Emekli aylığınızın düşmesini istemiyorsanız, asgariden prim ödeyeceğinize çalışmayın daha iyi. Anne emekli olsa bile Bağ - Kur’lu babadan dul aylığı alabilir. Prim yatırıp, fiilen çalışmayanın sigortalılık süresi iptal edilir. Ve, sosyal güvenlikle ilgili olarak merak ettiğiniz diğer soruların yanıtları...
Asgari ücretten yatırılan primle emekli aylığı artmaz
SORU: 1966 doğumluyum, primlerim yaklaşık 7500 günü buldu. Emeklilik için primlerimi tamamladım, ancak çalışmaya da devam ediyorum. Primlerim son bir yıldır asgariden yatıyor. Bu durum ileride alacağım emekli aylığını çok mu etkiler? Kaç lira üzerinden prim ödersem kazançlı olurum, emekli aylığım artar?
CEVAP: Sorunuzdan emekli aylığınızın olumsuz etkileneceğini bildiğiniz anlaşılıyor. Gerçekten de asgariden prim ödeyerek çalışmak gelecekte alacağınız emekli aylığının düşmesine neden oluyor. Bu yüzden aslında prim ödeyeceğinize çalışmamanız daha mantıklı. En azından emekli aylığınız olumsuz etkilenmez.
Öte yandan, asgari ücretin biraz üzerinden prim ödemek de gelecekte emekli aylığını kurtarmaz, artırmaz. Emekli aylığınızı yükseltmek için olması gereken en az 4-5 bin TL üzerinden sigorta yatmasıdır. Bunu da sadece
Bugün herkes sevdikleriyle beraber bayramı yaşarken, bazılarımız bayramda çalışmaya devam edecek. Bugün ve bayram boyunca çalışacak olanların iş kanunlarından kaynaklanan bazı hakları var. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, resmi tatil günlerinde çalışmak işçinin onayına bağlı. Yani işveren, bayram günleri işçiyi zorla çalıştıramaz.
Ne var ki, işçiyle işveren arasında yapılan iş sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde bayram günlerinde çalışma yapılması yönünde düzenlenmiş bir madde var ise, işçi o zaman kendi rızası olmaksızın çalışmak zorunda. Bunun dışında işçinin resmi tatil günlerinde çalışması için yazılı olarak izninin alınması gerekli.
Yüzde 100 zam var
Resmi tatil günlerinde çalışan işçinin ücreti de farklı hesaplanır. Yani resmi tatil günlerinde çalışan bir kişinin ücreti, normal bir günde çalışmasından farklıdır. Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı gibi günlerde ailesinden uzakta kalmanın ve çalışmaya devam etmenin ücreti doğal olarak daha yüksektir. Resmi tatil günlerinde çalışan işçi, normal ücretinin iki katı kadar ücret alır. Yani günlük ücreti 100 TL olan bir çalışan, eğer bugün çalışırsa 200 TL ücrete hak kazanır.
Bu yılki Kurban Bayramı için
Şu sıralar evlerde çalıştırılan gündelikçi ve temizlikçilerin sigortalı olup olmayacağı konusu sürekli yazılıyor, tartışılıyor. Aslında iyi ki bu konu gündeme geldi de yaklaşık 700 bin emek sahibinin hakları için konuşmaya başladık.
Evde çalışanlar özellikle gelişmiş ülkelerde iş kanunlarının kapsamında.
Bu kişilerin hakları korunuyor, sosyal güvenlikleri sağlanıyor. Oysa ki, bizde durum bunun tam tersi. Ülkemizde ev hizmetlerinde çalışanlar İş Kanunu kapsamında değil. Yani bir anlamda işçi sayılmıyorlar. Sosyal Güvenlik Kanunu çerçevesinde, eğer bir evde düzenli ve sürekli bir çalışma yapıyorlarsa, ancak o zaman sigortalı sayılmaları gerekli.
Bu konu çok iyi bilinmediği için de, günümüzde ev hizmetlerinde çalışanlar arasında kayıtdışılık oldukça yüksek düzeyde.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamları, “diğer hizmet faaliyetleri” işkolunda çalışan kadınlar arasında kayıtdışılık oranını yüzde 67 olarak veriyor. Yani bu gruptaki her üç kadından ikisi kayıtdışı çalışıyor.
Bu rakamın yüksekliğinin nedeni, ev hizmetlerinde gündelikçi olarak çalışan kadınların sigortalanmaması. Sürekli olarak aynı evde çalışan ve çocuk bakımı, temizlik gibi işleri yapanların
Şu sıralar sürekli kıdem tazminatı konuşuyoruz. Aslında kıdem kadar önemli olan bir başka konu da ihbar tazminatı. 2012 yılında, Çalışma ve İş kurumu İl Müdürlüklerine çalışanlardan yaklaşık 100 bin şikâyet geldi. Doğal olarak bu şikâyetlerin önemli bölümünü (yaklaşık 25 binini) ücretle ilgili konular oluşturdu.
Ücret şikâyetlerinden sonra ikinci en yüksek şikâyet konusu ise ihbar tazminatıyla ilgili olanlar. İhbar tazminatıyla ilgili 23 bin şikâyet gelmiş. İhbar tazminatına ilişkin şikâyetler, kıdem tazminatı şikâyetlerini bile geçmiş. Bu durum aslında hayli şaşırtıcı. Demek ki, ihbar tazminatı konusu gerek işveren gerekse çalışanlar bakımından çok da bilinen bir konu değil. Bu nedenle bugün bu konuyu ele almakta fayda var.
İhbar tazminatı, kıdem tazminatı kadar bilinmemekle birlikte iş sözleşmesinin sona ermesi halinde ortaya çıkan çok önemli bir hak. Ne var ki bu, sadece işçi için tanımlanmış bir tazminat değil. İşveren de ihbar tazminatına hak kazanabilmekte.
Belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçisinin iş sözleşmesini fesheden işveren, bunu işçinin çalışma süresine uygun bir süre öncesinde işçiye bildirmek zorunda. Yani işçisini işten çıkarmadan önce, belli bir
İşyerinde, “yıldırma amaçlı psikolojik taciz” olan mobbing konusunda, son 2 yılda 6 bine yakın şikâyet yapıldı. Delillerle mobbing’i kanıtlayanlar, ihbar, kıdem ve manevi tazminat alabiliyor
İşyerinde gerçekleşen, sistematik hale gelen, kasıtlı olarak yapılan ve süreklilik gösteren, yıldırma ve işten uzaklaştırma amacı taşıyan, kişinin kişiliğinde, sağlığında ve mesleki durumunda zarar doğuran davranışlar ‘mobbing’ olarak ifade ediliyor. Mobbing’i yani bir nevi psikolojik tacizi, sadece işverenin değil aynı zamanda çalışanların başka bir çalışana veya bir grup çalışanın başka bir grup çalışana uygulaması da mümkün. Kişiyi yıldırarak, arkadaşlarının yanında küçük düşürerek, sürekli yıpratarak istifaya zorlamak bu kapsamda mobbing olarak değerlendiriliyor.
Mobbing çalışma hayatında çok yaygın olarak görülmeye başlandı. Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre 1.5 milyon çalışan mobbing’e uğruyor ve mobbing’in ülke ekonomisine maliyeti 13 milyar euro. Aynı araştırmada ortaya çıkan çok daha vahim bir sonuç, ülkede gerçekleşen intiharların yüzde 10’unun nedeni olarak mobbing’i işaret ediyor.
6000’e yakın başvuru
Ülkemizde mobbing’e ilişkin veriler henüz kapsamlı olarak
Kıdem tazminatı çalışanlar için çok önemli. Bu tazminat, aynı işverene bağlı olarak uzun yıllar çalışmanın ve işyerine verilen hizmetin bir karşılığı, temel bir hak.
Çalışma Bakanlığı sürekli olarak her 10 çalışandan sadece 1’inin kıdeme hak kazandığını söyleyerek yeni sisteme olan ihtiyaca işaret ediyor.
Hükümet yeni sistem ve bir tazminat fonu kurulması konusunda ısrarlı. Bu konuda geçen yıl da tartışmalar yapılmış, sendikalar ve işverenlerle ortak bir noktada buluşulamamış ve Başbakan’ın talimatıyla fon meselesi rafa kaldırılmıştı.
Bu kez Başbakan, tarafların üzerinde mutabık olmadığı bir kıdem sistemini kesinlikle hayata geçirmeyeceklerini belirtti.
Üçlü kurul toplanacak
Hükümet, işçi ve işveren temsilcilerinden oluşan üçlü danışma kurulu, bu hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik tarafından toplantıya çağırılacak.
SORU: İş güvenliği uzmanı çalıştırmaya ne zaman başlamam gerekiyor?
CEVAP: İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu uyarınca iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli çalıştırma zorunluluğu işyerindeki çalışan sayısı ve tehlike sınıfına göre farklılık gösteriyor. Yani tüm işyerleri aynı anda iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve yardımcı sağlık personeli istihdam etmeye başlamıyor. Bazı işyerleri için bu yükümlülük başladı, bazıları için 1 Ocak’ta başlayacak.
Kanuna göre;
- 50 ve üzeri çalışanı olan işyerlerinin tamamı 30 Aralık 2012’den itibaren iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinden (uzman, hekim) hizmet almak zorunda,
- 50’den az çalışanı bulunan çok tehlikeli ve tehlikeli işyerleri 1 Ocak 2014’ten itibaren bu yükümlülüğü yerine getirmeye başlayacak,
- 50’den az çalışanı bulunan az tehlikeli işyerleri ile kamu kurum ve kuruluşları ise 1 Temmuz 2016’dan itibaren iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinden hizmet almaya başlayacak.
SORU: İşyerimin hangi tehlike sınıfında olduğunu nasıl öğrenebilirim?
Sosyal girişim istihdam açısından bakıldığında dünyada oldukça önemli bir alan. Türkiye’deki Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) ise yüzde 57’sinin ücretli çalışanı yoktur.Yüzde 41’lik kısmının insan kaynakları 6 ile 20 gönüllü çalışandan oluşuyor. Aralık 2012 verilerine göre vakıf ve derneklerde çalışanların (32 bin kişi), aktif nüfusa oranı binde 6, toplam istihdam içindeki payı binde 13 oldu. Bu rakamlarla Türkiye AB ülkelerinin oldukça gerisindedir. Gelişmiş ülkelerdeki sosyal amaçlı işlerde çalışanların aktif nüfusa oranı toplam yüzde 7.41 seviyelerinde iken, gelişmekte olan ülkelerde bu oran yüzde 1.91’de kalmıştır.
Kâr amacı yoktur
Sosyal girişim tamamen sosyal bir amaca hizmet etmek için kurulan ve bu sosyal hizmeti devam ettirebilmek için herhangi bir işletme gibi davranan organizasyonlardır. Sosyal girişimlerde kâr patrona aktarılmaz, sosyal amaçlarda kullanılır. Sosyal girişimciliğin yarattığı en önemli ekonomik değerlerden birisi istihdama olan olumlu katkısıdır. Günümüzde sosyal girişimciliğe önem veren gelişmiş ülkelerin verilerine baktığımızda, sosyal girişimlerin yeni bir çalışma alanı yarattığı ve önemli bir istihdam potansiyeline sahip oldukları