Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararı iyi okumak gerekir.
AKP, kapatılmaktan 2001 yılında yapılan Anayasa değişikliği sayesinde 1 oy farkla kurtuldu. Ancak 11 üyeli mahkemenin 10 üyesinin verdiği oylarla AKP’nin “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” olduğuna karar verildi.
Yani AKP suçlu ilan edildi ama mahkûm edilmedi.
Anayasa Mahkemesi’nin çok net bir mesajı daha var.
2002’den beri iktidarda olan partiye “kırmızı çizgilere dokunma” uyarısı yapıldı.
Başbakan ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Madrid’te yaptığı “Velev ki siyasi simge...” sözü bu görüşün olgunlaşmasında en önemli delil olarak görüldü.
Yine Meclis’te yapılan türban değişikliği, “kırmızı çizgilerin aşılması” olarak yorumlandı.
En başından beri aynı şeyi söyledik.
AKP “çoğulcu demokrasi” ile “çoğunlukçu demokrasi”yi birbirine karıştırdı.
“Vatandaş bana oy verdi, her istediğimi yaparım” psikolojisine girdi.
Her seferinde oyların emanet olduğu hatırlatıldı ama hiçbir zaman uyarılar dikkate alınmadı.
Türkiye’nin Başbakan’ı kendisine oy verenlerin değil, tüm ülkenin Başbakan’ı olduğunu unuttu.
Sadece Başbakan mı?
Hayır bakanları da, bürokratları da...
İl başkanları da, belediye başkanları da...
“Bizden, ondan” ayrımı aleni yapılmaya başlandı.
Kamuoyunun beklentileri, devletin gelenekleri, dünyanın istekleri duyulmadı bile...
Örnek mi?
Hangisini yazsak...
Merkez Bankası atamasını mı, Cumhurbaşkanlığı seçimini mi, türban kararını mı?
TRT Genel Müdürlüğü’nden bakanlıkların müsteşarlıklarına, bölge müdürlüklerinden hastanelerin başhekimlerine kadar “Ben yaptım, oldu” zihniyetiyle hareket edildi.
*     *     *
Yine karara dönelim.
Mahkemenin mahkûm edip, cezasını paraya çevirdiği karara...
11 üyenin, başkan dışında 10’u, AKP’nin “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” olduğunu söylüyor.
Bu üyelerden bir tanesinin kararını AKP’lilerin çok iyi değerlendirmesi gerekiyor.
9’a 2 reddedilen anayasa değişikliğinde Sacit Adalı ve Başkan Haşim Kılıç olumlu oy kullanmıştı.
Adalı, Refah Partisi’nin kapatılmaması yönünde görüş bildirmişti. Muhafazakar görüşleriyle tanınan Sacit Adalı, bu sefer, AKP’nin suçlu ve cezalandırılması gerektiği yönünde kullandı.
Bu süreçte dikkate alınacak birçok detay var ama Adalı’nın geldiği bu nokta, AKP’lileri de düşündürmelidir.
AKP özellikle ikinci dönemde aldığı oyun getirdiği özgüvenle, merkezden hızla uzaklaştı.
Parti tabanına sevimli gözükmek, elde ettiği siyasi gücün de etkisiyle fırsatları kendi lehine çevirebilmek için yanlış kararlar aldı ve adımlar attı.
Ama bunları yaparken eleştirilere de uyarılara da hep kapalı oldu.
Üstelik sert cevaplar vererek, toplumsal gerginliklere ve ayrışmalara neden oldu.
Türkiye’ye zaman kaybettirenin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı değil, Türkiye’nin siyasetine şekil verenlerin olduğu, mahkeme kararıyla bir kez daha ortaya çıkmıştır.
*     *     *
Ben, sonuçtan memnunum.
Çünkü partinin kapatılarak, AKP’ye yeni bir seçim malzemesi yaratılmasını istemiyordum.
Mağduru oynayarak seçim kazanmak yerine ülkenin demokratik açılımlarına, ekonomik programına katkı yapacak partilerin iktidarda olmasından yanayım.
Bu kim olursa olsun...
Eğer bunları AKP yapıyorsa AKP, diğer siyasi partiler yapıyorsa onlar...
Önemli olan Türkiye Cumhuriyeti’ni var eden temel değerlerin korunması ve Türk insanının gelecekten umutlu olmasıdır.
Peki bundan sonra ne olacak?
AKP’den, uzlaşma mesajları geliyor...
Ama kamuoyu mesajlara değil, yapılanlara bakmalı... Başbakan 22 Temmuz akşamı verdiği hiçbir sözü tutmamıştır. Bundan sonra da vereceği sözleri tutacağını kimse garanti edemez...