Say ki acılar masaldı

26 Ocak 2006

Kentin balkonları kapalı kuşlara; demir çubuklu pencereler titrek gagalara sağır, dilsiz...Bir veba tecridinde kanatlılar... yemlendikleri kapılar merhametsiz... Kar püskürtüyor ocak; ocaklar yıkıyor, tabutlar taşıyor, allı yeşilli, vakitli, vakitsiz...* * *En son birlikte Londra'ya gitmiştik Mümtaz Sevinç'le...Benim söyleşim vardı; o, Nâzım'dan şiirler okuyacaktı.Havaalanına uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözlerle geldi.Cam açık yatmış gece... Bir kedi eve girip kafesteki kuşunu parçalamış.Sabaha kadar ağladığını anlatmıştı; zehrolmuştu Londra gezisi...Sahnede şiir okurken sesindeydi keder...Merhamet, yüreğindeydi.* * *Geçen gün Nebil Özgentürk'ün "Bir Yudum İnsan"ı için Uğur Mumcu'yu seslendirmeye girmiş stüdyoya...Ekranda "Ey halkım, unutma bizi" diye gürlerken güzelim sesi hüzünle titriyordu.Programda 24 Ocak'ta katledildiğini anlattı Mumcu'nun...Sesinin ekrandan işitileceği 24 Ocak günü, kendisi de öldürülmüş olacaktı.Programın sonunda ölüm haberi yayımlanırken o Hasan İzzettin Dinamo'dan okudu son şiirini:"Bir Eyüp sabrıyla bekledim/Sabahı olmayan gecelerde/Gül dalları yerine demir çubuklar vardı/Münzevî-münzevî pencerelerde..."* * * Aydın Güven Gürkan'ı 1980'lerin

Yazının Devamı

Uğur Mumcu'nun mirası

24 Ocak 2006

Uğur Mumcu ile Abdi İpekçi tanışmazlarmış meğer...Daha doğrusu çok geç tanışmışlar. 27 Ocak 1979'da Etap Oteli'nde bir açık oturuma birlikte katılmışlar. Mumcu o günlerde üzerinde çalıştığı silah kaçakçılığı-terör ilişkisini gündeme getirmiş. Sonra İpekçi söz istemiş ve "Uğur Mumcu'nun söylediklerine aynen katılıyorum, altına imzamı atıyorum" demiş.Masada el sıkışmışlar.Sonra İpekçi de terörün ardındaki silah kaçakçılığından söz etmiş.Lanetledikleri şiddete kurban verdiğimiz Mumcu ile İpekçi'nin buluşmasını, toplantıyı izleyen gazeteci Leyla Umar'dan dinlemiştim. Umar, hep mutedil görüşler savunan İpekçi'ye "Hah şöyle, nihayet sert çıktın" demişti çıkışta...* * *İpekçi, bu toplantıdan 5 gün sonra öldürüldü.O gün, o salonda bulunan Mehmet Ali Ağca tarafından...Ağca, kurbanını 25 Ocak'tan 1 Şubat'a kadar izlediğine göre büyük olasılıkla o açık oturuma da gitmişti.Sonradan o açık oturumun ses bantları çalındı, çalan bulunamadı.Vurulmadan 15 gün önce de İpekçi'nin adres ve telefon defteri çalınmış, onu çalanlar da bulunamamıştı.* * *Uğur Mumcu, daha sonra hazırladığı "Ağca Dosyası"nda (Tekin, 1982) bu ses bantlarını ve adres defterini sormuştu.Sadece onları mı?Ağca yakalandığında

Yazının Devamı

Sitemin açılışına davetlisiniz

23 Ocak 2006

Biraz sıkılganlıkla lafa girip kibarca "Şiirleriniz fena değil, ama neden bu kadar uzun yazıyorsunuz" diye sordu."Böyle şiir olmaz" demek istiyordu.Son dönemde birçok kişiye anlattığım şeyleri yineledim:"Hiç şiir yazmadım. Sizin şiir diye okuduklarınız, gazetede çıkan yazılarımın, meçhul şahıslarca mısralaştırılmış satırlarından ibaret..."Okurum gönül alıcı bir sevecenlikle yanıtladı bu düzeltme telaşımı:"Olsun, yine de güzel şiirler..."***Epeydir internet gruplarının zincirlerinde yazılarım dolaşıyor ve bundan elbette keyif duyuyorum.Lakin bazen araya bana ait olmayan yazı ve şiirler karışıyor.Altında imzamı görünce ben de şaşırıyorum. Özenle süslenmiş, fonuna müzik yerleştirilmiş bu naif metinler ya bana yakıştırılıyor ya da birileri bana "şaka" yapıyor.İnternette bu "şaka"yı düzeltmek, okyanusa yanlışlıkla düşmüş bir damlayı geri almak kadar zor.Tek yapabildiğim, soran okurlara "Bu benim", "O benim değil" diye cevap yetiştirmekten ibaret.***"İbaretti" demem lazım.Çünkü kargaşa, bugünden itibaren son buluyor.Büromuzun internet uzmanı Saim Tokaçoğlu'nun yıllardır söyleyip durduğu, okurların talep ettiği, benimse inatla ayak dirediğim bir internet sitesinin artık elzem olduğunu bu

Yazının Devamı

Bahçeli'nin çağrısı

21 Ocak 2006

İşgalcilerin başında 21 yaşında bir öğrenci vardı:Devlet Bahçeli...Bahçeli, sol hareketin güçlendiği AİTİA'da Ülkü Ocakları'nın kurucusuydu.O yıllarını kaleme alan Dr. Aslan Tekin'e göre ("Milliyetçi Hareket'te Yeni Dönem ve Devlet Bahçeli", Turan, 1997) okulun ele geçirilmesinde başrolü Bahçeli oynamıştı. Akademiyi solun elinden kurtarmak için plan yapmış, okulu geceden işgal etmişlerdi. Okulda çıkan silahlı çatışmalarda iki taraftan da vurulanlar oldu. Bahçeli de o dönem birçok arkadaşını kaybetti.* * *Aynı Bahçeli, 35 yıl sonra geçen hafta yaptığı basın toplantısında Ağca'yla ilgili olarak partisinin adının gündeme getirilmesine tepki gösterirken "Bunların MHP içinde yeri olamaz" dedi.Bu net tavrı önemsiyoruz.Çünkü bugüne kadar kendini "ülkücü" olarak tanımlayan tetikçiler MHP'den böylesi bir dışlanmadan ziyade açık bir destek gördüler. Hapishane çıkışlarında partililerce ve Bozkurt işaretleriyle karşılandılar, "Malatya'da doğdu, Papa'yı da vurdu" tekerlemeleriyle taltif edildiler.Şimdi 70'lerin üniversite işgallerinin içinden gelen Bahçeli, artık dünün suikastçılarıyla araya duvar örüyorsa, bu ibretlik bir tavır değişikliğidir.Katillere güven veren hiç değilse- siyasi desteğin

Yazının Devamı

Devlet onlara 'söz' vermişti

20 Ocak 2006

Metin G, Abdi İpekçi'nin eşi Sibel İpekçi'ye Ağca'nın sorgulamasında çekilen filmi de izletiyor, bu arada da bilgi almaya çalışıyordu. Metin G. adını bir kenara yazalım ve bizim 5'linin öyküsüne devam edelim. Ağca, İpekçi suikastından 4 ay sonra yakalandı. İlk sorgusu Emniyet'te yapıldı. Sorgunun sürdüğü günlerde Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan Metin G. adlı bir görevli düzenli olarak İpekçi ailesine bilgi aktarıyordu. 12 Eylül'de kalmıştık.Türkiye'nin her yerinde teröre bulaşanların evlerinin basıldığı o günlerde Abdullah Çatlı yurtdışına çıktı.Ya da eşinin tabiriyle "kollanmak amacıyla yurtdışına çıkarıldı".Meral Çatlı TBMM Susurluk Komisyonu'nda o günleri şöyle anlatıyor:"80 ihtilali olduğunda sıkı denetim vardı. Pasaport almak, düzenlemek kolay değildi. Demek ki eşime yardımcı olundu."Bu yardımla, 12 Eylül'den 3 hafta sonra Çatlı ve eşine pasaportları verildi, havaalanından Fransa'ya yollandılar. Amaç hasıl olmuş, Türkiye'de yaratılan kaos ortamı sonucunda despotik bir rejim kurulmuştu.Şimdi "dışarıdaki işler" kovalanacaktı. Çete dışarı göçüyor Mehmet Ali Ağca, Mehmet Şener, Abdullah Çatlı, Oral Çelik, 24 Ekim 1980'de İsviçre'de buluştu.Enis Berberoğlu, bu buluşmadan sonra

Yazının Devamı

Koruma kalkanı hep devredeydi

19 Ocak 2006

"Sağcıların solcuları ve solcuların da sağcıları, hem de birbirlerini öldürmeleriyle yetinmeyip şimdi topluluklara karşı hedef gözetmeksizin öldürücü sabotajlara kalkışmalarıyla terörizm yeni bir aşamaya gelmiştir. Amaçları, hükümeti devirmek, rejimi yıkmaktır. İstedikleriyse toplumda panik ve umutsuzluk yaratmaktır." Abdi İpekçi Olayda kullanılan bombanın Ülkü Ocakları Derneği Şube Başkanı Abdullah Çatlı tarafından İstanbul'a getirildiği mahkeme tutanaklarına geçti. Olay anında kısa boylu esmer bir genç bombayı atmış, 4 kişi de panik içinde kaçan öğrencilere ateş açmıştı. Polis kaçan bu saldırganların peşine düştü. O anda bir komiser muavini "Geri dönün" emrini verdi.Döndüler. Katiller yakalanamadı.Katliamdan 18 yıl sonra Susurluk skandalı patladı. Kazada ölen Abdullah Çatlı'nın telefon kayıtları incelendi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde bir şube müdürüyle 5 kez görüştüğü ortaya çıktı. Terörle mücadele şubesinin başındaki o müdür, 16 Mart'ta katillerin peşinden koşan polislere "Durun" dediği söylenen komiser muaviniydi:Reşat Altay... Abdi İpekçi bu yazıyı 3 Ekim 1978'de yazdı. O yıl gerçekten de terör yeni bir aşamaya gelmişti. 16 Mart'ta İstanbul Üniversitesi'nde sol görüşlü

Yazının Devamı

Ortak adres Nevşehir

18 Ocak 2006

GİRİŞ Ancak kitlesel hafıza öyle zayıf ki, her gelen yeni kuşak aynı filmi yeniymiş gibi izliyor.Bu yazı dizisi, sırf bu nedenle kaleme alındı.Abdi İpekçi öldürüldüğünde doğanlar bugün 26 yaşındalar. Ağca'yı belki daha çok "Papa'yı vuran adam" olarak hatırlıyorlar. Neden serbest bırakıldığında Nevşehir'de Abdullah Çatlı'nın mezarına gideceği tahminiyle basının oraya yığıldığına akıl erdiremiyorlar belki...Ağca'yı özgürlüğüne kavuşturan yargı kararını yeni bir "kıyak" sanıyorlar.Bunun son çeyrek asırdır her aşamada devreye giren "resmi bir koruma kalkanı" olduğunu bilmiyor ya da unutuyorlar.Bu korku filmini her seferinde yeni baştan yaşamak istemiyorsak, "Kötü adamlar kahraman, kahramanlar kötü adam gibi gösterilmesin" diyorsak, arşivimizi paha biçilmez bir miras gibi yeni kuşaklara aktarmalı, toplumsal hafızayı sürekli diri tutmalıyız.Susurluk skandalı patladığında bir televizyon programında Celal Kazdağlı ile birlikte Erbil Tuşalp'in danışmanlığında açmıştık İpekçi dosyasını ilk kez...Bu dizide o dosyanın kapağını tekrar aralayacak ve filmin yeni bölümünde eskilerden izler arayacağız. Sürekli yeni bölümleri çekilen bayat bir korku filmi gibi... Hep aynı adamların yeni

Yazının Devamı

İçimde bayram

17 Ocak 2006

Bayram gibi bir bayram...İçimi bayram yerine çeviren bir bayram...Yaşlı bir çınarın yorgun gölgesinde toplandık bütün aile, çınar devrilmeden önce belki de son kez...Büyüklerin elinden öptük, küçüklerin gözlerinden...Sofrada eski günlerdeki gibi kurban eti, bayram sohbeti ve hatıralar vardı; hüzün ve kahkaha baharatıyla...Harçlık almaya alışkın ellerimizle harçlık verdik ufaklıklara...***Bu aralar kapıda bir güvercin peydahlandı."Aman kuşlardan uzak durun" diye feryat eden gazetelerle birlikte geliyor her sabah...Kahve beyaz kanatlarıyla o gazetelerin hemen yanı başına konuyor, gazetelerdekinden farklı haberler getiriyor."Birkaç arkadaş hasta oldu diye hepimize yüz çevirmeniz, torbalarca yakıp kül etmeniz reva mıdır" bakışıyla gugukluyor."Güver abi"yi yemliyoruz sabahları; bulaşmamaya çalışan bir özen, ama cümle kanatlı soyuna düşman olmaya kıyamayan bir sevgiyle...***Mahalleden bir bayram sahnesi daha:Arabanın aküsü bozuldu. Tamirciye koştuk. Bayram günü; ama Nihat ustanın evi, tamirhanenin yan kapısı...Çaldık kapıyı... Bayram seyran demedi imdada koştu.İki dakikada halletti işi...Sohbet faslına geçince kendi güvercinlerinden bahsetti. Bizimkine bir eş verebileceğini söyledi.

Yazının Devamı