Ne demiş Turhan Arınç... “Biz İzmir’de AKP’nin seçim kazanmaması için gerekirse genel başkanımızla görüşür CHP’yi destekleyebiliriz. Tabii bu ittifak niyetimizde CHP’nin tutumu, tavrı ve göstereceği adaylar da çok önemli. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, gerçekten sevdiğim, dürüst samimi bir insandır. O dönem geldiğinde Kocaoğlu mu, başkası mı denirse buna göre oturup düşünürüz...”
Demokrat Partili biri Cumhuriyet Halk Partili bir siyasetçiye bunu söyleyemez mi?
Ya da AKP’li bir siyasetçi CHP’li bir politikacının bir icraatını beğendiğini söyleyemez mi?
Bu cümleler siyasette hiç kullanılamayacak sözler midir?
Bu yorumları sadece genel başkanlar mı yapabilir, düz bir siyasetçinin farklı yorumlar yapmaya hakkı yok mudur?
Genel başkanlar birbirlerini ağır ithamlarla eleştirirken, alttaki kadrolar her zaman liderlerine uygun hareket etmek zorunda mıdır?
Sırf rakip partinin üyesi söylüyor diye; “Doğruya doğru, yanlışa yanlış...” diyemeyecek miyiz?
“Neden bizim aklımıza gelmedi, destekliyoruz” tavrını sergileyecek miyiz?
Fikirler çatışsa bile kol kola girip, dosta bir çay içemeyecek miyiz?
Siyaset mühendisliği sadece partilerin yetkili organlarının tekelinde midir?
Bu ve benzeri sorulara uzun zamandır cevap arıyorum.
Ne yazık ki; demokrasi nutukları atan genel başkanların kendi partilerinde demokrat olamadığını görüyorum.
Eleştirilerden korkuyorlar, bir sorgulama ortamının yaratılmasına asla izin vermiyorlar.
Siyasetin dümeninden bir an olsun bile ayrılmak istemiyorlar.
* * *
Ben siyasette hoşgörünün, uzlaşma kültürünün giderek azaldığını düşünüyorum.
Ve buna gerçekten çok üzülüyorum.
Türkiye’nin geçmişte çok sıkıntılı günlerden geçti, bugün de benzer bir tabloyla karşı karşıyayız.
O yüzden bu iklimi yumuşatacak her türlü davranışın, tavrın arkasında olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Linç kültürü giderek yaygınlaşıyor; “bizlerden, onlardan” tavrı azalacağına giderek taraftar bulmaya başlıyor.
“Mahalle baskısı” fikirsel özgürlüğün gelişmesine izin vermiyor.
Sosyologların “türban” için yaptığı bu yorum giderek siyasetin bekasına nüfus ediyor.
İşte bir örnek daha...
Demokrat Parti İl Başkanı’yken yaptığı bu yorum yüzünden görevden alınan Turhan Arınç’ın siyasi bir linçe uğruyor.
Genel Merkez, “Sen böyle bir şey söyleyemezsin, söylersen seni görevden alırım” diyor.
Oysa partinin yetkili kişileri gelip İzmir’e bir nabız yoklasalar, bir inceleme yapsalar; birçok kişinin benzer şeyleri söylediğini görecekler.
Olmuyor, ne yazık ki olmuyor.
Siyasette tahammülsüzlük artıyor; bu da gündelik hayatımızı bire bir etkiliyor.
* * *
DP Genel İdare Kurulu’nda yer alan İzmirli Recep Taşyanar, “Biz Karamürsel sepeti miyiz? Teşkilattan geldiğini söyleyen birinin teşkilat kıyımına başlamasına anlam veremedim” demiş.
Bir diğer kurul üyesi Cevat Kırkpınar, “Soylu beni bizzat arayarak kararına destek vermemi istedi. Arınç hem çok yakın arkadaşım hem de zor şartlarda partiyi taşıyan bir isimdi. Bunun daha uygun yolları vardı. Tavır kesinlikle şık değil” diye konuşmuş.
Bakalım bu sözler üzerine Genel Başkan Süleyman Soylu’nun tavrı ne olacak?
Zor günlerde partinin İzmir il teşkilatının başında olan Arınç’a yapılan siyasi nezaketsizliği nasıl eleştiriyorsam; Arınç’ın şu sözlerine de katılmam mümkün değil.
“Beyaz yürüyüş sloganıyla sözde ülkeyi geziyorlar. Beyaz kefen giyip mezarlığa yürüyorlar, haberleri yok...”
Siyaset nezaketli bir şekilde yapılır mı, politikanın doğasında bu var mıdır?
Vardır...
Örnek de sanıldığından da çoktur.