Öğrenci Seçme Sınavı (OSS) listelerini farklı farklı yorumlayanlar var.
Bazı çevreler liseleri bitirenlerin sınav sonuçlarına göre İzmir’in kötü olmadığını savunuyor, bazıları da ayırt etmeden o ilden giren herkesin başarı derecesine girmesi gerektiğini söylüyor.
İkinci görüşte olanların listesine göre durum kötü... Hatta felaket...
Geriye gidiş 2003’te başlıyor.
İzmir o yıl 11’inci, 2004’te 10’uncu, 2005’te 15’inci, 2006’da 31’inci, 2007’de 37’nci olabiliyor.
Bu kez ise 52’inci...
Hangi listeyi kabul ederseniz edin, bu fotoğraf benim moralimi bozuyor. Orta Öğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) için de durum çok farklı değil.
2003’te 11’inci, 2004’te 10’uncu, 2005’te 15’inci, 2006’da 30’uncu,
2007’de sayısal ağırlıklı puan ortalamasında 37’inci, Türkçe matematik puan ortalamasıyla 29’uncu, matematik fen puan sıralamasında 25’inci...
Bu yıl ise 2007’ye göre TM’de 5, MF’de 1 basamak yükselmesine rağmen ancak Türkiye 24’üncüsü olabildi.
Kiminle konuşsam gidişattan çok mutlu değil.
* * *
Ama benim asıl canımı sıkan başka ayrıntılar...
Örneğin fiktif başarıların, etik dışı tavırların içinde olup, transferlerle birinci olma sevdasındaki okullar...
Bir çatı grup kuran 21 kişilik özel, seçme çocukları bir araya getirip günlük başarı peşinde olanlar...
Önümüzdeki yıl OKS’nin yerine SBS diye yeni bir sistem uygulanacak.
Ama sonuçlar gösteriyor ki, devlet okulları ile özel okullar arasındaki makas giderek açılıyor.
2003 yılı listelerinde 11’inci sırada yer alan nda Misaki Milli okulunun bugünkü yeri 30’larda...
Zaten ilk 30’da devlet okulu yok, 30’dan sonra da okul bulabilmek için sonlara bakmanız gerekiyor.
Böyle şey olur mu?
Nerede kaldı o anlı şanlı okullarımızın dillere destan öyküleri...
Aslında biraz ayrıntıya girdiğiniz bu listelerin de farklı yorumlamamız gerektiğini bir kez daha iyi anlıyorum.
OSS için aç fen lisesini, al başarılı öğrencileri oraya...
Ya da başka bir isimle yeni bir okul kur, o çatıda az sayıda öğrenciyle sınavlara gir ve birinci ol.
Ya da dereceye gir...
Sonra da yıl boyunca “Birinciyiz, şu kadar yıldır derecedeyiz...” diye kamuoyunu yanılt.
* * *
Bunlar yöntem değil, başarının ölçütü de olamaz.
Ama gerçekler böyle...
Peki OKS sınavına öğrencilerini sokmayan ya da bu yönde telkinde bulunan okullar...
Bu yönlendirme de ne kadar etik...
8’inci sınıf öğrencilerin sayısına bakıyorum, bir de sınava girenlerin sayısına bazı okullarda yarıya yakını OKS’de yok. Öğrencisini, velisini ikna edip okulda devam edeceklere sözüm yok.
Ya da klasik lise tercihinde bulunacaklara da bir şey diyemem.
Ama sırf başarı puanı düşecek diye farklı yöntemler uygulayanlar...
Seçme öğrencilerden bir sınıf yapıp birinci olmak ne kadar etik değilse, başarısızlığı gizlemek için bu tür yöntemler uygulamak da hiç etik değil.
Güzel bir söz vardır.
“Çıkarlarını ilkelerinin üzerinde tutanlar gün gelir ikisini de kaybeder” diye...
Gerçekten de böyledir.
Eğitim sistemimiz sıkıntılı bir süreçtedir.
* * *
Korkarım kısa bir süre içinde bugünleri de arar olacağız. Bu konuya yine devam edeceğim. Çünkü eğitim demek geleceğimiz demektir.