İngiltere’deki Chartered Management Institute’un yaptırdığı bir anket işkolikler aklında önemli ipuçları veriyor. Ankete göre...
İngiliz işkolikler her yıl tatillerinden 19 günü iş için feda ediyorlar.
Buna gerekçe olarak da işlerini yetiştirememe endişesini ve sorumluluklarını devredememe güçlüğünü gösteriyorlar.
Yöneticilerin yaklaşık üçte biri, kullanmadıkları için bir sonraki yıla aktarılan tatilleri olduğunu belirtiyor. Yüzde 29’u ise tatil yerine maaş almayı tercih ediyor. Anketin diğer bir ilginç sonucu da şu... 550 yöneticinin yüzde 88’i tatillerinde istifa ediyor ve yıllık tatilleri yerine daha yüksek maaşı ya da esnek çalışma ortamlarını tercih ediyorlar.
Ayrıca, her dört yöneticinin biri tatile gittiği ya da işten ayrıldığı zaman işle ilgili email ya da sesli mesajlarını kontrol ediyor.
Yüzde 13’ü en az bir kez ofisi arıyor.
Yöneticilerin dörtte biri tatilde çalışmaya devam etmezse işi yetiştiremeyeceğini, yüzde 17’si ise işlerini başkalarına emanet etmenin çok zor olduğunu düşünüyor.
Anket sonrasında Chartered Management Institute işkolikliğin üç nedenden kaynaklandığını vurguluyor.
İnsanlar, gittikçe daha çok çalışmayı gerektiren iş düzeni ve bu düzene uyum sağlayan iş çevreleri yüzünden çalışmazlarsa geri kalacaklarını düşünüyorlar.
Bu yaklaşım, işkolikliğin sosyal nedenini oluştururken; başarının gittikçe daha maddi ve ekonomik kazanımlarla değerlendirilmesi ise finansal boyutunu oluşturuyor.
Bir diğer boyut ise teknolojik gelişmeler.
Eposta, cep telefonu, mesaj, faks makineleri ve dijital organizatörler, sınırların çizilmesini engelliyor, özel yaşama ayrılan zamanı azaltıyor.
Türkiye’de de benzer bir tablonun olduğunu söylüyor uzmanlar...
Ülkemizde anket çalışmaları giderek daha da önem kazanıyor, farklı konularda araştırmalar yapılıyor.
Ama bu konuda sağlıklı veriler elimizde henüz yok.
Konuştuğum uzmanlar, Türkiye’de de farklı bir durumun olmadığını söylüyorlar.
Ancak bir hatırlatma yapmadan da edemiyorlar. İşkolikler bir yana Avrupa’da hobi edinme alışkanlığı da bizimle kıyaslanmayacak boyutlarda...
* * *
Çevremde çok sık duyduğum bir cümle var.
“Hobilere vakit kalmıyor...”
Biz Türkler genellikle hobi edinmeyi emeklilik dönemine bırakıyoruz.
Düşünün; spor yapmayı, sporla ilgilenmeyi ve bu alanda bir takım araştırmalar yapmayı planlıyorsanız emeklilik çok geç olmaz mı?
Ya da müzikle uğraşmak...
Gerçekten de müzik eğitimi almak için emekliliğinizin gelmesini mi bekleyeceksiniz? Ne yazık ki, birçoğumuz bu hatayı yapıyoruz.
Bazı şeyler için de iş işten geçmiş oluyor.
İşi ve özel hayatı...
İş disiplinini ve hobileri...
Hep birbirine karıştırıyoruz.
Emeklilikte hobi edinmeye kalktığımızda da yapmak istediklerimizde çok geç kaldığımızı anlıyoruz.
Genetik açıdan Anadolu
Böl - yönet politikasının uygulandığı bir dünya düzeni devam ederken, özellikle de Türk insanının genetiği üzerinde yapılmış bilimsel araştırmaları incelemenin yararlı olduğu kanısındayım.
“Bilim ve Gelecek” dergisi Haziran sayısında “Anadolu’nun genetik yapısı” ele alınmış. İlk insanların Afrikalı oldukları; 50.000 yıl kadar önce Ortadoğu’ya, oradan Avrupa ve Asya’ya, son olarak da Pasifik Adaları ve Amerika’ya göçler yaşandığını; Hititler ve Luviler gibi ilk Anadolu uygarlıklarının kültür ve dillerinin diğer kültür ve dillerin gelişiminde kaynak oluşturdukları anlatılıyor. Çok sayıda bilimsel araştırmada saptanan şu bulgu kesin: “Türkiye’de yaşayan insanların az bir bölümü (%3.4 - 12) Orta Asya kökenli iken, büyük çoğunluk Anadolu, Doğu Akdeniz, Orta ve Yakındoğu’dan (%88 94.1) köken alıyor...”
Günümüz Türkiye’sinde yaşayan insanların bazı toplumlarla genetik uzaklıklarını bildiren çeşitli araştırmalarda ise büyük olasılıkla seçilen örneklere bağlı farklar görülüyor. Dergideki veriler (rakam ne kadar küçükse o kadar yakın): İranlı 0.75, Ürdünlü 0.77, Türkmen 1.04, Iraklı 1.12, Lübnanlı 1.57, Doğu Özbek 1.67, Ermeni 2.00, Kuzey Çinli 4.21, Yakut Türkü 7.35.
Uyar ve arkadaşları (Türk): Bulgar 2.05, İtalyan 3.21; Yunan 3.38; Alman 4.61; Kuzey İrlandalı 8.18; Polonya ve Rusya’daki Yahudiler 8.56; Ürdünlü 9.53; Bask 14.05; Japon 19.81.
* * *
Arnaiz-Villena ve arkadaşları (İspanyol - Türk ortak): Eskenazi olmayan Yahudi 0.15; Ermeni 0.78; Lübnanlı (Kafar Zubian-Şii) 1.52; İranlı 2.80; Eskenazi Yahudi 3.05; İtalyan 3.27; Giritli 3.85; Lübnanlı (Niha El Shouff) 4.55; Portekizli 11.00; Yunan 19.42; Bask 28.8; Japon 30.25. Aynı İspanyol araştırmacı Makedonların Yunanlardan çok, Türkler gibi “eski Akdenizliler” e yakın olduğunu, Yunan halkınınsa Etiyopyalılarla genetik yakınlık gösterdiklerini bildirmiş.
Tüm insanların genetik açıdan %99.9 benzer olduklarını ve genetik olarak farklı insanların oluşturduğu bir “ırk” kavramının bulunmadığını kanıtlayan genetik bilimindeki gelişmeler Türklerin Anadolu’ya ilk kez 1071’de geldikleri tezini şimdiden yıkıp atmış.
* * *
İlk hümanist Mevlana’nın dizeleriyle bitirelim.
“Hintliler, Kıpçaklar, Anadolulular, Habeşler (Etiyopyalılar); Hepsi sessiz yatıyor mezarlarında, ayrı ayrı ama hep aynı renkteler.”
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)