Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği ESİAD’ın 22. Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda Konsey Başkanı Deniz Taner’in İzmir ile ilgili yaptığı yorumları cumartesi günkü yazımda sizlerle paylaşmıştım.
ESİAD Başkanı Sıtkı Şükürer de Türkiye ekonomisini çok net özetleyen bir konuşma yaptı.
Şükürer, herkesin yaptığı gibi olaylara siyah beyaz yaklaşımı değil, gri bölgeleri de anlatmasıydı. Yani hükümetin iyi yaptıkları kadar yanlış yaptıklarını da vurgulayan önemli bir konuşmaydı.
Bir özet yapalım.
* * *
Büyüme rakamları düşüyor, enflasyon yükseliyor. Bunun anlamı nominal ve reel gelirlerimizin daralması. Hemen her sektörde likidite daralmasından kaynaklanan sıkıntılar yaşanıyor.
Büyüme detaylarına baktığımızda tarımda 2007 sonu itibariyle eksi 7.3 rakamı görüyorsunuz. Lokomotif sektör inşaatta büyüme son çeyrekte 0.5’e kadar inmiş durumda.
2001 yılı Şubat ayından itibaren uygulanan ve her yönüyle artık “yorgun” bir hali işaret eden ekonomik programımız nedeniyle, faizle baskılanmış döviz kurlarının seyri tüm ekonomik gelişmelerden soyut gibi duruyor.
Galiba dünyanın en yüksek nominal ve reel faizini verdiğinizde dövizi de uysal hale getiriyorsunuz. Ancak bu durum cari açık problemimizi giderek arttırıyor. Bazı hükümet yetkililerinin bile ifade ettiği üzere, yıl sonunda 50 milyar USD’nin üzerindeki bir cari açık, ekonominin fay hattı üzerinde giderek birikim yaratıyor.
Cari açık veren ülkeler, bu açığı üç yolla finanse ederler. Bunlar sırasıyla portföy yatırımları, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve borçlanmadır. Portföy yatırımları son dönemlerde iyi sinyal vermemektedir.
Doğrudan yabancı sermaye girişleri yarı yarıya azalmıştır. Uluslararası yatırım iştahında düşüş eğilimi açıkça gözlenmektedir. Bu iki kalemdeki olumsuz gelişmeler ekonominin çarklarının dönebilmesi için kredi alternatifini önümüze dayatıyor.
İşsizlik rakamları 2006 ve 2007’de 9.9 oranı ile tanımlanan işsizlik oranları 2008 yılı OcakMart döneminde yüzde 10.7 olarak açıklandı. Bizleri ilgilendirir tarım dışı işsizlik oranları ise 2007 yılında 12.6 iken 2008 ilk üç ayında 13.4’e yükseldi.
Tüm bunlar yaşanırken iç siyasi gelişmelerimiz tam bir belirsizlik görünümü veriyor. Devlet kurumları ve siyasi aktörler arasında giderek artan mesafelenme olgusu ülkeyi geriyor. Herkesin kendini çok haklı gördüğü bir zihin yapısı demokratik düzlemi aşırı hırpalıyor, esasında var olan pek çok ortak değeri gölgede bırakıyor.
Anlaşmadıklarımız yerine anlaştıklarımızın envanterini çıkartmayı denesek birbirimize ihtiyacımızı, vazgeçilmezliğimizi çok daha fazla hissedebilme imkanına kavuşacağız.
Esasında tüm toplum olarak önümüzde hazır bir medeniyet projesi var. Avrupa Birliği süreci, felsefesinde barındırdığı ilkelerle toplumsal uzlaşı ve hoşgörünün tohumları da barındırıyor. AB projesine olan konsantrasyonumuzu diri tutmalıyız.
IMF ile olan ilişkilerimizin de diğer bir önemli ekonomik çıpa işlevini vurgulamak istiyorum. Dünya finans sistemi her halükarda bir pusula arayışı içerisindedir. İşimiz kalmamıştır, borcumuz azalmıştır, bunlar ayrı konular. Öyle ya da böyle, mali disiplinimizi korumak ve referans ağırlığına sahip bir kuruma bunu teyit ettirmek, çağın realitesi ise aksine bir tutum akıllıca değildir. Bu çerçevede ihtiyatı stand by ekonomimiz için faydadır görüşündeyiz.
* * *
ESİAD Başkanı Sıtkı Şükürer’in haklı olarak uyardığı konular bizlerin de aylardır dikkat çektiği ayrıntılar.
Bir kez daha tekrar ediyorum.
Hükümet, Merkez Bankası atamasından sonra tek başına iktidar olmasına rağmen dengesini kaybetmiştir.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve türban düzenlemeleri de eklenince sıkıntılı bir tablo karşımıza çıkmıştır.
Dilerim toplumun her kesiminden yükselen bu uyarılar Ankara’da dikkate alınır.