Gülün sorusu, AKPde Melih Gökçeke duyulan antipatinin bir yansıması olabilir. Ama dahası var:AKPyi yüzde 50nin üzerinde gösteren seçim anketi, iktidar partisinde beklenen zafer havasını yaratmadı. Hatta tersine, endişe yarattığı söylenebilir. Bunun nedenini bir bakan şöyle fısıldadı:"Karşımızda muhalefet partisi olmazsa, bu işi demokrasi dışı güçler üstlenebilir".Türkiyenin askeri müdahaleler tarihi, bu kaygının haksız olmadığının delili...Başbakan Erdoğanın ısrarla CHP ve Baykalla uğraşması, muhalif oyları orada toplamaya dönük bir manevra bile sayılabilir.Ben Erdoğanın yerinde olsam oyumu Baykala verirdim.Bir taşla iki kuş:Hem AKPnin karşısına "derin devletin gazını alacak" cılız bir muhalefet partisi oturuyor, hem de eski oyunu korursa "Aynen devam" diyecek Baykalın yerine dinamik bir ismin geçmesi önlenmiş oluyor.***SHPye gelince..."Demokratik Güç Birliği", birçok kentte esaslı adaylarla giriyor seçime:Ankarada Murat Karayalçın...Mersinde Fikri Sağlar...Kırşehirde Yıldırım Kaya...İstanbulun ilçelerinde Arif Sağ, Ferhat Tunç gibi iki değerli sanatçı...Güneydoğuda gençler, kadınlar...Gerçi SHPnin zeytin ağacı, bir ideolojik bütünlük görüntüsü vermediği gibi, fikri bir yenilik de
Yol boyu İzmirliler "Bu havada mitinge mi gidilir" dercesine cıvıldaşarak volta atıyor.Kenarda bir jant afişi çapkınca soruyor:"Şehir güzel/ kızlar güzel/ jantlar niye güzel olmasın?" Pazar günü nazlı bahar güneşi altında Körfezi dolanıp İnciraltındaki AKP mitinginden Karşıyakadaki CHP mitingine gidiyoruz. AKP mitingi beklendiği kadar kalabalık değil, ama topluluk da sanıldığı kadar radikal değil. İzmire özgü... Gelenlerin yarısı kadın... Kadınların yarısı örtülü... Örtünenler de allı güllü türbanlarla gelmiş. Alanda Atatürkün bezden dev bir resmi asılı... "Aşkla yola çıktık" diyor adaylar... Aşk, siyasetin de dilinde...Başbakanın yanında AKPnin İzmir adayı Taha Aksoy... Dağıttığı biyografisine göre ODTÜde okumuş, Münih Teknikte doktora yapmış. ODTÜ Akademik Konseyde görev almış. Sonra "Yurtdışında bir üniversitede öğretim üyeliği yaptım" diyor. Okuduğu okulların adı var, 5 yıl ders verdiği okulun adı yok. Meğer Ciddede Kral Abdülaziz Üniversitesinde çalışmış. 80lerde Abdullah Gülle orada tanışmış.Gizleyecek ne var ki bunda?.. Hangi üniversite? CHP mitinginde kalabalık biraz daha yoğun... Ama bahar rehaveti burada da hissediliyor.Baykalın yanında "Kordon gibi, Saat Kulesi gibi,
Atatürkle İnönünün arasında 21 yaşında, gözlüklü bir adam vardır.İşte o adam, 92 yaşında öldü geçen gün...Haldun Derin, Çankaya Köşkünde 3 dönemin tanığıydı.1933te Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde şifre kâtibi olarak göreve başlamış, sonra İnönünün ve bir süre Bayarın özel kalem müdürlüğünü yapmıştı.Kendisiyle geçen nisanda tanışmıştım. Yaşına rağmen ayaktaydı. Çekim için takım giyip kravat takmıştı. Anılarını ancak biz kitabından okuyunca hatırlıyor ve anlatıyordu. Oysa Tarih Vakfının yayımladığı "Çankaya Özel Kalemini Anımsarken"de (1995) o fotoğraftaki 10. yıl törenlerini ne de güzel anlatmıştı: Cumhuriyetin 10. yıl kutlamaları fotoğrafına dikkatle baktığınızda onu görürsünüz. Şimdi dillerden düşmeyen marş yeni bestelenmişti. Gazi, "Recep Beyin ilahisi" dediği 10. Yıl Marşını, yolda otomobilinden inip rastladıklarına söyletiyordu.Derin, koşu yerindeki tribünde hemen Atatürkün arkasından izlediği geçit törenini şöyle anlatmıştı:"Okullar, izciler, askerlerden sonra halk geçti. (..) Aralarında tahta bacaklı eski savaşçılar vardı. (..) Gazi bu coşku karşısında artık yalnızca silindir şapka ile karşılık vermeyi yeterli bulmadı. Teşrifatı bir yana bırakmış, (eyi kendi
Milliyet yazarları seçim turunda Eşsiz güneş, tembelliğe çağıran deniz, çiçek çiçek tomurcuklanan doğa ve uçsuz bucaksız bir beton ormanı...Tepeden bakınca, varoşlar İzmiri çepeçevre kuşatmış gibi...Şimdi siyasi tablo da öyle görünüyor:Merkezde her görüşten kentlinin tam desteğini almış bir belediye başkanı ve kentin çeperlerinde, çoğu rakiplere gideceğine kesin gözüyle bakılan ilçe belediyeleri...Köy Enstitülü bir İzmirli "AKP, İzmirde denize ters gidiyor" diye özetliyor durumu... Kentin varlıklı sahil şeridinde CHP önde... Yoksul varoşları barındıran belediyelerde Çiğlide, Bucada, Konakta AKP şanslı... Belki diğerlerinde de... Yani Piriştina olmasa "CHPnin son kalesi" de çökecek.Heyetimizdeki Polonyalı gazeteciye "varoşlardan oy almayan sol parti" tuhaflığını anlatmakta zorlanıyoruz. Vatandaşın teşhisi her iki anlamda da doğru:"AKP, İzmirde Denize ters gidiyor." Uzaktan göründüğünde "İzmirin dağlarında betonlar açar" şarkısı geliyor insanın diline... DSPden CHPye geçen Başkan Ahmet Piriştina, Ecevit mavisi gömleği ve altı oklu rozeti ile geliyor öğle yemeğine...Neşeli görünse de yüzünden endişe okunuyor. Önceki gece NTVde Tarhan Erdemin seçim anketi yayınlandıktan sonra
"Babam lavaboya gitti; şimdi gelir."Gerçekten de az sonra döndü Subaşı... Taraftarları da peşinden... Antalya Kent Konseyi geçen gün başkan adaylarını buluşturdu. Sakin toplantı DYP adayı Hasan Subaşının konuşmasını bitirip dışarı çıkmasıyla gerginleşti. DYPliler de Subaşının peşinden salonu terk etti. Diğer adaylar "Terbiyesizlik" diye gürledi. Gerginliği Subaşının oğlu yumuşattı: Arada böyle gerginleşse de "yazın başkenti", kış uykusundan yeni silkinir gibi mahmur... Gece barlar boş. Gençler ilgisiz. Bir üniversiteli "Oyum CHPli Hasan Subaşı"na diyor. Oysa Subaşı DYPnin adayı...Antalya "CHPnin kalesi"... Ama hep CHPye oy vermiş biri "Bu kez vermeyeceğim" diyor. Mustafa Asım Cula İlkokulunda öğretmenmiş. Bir gün Vali, okula gelip müdürü fırçalamış, öğretmenlere bakmadan gitmiş. "İşte o vali, şimdi kravatı çıkardı, kazak giydi, aday oldu" diyor. Son seçimde yüzde 31 oy alan CHPnin adayı Ertuğrul Dokuzoğlundan hep "Vali Bey" diye söz ediliyor. Ya da "ithal aday"... "Bize laiklikten söz ediyor, ama projelerini anlatmıyor. Hâlâ resmi davranıyor" diyorlar. "Vali Bey" Bir gazeteciye göre "Bu seçim Antalyada Demirelin 3 adayı yarışıyor".Dokuzoğluna, Ispartada uzun süre valilik yaptığı
Ama Konyanın Zafer Caddesinde 10 yıldır başka tabelalar da var: McDonalds... Adidas... Vaikiki...Şehri şöyle bir gezmek bile, eskiyle yeni arasındaki çekişmeyi göz önüne seriyor. Dükkânların karşısında alışveriş merkezleri, etli pidecilerin karşısında hamburgerciler... Şimdi aynı çekişme siyasette yaşanıyor. "Milli Görüş" gömlekli eski dostlar karşı karşıya... Bir yanda hilal - yıldız, öte yanda ampul... Bir yanda "Erbakan Hoca"nın partisi, öte yanda Tayyip Erdoğanın... Bir yanda Hocanın sakallı adayı... Öte yanda "talebe"sinin sakalsızı... Bir yanda liyakat, sadakat, icraat... Öte yanda hakikat, itaat, rant...Konyada son seçimde 42 bin oy alabilen Saadet Partisi, 480 bin oy alan AKPyle yarışıyor. Elindeki koz, Konyayı 10 yıldır yöneten Belediye Başkanı Mustafa Özkafa... Özkafa adı, (ve AKPyi kırmak için merkez sağ ve soldan ona akacak oylar) partisinin aldığı 42 bin oyu, 10 kat artırmaya yeter mi?AKP ile Saadet arasındaki "yüzde 55e - yüzde 5"lik oranı etkiler mi? Kozağaç Parkındaki göleti büyütüp "Konyaya deniz getirmeyi" vaat etmesi onu yeniden seçtirir mi? Zor ihtimal!.. Bunu Zafer Caddesinde tezgahtârlık yapan sakallı dede de söylüyor:"- Oyum AK Partiye... Artık gençler
Aytaç Durak (AKP adayı): Gizemli ve kıskanç. Kadınlar başkanın resmi duruşu ardında müthiş bir çekicilik olduğunu söylüyor.Bülent Özülkü (CHP adayı): Romantik ve tutkulu. Genç kızlar ona mafya denmesine bile bayılıyor. Özülküyü "Baba filmindeki Al Pacinonun romantizmi içinde tutkulu bir erkek" diye tanımlıyorlar.Sedat Doğan (SHP adayı): Cazip ve hırçın. Kadınlar onun erkeksi mavi gömleğine ve bilboardlardaki pozuna takılmış. O poza hayran olup oy verecekler az değil. Epey taraftarı var. Çoğu sosyetik (Fişçiler duymasın).Ümit Özgümüş (ANAP+DYP adayı): Erotik ve çılgın. Onunla bir ıssız adada kalmak istediğini söyleyen bir kadınla bile karşılaştım. Televizyona çıktığında işi gücü bırakıp onu seyrediyormuş. Yerel siyasetin en renkli tasnifi Ekspresin 2. sayfasındaydı. Köşe yazarı Yasemin Kara Güç, başkan adaylarını şöyle değerlendiriyor: Yazıyı okuyan, adayları pop star finalisti sanabilir. Afişlerde Adanalı pop star Bayhanın, Aytaç Durakı desteklediği de yazılı... Başkanın çekiciliği konusunda Bayhan ve Yasemin Hanımdan farklı düşünenler de var. Çünkü bir zamanlar Türkiyenin 4. büyük ili olan Adana artık ilk 10a bile giremiyor. Oysa zengin aileler yönünden İstanbulun ardından 2.
Geçen Pazar, dirseklerimi ahşap bir korkuluğa dayayıp, çenemi avuçlarımın içine kıstırdım ve Onun karşısına geçip dakikalarca mağrur dudaklarını seyrettim.Tarihin en ünlü dudaklarıydı bunlar...Ve ben, çapkınca sokağa çağıran Paris baharına inat, Louvreun 1. kattaki büyük salonda, hayranlıkla ve doyasıya, o kıvrımlı dudakların arasından süzülen alaycı gülümsemeye bakıyordum.***Müzenin İtalyan resimleri bölümündeki 4189 numaralı tablo, çelik bir kafeste tutsak...özel bir ışıkla aydınlatılmamış; çevresi loş bile denilebilir. Ama önünden eksik olmayan Japon fotoğraf makinelerinin asalak flaşlarıyla gereğinden fazla aydınlatılıyor yorgun gözleri...Müzenin teybi, "Dünyanın en ünlü tablosunun önündesiniz" diye fısıldıyor kulağıma... 500 yıl önce dudağının kenarına iliştirilmiş leziz ve mahzun ifadeye dikkat çekiyor.O ifade ve sahibi üzerine öyle çok şey okudum ki onu görmeye gitmeden önce....Leonardo da Vincinin çağdaşı Vasariye göre Floransalı Mona Lisa çok güzel ama melankolik bir kadındı. Modelinin yüzüne yansıyan hüznü silebilmek için Leonardo ona stüdyoda şarkılar dinletmiş, hatta soytarılarla eğlendirmiş, 4 yıllık bir çalışma sonunda da bu gönülçelen ifadeye ulaşmıştı.Tabii bu teze