Özal'dan Erdoğan'a

17 Nisan 2006

Ya bu çıkışlarla milliyetçi oyları kaçırdığı endişesiyle ya da seçim sath-ı mahalline girildiğinden, birden en hızlı milliyetçi kesildi.En son Tunceli'de "Türkiyeli" ifadesinin yerine yeniden "Türk"ü yerleştirdi. "Alt kimliği" filan ağzına almaz oldu.Muhalifleri o çıkışlara "cahil cesareti" diyordu. "Cesaret" bitti.***Bugün Turgut Özal'ın 13. ölüm yıldönümü...Bu vesileyle Özal'ın 13 yıl önce "Kürt sorunu"nu çözme yolunda attığı tarihi adımı hatırlatmak istiyorum.Erdoğan, "Kimseyi 'Ben Türküm' demeye zorlayamazsınız" dedi ya, Cumhurbaşkanı Özal da Mart 1991'de, yani tam 15 yıl önce şöyle demişti:"Adam kendine 'Kürt' diyorsa, 'Hayır, Sen dağ Türküsün' denmemeli".1992'de 57 kişinin öldüğü nevruzun ardından çözüm için arayışa girişti. Danışmanı Adnan Kahveci'ye bir "Kürt raporu" hazırlattı. Özetle şöyle diyordu: "Bugün Kürt sorunu siyasal bir kriz halini almıştır. Çözüm için cesur siyasal adımlara ihtiyaç vardır. Askeri çözümle hiçbir ülke çözüme ulaşamamıştır. Kürt realitesi, Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilerek, Kürtlerin siyasal hakları verilmelidir. Bu durum Türkiye'de demokrasiye ufuklar açmakla kalmayıp PKK gibi terör örgütlerine olan halk desteğini de ortadan

Yazının Devamı

Kıldan tüyden meseleler

15 Nisan 2006

Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi'nden Remzi Altunpolat kampus çıkışında bir grubun saldırısına uğradı.20'li yaşlardaki 5 saldırgandan biri Altunpolat'ın kulağındaki küpeyi işaret ederek, "Bu ne?" diye sordu."Ne ne?" yanıtını alınca da saldırdı.26 yaşındaki akademisyeni yere yatırıp tekmeleyenler "Burası Gazi, ayağını denk al" diye küfür ediyorlardı.Altunpolat'ın saçlarını çekip "Bu küpeyi çıkaracaksın" diye tehdit ettiler.* * *Anlaşılan üniversite bu kıl-tüy meselesinden kurtulamayacak.12 Eylül'den sonra YÖK bir yönetmelikle öğrenci ve öğretim üyelerine, sakal-bıyığı yasaklayınca hocamız Adam Şenel bir yılda sakal tıraşına harcanan zamanı hesaplamış ve "Ben o süre içinde bir kitap tercüme ederim" deyip direnmişti.Sonra saçını kapatıp gelenleri içeri almadılar; saçını salıp gelenler karışmadı.Şimdi de saçını uzatanları dövüyorlar.Kafanın içinden çok dışıyla uğraşıldığı için de üniversitelerimiz bir türlü dünya klasmanına giremiyor.* * *Saldırının nedeni küpe ise, saldırganlara Topkapı Sarayı'ndaki Yavuz Selim portresinde Sultan'ın kulağına bakmalarını tavsiye edeceğim.Yok sorun uzun saç ise, bu konudaki en geniş çalışma olan "Saç Kitabı"nı salık vereceğim.Emine Gürsoy

Yazının Devamı

Hilmi Özkök'ten Banu Alkan'a şiddet kültürü

13 Nisan 2006

Önce Hukuk Fakültesi'nde...Sonra Polis Koleji'nde...İkisinin aynı güne denk gelmesine sevinmiştim; çünkü geleceğin hukukçularıyla, güvenlikçilerini peş peşe görmek ilginç bir deneyim olacaktı.Ankara Hukuk'a gittim; öğrencilerin oylarıyla verilen "Ceride-i Kantar" ödülünü aldım.Ancak Polis Koleji randevusuna gidemedim. Çünkü telefonla "söyleşinin iptal edildiğini" bildirdiler.Neden?Onlar söyleyemedi, ama tahmin etmek zor değil:2 hafta önce Polis Akademisi'nde yaptığım konuşmadan sonra bir yazı yazmış ve öğrencilerin çıkardığı "Akademik Bakış" dergisinin kapatılmasını eleştirmiştim.Derginin kapatılmasına yol açan makalede öğrenciler polisin çeteler içinde yer almasının asla kabul edilemeyeceğini söylüyordu. Yazıdan sonra dergi açılmadı tabii; ama akademiden ve polis camiasından yüzlerce tebrik mesajı aldım. Hepsi de fikir özgürlüğünün önemini vurgulayan ve polis içinde buna inancı kanıtlayan mesajlardı. Anlaşılan, Polis Koleji yönetimi, bu tür bir polemiğin açılmasından endişelenmiş ve söyleşiyi iptal etmişti.* * *Gitsem, yarının polis adaylarına şunu söylemek isterdim:"Size tavsiyem; hiçbir zaman bir fikre karşı önyargıyla hareket etmeyin. Çok aykırı fikirlerle karşılaşabilirsiniz.

Yazının Devamı

IRA ve ETA nasıl silah bıraktı?

11 Nisan 2006

Geçen hafta da İspanya'da 50 yıldır Bask bölgesinin bağımsızlığı için silahlı mücadele veren ETA ateşkes ilan etti.Nasıl oldu bunlar? Avrupa'nın terörden en çok çekmiş iki ülkesinden İngiltere geçen yaz IRA'ya silah bıraktırmıştı. Önce İngiltere'ye bakalım:3 gelişme oldu:1) IRA güçlü İngiliz ordusuyla baş edemeyeceğini gördü. Şiddetle sonuç alamadığını, kamuoyu desteğini de kaybettiğini anladı. Seçimlere katılıp yerel yönetimde söz sahibi oldu. Sonra da silah bıraktı.2) İngilizler de IRA ile mücadelenin zorluğunu gördü. Örgütün arkasındaki halk desteğini fark etti. Sonunda Başbakan Blair "Silahını bırakması şarkıyla şeytanla bile görüşürüm" dedi ve IRA'nın siyasi temsilcisi Sinn Fein ile önce gayri resmi, sonra resmi diyalog başlattı.3) Bu arada dış dinamik değişti. O güne dek göçmen İrlandalıların baskısıyla IRA'ya destek veren ABD, 11 Eylül'den sonra tavır değiştirdi. Örgütü siyasi çözüme zorladı.Ve çatışmalar bıçak gibi kesildi. IRA formülü Gelelim İspanya'ya...İspanya Başbakanı Zapatero iktidara geldiği 2004'ten beri soruna diyalogla çözüm arıyordu. Ama terör konusunda tavizsizdi: "Şiddet durmadan Bask sorunu çözülmez" dedi. O da 3 şey yaptı:1) Madrid'deki El Kaide terörünün

Yazının Devamı

Askeri müşterek

10 Nisan 2006

Başbakan'ın danışmanı Cüneyd Zapsu, ABD'de Hamas için "Binde bir değişme ihtimali varsa teröristle bile masaya oturulur" deyince infial büyüdü.Sivil bir çözümün ihtimali bile bütün partileri bir anda "askeri müşterek"te birleştirdi.Muhalefet masayı taşlamaya başladı.Başbakan öyle korktu ki, 3 gündür ağzından kaçırdığı lafı düzeltmeye çalışıyor.***Buna şaşmamak lazım; çünkü toplum (evde, okulda, trafikte, dizide, bilgisayar oyununda) her alanda şiddet yoluyla sonuç alınacağına inandırılmış durumda..."Kana kan, intikam" sloganı itidal telkinlerinden daha fazla taraftar topluyor.Sükûnet çağrıları, TV'deki şiddet görüntülerinin, şehit cenazelerinin çığlığında eriyor. PKK vurdukça milliyetçilik, şovenizm büyüyor.Muhalefetin "O masayı yıkarız" diyerek askeri çözümde buluşması da diyalog arayışını suç haline getiriyor.Öyle bir ortam ki "masa" lanetli sözcük; "silah" kutsal....***Ama silahı denedi Türkiye...Şiddeti yücelten mesajlara alkış tutarak 20 yıl aralıksız savaştı.Sonuç:Güneydoğu'ya 30 bin ölü, 150 milyar dolar para gömüldü.Sonunda Abdullah Öcalan yakalandı, savaş bitti sanıldı.Bugünse başa dönmüş gibiyiz; hatta daha tehlikeli bir noktada:Türkler ile Kürtlerin birbirine düşman

Yazının Devamı

Miki'nin duası

8 Nisan 2006

Bir süpermarket açılışı...Biri kurban kesiyor. Davetliler de dua ediyorlar. Sonra kamera dönüp saf tutanları görüntülüyor. Dua edenler arasında Donald Duck da var. Hemen arkasında Miki Fare de ellerini açmış dua ediyor.Beyazıt Öztürk görüntüyü izledikten sonra tepkisini şöyle gösterdi:"Olur mu abi? Donald Duck dua eder mi? Delirtmeyin adamı..."* * *"Din hayatın her alanına sızmaya başladı" diye endişelenen çok...Haklılar da... "Ramazan'da televole seyrettim, orucum bozulur mu"dan, "Resmi kokteyller için başı açık, laik ikinci bir eş alabilir miyim"e kadar her konu din adamlarına soruluyor artık... Beyaz Hoca hepsine cevap yetiştirmeye çalışıyor. Gerçekten bu yolla din, gündelik hayatı kuşatıyor mu?Yoksa tersine, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun uyardığı gibi "Din, popüler kültürün tehdidi altına mı giriyor?"* * *Bence ikisi de doğru...Din, hayatın içinde olduğu için popüler kültürün dışında kalamıyor, ondan etkileniyor; ama onu etkiliyor da...Ramazan, kola reklamlarına bile giriyor, ama kola da müminleri tüketiciye dönüştürüyor.Mankenler tesettür defilesi için kapanıyor, ama aynı zamanda örtülü kadınlara teşhir kültürünü gösteriyor.* * * "Milliyet Popüler Kültür"

Yazının Devamı

Apo'ya Milliyet'in hangi sayfaları verilmedi?

6 Nisan 2006

Güneydoğu efsaneleri 3-4 gün kalsanız her görüştüğünüzden bir efsane, bir hikâye, bir tevatür dinliyorsunuz. Geçen hafta Şanlıurfa ve Diyarbakır'da kulak verdiğim ve merak edip aslını araştırdığım sohbetlerden birkaç örnek vereyim: Güneydoğu efsaneler diyarı... Abdullah Öcalan önceki hafta çarşamba avukatlarıyla görüşürken 2 şeyden yakındı:Birincisi cildinde yaşadığı kaşıntı sorunu ve ısrarla söylemesine rağmen bir cildiyecinin kendisiyle ilgilenmemesi...İkincisi 2-3 haftadır gelişmelerden haberdar olamaması...Öcalan avukatlarına "Getirdiğiniz gazeteler verilmiyor ya da önemli haberler kesilerek veriliyor" dedi. Örnek olarak da 8 ya da 9 Mart tarihli Milliyet'in 10 sayfasının olmadığını belirtti.Merakla 8 ve 9 tarihli Milliyet'e baktım.Haber ve yorum sayfalarının hemen tamamında tek bir konu vardı:Şemdinli iddianamesi... Apo'nun gazeteleri Güneydoğu'dan yayılan bir başka tevatür de şu:"Yahudiler GAP bölgesinde geniş araziler satın alıyorlar. Nasıl arazi satın alarak İsrail'i kurdularsa ata toprağı saydıkları bu bölgeye de sinsice yerleşiyorlar."Daha önce Ziraat odalarından da araştırdığım bu inanç öyle yaygın ki önceki ay Ankara'da bir eski parti başkanı kesin konuşunca,

Yazının Devamı

'Ne anladın abi?'

4 Nisan 2006

GÜNEYDOĞU'DA KANLI BİR HAFTANIN ARDINDAN MUHASEBE: "Ne anladın abi?"3 günde her görüşten onlarca insanla konuşmuştum. Yine de zordu cevap... Ne anladığımı özetlemeye çalışayım: Diyarbakır'da 3 gün boyunca birlikte olduğumuz şoförümüz bizi havaalanına götürürken sordu: Bir süredir silahlar susmuştu. Birden başlamasını son gelişmelerle birlikte analiz etmek lazım:Irak'ta işgal çıkmaza girdikçe, Kürt devleti yerleştikçe Türkiye'nin müdahalesini isteyenler çoğaldı.Bu arada içeride Başbakan'ın "Kürt sorunu"nu telaffuz etmesi, bölgedeki çete bağlantılarını deşifre eden Şemdinli iddianamesi, son Nevruz'un olaysız geçmesi ve nihayet geçen hafta Kürtçe 3 yerel televizyonun devreye girmesi, askeri çözümün devreden çıkmaya başladığı, inisiyatifin sivillere geçtiği şeklinde yorumlandı.Herkesi "Bu iş bitti" rüyasından uyandıran 14 PKK'lının ölü ele geçirilmesi oldu. Bunun ardından PKK da kendi yöntemleriyle şehre indi.TSK "AB, demokratikleşme, sivilleşme vs. oluyor diye sahneyi boşalttım sanma" dedi. PKK da "Ben de ölmedim" diye cevap verdi. Nitekim Güneydoğu'dan İstanbul'a yayılan olaylar ve bir cenazede komutanın yakasına sarılıp "Orduyu göreve çağırıyorum" diye bağıran yurttaşın görüntüsü,

Yazının Devamı