İngilizler işi çoktan çözmüş. Geçmişte feci şekilde canlarını yakan Holiganizme en ufak taviz yok Ada’da.
Büyük takım küçük takım ayrımını çoktan aşmışlar.
Federasyon da işini yapıyor, polis de.
Örnek, üç gün önce oynanan ve milyonlarca insanın izlediği Manchester United- Manchester City maçı.
Hey gidi Sivasspor. Kim derdi ki geçen sezon fırtına gibi esen takım gidecek, yerine sıradan bile diyemeyeceğimiz, hedefsiz kalmış bir ekip gelecek?
Böyle bir değişimi, yönetim biçimi, yanlış transfer politikası veya hatalı teknik adam seçimiyle açıklayamazsınız. Ve böyle bir tabloya ancak Türkiye gibi futbol kültürü güdük kalmış ülkelerde tanık olabilirsiniz.
Kupada çeyrek finale yükselebilmek, lig için de itici güç ve moral olabilirdi kırmızı-beyazlılar için. Ama nerede? Ne doğru dürüst bir hücum organizasyonu, ne başlangıç düdüğündeki skoru koruma gücü vardı Sivasspor’un.
Bursaspor için bu kadar kolay bir maç olmasının temel nedeni elbette rakibin savunmadaki büyük zaaflarıydı. Yeşil-beyazlılarda bu sezon yakaladığı başarı grafiği tabii ki rastlantı değil. Kilit sözcük ise istikrar. Bursaspor, ligi de düşünerek rolantiye alabileceği maçtaki iştahı, çalışkanlığı ve istekli oyunu gerçekten takdir edilecek cinstendi.
Zapatocny her zamanki gibi savunmanın emniyet kilidi idi. Önündeki Krita, zamanında müdahaleleri ve rakibi yıldıran sertliği ile orta alanı kontrol eden isim oldu. Ozan İpek çok çalıştı, attığı frikik golü şans koksa da, Sivasspor’un bir üfleyişte yıkılacak
Trabzonspor takımında Şenol Güneş’in gelişiyle yaşanan değişim rüzgarı yavaş yavaş etkisini gösteriyor.
Bordo-mavili ekip özellikle hücumda çok daha etkili oynuyor. Pozisyon üretmek için her yolu deniyor. Sivasspor karşısında ilk yarım saatte yakaladığı fırsatların yarısını değerlendirebilse, bir başka deyişle konuk takım kalecisi Akın’ı geçebilse, skora yansıyan üç golü ikiye katlaması hiç de şaşırtıcı olmazdı.
Karadeniz ekibinin dünkü maçta en belirgin artısı kanat versiyonlarındaki başarı yüzdesiydi. Sağda önce Serkan ve Ömer, sonra Alanzinho, Sivasspor’un sol yanını adeta çökertti. Bu bölgeden yapılan bindirmelerin çoğu rakip kalede tehlike yarattı. Duran toplardaki etkinliği de Trabzonspor adına olumlu gelişmelerden biriydi. Köşe atışlarında geriden gelen Giray ve Egemen’in forvetine verdiği destek, Sivasspor’a güç anlar yaşattı.
Dedik ya Trabzonspor gol için değişik yollar aradı diye, bunlardan biri de hızlı hücumda kendi yarı alanından çıkardığı uzun toplardı. Umut’un bu ve benzer ataklara alıştığında, şu anki performansını hem gol hem de mücadele anlamında üst düzeye taşıması işten bile değil. Alanzinho sahanın en çalışkan ve yararlı oyuncularından biriydi.
Colman dün
Süper Lig’in yayın hakları 321 milyon dolara satıldığı günden beri dilimize doladığımız bir kavram var;
“Futbolumuzun marka değeri.”
Şimdilerde bu değerin korunması adına, medyanın da dahil edildiği bir dizi operasyon gerçekleştiriliyor.
Lig TV yorumcusu Erman Toroğlu listenin başındaki isim.
Sırada kimler var bilinmez, önümüzdeki günler çok şeye gebe!
Kim görmek istemiyor Toroğlu ve onun gibilerini ekranda, medyada?
Dekoder satın alıp Maraton programını izleyenler değil elbette.
Dile kolay 321 milyon dolar. Vergisini, federasyon payını filan da ekleyin, yıllık 400 milyon dolarlık bir pasta.
Marie Antoniette’in dediği gibi “Ekmek yoksa pasta yesinler...”
“Süper Lig” apoletli kulüplerimiz için cuk oturdu vallahi.
Gırtlağa kadar borca batıp, meteliğe kurşun atarken, Digitürk-Telekom kapışması hayal bile edemeyecekleri bir kaynak yarattı beylere.
Ellerini ovuşturmayı bırakıp, önce Mehmet Emin Karamehmet’e, sonra Aziz Yıldırım’a dua etsinler.
Alacakları para için değil. Alacakları öngörülen parayı alabilmek için.
Çakma Çin malı sanki.
İyi oynamayan, kendini maça vermeyen olursa yakarım. Şenol Güneş’in Denizli Belediyespor maçının ardından ilk antrenmanda futbolcularına yaptığı bu uyarı anlaşılan pek dikkate alınmamıştı.
Ya da en kibar tabiriyle bir kulaklarından girip, ötekinden çıkmıştı. İlk yarı sonunda soyunma odasına gidene kadar bordo-mavili takımın görüntüsü böyle idi.
Beş gün önce oynanan ve farklı skoruyla pek çok insanı yanıltan o kupa maçındaki Trabzonspor ile dün akşam Ankaragücü önündeki takımı örtüştürebilmek neredeyse imkansızdı.
Kuşkusuz başkent ekibi yeni teknik direktörüyle çok daha hırslı, mücadeleci ve istekliydi. Özellikle ilk yarım saatte rakibine orta alanda göz açtırmadı. Savunmada pozisyon vermedi. Tek eksiği, ceza alanı içinde Bebbe ve Metin Akan’ı dilediği toplarla buluşturamaması idi.
Sarı-lacivertli ekibin bu dirençli oyunu karşısında Trabzonspor’un şaşkınlığını üzerinden atması kolay olmadı. Rakip kaledeki ilk ciddi atağını 40’ta bulması ve Umut’un gol vuruşu için hazırlıksız yakalanması, bordo-mavililer adına koca bir ilk yarıda akılda kalan tek pozisyon idi.
İkinci yarıyla birlikte Ankaragücü tempoyu daha da yükselterek Trabzonspor’un balansını bozmak istedi. Bebbe’nin kafa
Avni Aker’deki farklı sonuç bir yana, gruplarda mücadele etme hakkı kazanan 13’ü Süper Lig, 20 takım arasında yer bulan Denizli Belediyespor’un futbolu çirkinleştirmeden, bir puan üç kuruş hesabına girmeden, kapasitesi oranında ortaya koyduğu mücadeleye saygı duymamız gerektiğini düşünüyorum.
Trabzon açısından lig için ölçü olmayacak kadar kolay bir maç oldu. Hani Antalya kampında kalıp, adı transfer söylentilerine karışan, kadro dışı bırakılma endişesi yaşayan oyuncularına moral olsun diye bir maç organize edilse, bundan iyi fırsat olamazdı Şenol Güneş hoca için.
Peki, kime ne kazandırdı doksan dakika? İlki, yeteneğini tartışmayacağım Engin’e. Attığı gol, yaptığı asist hırçın futbolcuyu kendine getirmezse, başka şansı yok.
İkincisi Gökhan. Trabzon’dan ayrılmayı kafasına koyan moralsiz forvet, bunu veda maçı olarak görmüyorsa, hocasına sımsıkı sarılmalı!
Yeni transfer Sezer. Isınma turlarında ve yabancılığını ilk maçta atamaması çok doğal. Ligde o formayı alabilmesi şimdilik kolay değil.
Geçen yılın skorer oyuncusu Umut. Hırslı, çalışkan ve kendisine alternatif aranmasından nefret edecek kadar iddialı. Bu çok iyi. Attığı goller ona gerçek kimliğini hatırlatmalı. Umut
Bochum Savcılığı’nın iddialarının ne kadarı doğru çıkar bilemem. Ancak gelinen noktada gerçek şu ki, Türk futbolu düşünüldüğünden çok daha fazla kirlenmiş.
Milliyet Spor’un bugünkü manşetine taşınan haber, gelinen son nokta.
Şike, şantaj, ölüm tehdidi, gözyaşı tekmili birden bu oyunda!
Bahis ve şike çetesi uzantılarının kılcal damarlarına kadar girdiği futbolumuz, yürütülen soruşturmayı bir milat kabul etmeli.
Hükümet edenler, adalet sağlayanlar ve futbolu yönetenler bu çürümüşlüğe son vermek için bugünden tezi yok, taviz vermeden en katı kuralları koymalı ve yaptırımları uygulamalı.
Peki kolları sıvarken nedir önceliğimiz?
Bir; Futbol Federasyonu resmi yollardan soruşturmanın Türkiye ayağı ile ilgili tüm belge ve telefon kayıtlarına ulaşacak. Sanıyorum en geç gelecek hafta bu işlem tamamlanacak.