Size çok örnek sayabilirim de... Son bir aydır konuşulanlara, tartışılanlara şöyle bir bakalım.
Önce Fatih Altaylı’nın hazırladığı “Teke Tek” programına katılan iki genç kızımız şöyle bir açıklamada bulunuyor.
“Atatürk’ü değil, Humeyni’yi seviyorum...”
Bunu söyleyen Kanada’ya iltica etmiş, yedi yıl sonra Türkiye’ye geri dönüş yapan Nuray Canan Bezirgan...
Daha da ileri giderek İngiliz himayesinde yaşamayı tercih edebileceğini söylüyor.
Hükümet kanadından tek bir ses çıkmıyor.
“Nuray Canan Bezirgan, bir hükümet yetkilisi mi?” diye sorabilirsiniz.
Elbette değil...
Ama bugüne kadar bu tür çıkışlara ses çıkarmamak da bir duruş sayılmaz mı?
Sonra...
Bir süredir dinci gazeteler Atatürk’ün silah arkadaşları için bir takım yorumlar yapıyor.
27 Mayıs darbesinin en çok etkilediği ailelerden biri Tevfik İleri’nin ailesinin bazı üyelerinin şu sözleri günlerce verildi.
“27 Mayıs’ı hazırlamaları, alkışlamaları, İsmet İnönü’nün, ‘İhtilal meşru olur’ demesi... Millet bu partiyi affetmeyecek. CHP, hiçbir zaman milletin oyuyla iktidara gelemeyecektir. Dün İnönü nasıl darbeye çanak tuttuysa, bugün de Deniz Baykal aynı tavır içinde. İktidara hiçbir zaman milletin oyuyla gelemeyeceklerinin idrakindeler. Bu sebeple darbe kışkırtıcılığının en büyük odaklarından biri CHP’dir. Askeri darbe olmazsa, yargı darbesiyle, o da olmazsa daha başka başka yollar deneyeceklerdir.”
Cahide İleri’nin bu sözlerini eleştiren biriki yazıyı geçtiğimiz günlerde yazmıştım.
Şimdi de...
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın çok tartışma yaratacak sözleri...
“Türk toplumu bir travma yaşamıştır. Bir gecede kıyafetlerini, dillerini değiştirmeleri istenmiştir. Dini yaşama biçimleri ortadan kaldırılmıştır...”
Artık klasikleşen bir yaklaşımla karşı karşıyayız.
Eleştiriler başladığında hep aynı savunmayı görüyoruz.
“Yanlış anlaşılıyoruz. Medya olayları çarpıtıyor...”
AKP Genel Başkan Yardımcısı da aynı yaklaşımda...
Bir iki gündür yine gazetelere, köşe yazarlarına yükleniyor.
Oysa Fırat’ın bu sözleri üzerine New York Times Sabrine Travernise imzalı bir yorum habere daha yer veriyor.
Gazetenin AKP haberleriyle ses getiren Türkiye temsilcisi Travernise, Türkiye’de laikler ile AKP taraftarları arasında yaşanan çekişmeyi “kan davası” olarak yorumluyor.
Ve şöyle bir cümle kullanıyor.
“Bu acı kan davasının kökleri tarihe dayanıyor...”
Demek ki, Fırat’ın sözleri tam ve net anlaşılmış.
Bir çeviri hatası filan söz konusu değil.
Atatürk eleştirilemez mi?
Elbette eleştirilir...
Atatürk’ün kurulmasına öncülük ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin elbette başlangıçta hataları olmuştur. Ama bunun çerçevesi bellidir ve saygı sınırlarını aşmamalıdır.
İsterseniz Atatürk’ün şu yorumunu sizlere aktararak yazımızı bitirelim.
“Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız. Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz...”