Yatağan Termik Santrali 1981 yılında kuruldu. Santrale ilk defa 1989’da gittim, sonrasında da değişik vesilelerle ziyarette bulundum.
Her defasında desülfrizasyonunun yani baca gazı arıtma tesisinin çok yakında kurulacağı söylendi.
Ama bakanların, bürokratların bu sözlerini tutmaları epeyce zaman aldı.
Ersin Faralyalı’nın Enerji Bakanlığı yaptığı dönemde kalabalık bir grupla inceleme gezisi yapmıştık; sonrasında çalışmalar hızlandı ve proje onaylandı.
Yine de bürokrasi, Türkiye’nin yaşadığı ekonomik ve siyasi çalkantılar sistemin kurulmasını engelledi. Bugün Yatağan’da baca gazı arıtma tesisi var. Eski sıkıntılar pek kulağımıza gelmiyor ama bu kötü örnek tüm Türkiye’nin bu konudaki yatırımları üzerinde olumsuz bir algı yarattı.
Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy’de yani Gökova bulunan üç santralde her biri 210 megavat elektrik üreten sekiz elektrik üretim ünitesi bulunuyor. Kamuoyunu yakından takip edenler çok iyi bilir ki, buralarla ilgili tartışmalar hiç bitmez, çevrecilerin yaptığı kampanyalar da eksik olmaz.
Üzerine basa basa söylüyorum.
Bu bölgede yapılan yatırımların zamanında bitirilememesi, çevreye duyarlı olmaması Türk insanının kafasını çok karıştırdı.
Sonuçta “Her enerji yatırımı çevreyi kirletir, insanımızı zehirler” algılaması beyinlere kazındı.
Oysa bu tür projeler dünyanın her yerinde uygulanıyor. Dünya büyüdükçe daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyoruz.
Bu da yeni yatırımları gündeme getiriyor.
Kamuoyunun fotoğrafı böyle görmesi nükleer enerji konusunda da Türkiye’ye hep geri adım attırdı. 1970’li yılların başlarından beri Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer santral için gerçekleştirilen üç ihale süreci de yarım kaldı.
1 Mart 2000’de Akkuyu’da nükleer santral yapılmasına onay veren Bakanlar Kurulu, Akkuyu halkının ve çevre örgütlerinin yoğun tepkisiyle karşılaşınca ihalesiyi 24 Temmuz 2001 tarihinde ekonomik gerekçeleri öne sürerek iptal etti.
Bugün hepimiz bir karar sürecindeyiz.
Türk ekonomisi büyüyor, nüfusumuz artıyor ve enerjiye olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor.
Yıllarca hiçbir bir yatırımı hayata geçiremeyen Türkiye, 2009’dan itibaren enerji açığıyla karşı karşıya... Tek yol dünyadaki doğru örnekleri Türkiye’de uygulamak...
* * *
Bugün bir gerçeği daha tartışmaya açmak istiyorum. Yatağan gibi kötü örneklerden beslenen bir takım çevreci hareketler, son yıllarda her projenin önüne set çekmeye başladılar.
Oysa herkes gibi onlar da çok iyi biliyor ki; bugünün teknolojisiyle ve doğru yapılan enerji yatırımları kentin merkezinde bile olsa hiçbir sorun yaratmıyor.
Bunları neden anlatıyorum.
Bildiğiniz gibi geçenlerde Enka Holding, İzmir’in Aliağa İlçesi’ne bağlı Çakmaklı Köyü’nde 800 megavat kurulu güce sahip bir termik santral kuracağını açıkladı.
Yatağan’ı görmüş ama dünyadaki örneklerinde de incelemeler yapmış bir kişi olarak benim herhangi bir endişem yok.
Çünkü hükümetler de, bürokrasi de geçmişte yaptığı hatalardan ders almış durumda.
Santrali kuracak şirket ise bugün Türkiye’nin en saygın ve dünyada en fazla tanınan şirketlerinden biri. Enka, özellikle Rusya’da benzeri birçok projeyi hayata geçirmiş bir şirket... Çevreye duyarlı olacağı gibi yöre halkının endişelerini giderecek projeleri de hayata geçireceğini düşünüyorum.
Özetle...
Dünyadaki asıl savaş enerjide yaşanıyor. Türkiye doğru yatırımları hayata geçirmeli ve örnek projelerle çevre anlayışına yeni bir yorum getirmeli.