Bundan birkaç yıl önce “susuzluk”, “küresel ısınma”, “çevresel faktörler” gibi konular tartışılmaya başlandığında dikkatler başka yerlere çevrilirdi.
Oysa dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, milenyum konuşmasında siyasi, ekonomik konular yerine bu tür başlıklara daha fazla ağırlık vermişti. Elbette okundu ve geçildi.
Bilim adamları yaklaşan tehlikenin farkındaydı ama bizlerin olayı ciddiye almamız suların akmamasıyla, elektriklerimizin kesilmesiyle oldu. Vatandaşın tepkisi aslında bu kadar basittir.
Tabii ki bu işin sonuna yaklaşıldığının, önlem alınmaması halinde durumun daha da kötüleşeceğinin habercisidir.
Gerçekten de sonuçlar bizim beklediğimizin de ötesinde kötü gözüküyor.
Su kaynaklarımız azalıyor, iklimlerde büyük değişikler meydana geliyor, artan enerji ihtiyacımıza göre yeni yatırımlar yapmamız gerekiyor. Daha da önemlisi bu projelerin çevreye duyarlı olması isteniyor.
Beş, altı yıl önce şirketlerin bu konudaki adımları birer fantezi olarak görülürdü. Şimdi sevinerek görüyorum ki; bir takım adımlar atılıyor. Size bir örnek vermek istiyorum.
Tesco Kipa Hukuk ve Kurumsal İlişkiler Direktörü Yılmaz Attila, bir süredir “yeşil mağazalar” konseptini dile getiriyor ve sektörde öncülük yapmak istediklerini ifade ediyor.
Tesco, farklı alanlardaki projelerini dünyadaki değişik mağazalarında uygulamaya başlamış durumda.
Çok da çarpıcı rakamlara ulaştıklarını söyleyebilirim.
Tesco İngiltere’de mağazalarından kaynaklanan karbon emisyonunu 2020 yılına kadar yüzde 50 oranında azaltmayı hedeflemiş, hatta taahhüt etmiş.
Dağıtım merkezleri arası nakliyatta, Express trenler kullanılmaya başlanmış.
Bunları önemli adımlar olarak görüyorum.
Yine geleceğin çevreyle dost teknoloji ürünlerini geliştirme amacıyla, “Sürdürülebilir Teknoloji Fonu” oluşturulmuş.
Türkiye’de de Garanti ve İş Bankası’nın çevre fonu kurduğunu biliyoruz.
Her ikisi de model olabilecek çalışmalar...
Çek ve Slovak cumhuriyetlerinde; enerji tasarruflu mağazalar sayesinde yüzde 34’lük tasarruf sağlanmış. Dağıtım merkezleri filolarında biodizel kullanılmış.
İrlanda’da; Tesco markalı ürünlerin ambalaj atıklarını 2010 yılına kadar yüzde 25 oranında azaltma planı yapılmış.
Başkent Dublin’de kurulacak olan Combined Heat and Power yani doğalgaz kaynaklı elektrik ve ısı üretimi istasyonunu kullanan ilk perakendeci olmak istiyorlar.
Güney Kore’de; tasarrufu teşvik etmek amacıyla, düşük enerji kullanımı ve mağazalarda rüzgar tribünü, güneş enerjisi kullanımı başlanmış. “Çocuklar İçin Çevre Programı” gerçekleştirilmiş.
Bu programa şimdiye kadar 25 binin üzerinde çocuk katılmış. Başarılı olan çocuklar, “Yeşil Çocuk Festivali” ne katılma hakkı kazanmış.
Hepsini saymıyorum.
Ama hepsi halkı bilinçlendiren ve daha yaşanabilir bir dünya için insanları yönlendiren önemli sosyal sorumluluk projeleri...
* * *
Yılmaz Attila, benzer konuların Türkiye’de de olacağını söylüyor ve hatta örnek modellerin oluşturulmasını istediklerini söylüyor.
Biliyorsunuz; Orta Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerindeki Tesco depolarında kullanılan sistemlerin en iyi çalışan kısımları bir araya getirilerek farklı bir dağıtım merkezi İzmir’de kuruldu.
Sonuçlar sevindirici...
Kağıtsız sistem olarak adlandırılan modelle mağazalardan gelen ürün talebi depo görevlilerinin kollarında takılı bulunan bilgisayara yansıyor ve anında talebe yanıt veriliyor.
Ben bu örneklerin çoğalmasını istiyorum.
Küçük katkılar bir havuzda toplandığında çok önemli bir anlam ifade ediyor.
Bir başka dünyamızın olmadığını hatırlatmak istedim.