktidir!

29 Ocak 2007

Bu, önemli bir gelişme..."Derin devlet"le 70'lerde tanışan Ecevit'in, bu tanışıklığın bedelini canıyla ödemekten zor kurtulduğunu anımsayınca ürperiyor insan...Şimdi Erdoğan da "Artık bardağı taşırdınız" demeye getiriyor.MİT'in "statükocu kafalar"dan yakındığı açıklamasından beri devletin bazı organları arasındaki görüş farklılığı hepten açığa çıktı. Kıbrıs'ta Lokmacı geçidinin yıkımında da belirginleşti bu ayrışma... Mehmet Ağar'ın "düz ovada siyaset" çıkışında da... Trabzon'da bürokratların görevden alınışında da... Son olarak Maliye çetesi operasyonunda da...Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar şiddetlenerek artması beklenen bu iktidar kavgasının çok kanlı olmamasını diliyoruz. ***Bunun kadar kaygılandığımız bir gözlem daha var:O da toplumda da devlet kadar ağır bir "derinleşme" yaşanması...70'lerden farklı olarak "derin devlet", toplumdaki güçlü değişim talebinin önüne dikilen bir set görevi yapmıyor bugün...O talep, 70'lerin sonunda kanlı bir şekilde bastırılıp 12 Eylül'de hepten yok edildi. Toplumun büyük kesimi, devletin iç ve dış tehditlerle kuşatılmış olduğuna, farklılıkların bölücü olduğuna, değişimin kötü olduğuna, özgürleşmenin değil itaatin elzem olduğuna ikna

Yazının Devamı

Reşat Altay'ın yazılmamış anıları

27 Ocak 2007

Malumunuz, Altay, sürekli linç, suikast, cinayet haberleriyle gündeme gelen Trabzon'daki güvenlik zaafını izah ederken, suçu reform yasalarına atmış, "Avrupa Birliği uyum kanunları istihbaratı zayıflattı" demişti.Demokratikleşme hevesi Emniyet'te zaaf yaratmasa, polisin elinde yetki olsa, hiç bunlar başa gelir miydi?Dilerim Altay, Trabzon'daki ağır mesai günlerinden sonra Ankara'da boş vakit bulur; anılarını yazar.Biz de Türkiye'nin son 30 yılının hikâyesini onun kaleminden okuruz; okudukça sürekli baş sayfaya dönen kanlı bir tarih kitabı gibi...***Mesela o kitap 30 yıl öncesinden bir sahneyle başlayabilir:16 Mart 1978 Perşembe günü...Öğleyin...İstanbul Üniversitesi çıkışında 100 kişilik öğrenci grubunun üzerine bomba atılıyor.7 ölü, 47 yaralı var.Esmer, kısa boylu, hırkalı bombacı, TNT'yi solcu grubun üzerine atıp üniversitenin merdivenlerinden kaçmaya başlıyor. Öğrenciler kaçışırken Beyazıt Kütüphanesi önünden de otomatik silahlarla yaylım ateşi açılıyor.Gençler de polis de yere kapaklanıyor.Ayağa kalktıklarında polis ateş açan saldırganları takip için fırlıyor.Arkadan bir ses:"Geri dönün" diye bağırıyor.Polis geri dönüyor. Katiller kaçıyor.Geri dönen polislerden biri Yahya

Yazının Devamı

Son anına kadar kalemi elindeydi

25 Ocak 2007

Birinin ölüm yıldönümünü öbürünün ölüm haberine ekleyen, birinin cenazesini kaldırırken yenisinin haberini veren, ocaklar söndüren, şom ağızlı, lanet ocak...Daha Hrant'ın mezarı tazeyken geldi İsmail Cem'in ölüm haberi...Sanki içime doğmuş gibi dün sabah 10.20'de oğlu Kerim'i aradım."Durumu bayağı kötü. Kendinde değil" dedi. Sesi üzgün, ama sakindi."Allah bilir. Hayat bu" dedi.Oysa bu konuşmadan yarım saat evvel Cem vefat etmişti ve sanırım bundan henüz onun da haberi yoktu. Sonradan bana söylediğine göre, bu finale tanık olmaması için onu uzak tutmuşlardı. "Kara Ocak" bu... Hep sevdiklerimizi, ille iyileri vuran cellat ocak... Öğleyin Cem'lerin Bebek'teki evine taziyeye gittim.Denize bakan salonda hep Cem'in oturduğu koltukta bu kez eşi vardı. Yaşlı gözlerle onun kaybına dair haberleri izliyordu."Bir filmin içinde gibiyim; ne olup bittiğini fark edemiyorum" dedi."Son dönem ne çok şey paylaştık sizinle" diye ekledi.Gerçekten çok şey paylaştık. Bana evlerini, yüreklerini, hayatlarını açtılar. Dolu dolu yaşanmış bir ömrün son dönemecini İsmail Cem'le paylaşmanın keyfini ve hüznünü yaşadım. Bir filmin içinde... Geçen yaz gönderdiğim bir internet mesajıyla başlamıştı her şey...Uzun

Yazının Devamı

Ey güzel ülkem!

23 Ocak 2007

Taşlarında büyüdüğümüz, serpilirken diz kanatıp taban çürüttüğümüz o kaldırımların kabir şimdi bize... Beynimiz bir kin tuzağında nar gibi dağılıyor; cesedimize serilen gazetelerin başlıklarında kardeşlik çağrılarımız kanıyor.Ağrı dağı sallanıyor, yürek ağrımızın şiddetinden...***Yürüyeceğiz bugün, mayınlı bir güzergâh boyunca:Uğur Mumcu caddesinden geçip Musa Anter meydanına yöneleceğiz.Ahmet Taner Kışlalı merkezinin oradan Hiram Abas parkına döneceğiz. Metin Göktepe'yi öldürdükleri köşeden Bahriye Üçok'u bombaladıkları eve doğru çıkacağız. Abdi İpekçi heykelini geçip Hablemitoğlu çıkmazına gireceğiz. Gün Sazak sokaktan, Muammer Aksoy bulvarına, oradan Nihat Erim sapağına, Doğan Öz mahallesine... Derken kendimizi Hrant Dink mezarlığında bulacağız.İşte budur bize miras, kanlı atlas..."Sıra hangimizde?" endişesiyle arşınlayacağız yollarını; içimiz tıpkı sen gibi; kâh köpük köpük umut, kâh katran karası hicran...***"Güvercinleri sever" sanıyorlar seni; şahinliği konduramadıklarından sana...Oysa sen, en çok sana zulmedenleri başına taç yapan bir bivefasın; elinde al kanlar, yüzünde pençe pençe darbe izleriyle umarsızsın.Gurur duyarsın, sahte sevdalılarınla...Katillerin gezinir

Yazının Devamı

Yarın cenazeye gelmelisiniz Sayın Sezer!

22 Ocak 2007

Üzerinde gördüğünüz yazı, cumartesi gecesi yazılmış. "Bir Hrant öldü, nice Hrant'lara... Geber pis Ermeni" yazıyor.Aynı yazı, hemen yandaki bir işyerinin duvarında da var. Yanına yıldız-hilal çizilmiş.Kilisedekilerin tedirginliğini herhalde tahmin edersiniz.Dün sabah hem onlar hem işyeri sahipleri şikâyetçi olmuşlar. Tutanak tutulmuş. Duvardaki yazı hemen silinmiş. Yazıyı görüntüleyip basına vermek isteyenlere de polis engel olmuş.Korkutucu ama gerçek:Bu fotoğraf, bir 6-7 Eylül psikozunu ele veriyor.Kışkırtıcılar, eserleriyle övünebilirler. Fotoğrafta gördüğünüz duvar, Kadıköy'deki Surp Takavor Kilisesi'nin duvarı... Kim onlar?Mesela üniversitedeki Ermeni konferansını "Bu, Türk milletini arkadan hançerlemek" diye yorumlayan Adalet Bakanı...Mesela Apo'ya hakaret için "Ermeni dölü" tabirini seçen eski İçişleri Bakanı...Mesela linç girişimini "Vatandaşımızın güzel tepkisi" diye yorumlayan İstanbul Emniyet Müdürü...Makamına çağırıp ona gözdağı veren İstanbul Vali Yardımcısı...Bilirkişi raporuna rağmen Hrant'ın "Türk'ten boşalacak zehirli kan" ifadesini düşmanca yorumlayarak onu yargılayanlar, mahkûm edenler... Mahkemede onu taciz ve tehdit edenler... Katilin, ilham aldığını söylediği

Yazının Devamı