İzliyorsanız AKP kadrolaşmasının, kurumu nasıl "mukaddesatçı" bir çizgiye çektiğini gözlüyorsunuzdur.Trabzon'da rahip Santoro'nun 16 yaşında bir genç tarafından öldürülmesi, "Tahrikçi kim?" sorusunu gündeme getirdi.Geçenlerde TRT "Yurt Haberleri" bülteninde yayımlanan bir haberin deşifresini olduğu gibi aktarmak istiyorum şimdi...* * *BAŞLIK:"Karadeniz Bölgesi'nde son günlerde kirli oyunlar gündeme geliyor. Özellikle Ortodoks misyonerler, bölgede turist adı altında yoğun faaliyetlerde bulunuyor. Amaç, bölgede Pontus hayalini gerçekleştirmek... SESLENDİRME METNİ:Ortodoks misyonerler tarafından Karadeniz Bölgesi'nde yürütülen faaliyetlerin merkezinde Trabzon var. Son dönemde çeşitli ülkelerden bölgeye yapılan gezilerde önemli artış gözleniyor. Turizm adı altında gerçekleştirilen bu gezilere katılanların büyük çoğunluğunu Ortodoks din adamlarının oluşturması da gözden kaçmıyor. Bu gezilerde dikkati çeken bir başka nokta ise Tonya, Maçka ve Çaykara gibi geçmişte Rum nüfusun yaşadığı merkezlerin seçilmesi... RÖPORTAJLAR:1- "Buraya turist olarak gelenler var. Ama ne amaçla geldiklerini bilmiyoruz. Misyonerlik faaliyetleri yüzünden İskenderli halkı rahat değil." 2-"Biz hepimiz Türk'üz.
Müslümanlar öfke içinde...Öfkenin nedeni Danimarka'da bir gazetenin yayımladığı, Hz. Muhammed'e hakaret eden karikatürler...Trabzon'daki rahip cinayetinin bu nedenle işlendiği söyleniyor. Danimarkalılar "Hakaret yok" diyor.Müslümanlar "Büyük küstahlık" diye yollara dökülüyor.Ama infiale neden olan karikatürler yok ortada...Olmayınca sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek de zor...* * *Dünyayı ateşe veren 12 karikatürü gördüm dün...Onları anlatmadan önce olayın seyrini hatırlayalım:Danimarka'nın muhafazakâr gazetesi Jyllands Posten, 30 Eylül'de (yani olayların başlamasından 3 ay önce) 12 karikatürden oluşan bir "Muhammed" serisi yayımladı.Anlaşılan o ki, yayının amacı İslam dünyasındaki "resmedilme" yasağını delmekti. Olaylar, 10 Ocak'ta bir Norveç gazetesinin aynı karikatürleri yeniden basmasıyla tırmandı.Tepkiler, şiddete dönüşüp hele Danimarka ürünlerinin boykotuna varınca Danimarka gazetesinin genel yayın müdürü Carsten Just, internet sitelerinde (hem de Arapça) bir açıklama yapıp, "karikatürlerin hakaret amacı taşımadığını, kimseyi kırmak istemediklerini" belirtti."Sonuçların böyle olacağını bilsek yayımlamazdık" dedi. Ancak özür dilemedi.* * *Peki karikatürlerde ne var?Serinin
"Bir mahkum düşünün. Yıllarca kibrit çöplerini biriktirmiş, yontmuş, cilalamış. Onları birleştirmiş. Ve günün birinde, koltuğunun altında inanılmaz güzellikte bir yelkenliyle hayata karışmış. Düşlerinde çıktığı o sonsuz yolculukların yelkenlisiyle... Yeni bir yolculuğa...Belgesel, o yolculuğun adı işte...Emeğin, titizliğin, sabrın, imkânsıza kafa tutmanın, yepyeni ufuklara bazen yapayalnız yelken açmanın tadı, inadı...***Yıllar yılı "Haberci" kamerasıyla yerkürenin dört bir yanından kibrit çöpleri toplayan, yontan, cilalayan Coşkun Aral, bugün o çöplerden yaptığı yelkenliyi suya indiriyor.Türkiye'nin belgesel kanalı İz TV, bugün yola koyuluyor.Coşkun, hep hayalini kurduğumuz bir işi yapıp hem kendisinin hem yerli belgeselcilerin birikimini bir araya topladı.Hani televizyondaki kirlilikten müşteki olanlar "Peki siz ne izlemek istiyorsunuz?" sorusuna "Belgesel" yanıtı verir ya; "vicdan aklaması" kokan bu talebe "Eh hadi o zaman" diyebileceğimiz bir kanal var artık...Digiturk'un 88 numaralı tuşunda her daim belgesel var.Yayıncılık adına sergilenen kaostan kendi "kültürel gettomuz"a sığınıyoruz.Belki bir ricat bu; belki taarruza ilk adım...***Bazen bana da sorarlar "Niye daha çok
"Deniz Caddesi'nde bir papaz görüldü".Haber, Rize semalarında UFO görülmüş gibi dehşet verici bir üslupla kaleme alınmıştı.Konuştuğum Rizeliler, Papaz'ı son gördükleri yeri tarif ediyor, "Yaylaya doğru kaçtı. Gençler peşinde... Yakalamaya çalışıyorlar" diyordu.Rize Müftüsü o günlerde bir demeç verip, "İlimizi ziyaret eden Hıristiyan din adamlarının sayısı her gün artıyor. Amaçları farklı. Onlara karşı milli birliğimizi korumalıyız" dedi.Konuyu sorduğum MHP Trabzon İl Başkanı ise gelen papazların bir Rum Pontus devleti hayali kurduklarını, aralarında Batı'ya çalışan ajanlar bulunduğunu söylemiş ve eklemişti:"Huzuru bozuyorlar. Karadeniz insanı muhafazakârdır."***Bunlar yaklaşan tehlikenin ipuçlarıydı.Nihayet dün korkulan oldu ve tırmandırılan galeyan, bir papazın canına mal oldu. 50 yıl önce 6-7 Eylül'de yaşananın bir benzeri yapıldı ve kilisede bir Hıristiyan din adamına kurşun sıkıldı.Hiç kimse bu alçakça cinayeti "muhafazakâr bölge halkının" misyonerlik faaliyetlerine misillemesi sayıp dolaylı onay vermeye kalkmamalıdır.Fatih'in İstanbul'u fethettiği gün verdiği güvenceden beri bu topraklar din ve ibadet özgürlüğünün koruma altında olmasıyla övünegelmiştir.Dünkü kurşun, aynı
Hassas konular bunlar...Hesap sorulursa adamı zorlar.* * *Toplumsal belleğimiz zayıftır, hatırlatalım:1994'te TBMM'de "Liderlerin Mal Varlığını Araştırma Komisyonu" kurulmuştu. Tüm partilerin liderlerini incelemeye aldılar.Komisyondan 5 milletvekili Amerika'ya gitti. Çiller'in oradaki mal varlığını tespit etti.Çiller'in villası o kadar güzeldi ki, önünde resim çektirdiler. DYP liderinin New York'ta New Holiday adlı bir oteli de vardı.Ayrıca 8 katlı 80 bürolu bir iş merkezi...Ve otoyol üzerinde bir benzin istasyonu ile dinlenme tesisi...Emlakçıya "Bunların toplam değeri nedir?" diye sordular:"180 milyon dolar" dedi emlakçı...* * *Olabilir. "Halkımız zengini sever".Ne var ki Çiller siyasete girerken verdiği mal beyanında bunlardan söz etmemişti. Komisyona davet edildi. Soruldu."O zaman bunlar yoktu" dedi."Yani Başbakan olduktan sonra mı aldınız?""Evet." "Kaynağı?""1974'te babamdan 231 bin lira miras kalmıştı."Komisyon, en yüksek orandan 20 yıllık faiz ve döviz getirilerini hesapladı. Mirasın bugünkü karşılığı en fazla 1.6 milyon dolar ediyordu.Tekrar çağırdılar.Çiller yeni bir sürprizle geldi:"Unutmuşum. Annemin yatağının altında bir çıkın bulmuştuk. Bu dövizler onun içindeydi.
Wilson, hem kendisinden önceki pervasız büyükelçinin gördüğü tepkiden, hem de Türk kamuoyundaki Amerikan antipatisinden haberdarmış gibi temkinli konuştu.Filmlerin gerçekleri tam olarak yansıtması gerekmediğini vurguladı.Amerikan-PKK ilişkileri konusunda "Türk kamuoyundaki öfkeyi anlayışla karşıladığını" belirtti. Bu konuda somut sonuçlar elde edebilmek için çalıştıklarını söyledi.* * *Büyükelçi Türklerin Amerikan antipatisinin boyutunu merak ediyorsa bu filme gitmelidir.Bu zor geliyorsa arşive girip kendisinden önceki büyükelçiyle ilgili haberlere göz atmalıdır.O da zorsa bir gün tebdili kıyafet edip elçiliğinin arka taraftaki Paris Caddesi'nden geçmeye çalışmalıdır.Elçiliğin fiili işgali altında olan bu güzelim sokağın nasıl iç savaş dönemindeki Beyrut'a çevrildiğini, iki uçtan bariyerler, karakollarla denetime alındığını, "kontrollü geçiş uygulamasıyla" gelip geçenlere nasıl terörist şüphesiyle bakıldığını görmelidir.Sonra Atatürk Bulvarı tarafına geçip, elçilik duvarının ötesine inşa edilen koruma bariyerlerinin yaya ve araç trafiğini nasıl engellediğini görmeli, Ankaralılara ne hissettiklerini sormalıdır.* * *"Bulvarda işgal", iki yıl önce Amerikan Büyükelçiliği'nin talebi
İnanması güç, ama plağı tanımayan bir nesil geldi.Gates'e göre kızının çocuğu da ona "CD nedir anne?" diye soracak. Çünkü tam dünya CD'ye alışırken "dijital devrim" patladı ve gençler internetten indirdiği yüzlerce müzik parçasını avuç içi kadar bir müzik kutusunda gezdirmeye başladı.* * *Gates, öğrencilerle buluşmasında, kendisi öğrenciyken, sadece hükümetlerin kullandığı ürkütücü bilgisayarı bireylere yayıp sivilleştirdiklerinden söz etti."İnsanların bilgiye ulaşmasını, fikirlerini dile getirmesini, dünya çapında iletişim kurmasını kolaylaştırdık" dedi.Bunun baskıcı hükümetleri korkuttuğunu söyledi.Yeni teknolojilerin açıklık ve çeşitlilik getireceğini müjdeledi.Gates, "Her eve ucuz bilgisayar" kampanyası için Türkiye'de...Her evinden internete bağlanabilen, bilgiye ulaşabilen, dünyayla buluşabilen, şeffaf bir Türkiye...Gerçekten göz kamaştırıcı bir hedef bu... * * *Ancak kamaşan gözlerimizi silip madalyonun öbür yüzünü de görmemizde yarar var.Evet, bilgisayarlar artık daha küçük, daha yaygın, daha hızlı... Ya içerik?..Evinde bilgisayarı ve küçük çocuğu olanlar, o bilgisayarların çoğu zaman sadece şiddet içerikli oyunlar oynamakta kullanıldığını biliyorlar.Ana babalar "Çocuğum
Bir kadın, az önce birlikte rakı içtiği adamı nasıl uykusunda sırtından hançerleyebilir?7 yıldır birlikte yaşadığı adamın kendisinden ayrılmak istemesi ya da kendisini aldattığını söylemesi cinayeti izaha yeter mi?Hınç mı, yoksa çaresizlik midir bu?"Öldüresiye sevmek" mi?Başkasına yâr etmektense Azrail'e teslim etmek mi?* * *Bir "aşk cinayeti" haberi de Bodrum'dan geldi önceki gün...24 yaşındaki kuaför, 1,5 yıllık sevgilisi kendisini terk etmek isteyince işyerini basmış, "Bana yâr olmadın, seni kimseye yâr etmeyeceğim" demiş ve elindeki tabancayı 21 yaşındaki kadının beynine sıkmış.Alından sıktığı kurşunun sevgilisinin sol gözünden çıkmasını izledikten sonra genç kızın yanına diz çökmüş ve aynı tabancayı bu kez kendi beynine dayayarak tetiği çekmiş.* * *Peş peşe gelen bu iki cinayet, bana geçen sene Cumartesi Sabah'ta Eylem Bilgiç'in haberleştirdiği bir araştırmayı anımsattı.Araştırmayı yapan, Üsküdar İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden bir komiser:Beyhan Ceylan...Komiser Ceylan, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Tıp Enstitüsü'nde yüksek lisansa başlamış.Tez konusu olarak da "kadın cinayetleri"ni seçmiş.İstanbul'da 2000-2003 yılları arasında işlenen 144 cinayeti inceleyip mağdurların