4 Aralık 1995 tarihinde yapımına başlanan CSO yeni binası bugün törenle açılıyor...Bakan Ersoy, gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerine CSO binasını tanıttı.
Yapımına 4 Aralık 1995 tarihinde başlanan yeni Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) binası için hasret sona erdi. 25 yılın ardından tamamlanan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından bugün açılışı gerçekleştirelecek yeni CSO binasıyla, senfoni yeni yuvasına taşınıyor.
Bakan Ersoy, gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerine yapımı tamamlanan ve Ankara’nın yeni simgelerinden biri haline dönüşen CSO binasını tanıttı. Binanın 1993’te projelendirildiğini, inşaatın temelinin ise 4 Aralık 1995’te atıldığı hatırlatan Ersoy, aradan geçen 23 yılda inşaatın sadece yüzde 60’nın tamamlandığını, kalan yüzde 40’lık kısmı ise kendilerinin son 21 ayda tamamladıklarını aktardı. Ersoy, “4 Aralık’ta temeli atılmıştı, 3 Aralık’ta da yine anlamlı bir günde biz burayı hizmete alacağız” dedi.
‘Kültür vadisi’
Binanın 62 bin 500 metrekare kapalı alandan ve üç
AK Partili Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan geçen hafta, sosyal medya hesabından “HDP’ye karşı birleşen, terörü reddeden, mütedeyyin, muhafazakar, vatanın birlik ve beraberliğine tam destek veren Kürt siyasetçiler yeni bir parti kurup Cumhur İttifakına destek verecekler... Taze ve kesin bilgidir... Haydi hayırlısı..” paylaşımı yaptı. Bu paylaşım istihbarat kabul edilip, peşine düşüldüğünde ortada “henüz” bir kaç kaynak tarafından teyit edilen, somut bir bilgi yok. İddia ise muhtelif. Akla gelen bir çok olasılık da, iddia formatına sokulmaya müsait.
HDP açısından
Her şeyden önce, uzun yıllardır siyaset kulislerinde, “devlet onaylı”, “PKK’ya müzahir olmayan bir Kürt Partisi” fikri konuşulagelmiştir. Ancak bundan ayrı olarak, 25 Eylül 2020’deki Kobani olayları soruşturması kapsamında aralarında HDP eski milletvekilleri ve belediye başkanlarının da olduğu 82 kişi hakkındaki tutuklama kararından bu yana, soruşturmanın HDP’nin kapatılmasına doğru giden bir sürecin ilk adımı olduğuna dair yorumlar var. Bunları
Gün gün mesaj sıralaması şöyle oldu: Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, 10 Kasım’da bakanlığının bütçe görüşmelerinde ilk işareti verdi. Gül, “önümüzdeki dönemde ekonominin kamu ve özel sektördeki tüm temsilcileriyle bir araya geleceğiz” dedikten sonra, mevzuatın yerli - yabancı yatırımcılara, işletmecilere güvence vermek amacıyla, uluslararası standartlara ve en iyi uygulama örneklerine göre güncelleneceğini söyledi. Adalet Bakanı “Sadece mevzuat düzenlemesiyle değil, hukuk kurallarını ekonomik hayatın bir teminatı, bir bekçisi olarak gören uygulamayla birlikte güven iklimi, yatırımcının en büyük güvencesi olacaktır.” ifadesini kullandı.
Bakan Gül’ün o gün ekonomi - hukuk ilişkisini kurarken insan haklarına vurgusu da dikkat çekiciydi. Şöyle dedi; “Bize göre, hukuk devleti demokratikleşme, insan hakları, hak arama hürriyeti, düşünce özgürlüğü, hukuki belirlilik, öngörülebilirlik, mülkiyet hakkı, adil yargılanma
TBMM’de geçen hafta, on yıl aradan sonra ikinci Deprem Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon, ilk toplantısını yarın yapacak ve yol haritasını belirleyecek. Bundan önceki komisyon ise, 1999’daki Gölcük ve Düzce depremlerinden on yıl sonra, 2010’da kurulmuş, dört ay çalışmış ve ortaya 154 sayfalık bir rapor çıkarmıştı. Başkanlığını daha önce 61.,62. ve 63. Hükümetlerde Çevre ve Şehircilik Bakanı olan İdris Güllüce’nin yaptığı komisyon, on iki toplantı gerçekleştirmiş, elli üç ayrı birimi komisyona davet ederek, 100’den fazla kişinin bilgisine başvurmuştu. O komisyon çalışmalarını, “Türkiye’nin Depremselliği” ve “Zarar Azaltma” şeklinde iki ana başlık altında toplayarak, deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasına yönelik alınan ve alınması gereken tedbirler açısından incelemelerde bulunmuştu.
2010 Komisyonu’nun yayınladığı raporun, ‘Sorunlar’ başlıklı üçüncü bölümünde şu tespitler yer almış:
“Afet yönetimimizin genel sorunları olarak
Geçen hafta üç ülkede, ardı ardına, bir şekilde Türkiye’yi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ama aynı zamanda Müslümanlığı ve İslam’ı da hedef alan bir dizi olay gerçekleşti. Almanya-camii baskını, Fransa-Macron-boykot-Charlie Hebdo, Hollanda-Geert Wilders -Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret denildiğinde, kasıt hemen anlaşılacaktır. Bu üç ülkedeki farklı olayların ortak noktaları çok. Aynı zamanda ilk de değiller.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, ırkçılık ve İslam karşıtlığını “adeta yeni normal” olarak tanımlıyor. “Avrupa’da içeride sıkışan siyasetin ırkçı ve İslam karşıtlığı popülizmiyle çıkış aradığına şahit oluyoruz” diyen Eren, YTB’nin yurtdışındaki vatandaşlara yönelik saldırıları raporladığını hatırlatıyor. 2019 raporu bu çerçevede 4 dilde yayınlandı, Almanya’daki saldırılara ilişkin rapor da bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Şansölye Merkel’e verildi.
Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’da yerleşik Türk toplumunu hedef alan
Sahibe Gafarova, Azerbaycan Milli Meclisi Başkanı... Bir filolog, hoca ve uluslararası siyasette de tanınan, deneyimli politikacı. 2010’dan bu yana Azerbaycan parlamento-sunda. Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nde 2013’den itibaren cinsiyet eşitliği, ırkçılık, ksenofobi, kadına yönelik şiddet, göç, mülteciler ve yerinden edilmiş kişilerle ilgili komisyonlarda görev üstlenmiş bir isim. TBMM heyetinin Azerbaycan ziyareti sırasında kendisiyle sohbet etme imkanı buldum.
Ermenistan’ın saldırılarının başladığı ilk saatlerden itibaren Türkiye’nin hem resmi görevlilerinin hem de halkının açık, net desteğini gördüklerini söyleyen Gafarova “TBMM’de temsil olunan 4 parti tarafından Azerbaycan’ın haklı davasına verilen destek çok değerli olmuştur. Bu destekten dolayı ben ister kendi adıma, ister Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi’nin tüm milletvekilleri adına, Türkiye Cumhuriyeti’ne, TBMM ve parlamenterlere çok büyük minnettarlığımı bildirmek istiyorum” dedi. Gafarova sözlerini şöyle sürdürdü:
TBMM Başkanlarının resmi ziyaretlerinde siyasi parti gruplarının dostluk gruplarından ya da dışişleri komisyonundaki üyelerinden temsilci bulunması adettendir. Nitekim TBMM Başkanı Mustafa Şentop da, ikinci döneminin ilk resmi ziyaretini hem özellikle Azerbaycan’ın Bağımsızlık Günü’ne denk getirdi, hem de heyetini adete göre şekillendirdi.
HDP’ye davet yapılmamasının nedeni, TBMM’nin Ermenistan’ın 27 Eylül’de başlayan saldırılarından hemen sonra yayınladığı, saldırıyı kınayan ve Türkiye’nin Azerbaycan’ın yanında olmaya devam edeceğini vurgulayan bildiriye imza vermemesiydi. Bildirinin altında imzası olan dört partiden, AK Parti’yi Grup Başkanvekili Cahit Özkan ve CHP’yi ise Grup Başkanvekili Engin Altay temsil etti.
CHP’nin ilk tercihi Çeviköz’dü ama...
Ancak öğrendiğim kadarıyla CHP’nin aslında Şentop’un heyetine katılması için hazırlık yaptığı isim CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dış politikada başdanışmanı olan İstanbul milletvekili Ünal Çeviköz’müş. Henüz
Azerbaycan ziyareti kapsamında Milli Meclis’e hitap eden TBMM Başkanı Şentop, Minsk Grubu’nun Dağlık Karabağ sorununu çözümsüzlüğe mahkûm ettiğini söylediTBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Yıllardan beri Kafkasya’da barışın ve huzurun en büyük düşmanı olan Ermenistan, işgal ve katliam şeceresine yeni bir halka eklemiş, sivilleri ve masumları öldürmeyi bir devlet politikasına dönüştürmüştür. Doğrudan sivilleri hedef alan bu saldırılar, tek bir ifadeyle ‘savaş suçudur’” dedi. Şentop, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ sorununun barışçıl çözümünü teşvik amacıyla kurulan Minsk Grubu’nun sorunu çözümsüzlüğe mahkûm ettiğini vurgulayarak, “Minsk Grubu’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” ifadesini kullandı.
Ayakta alkışlandı
Şentop, Azerbaycan ziyareti kapsamında dün Azerbaycan Milli Meclisi’ne hitap etti. Konuşmasında, Türkiye’nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da “haklı davasında ve vatan