Şu su meselesine uzun zaman girmek istemedim. İzleyip yaklaşımların, açıklamaların seyrini görmek istedim.
Her şey tam düşündüğüm gibi oldu. Medya Ankara’ya Kızılırmak suyunun verilip verilmediğini tartıştığı bir günde, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek çıktı ve dedi ki...
“Siz bize değil asıl İzmir’in suyuna bakın...”
Bir anda gözler İzmir’e çevrildi.
Kimse “Sayın Başkan, İzmir’i de tartışırız ama sen gel şu Kızılırmak meselesini bize anlat” demedi.
Kuraklığın etkilerini giderek artırdığı bir dönemde Kızılırmak suyu da bir çözüm olabilir.
İtirazımız yok...
Bizim asıl eleştirdiğimiz habersizce yapılan, hatta kamuoyundan gizlenen bir yolun izlenmesi... Ve de suyun hiçbir işlemden geçirilmeden şebekelere verilmesi...
Bu konuyu yeterince tartışmadan, İzmir’i konuşmaya başladık.
Aslında Başkan Aziz Kocaoğlu’nun açıklamalarına baktığımızda Büyükşehir’in suyla ilgili çalışmalarına çok önceden başladığını hatta üniversitelerle protokol imzaladığını görüyoruz.
Demek ki, bazı veriler takibe alınmış ve kentin daha sağlıklı suya kavuşması için gerekli adımlar atılmış. Biliyorsunuz bilimsel çalışmalar zaman alıyor. Keza yatırımlar da öyle...
İzmir gibi büyük bir kentin altyapı çalışmalarını yenilemek, gelişen koşullara göre revize etmek için büyük parasal imkanlara da sahip olmanız gerekiyor.
* * *
Dünyadaki araştırmalarda da görülüyor ki, bu konu sadece Türkiye’nin gündeminde yok.
Yağış miktarı azaldıkça ve kuyu sularından yararlandıkça arsenik miktarında farklılıklar gözleniyor.
O yüzden kentin kullandığı suyun karıştırılması, farklı imkanlarda bekletilmesi ve kaynakların ortak bir alanda kullanıma hazır haline getirilmesi öneriliyor.
Sorunun temelinde de bu yatıyor.
İzmir’in özellikle kuzey bölgesinde kuyulardan beslenen hatlar farklı bir bölgeden gelen suyla karışamıyor.
Karışsa oranlar ideal oranlara düşecek.
* * *
Gelelim Sağlık Bakanlığı’nın olaya yaklaşımına...
Sağlık Bakanlığı tüm ülkenin bakanlığı...
Recep Akdağ da hepimizin bakanı...
Diğer bakanlar da öyle...
AKP’lisi, CHP’li, MHP’lisi fark etmez. Fark etmemesi gerekir.
Belediye başkanları da öyle...
Seçim bittikten sonra başkanlar da parti farkı gözetmeden hizmet üretmek zorundadır.
Ankara’nın suyu da, İzmir’in suyu da herkesi ilgilendirir.
Eğer Sağlık Bakanlığı Türkiye’deki su değerlerinin tamamını açıklasaydı çok daha inandırıcı olabilirdi.
81 ilin tamamı bir listede olsa ve bizler bu sıralamaya göre yorumlarımızı yapmış olsaydık daha iyi olmaz mıydı?
Hayır öyle olmuyor...
Kızılırmak suyunu hiçbir işlemden geçirmeden Ankaralıların kullanımına sunan Gökçek’e birşey denmiyor da, bilimsel araştırmaları 2006’da başlatan ve bazı adımlar atan İzmir’e veryansın ediliyor.
Kimse kusura bakmasın...
Bizler böyle siyaset istemiyoruz. Suyu siyasete alet etmek kimseye prim yaptırmaz.