Şehir kan ağlıyor

3 Nisan 2006

DİYARBAKIR'DA ESNAF BU KEZ DESTEKLEMEDİ, TEPKİ GÖSTERDİ: "YETER ARTIK!" Adam arkadaşıyla trafik kazası geçirmiş. Arkadaşı ölmüş, kendisinin bacağı sıkışmış.Kurtarma ekipleri gelmiş, çıkarmaya çalışıyorlar, ama adam acıdan avaz avaz bağırıyor. Sonunda ekipten biri demiş ki; "Yahu ne bağırıyorsun? Bak yanındaki ölmüş hiç sesi çıkmıyor, sen bir yara için ortalığı ayağa kaldırıyorsun".Bu fıkrayı anlattıktan sonra Vali Ala, "Hiç olmazsa sesi çıkıyor Diyarbakır'ın" dedi, "Bu bile hepten suskunlaşmasından iyidir." Diyarbakır'ın halini, Vali Efkan Ala'nın anlattığı fıkra özetliyor: Basının büyük bölümü bu feryadı duymazdan gelse de Diyarbakır kan ağlıyor son günlerde...Son 4 günde şehirde 6 kişi öldü. 537 kişi gözaltına alındı, bunların 257'si tutuklandı. Tutuklananların 82'si çocuk...Çatışmaların yayılması, ana babaların yeniden DGM önünde nöbete başlaması "Başa mı dönüyoruz?" kaygısı yarattı.Feryat eden, sadece öldürülenlerin, tutuklananların yakınları değil. Esnaf da perişan...Kentin sessiz çoğunluğunu oluşturanlar -yüksek sesle olmasa da- her fırsatta tepkilerini dile getiriyorlar.Diyarbakır son birkaç yılda bir barış havasına kavuşmuştu. Turist akını başlamış, yeni mağazalar açılmış,

Yazının Devamı

Çocuklara kıymayın!

2 Nisan 2006

CAN DÜNDAR, YAŞANAN OLAYLARIN ARDINDAN DİYARBAKIR'IN NABZINI TUTUYOR Bazı dükkânların kepenkleri hâlâ kapalı... Bazısı kırılan camlarını onarıyor.Önceki gün akşamüstü PKK'nın internet sitesi Murat Karayılan'ın bir bildirisini haber verdi:"Kepenkleri açabilirsiniz" dedi.Açıldı kepenkler... Sokak duruldu."Serdar Düğün Salonu"nun önünde duruyoruz.Kapıda "Yas Yeri" yazıyor. Ancak bu coğrafyada düğün salonlarını bozup yas evi yaparlar.Kapıda yaşlı ve yaslı adamlar bekliyor.Abdullah'ın babası ve amcaları... Diyarbakır'ın varoşu Bağlar semtinde cumartesi... Kentin üzerinde kurşuni bir sessizlik; yağmur çiseliyor. Abdullah Duran ilkokul ikinci sınıf öğrencisiydi. 9 yaşında veda etti hayata... Faili meçhul bir kurşunla...Amcası Mehmet Duran, olayların ikinci günü durumdan endişelenip sokaktan eve çağırmış Abdullah'ı... Çıkıp kargaşanın içine düşmesin diye de üzerinden kilitlemiş. Sonra silahlar patlayınca merakla ikinci kattaki evlerinin balkonuna çıkmış Abdullah... Aşağı taş mı atmış? Tanıklar "Hayır" diyor. Ama bir görgü tanığına göre aşağıdan bir sivil polis hedef gözeterek ateş etmiş Abdullah'a... Kurşun bir kolundan girmiş, göğsünü delerek öbür kolundan çıkmış.Kanlar içinde aşağı

Yazının Devamı

Diyarbakır'da en başa mı dönüyoruz?

1 Nisan 2006

CAN DÜNDAR, DEHŞET SONRASI 'OLAYLI ŞEHİR'İ YAZDI Dün ikisini peş peşe yaşadım.İlkini sabah Urfa'da...İkinciyi akşam Diyarbakır'da...Önce Urfa'da GAP'ı gezdim, bölgenin umudunu, yarınını, özgüvenini gördüm. "Belki de çözüm yakın..." diye düşündüm. Sonra 2 saat uzaklıkta Diyarbakır'da "taraflar"la konuştum; o umutlar söndü birer ikişer... Gün batarken "Belki de çözüm imkânsız" noktasına geldim. Cılız bir umut ve kör umutsuzluk... Birkaç sahne aktarayım:Cenazelerin kaldırıldığı gece...Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, yanında Vali Yardımcısı ile eylemcileri "iknaya" gidiyor. Ama daha ilk barikatta, siniri gergin bir güvenlik mensubu Baydemir'e yöneltiyor silahı... Az sonra bu kez eylemciler öfkeleniyor Başkan'a. "Ne geldin lan" diye bağırıyor biri, "İşkencedeki arkadaşlarımızın yanına gitsene..."Kandil Dağı dışında hiçbir merciin sözünü dinlemez halde göstericiler...İlk barikatta Başkan'a silah çeken özel timciyle, Başkan'a posta koyan eylemcinin bakışlarındaki öfke aynı... "Ne geldin lan!" Dün akşam foto muhabirimiz Yurttaş Tümer Diyarbakır'da bir panzerin fotoğrafını çekerken birden onlarca sivil polis sarıyor çevremizi; kızgın, hesap soruyorlar. Üst düzey bir emniyet

Yazının Devamı

Taşra hatırlar, şehir unutur

30 Mart 2006

İspanyol yönetmen, kasabada 30 yıl sürmüş bir kan davasını işliyor. İşlerken de taşra hayatını didik didik ediyor.Dediğinin özeti şu:Taşranın yüzü düne dönüktür; mazide yaşar. Şehirse yarına bakar. Gözü istikbaldedir.Taşra sır tutar, kin tutar, hatırlar; şehirse unutur, aldırmaz, bağışlar. O yüzden taşrada kan davası vardır, şehirde koltuk kavgası... ***Hafta sonu, iki yanı azgın bahar fıskiyeleriyle tümen tümen yeşertilmiş yollardan geçip henüz tatil telaşına bulanmamış bir sahil kasabasına sürdüm arabamı...Taşra, yoğun bir günün arifesindeki makyajsız bir yıldız gibi mahmurdu:Yollar tenha, barlar ıssız, balıkçı lokantaları telaşsız...Sofrada taptaze Akdeniz balıkları, başucunuzda darbuka-keman eşliğinde "Lale Devri çocukları"...Kumsallar kızgın değil henüz, esnaf da öyle...Sahil, "işgal öncesi" kendi doğallığını yaşıyor.***Diskotekler tadilattaydı. Sesi, sessiz sokaklara taşan bir türkü bara uğradık.İçeride kasabanın yerli ahalisi, bir nişan çıkışı kendi usulünce eğleniyordu.Yörük havaları çaldı; gençler kalktı, oynadı. Seyredenler, tanıdık oyuncular için kulaklara sırlar fısıldadı.Lakin ahali çabuk sıkıldı mahalli nağmelerden... Portakal suyu içilen masalardan popüler türkü

Yazının Devamı

Polat Alemdar'a karşı Jack Bauer

28 Mart 2006

Kastedilen "24"tü.Ben diziyi hiç kaçırmayanlardanım.24, geçen sene yeni bölümlerinde "Türkleri terörist gibi gösterdiği için" Türkiye'de yayından kaldırılmıştı. Hatta bu yüzden Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, diziyi ABD'li meslektaşına şikâyet etmişti.Neyse ki CNBC-e buna kulak asmayıp "birkaç tercüme müdahalesiyle" pazar gecesi diziyi yeniden yayına koydu.Peki iki ülkeyi polemiğe sokan iki dizi arasında benzerlik var mı?Bence var."Kurtlar"ı biliyorsunuz; bilmeyenler için kısaca "24"ten bahsedeyim.Dizi, Amerikan anti-terör biriminin (CTU) teröristlerle yürüttüğü mücadeleyi konu alıyor. Kahramanımız Jack Bauer, daha önceki serüvenlerinde teröristlerin yerleştirdiği nükleer bombalarla, biyolojik silahlarla uğraşmıştı. Bu bölümde de yine "Ortadoğu kökenli" bir terör örgütünün rehin aldığı ABD Savunma Bakanı ile kızını kurtarmaya çalışıyor.***Benzerlik şurada:Nasıl Kurtlar Vadisi'nin tüm Amerikalıları "sadist" ise, 24'ün tüm Ortadoğuluları da "terörist"...Dizide Bakan'ı kaçıran örgütün lideri Sherek, İstanbul'daki bombalama eylemlerini de düzenlemiş. Sherek'e ABD'de yaşayan Müslüman bir aile yardımcı oluyor. Ailenin oğlu "Behruz", "dünyanın kaderini değiştirecek bir eylem" için örgüte

Yazının Devamı

Ya tuz kokarsa?..

27 Mart 2006

Hocaları Önder Aytaç ile birlikte 700 akademi öğrencisiyle söyleştik.Medyayı ve polisi tartıştık. Geleceğin emniyet müdürleri, akılcı sorular ve güçlü yorumlarla hem eleştirdi, hem eleştirilerimizi göğüsledi.Polisin medyaya, medyanın polise dair önyargılarından yakındık karşılıklı...Kötü örneklerin her meslek grubunda yanlış izlenimlere yol açtığından, bu izlenimleri silmenin tek yolunun kötü örnekleri dışlamak olduğundan söz ettik.* * *Ayrılırken akademi öğrencilerinin çıkardığı Akademik Bakış dergisinin son sayısını hediye ettiler.Üzerindeki tarihe baktım."Ocak 2005"ti."Yeni sayısı yok mu?" dedim. Gülümsediler.Meğer o son sayıdaki bir söyleşi yüzünden kapatılmış dergileri...Söyleşi yaptıkları kişi Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Bakanı Hanefi Avcı... Yarının amirlerine demiş ki:"Para kazanma hırsı ve gelecek kaygısı, bazı insanları çetelerin içinde yer almaya yöneltiyor. Bu çetelerin içinde resmi görevlilere de rastlanıyor. Zaten bir tarafında devletin resmi görevlileri olmadan bu işlerin yapılması mümkün değil."Derginin yorum sayfasında iki öğrenci şöyle yazmış:"Görevi iç güvenliği sağlamak olan bir teşkilatın mensuplarının bu tür

Yazının Devamı

Biliyor musunuz?

25 Mart 2006

İstanbul'da modern bir alışveriş merkezine 5 dakika mesafedeki gecekondu mahallesinde 3 yıldır lise öğretmenliği yapıyor. İnternetten gelen mesajlar konusunda temkinli olmaya çalışsam da mektupta anlatılanların son bir haftada yaşananlara benzerliği nedeniyle, sizlerle paylaşmak istedim:***"Biliyor musunuz, bu yıl lise 1. sınıfta okuma yazma bilmeyen bir öğrenci var.Çarpım tablosunu bilmiyorlar; 10 ve katlarıyla çarpma ya da bölme işlemi yaparken bile hesap makinesi kullanıyorlar. 1000 öğrenciden kütüphaneye üye olanların sayısı 7...Öğrenci tanıma formlarındaki 'Çaldığınız müzik alet(ler)i' bölümüne 'radyo, teyp, walkmen' yazan çok sayıda öğrenci var.Bir öğrenci okula satır getirmekten uzaklaştırma cezası aldı. Okulda çıkan kavgada bir öğrencimin boynu döner bıçağıyla kesildi; 28 dikiş atıldı.Derste sıkıntı yarattığı için öğretmeni tarafından cezalandırılan öğrencinin aşiret olan ailesi okulu bastı.Kışın akşam 5'ten sonra kimse sokakta yalnız yürümüyor.***Biliyor musunuz,öğrencilerimizin % 86'sı sigara, % 42'si hap kullanıyor.Okulun etrafında hap satanları, okulda hap kullananları polis biliyor.Öğrencilerimizin % 23'ü ensest ilişki mağduru... Çoğunun ailesinde kan davası, intihar,

Yazının Devamı

Terör neden birden patladı?

21 Mart 2006

Bugün Güneydoğu konulu bir teori için veriler sunacağım.Değerlendirmek size kalmış.***Dün arşive girip baktım:Güneydoğu'da aralıkta olay olmamış. Ocakta da olmamış. Şubatta da olmamış.Buna hepimiz seviniyorduk, ama içten içe de endişeleniyorduk. Çünkü aslında silahların tamamen gömülmediğini, sadece "bir süre için" sustuğunu biliyorduk.Peki niye susmuştu? Sadece bölgede kış şartlarında eylem ya da operasyon yapmanın zorluğu nedeniyle mi? Yeniden başlamak için ne bekliyordu?Bu soruların yanıtını ararken şubat sonundan itibaren çığ gibi patladı olaylar... Ve her gün bir çatışma haberiyle uyanmaya başladık.Beklenen neyse, devreye sokulmuştu belli ki...***Son 3 aydan bazı gelişmeleri peş peşe hatırlayalım:8 Aralık'ta FBI Başkanı Robert Mueller Ankara'ya geldi.Ondan 4 gün sonra da CIA Başkanı Porter Goss geldi.İkisi de askeri ve sivil istihbarat yetkilileriyle görüştüler. İki ülke arasında teröre karşı işbirliğinin konuşulduğu, Türk tarafının ABD'den Irak'ta PKK ile etkin mücadele istediği yazıldı.Ardından 19 Aralık'ta NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Schreffer geldi.Ondan 4 gün sonra MGK Genel Sekreteri Yiğit Alpogan, ABD'de Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ile görüştü. "PKK'nın

Yazının Devamı