Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

 Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği ESİAD’ın 22. Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda Konsey Başkanı Deniz Taner de, Başkan Sıtkı Şükürer de çok güzel konuşmalar yaptılar.
Başkanlar kendi aralarında bir iş bölümü yapmışlar.
Sıtkı Şükürer, Türkiye’nin bugünkü ekonomik fotoğrafını çekerken, Deniz Taner de aynı gözlemlerini İzmir için yapmış.
*    *    *
Taner diyor ki...
“Bir şehrin yaşamak, iş yapmak için cazibesini artırmak, bunu dünyaya tanıtmak ve özelliklerin sonucu oluşacak cazibe merkezini sürdürülebilir kılmak belki de en akla yakın yol. Bu konuda geri kalınıp istikrarlı gelişme sağlanamamışsa, başka bir yöntem kullanılıyor. Adına ‘büyük sıçrama’ diyelim. Öyle bir proje planlıyorsunuz ki, bu proje tüm taraflarca (kentliler, idare, planlama) benimseniyor. Dünyanın ve merkezi otoritenin yeterince ilgisini çekebiliyor. Merkezi otorite, gelişmelere ayak uydurmak zorunda kalıp özellikle altyapı yatırımları için kesenin ağzını açıyor. Böylelikle kent normal bütçe harcamalarıylabelki de 15-20 yılda elde edeceği altyapıyı 3-5 senede sağlıyor. Ayrıca eğer planlanan proje sürdürülebilir özellikte ise ve küresel ilgi uyandırırsa marka kent oluyor.”
Deniz Taner’in bu tarifi EXPO 2015 hedefine bire bir uyuyor.
Gerçekten de son 30 yılın kamu yatırımlarına bakıldığında yalnız bırakılan, ihmal edilen bir kent görüyorsunuz.
EXPO 2015, merkezi hükümetin mecbur kalacağı bir projeydi.
Taner’in de dediği gibi “büyük sıçrama” için bulunmaz bir fırsattı.
Ama olmadı.
Peki ne yapmalıyız?
*    *    *
Deniz Taner, dünyadan bir örnek veriyor.
“Guggenheim Müzesi açılmadan Bilbao ismini kaç kişi biliyordu ve o tarihten önce kaç kişi bu kenti ziyaret etmişti? İşsizlik seviyesi yüzde 25’lere varmış, ulaşımı zor, sanayisinin tamamına yakınını kaybetmiş Bask kenti, bugün Avrupa’nın cazibe merkezlerinden biri haline gelmiş, eski deyimle maküs talihini birkaç senede değiştirmiştir. Benim şahsi düşüncem, İzmir’de taraflar tam bir uyum içerisinde kentin yaşam kalitesini artıracak, hinterlandı ile fayda-zarar planını yapacak çalışmalara hiç ara vermemeli, diğer bir yandan da bir ‘büyük sıçrama’ projesi arayışını sürdürmelidir...”
*    *    *
Bu sözlere tamamen katılıyorum.
Ankara’nın ilgisini çekmek; daha doğrusu yatırım yapmaya mecbur bırakmak ancak uluslararası büyük projeler sayesinde olabilir.
Belki arama toplantıları geçmişte yapılmış olmasına, somut projeler çıkmamasına rağmen bu arayışları aralıksız sürdürmek ve İzmir’e uygun yeni bir plan üzerinde anlaşma yapmak zorundayız.
Bardağın boş değil dolu tarafını görelim.
İzmir’in gerçeklerini, potansiyelini göz ardı etmeyelim.