Dilek Gappi

Dilek Gappi

dilek.gappi@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YOĞUN gündeme kurban gitmezse Başbakan Erdoğan, 12 Haziran’da “Ulusal İstihdam Stratejisi”ni açıklayacak. Bu tarihi, bizzat Başbakan verdi.
Son yaşanan gerilimli olaylar biraz gölgede bıraksa da, büyük işsizlik sorunuyla boğuşan Türkiye için haziran ayının ortası kritik hafta olacak. Yine Başbakan’ın açıklamasına göre Türkiye’nin işsizlik rakamı bu stratejiyle yüzde 14.4’ten yüzde 10’a düşürülecek.
Bu da en az 1 milyon kişiye iş demek.
Ancak kriz döneminde de işsizliği azaltmak adına alelacele formül yaratan iktidar, “Toplum Yararına Çalışma Programı”nı ortaya koymuştu. Programla geçici olarak, park ve bahçelerin, okulların temizliği gibi alanlarda iş yaratılmış, görkemli açıklamalarla başlatılan uygulama, çalışanlara yetenek, iş becerisi kazandırmadığı için fiyaskoya dönüşmüştü. Hala programın son projeleri devam ediyor ve bu kapsamda örneğin İzmir’de 79 proje ile bin 357 kişi çalışıyor görünüyor. İzmir’in işsizlik sorununun yanında rakam gülünç ve üstelik üç ay sonra bu kişilerin yine hepsi işsiz kalacak!
Evet, bu kez Hükümet, çok daha iddialı ve kapsamlı bir strateji sergileyeceğini açıkladı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın koordinasyonunda üç kez gerçekleştirilen ulusal istihdam çalıştaylarının sonuçlarıyla stratejiye son şekli önümüzdeki günlerde verilecek.
Çalıştay sonuçlarında, 2 puan olan işverenin işsizlik sigortası payının 1 puana indirilmesi, sigorta primlerini düzenli ödeyen işverenlerin teşvik edilmesi, istihdam açığı bulunan kamu kuruluşlarında yeni istihdamlara izin verilmesi gibi başlıklar ön plana çıkıyor.
Ancak ağırlığın yine hizmetler sektöründe olacağı kuşkusu hakim.
İş ve sanayi kesimi bu konuda geçmişteki hataların tekrarlanmamasını istiyor.
* * *
Devlet tarafından desteklenecek işe alımlar alışıldığı üzere hizmetler sektörüne değil, sanayi ve tarıma yetişmiş kalifiye işgücüne katkı sağlayacak şekilde yapılmalı. Ülkemizde hizmetler sektöründe istihdam, sanayi sektörüne oranla 2.5 kat fazla.
Türkiye’de, Şubat 2010’da bir önceki aya göre hizmetler sektöründe artış 104 bin kişi, sanayi sektöründe 27 bin kişi,tarım sektöründe ise sadece bin kişi olarak gerçekleşmişti. Yani artık sanayi tesisi, fabrikalar, atölyeler kurulamıyor.
Bugün Yunanistan ve İspanya örnekleri karşımızdayken Türkiye’de istihdam teşviklerini yalnızca hizmetler sektöründe toparlamak gelecekte bu ülkelere sonumuzu benzetmemeli.
Sürdürülebilir bir kalkınma için ülkenin sanayisinin, tarımının ve hizmetler sektörünün bütün olarak görülmesi ve üretim ekonomisinin esas alınması gerekiyor.
Bu sorun Ege ve İzmir’i de yakından ilgilendiriyor çünkü Türkiye’nin işsizlik oranı yüzde 14.4’ken NUTS 2’ye göre bölgeler bazında İzmir ‘in oranı yüzde 16.2.
Sanayi kesiminden ve özellikle Ege işdünyası yetkilileri de bu beklentilerini açıkça dile getiriyor. Sonra yapılan yanlışlıkların altında biz kalıyorsak, tekerlek kırılmadan önce beklentileri yüksek sesle dile getirmekte yarar var.
Türkiye’nin en yüksek işsizlik oranına sahip kentlerinden İzmir, özellikle Ulusal Sanayi Stratejisi’ni dört gözle bekliyor.


Teşvikler sanayi sektörü öncelikli olmalı
Ender Yorgancılar (EBSO Başkanı) : AB krizi bize tüm gerçeği gösteriyor. Hizmetler sektöründe büyüyen Yunanistan ve İspanya sarsılırken, sanayisi güçlü Almanya, tüm AB’ye destek oluyor. Türkiye’de istihdamın çözüm noktası sanayide kalifiye işgücünü artırmaktır. Kalıcı iş imkanları ancak bu şekilde sağlanır.
Sıtkı Şükürer (ESİAD Başkanı): Öncelikle bana göre işsizlik rakamının yüzde 14’ten yüzde 10’a indirilmesi ve sürdürülebilir olması şu aşamada zor. Eğer ciddi teşvikler getirilecekse öncelikle sanayi sektörüne katkı yapılması gerekiyor. Sanayinin çarpan etkisi hizmet sektörünün önünde. Ancak bu, ilave yatırımların önünü açmakla olur.
Cemal Elmasoğlu (EGİAD Başkanı): Farklı teşvik unsurları sağlanmalı. Yeni şirketler artık yalnızca hizmet sektöründe kurulur hale geldi. Hükümet içi dolu paket hazırlama eğilimi içindeyse her anlamda zorlanan sanayici, ihracatçı, imalatçıya destek verecek teşvikler getirilmeli. Hizmetlerde ise ileri teknoloji hedef alınmalı.


Zeytinyağ ihracatı SOS veriyor
ALİ ULUKARTAL’ı İzmir iş dünyası yakından tanır. Kartal markasıyla yılların makarnacılığının ardından zeytinyağı sektörüne giren Ulukartal, bu sektörde de Verde yağlarıyla hızlı büyüdü. İhacat ağırlıklı çalışan firma geçen yıl zeytinyağında ihracat rekortmeni oldu. Bu yıl ise iş daha zor. Daha doğrusu Ali Ulukartal öyle diyor. Artık dünya fiyatlarıyla rekabet edemediklerini söyleyen Ulukartal’a göre bir, iki hafta içinde fiyatlar düşmezse zeytinyağı ihracatı durma noktasına gelecek.
Türkiye’de 5 asit rafinajlık yağ 3.65’ken dünya genelinde fiyatlar 3 lira. Rekabet için tüm eforlarını harcadıklarını söyleyen Ulukartal’ın tek umudu, fiyatların düşmesi.
-Fiyatlar nasıl düşecek Ali Bey?
Şu anda Türkiye’de 50 bin ton zeytinyağ stoku, aylık da 4-5 bin ton civarında tüketimimiz var. Yani eldeki yağ ihtiyacın üstünde. Kasım ayında yeni yağ çıkacak. Üstelik bu yıl çok yüksek bir rekolte de beklendiği için, ağaçlardaki meyveleri gören üretici malını satmaya başlayacak.
- Durum bu kadar vahimse şimdiye kadar nasıl idare ettiniz?
Kar etmeyerek ihracat yaptık. Tabii istediğimiz tonajlarda da satış yapamadık. Devlet ton başına 500 dolar prim veriyor. Bu primleri bile harcadık.
- Ya fiyatlar düşmezse...
İşsiz duruyoruz. Fiyat düşerse iş yapacağız. Zaten bir tek zeytinyağ ihracatçısının geçici kabulle mal alması yasak. Böyle zamanlarda dışarıdan mal alıp kendi kaliteli yağlarımızla karışım yaparak fiyatı da ucuzlatamıyoruz. Açıkçası elimizi kolumuzu bağladılar.