Türk futbolu için yeni bir dönem açılmıştı. Türkiye Futbol Federasyonu Hasan Doğan’ın başkanlığında ve yeni bir kadroyla sporda yeni açılımlar yapmak için görev başına gelmişti. Avrupa Şampiyonası bunun için ilk adım oldu.
Takımımız gerçekten de herkesi kıskandıracak bir performans gösterdi. Birçok kişiye göre şampiyonluğu hak edecek bir mücadele sergiledi. Bu büyük başarının ardından bazı projeleri gerçekleştirmek daha kolay olacaktı.
Federasyona güven artmış ve geleceğe dönük yatırımların hayata geçirilebilmesi için gerekli zemin hazırlanmıştı. Hasan Doğan bazı işadamları ve kulüplerden sözler de almıştı. Futbolun altyapısına önem verilecek, hatta okullarda dersler bile verilecekti. Bunun için maddi kaynak yaratılacak, kurumlar arasında koordinasyon kurulacak ve geleceğin yıldızları yaratılacaktı.
Hasan Doğan’ın ölümü çok ani oldu, hepimiz sarsıldık.
Türkiye’de uzlaşma zemini bulmakta giderek zorlandığımız bir dönemde Doğan’ın olaylara bakışı bir fırsat olarak görülüyordu. 143 günlük görev süresinde böyle bir ortamı yakalamak kolay değildi. Ama yapacak birşey yok... Hayat devam ediyor.
Hasan Doğan için yapılacak en güzel şey, kaldığı yerden federasyonun devam etmesidir.
Başlangıçta belirlenen stratejilerin aynen uygulanması ve Türk sporunun dünyada hak ettiği yeri almasıdır. Şimdi önümüzde bir yol haritası var.
Tüzük gereği iki başkanvekilinden birinin başkanlığa vekalet etmesi ve üç ay içinde de genel kurula gitmesi gerekiyor.
Lütfü Arıboğan ve Mahmut Özgener arasında Özgener’in adı daha ön plana çıktı.
Doğan sağlığında Özgener’i zaten veliahtı olarak seçmişti ve bunu her fırsatta dile getiriyordu.
Öyle anlaşılıyor ki, Kulüpler Birliği genel kurula kadar vekaleten sürecek görevin sonrasında asaleten sürmesi için fikir birliği içinde...
Bu projelerin devamlılığı ne kadar önemliyse İzmir sporu için de önemli bir fırsattır.
* * *
Kabul edelim ki, futbol günümüzün en popüler sporu...
Avrupa Şampiyonası’ndaki başarı grafiğinin gündelik hayatımızı bile nasıl etkilediğini yaşayarak gördük. Türkiye’nin gündeminde ağır ekonomik sorunlar ve siyasi gelişmeler varken, Milli Takım’ın maçları gündemin ilk sırasına oturmayı başardı.
Karşılaşma saatlerinde hayat neredeyse durdu.
Bütün bunlar Futbol Federasyonu Başkanlığı’nı da Türkiye’nin en popüler koltuklarından biri haline getiriyor.
Mahmut Özgener’i yıllardır tanırım.
Çok genç yaştan itibaren futbolun içinde oldu.
Belki de Türkiye’nin en genç kulüp başkanlığı yapan yöneticilerindendir.
Sakin, uzlaşmacı, toparlayıcı bir karaktere sahiptir. Şovun değil, gerçeklerin peşindedir.
Daha da önemlisi Türk futbolundaki problemlerle ilgili çözüm önerileri olan bir spor adamıdır.
Hasan Doğan’ın “Veliahtım...” demesi boşuna değildir.
Çünkü programın hazırlanmasında Özgener’in büyük katkısı vardır.
Kamuoyundaki yaygın imajın aksine federasyonun Türk futbolunda asla aktör, oyuncu olmayacağını savunur. Bu zihniyetin değiştirilmesi bile Türk futboluna en büyük hizmet anlamına gelir.
Alınan kararların, çalınan düdüklerin, kazanılan puanların arkasında hep birşeyler arandı.
Benim tanıdığım Mahmut Özgener, hem bu algının değişmesini sağlayacak hem de gelecekle ilgili adımların atılmasına katkıda bulunacak önemli bir isimdir.
Özgener’in başkanlığının İzmir’e de büyük katkılar sağlayacağını bir kez daha hatırlatmak istiyorum.