Bobo’ya şipşak vatandaşlık, başka emriniz?

5 Aralık 2009

Önce internet sitelerine düştü haber. Ertesi gün bazı gazeteler tabiri caiz ise üzerine atladı.
Efendim Beşiktaşlı Bobo vatandaş olup Türk statüsünde oynayacakmış.
Böylece Delgado’nun dönüşüyle yabancı kontenjanı boşalacak, Mustafa Denizli rahatlayacakmış.
Aslında Türk vatandaşlığına geçmek için 5 yıl beklemek gerekirmiş ama, Bakanlar Kurulu Nobre örneğinde olduğu gibi Bobo’ya da hızlı bir şekilde Türk pasaportu çıkarabilirmiş.
Evet, Bobo isterse Türk vatandaşlığı için başvuru yapabilir.
Nobre gibi kanununun 7. maddesinin “istisnai vatandaşlığa alınma” maddesinin 7. bendi uygulanarak “jet hızıyla” vatandaş da olabilir.
Ancak Beşiktaş takımında Türk statüsünde oynayamaz!

Yazının Devamı

Kalan sağlar Karaman’ın

30 Kasım 2009

Kasımpaşa depreminden sonra Trabzonspor’un banko oynayan beş futbolcudan yoksun, alt yapı takviyeli kadro ile Eskişehirspor’u yenmesi, hiç de küçümsenecek bir sonuç değil.
Kalede Sylva’nın yerine Onur oynadı. Ancak genç kaleci tedirgindi. Yediği gol tecrübesizliğinden kaynaklandı. Savunma ilk kez bir araya gelen futbolculardan oluştu. Song ve Egemen’in yokluğunda Giray ile Ceyhun bu görevi üstlendi. Sağ bekte Ömer Aysan da öyle. Ancak sorumluluklarını birkaç küçük hata dışında eksiksiz yerine getirmeleri, ilerisi için umut vericiydi. Özellikle Giray’ın performansı mükemmeldi. Rakibin en etkili silahı Youla’ya göz açtırmayan Giray, bence maçın gizli kahramanıydı.
Savunmayı sağlam tutan Trabzon’un ilk yarıda kanatları Gabriç ve Serkan ile olumlu kullanması, bu sezon görmeye alıştığımız orta alan karmaşasını sonlandırınca, Selçuk-Colman ikilisi daha verimli hale geldi. Nitekim ilk golün hazırlayıcısı Selçuk’un geriden gelip Serkan’ın ortaladığı topu kafayla tamamlaması, kendine olan güveninin göstergesiydi. 21. dakikada asisti yapan Serkan 59. dakikada Trabzonspor’u rahatlatan golü atarken tıpkı Selçuk gibi kendinden emindi.
Tam kontrol bordo-mavili ekibe geçti, fark artacak diye

Yazının Devamı

Artık pes ettirmeyin

29 Kasım 2009

24 Eylül 2005’de, Manisaspor yenilgisi sonrası Trabzonspor teknik direktörlüğünü bırakan Şenol Güneş, “Pes etmeyi sevmeyen bir insanım ama bugün pes ettiğimi düşünüyorum” demişti. Güneş 4 yıl sonra Trabzon’a dönüyor. Moraller bozuk, hedef şaşmış, kadro yetersiz, taraftar isyanda. Güneş bu ortamda elini taşın altına sokuyorsa, camianın yapacağı tek şey var; sabırlı olmak. Güneş’ten kısa vadede olağanüstü işler beklemek yanlış. Trabzonlular, uzun soluklu hedefleri kabul edebilirse, Güneş hem rahat çalışır, hem de beklentilere karşılık verir. Lütfen bu kez onu pes ettirmeyin. Güneş, Trabzon’a değil, Türk futboluna da doğmalı.

Yazının Devamı

Fener, Cim-Bom, Kartal el ele!

28 Kasım 2009

Geçenlerde sevgili meslektaşım İbrahim Yüksel’den bir elektronik posta geldi.
Şöyle diyordu Yüksel; “Turgut Özakman’ın Cumhuriyet- Türk mucizesi adlı kitabını okuyorum. Bir bölümünde tüylerim diken diken oldu, alıntılar yaparak sana iletiyorum.”
Özakman kitabında, Lozan’da Türk delegasyonunun İngiltere, Fransa ve İtalya gibi emperyalistlere karşı çetin bir mücadele verdiği günlerden söz ediyor.
Ve devam ediyor;
“İstanbul’daki İngiliz birliklerinin Komutanı General Harrington, birlikleri arasından oluşturulacak karma ile bir Türk takımı arasında futbol maçı yapmak istediklerini açıklar.
Harrington’un gönlünde yatan takım Fenerbahçe’dir. Çünkü Fenerbahçe iki-üç yıldır İngiliz takımlarıyla çok maç yapmış, çoğunda galip gelmiştir.

Yazının Devamı

Paşa’ya saygı!

23 Kasım 2009

Golcü kime denir ve iş yapar? Girdiği pozisyonlarda bitirici vuruş yapan, tekniği iyiyse, kafa hakimiyeti varsa, şansı da yaver giderse, takımının skor yükünü üstlenen oyuncudur.
Dikkat edin, Trabzonspor bu sezon forvetsiz oynuyor. Oysa Gökhan ve Umut gibi iki santrforu var. Ama golcüsü yok. Colman, Ceyhun ve savunmacı Egemen kaç gol atmış peki? On bir...
Ya asli görevleri gol olan ikili? Sadece beş!
Bordo-mavili ekibin en büyük sıkıntısı ceza alanı içinde etkili, yıpratıcı, kora kor mücadele edecek, yakaladığı fırsatları gole çevirecek özellikte forvete sahip olmaması. Ya da forvetlerinin bu yeteneklerini kullanamaması. Atamazsanız, yediklerinizi çıkaramazsınız. Öne geçseniz bile tek farklı skor hep risktir Trabzonspor için.
Hele koşmayan, pres yapmayan, gelene geç diyen bir orta sahanız ve sapır sapır dökülen savunmanız varsa, bırakın maç kazanmayı, puana bile hasret kalırsınız.
Sezona büyük hedefler koyarak başlayan bir takımın öncelikle transferde ve teknik adam tercihinde doğru hamleler yapması gerekirdi. Trabzonspor yönetimi doğruları beceremedi. İyi niyetli olmak, kulübünü sevmek yetmiyor. Beklentileri yüksek, futbolla yatıp kalkan bir kent için, çok daha fazlası

Yazının Devamı

Şiddet yetmedi, şikeye de bulaştık!

21 Kasım 2009

Ne zamandır ziyaret etmek istiyordum sevgili Hadi Türkmen’i.
Tedavi gördüğü GATA rehabilitasyon merkezinden övgüyle söz ederken, “Bırak Türkiye’yi dünyanın başka yerinde göremezsin böyle bir yer” demişti son telefon görüşmemizde.
Ve eklemişti; “Pazar günü Ampute Ligi maçı var. Karagücü ile Ankara Engelliler Gençlik oynayacak. Birlikte izleriz.”
Hadi ağabey kendisiyle barışık, yaşama sımsıkı tutunan tanıdığım ender insanlardan biridir.
O gün de her zaman ki güler yüzüyle karşıladı bizi.
Amputelerin derbisi Fenerbahçe - Galatasaray maçından farksızdı.
Kıran kırana bir mücadele oldu. Konuk takım 2-0 kazandı.

Yazının Devamı

Ankaraspor’un tapusunu almış!

14 Kasım 2009



Ne diyor Ankaragücü Başkanı Ahmet Gökçek basın toplantısında;
“Takılıp kaldığımız konu Hikmet Karaman’ın alacağı para değil. Verilen yetkilerdir. Öyle bir sözleşme ki, bir tek kulübü satma yetkisi yok.”
Gökçek toplantıdan sonra medya mensuplarına sözleşmeyi dağıtıyor.
Koşullarını artık cümle alem biliyor.
Gökçek’in takılıp kaldığı yer, Karaman’ın sınırsız Business Class uçak bileti, telefon parası, konakladığı otel, bineceği araba ve teknik konulardaki yetkileri.

Yazının Devamı

Entrika, intikam, hesaplaşma

13 Kasım 2009

Gökçek yönetimi ile Karaman arasındaki husumet iki sezon öncesine dayanıyor. Karaman’ın, Ankaraspor’un başındayken, Gaziantep ile 1-1 berabere kalınan maç sonrası kovulmaya kadar giden çıkışını unutmayan Ahmet Gökçek bezdirme politikasının düğmesine basıyor

Bakmayın Ankaragücü Teknik Direktörü Hikmet Karaman ile Başkan Ahmet Gökçek’in bir hafta önce gülücükler dağıtarak birbirlerine doğum günü pastası yedirdiği fotoğraftaki mutluluk görüntüsüne.
Riya, entrika, intikam, hesaplaşma, tekmili bir aradaydı Gökçek’in 33. yaş kutlamasının ardında.
Peki bu kadar kısa sürede ne değişti? Ne oldu da Gökçek kılıcını çekip Karaman ile yollarını ayırmaya karar verdi?
Aslında kavga bugünün sorunu, sorun da Karaman’ın sözleşmesi değil. Husumet iki sezon öncesine dayanıyor. O dönem Karaman, Ankaraspor’un başında. Gökçek de gizli başkan ve futbol şube sorumlusu. 24. haftada Gaziantep maçı oynanıyor. İlk yarı Ankaraspor’un 1-0 üstünlüğü ile sona eriyor. Karaman iki oyuncusuna “Isının, 75.dakikada oyuna alacağım” talimatı veriyor.
İkinci yarı başlıyor. Rakip bastırıyor. Karaman, De Nigris’i çıkarıp Özer’i sahaya sürüyor. Isının dediği Eren ve Murat Tosun bekliyor. Dakika 82’yi gösterirken, bu

Yazının Devamı