Kusturica krizinde kim haklı?

12 Ekim 2010

Hafta sonunu Antalya’da geçirdim. Aslında bir açılış konuşması ve söyleşi için gitmiştim, ama Kusturicakrizinin tam ortasına düştüm.
Krizin taraflarıyla, yani Emir Kusturica, Antalya Belediyesi ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’la peşpeşe konuştum.
Hepsini dinledikten sonra kendi yorumumu yazabilirim:
Antalya’da bir “yanlışlıklar silsilesi”yaşandı.
* * *
Önce bir itiraf:
Kusturica’nın basına yansıyan sözlerini okuyunca “Acaba festival için doğru isim miydi” diye ben de düşünmüştüm. Ama gazeteci olarak, bu sözler hakkında ne diyeceğini de merak ediyordum. Onu dinleyince bazı sözlerini yalanlamakla birlikte pozisyonundan çok da geri adım atmadığını gördüm.

Yazının Devamı

‘Sizin Başbakan Sırplarla tokalaşınca niye sorun olmuyor?’

10 Ekim 2010

Çokları gibi ben de hayranlarından biriydim. Filmlerinin hafızamda özel bir yeri vardı.
Ama Sırp milliyetçilerine yaklaşması, Bosna’daki katliama seyirci kalması, hele basına yansıyan şovenist lafları, filmlerinden değilse de kendisinden soğumama yol açmıştı.
Ama (dün Mehveş Evin’in de yazdığı gibi) o laflardan sonra defalarca Türkiye’ye gelmiş, İstanbul’da, Bursa’da etkinlikler düzenlemiş, reklam filmleri çekmiş, kimseden tepki almamıştı.
Niye şimdi “savaş suçlusu” ilan ediliyordu ki?

Şimdi ne oldu ki?
Hem bu soruya cevabını, hem de tepkilere ne diyeceğini merak ediyordum.

Yazının Devamı

Haklısınız ama...

9 Ekim 2010

İnancıyla alay edildiğinde ayağa kalkan Alevi kardeşim! İsyanında yüzde yüz haklısın...
Asırlardır ibadet ederken gördüğün baskının, günümüzde ahlaksız imalarla tacize dönüşmesi, dille bulaşan bir nefreti körüklemesi hazmedilir şey değil...
Hem de bir değil, iki değil...
Bu iftira bitecekse, tepkimizin yaratacağı hassasiyetle bitecek.
* * *
TV dizilerinde PKK’ya küfretme bahanesiyle kendisinin aşağılandığına inanan Kürt kardeşim!
Eğer dizi bittiğinde oturduğun kahvede tedirgin oluyorsan, “Şimdi bunlar kalkıp beni boğazlayacak” diye düşünüyorsan, “Hem de bir değil, iki değil... Dört kanalda dört dizi” diyorsan, sen de elbet şikâyetçi olup, arayacaksın hakkını...

Yazının Devamı

Lobi’den son haberler

7 Ekim 2010

CNN’in Küba asıllı sunucusu Rick Sanchez, bir söyleşide “Amerika’da Yahudilerin baskı altında bir azınlık grubu olduğunu söylemek çok saçma” dedi.
Ve der demez CNN’den “Artık bizimle çalışmıyor” açıklaması geldi.
Hatırlayacaksınız 4 ay önce de Beyaz Saray’ın en kıdemli muhabiri Helen Thomas, Yahudileri eleştiren sözlerinden dolayı, çalıştığı ajanstan kovulmuştu.
Bunlar, Yahudi lobisinin Amerikan medyasındaki gücünün son örnekleri...
* * *
Günlerdir Avrupa başkentleri, korku içinde El-Kaide’nin intihar saldırılarını bekliyor.
Amerika, Avrupa’ya gidecek yurttaşlarını uyarıyor.

Yazının Devamı

Özal suikastının savcısını kim engelledi?

5 Ekim 2010

Önce Ahmet Özal, “Babasının ölmediğini, öldürüldüğünü” öne sürdü. İsimler verdi.
Ardından Semra Özal, “Eşimin zehirlenerek öldürüldüğüne yüzde 100 eminim” açıklamasını yaptı.
Ailenin bu çıkışları sonuç verdi ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Özal’ın ölümü dosyası”nı yeniden açarak soruşturma başlattı.
* * *
Komplo teorilerini severiz.
Sokaktan geçen 100 kişiye “Özal öldü mü, öldürüldü mü?” diye sorsanız, çoğu bunun cinayet olduğunu söyler; muhtemelen katili de biliyorlardır.
Geçenlerde Taha Akyol’un da yazdığı gibi “Toplumca kapıldığımız genel paranoyanın semptomları bunlar...”

Yazının Devamı

Veli mi bizden, Bobo mu?

3 Ekim 2010

Beşiktaş-Rapid Vien maçıyla ilgili en ilginç başlık Milliyet’teydi: “3 Türk Wien’de, 3 Türk Beşiktaş’ta...!”
Bir Avusturya takımı ile bir Türk takımı maç yapıyor.
İkisinde de 3’er tane Türk futbolcu var.
Eskiden olsa böyle bir maçta rakip takımdaki Türkler, anavatanlarına karşı oynayamayacakları düşünülerek yedek kulübesinde tutulurdu; oysa Wien, maç öncesi “Türkiye’yi yeneriz” diyen 3 Türk’ü de sürdü sahaya...
Ve maçın 51. dakikasında Yasin’in harika pasını Veli gole çevirdi.
Avusturya tribünleri ayağa fırlayıp golü atan 22 yaşındaki Türk’ün adını haykırdı:
“Veli... Kavlak!”

Yazının Devamı

Komplocu dedi ki...

2 Ekim 2010

YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan’ın uyarısı, komplo teorisyenlerini bile şaşırtacak kadar dehşet vericiydi.
Domates tohumunu dışardan almamızı eleştiriyordu Prof. Özcan ve diyordu ki:
“Artık genetik programlama diye bir şey var. Tohumun içine genetik mekanizma yerleştirirler. Hiç bilmediğimiz hastalıklara kapılabiliriz. 20 yıl içinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Bu yolla zamanla bir milleti yok edebilirsiniz.”
* * *
Aynı gün, bir başka profesör Ahmet Mete Işıkara, bunun kadar tüyler ürpertici bir komplo endişesini Ecevit’ten naklen anlattı.
Hani Marmara depreminde bunun arkasında yabancı güçlerin parmağı olduğu söylentileri yayılmıştı ya... Meğer dönemin Başbakanı Ecevit, bu söylentileri ciddiye almış.
Işıkara’yı arayıp “Depremde İsrail ve ABD’nin parmağı var mı? Bunu bir araştırın” demiş.

Yazının Devamı

İşimiz itirafçılara kaldı

30 Eylül 2010

Bugünlerde “yılın itirafçısı” yarışması açılsa 3 isim yarışır:
Hanefi Avcı, Sabri Yirmibeşoğlu, Ali Ağaoğlu...
Hepsinin itirafı birbirinden dehşet vericiydi.
Yirmibeşoğlu’nun Habertürk’e “Halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Mesela cami yakılır. Biz Kıbrıs’ta bunu yaptık” demesi, sonradan ne kadar toparlamaya çalışsa da unutulmayacak bir itiraftı. İhtimal, uzun yıllar referans olacaktır.
* * *
Ali Ağaoğlu’nun Referans’ta söyledikleri ise yılın değil, yüzyılın itiraflarından biriydi.
“İstanbul’da binaların yüzde 70’i güvenli değil” diyordu Ağaoğlu...

Yazının Devamı