Bir veda mektubu

1 Mayıs 2006

"İlham mı gelmiyor yoksa yaşlılık belirtisi mi? Kim bilir belki de söyleyecek şeyim kalmadı. Halkımla bağımı yitirmiş olmamdan kaynaklanabilir mi? Bence neden bu değil. Peki öyleyse?"Ona göre bu "ifade arayışı"ydı.Oysa beklenen ilham çok yakında gelecek ve yine gürül gürül yazmaya başlayacaktı.O halde niye yazamıyordu 1956'da?..Cevabı kendisi de biliyordu aslında:Âşık değildi.***Doktoru Galina Kolesnikova ile birlikte yaşıyordu Nâzım...Galina'nın (ya da kısaca "Galya"nın) anıları "Nâzım'la 7 Yıl", geçen hafta Halkevleri Yayınları tarafından yayımlandı.Usta şairin mahrem bir sandığının daha kapağı aralandı.Nâzım, eşi Münevver'le oğlu Memet'i Türkiye'de bırakıp Moskova'ya kaçmıştı. Galina onun sadece doktoru değil, hemşiresi, sekreteri, tercümanı, mihmandarı, aşçısı, şoförü, muhasebecisiydi. Kendisini 4 kez Azrail'in elinden almıştı.Peki sevdiği kadın mıydı?Sanmıyorum.Bunu iki şeyden anlıyoruz:Ona hiç şiir yazmamasından... Ve bu kitapta ilk kez yayımlanan mektuplardaki hitaplarından: "Galuşka", "Hazin hazin öten kanaryam", "Güllü Hanım, a benim canım, sultanım, güzelim, şekerim"...vs...Sevdiğiniz sizden "O çok iyi bir insandır", "Bende yeri başkadır" diye söz etmeye başladıysa

Yazının Devamı

'Ceza ve terör yasaları büyük sıkıntı yaratacak'

29 Nisan 2006

Eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk uyardı: Selçuk, halen Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ders veriyor. Ve elbette güncel gelişmeleri yakından izliyor.Bülent Arınç'ın "Yeni laiklik yorumu lazım" çıkışını, Şemdinli savcısını, yeni ceza ve antiterör yasalarını sordum. Özetle şöyle dedi: Yargıtay Başkanı olduğu dönemde demokrat çıkışlarıyla tanınan Doç. Sami Selçuk'la İmge Yayınevi'nde karşılaştık. Refik Tabakçı'nın yanında sohbet ettik. "Sayın Arınç'ın 'Türkiye cezaevine dönmüştür' lafı uç bir yorum.Konuşmada katıldığım nokta ise şu:Türkiye laiklik ile laisizmi birbirinden ayırmak zorunda. Fransa bunu 1905'ten sonra yaptı ve giderek laisizmi yumuşattı.Laisizm bir ideolojidir. Bu ideolojide devlet dini güdümler. Laiklikte ise devlet yansızdır. Arınç'ın konuşmasında bu ayrımın ipuçları var.Devlet içinde Diyanet gibi bir birim dini yönlendiriyorsa o ülkenin laik olması mümkün değildir.Türkiye bu anlamda laik değil, laisist bir devlettir. Devlet laik olsa, dinler, inançlar, mezhepler karşısında tarafsız kalıp herkesi kucaklasa, kimse buna itiraz etmez. Arınç haklı "Avrupa'da bazen azınlıklar teröre kalkışsa bile rejim laiklikten, demokrasiden ödün vermiyor, vazgeçmiyor. Bizde de

Yazının Devamı

Karşı manifesto

27 Nisan 2006

"Hayrola" diye sordum.Bir öğrencileri okulda piyano konseri verecekmiş. Annesi dinleyici olarak gelmek istemiş. Ama türbanlı olduğu için kampusa giremezmiş."Yazık değil mi?" dedim, "Öğrenci değil, öğretim üyesi değil, bir öğrenci velisi... Hem de çocuğunun piyano konserini izleyecek. Niye giremesin?"Buruktu:"Doğru ama, yol olur diye endişe ediyorum. Buraları bilmiyorsunuz" dedi.Bu politika, piyanist evlat yetiştiren samimi bir dindarı küstürmek ve radikalleştirmek dışında bir etki yaratabilir mi?* * *Meclis Başkanı Arınç'ın tartışılmasını istediği "laiklik ve kamusal alan" meselesi sanıyorum budur ve bence de tartışılmalıdır.Önce kendi pozisyonumu tarif edeyim.Altı imzalanacak bir manifesto aranıyorsa ben Atatürk'ün 1937 Meclis açış konuşmasına daha yakınım:"Bizim devlet idaresindeki ana programımız(ın prensipleri) (..) gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz ilhamımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz".Ne kadar saklansa da, sulandırılsa da Atatürk'ün egemenlik tanımı ve laiklik düsturu budur. Cumhuriyet'i bu irade kurmuştur. Atatürk adını ağzına alanın, önce bu 2 cümleyi sindirmesinde yarar var.Evet, devlet

Yazının Devamı

ABD bizi niye öptü?

25 Nisan 2006

Günlerdir Irak sınırına tank, top, araç, mühimmat yığılıyor. Komando birlikleri Şemdinli'de, Yüksekova'da, Çukurca'da üsleniyor.Öte yandan, yıllardır Türkiye'nin ısrarlı taleplerine rağmen, Kuzey Irak'taki PKK varlığı konusunda Ankara'ya "Bir şey yapamayız" mesajı veren Washington yönetimi farklı telden konuşmaya başladı.ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson cumartesi Milliyet'e yazdığı makalede PKK'ya karşı bugüne dek fazla bir şey yapamadıkları için "hayal kırıklığı"nı dile getirdi. Ama bugün "PKK terörünü mağlup etmek için Türkiye'ye yardımcı olunmasından son derece gururluyum" dedi.Aynı gün ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice da Washington'da "Türkiye'ye PKK ile ilgili istihbarat aktardıklarını" açıkladı.NTV, Güneydoğu'da geçen ayki olayları başlatan 17 PKK'lının öldürülmesi operasyonunun CIA'nın verdiği istihbaratla gerçekleştirildiğini açıkladı. "ABD'nin, Türkiye'ye nokta istihbarat desteği vermeye başladığı"nı bildirdi.Daha önce Türkiye'nin sınır ötesi operasyonuna göz yummayacağını bildiren Washington'un şimdi buna kapı araladığı, Türk ordusunun Kuzey Irak'ta sıcak takip için yığınak yaptığı söylentisi yaygın...***Peki ne oldu da yıllardır PKK konusunda Türkiye'nin

Yazının Devamı

Başbakan'ın izin güncesi

24 Nisan 2006

Bel kaslarında spazm mı?O da ne? İnsanın bel kası niye kasılır ki?Yozgat'ta konuşurken delikanlı görüneyim diye ayazda terli terli ceketi çıkardım ya, kesin ondan oldu. Tam da yarın "Dünya Liderlik Ödülü"nü almaya Hollanda'ya gidecektim. Erken kalkıp Emine Hanım'a Amsterdam çiçek pazarından sarı laleler alacaktım.Üstelik mayısta Avrupa liderleriyle futbol maçım var. Türkiye'yi yedek kulübesinden çıkaracaktım, forvet oynayacaktım, Yaradan'a sığınıp topu çatala takacaktım, sırası mı şimdi bel spazmının?.. 18 Nisan Salı:Doktor bir hafta sert yatakta istirahat verdi. Kesin Erbakan Hoca'nın ahı tuttu. Onun gibi ev hapsine girdik.26'sında Condoleezza gelecek Amerika'dan... Abdullah Washington görüşmesine "Kulağım ağrıyor" diye gitmemişti. Ben de "Belim ağrıyor" diye çıkmazsam kesin kıllanacaklar. Cüneyt "Kullanın" dedi, ama biz kullanılamaz hale geldik.19 Nisan Çarşamba:"Sabah Sabah Seda Sayan"ı izledim ilk kez... Göbek atmak, memlekette sabah sporu olmuş haberimiz yok. Karşısında Kuşum Ayhan'ın "Sabah Yıldızları" var. Bir ona bir buna derken öğlen oldu.İngilizler Alman Başbakanını giyinirken poposu açık yakalamışlar İtalya'da... İğneci geldi. Perdeleri çektim.20 Nisan Perşembe

Yazının Devamı

Eşler ve dostlar

22 Nisan 2006

Daha o ortak bahçe kurulmadan vardırlar bir tarafın hayatında... Eşten eskidirler.Eşin bilmediğini bilir, duymak istemediğini söyleyiverirler.Belki bu yüzden iki taraf da yekdiğerinin yakın dostlarına karşı tahammülsüzdür çoğu kez; eşini kendisinden çok seven ya da eşinin kendisinden çok sevdiği birine katlanamaz. Kadın, "saf erkeği"ni dostlarının sömürdüğüne yanar; erkek, eşinin dostlarıyla geçirdiği zamanı kendinden çalınmış sayar. Bu gergin sarkacın gelgitlerinde zorlanır iki taraf da... Dost ise, dostuna yardımcı olmakla onun hayatını hepten güçleştirmek arasında sıkışır. Ekseriyetle, bu üçlü ilişkinin kaybeden tarafıdır.* * *Siyaset podyumuna geri dönen Hüsamettin Özkan'ın Habertürk Basın Kulübü'ndeki sözleri yazdırdı bu satırları bana:"Biz Ecevit'le bir baba-evlat ilişkisi içinde olduk. Eşiyle görüş ayrılığına rağmen beni korudu. Onun açısından güç bir durumdu. Evli olanlar bunu iyi anlar" dedi Özkan...Evliler iyi anladı.* * *Bülent-Rahşan Ecevit çiftiyle Özkan ilişkisi tam da sözünü ettiğim türden sancılarla, gözler önünde yaşandı.Gerçi Özkan, Ecevit'lerin ilişkisinde eski değildi; çok köklü bir bahçeye sonradan girmiş, zor gününde Ecevit'e kol kanat germişti.Ama Ecevit'in

Yazının Devamı

Üniversite Anadolu'yu değiştiriyor

20 Nisan 2006

Yeni kampüsünde günden güne serpilip gelişen bir eğitim ocağı...Kurulduğunda tarikat kadrolaşması iddiaları yoğundu; zaman içinde çoğu taşra üniversitesinde olan oldu, kadrolaşmayı dağıtacak bir yönetim işbaşına geçti ve çekişme doğdu.Halen de birçok üniversitede akademik kadro ile rektörlük arasında içten içe süren ve zaman zaman gerginleşen bir mücadele bu...* * *Bu tehdit sürerken Anadolu'ya 15 yeni üniversite açılacak olması, çoklarında endişeye yol açıyor. Ama madalyonun bir de öbür yüzü var:Üniversite, girdiği kentte kabuğu çatlatıyor. Dışarıdan gelen bekâr öğrenci başta zorlansa da kiralık ev tutuyor; okul çevresine kafeler, restoranlar, sinemalar açılıyor; esnaf ekmek yiyor; kız-erkek öğrenciler birlikte geziyor ve mutaassıp kentlerin asırlık önyargıları kırılıyor.Sütçü İmam'da okuyan 13 bin öğrencinin yüzde 65'i Kahramanmaraş dışından gelmiş. Eski Maraş'ı bilenler üniversitenin kentte nasıl bir değişimi tetiklediğini anlatıyorlar.Devletin Sütçü İmam'a verdiği katkı 60 milyon YTL... Bir o kadar da öğrenciler kent için katma değer üretmiş geçen yıl...Bu dinamizmle üniversite akademik başarı sıralamasında 42. sıradan 18'e yükselmiş.Rektör Prof. Dr. Nafi Baytorun "Gelecek yıl

Yazının Devamı

Şehir kimi sever?

18 Nisan 2006

"Şehir güçlüleri sever."Gün boyu güçsüzler geçiyor afişin altından; işsizler, yoksullar, itilmişler...Şehrin sevmedikleri, kustukları...Afiş, kentin tercihini ele veriyor.Sıradan bir reklam değil bu; bir arabadan fazlasını, bir yaşam biçimini, bir iktidar tercihini, bir ideolojiyi pazarlıyor.Güçlüyü kutsuyor; ama ne demeli, çoğu reklam gibi nabzı doğru tutuyor.***Gerçekten de güçlüleri seviyor şehir...Bir zamanlar kızları için ilim, irfan, itibar sahibi kısmet niyaz eden analar, para, şöhret, iktidar sahibi damat aramaya başladığından beri böyle bu...İktidara varmanın yolu ortak akıl üretmekten ziyade, güç ittifakları kurmaktan geçtiğinden beri böyle...O zamandan beri, güce tapan şehir Polat'a özeniyor, Sinan'dan, Yahya Kemal'den, Münir Nurettin'den çok...."Gücü gücü yetene" diyen bir zihniyet, güçlü olanı haklı olana yeğliyor.En sportmen, en centilmen olan değil, topa sahip olan ya da topa en güçlü vuran çocuk takım kaptanı seçiliyor.Kick boks maçları, bilgi yarışmalarından fazla seyirci buluyor.Hürriyet, itaat karşısında değer kaybediyor.***Şehir güçlüleri seviyor ama karşılıksız bir aşk bu...Güç sahiplerince işgal edilmiş sahillere bakın; en güçlü şirketlerce toprağa gömülmüş

Yazının Devamı