72 milyonluk büyük bir ülke. Nüfusu genç. “Taşı sıksa suyunu çıkaracak” derler ya, işte öyle.
Bu cümlelere bakınca o 72 milyonun mutlu olması gerekir, değil mi?
Ama nerede o mutluluk?
72 milyon birbirine düşmüş, çekişip duruyor.
Fakirlik diz boyu. Gençliğinden de, toprağının genişliğinden de, stratejik konumundan da istifade edemiyor.
Peki bütün bu olumsuzluğu yaratanlar, 72 milyonu adeta doğduğuna pişman edenler kimler?
Politikacılar...
Bu hükümetin, yani Erdoğan hükümetinin kritik 2 noktası var.
1) Sosyal duruşu.
2) Ekonomisi.
Sosyal duruşu deyince onun, yani AKP’nin dini birinci planda tutuşu, her şeye Müslümanlık penceresinden bakışını ifade etmek istiyoruz. Avrupa onun için AKP’ye “muhafazakâr” sıfatını yakıştırmıyor mu?
Onun için ABD ve bazı devletler “ılımlı İslam”ı AKP ile bir tutmuyorlar mı?
Buna karşı memleket içinde de bir direniş var.
Ve bu direniş gittikçe artıyor. Bunların çoğu “Biz Müslümanız ama laikiz” diyorlar.
AKP yüzde 47 ile 22 Temmuz seçimlerini kazandı. Ne beklenirdi?
Parti hemen kolları sıvayacak ve bekleyen önemli memleket sorunlarını sonuçlandırmak için girişimlerde bulunacak, değil mi?
Nedir, bekleyen önemli memleket sorunları?
- Yeni anayasa.
- Kuzey Irak ve PKK.
- Kıbrıs.
- AB.
AKP, “muhafazakâr parti”yim diyor. Birçokları onun için “dinci parti” diyor.
İdeolojisi ne olursa olsun iktidarda o var.
Ama onun hakkında kapatma davası da var.
Merkez sağ ideolojiyi temsil eden parti ise Türkiye’de bugünlerde ilk kez yok...
Bunun günahının kimin veya kimlerin olduğunu tarih herhalde yazacak.
“Tarihin yazmasına ne hacet var. Biz onları zaten biliyoruz” derseniz, o başka.
Geriye kalıyor, sol...
“AKP iktidarı dar gelirlinin yanında.” Bu söz doğru mu?
Değil.
Bunu ben mi söylüyorum?
Atmıyorum, olaylar söylüyor.
Bakın çiçek yağı, pirinç, makarna, un, fasulye, nohut, bulgur, mercimek ve barbunya, bunları daha çok dar gelirli insanımız yemiyor mu?
Evet, bunlar fakir halkın yiyeceği. AKP iktidarı fakirden yanaysa bu malların fiyatlarını düşürmek için tedbirler alırdı, değil mi?
Nerede!..
Marifet, partiler için yalnız seçim kazanmak değil, Türkiye’yi, 72 milyonu iyi idare etmek olmalı.
Türkiye iyi idare ediliyor mu?
Hayır.
Bu “hayır”ı ben söylemiyorum. Olaylar söylüyor.
* * *
Ben inanın bunları AKP’yi suçlamak için yazmıyorum. AKP’nin gözünün açılması için yazıyorum.
Başka partinin yakın gelecekte iktidar olamayacağını gördüğüm için AKP’ye söylüyorum.
Anayasa Mahkemesi, Başsavcı’nın AKP’yi kapatma isteğini görüşmeyi ittifakla kabul etti.
Bunu herkes biliyor.
Peki bu noktaya nasıl gelindi, ona bakalım...
Bu noktaya gelmemize Tayyip Erdoğan’ı arkasından iten bazı arkadaşları sebep oldu.
AKP demek, bana sorarsanız, Tayyip Erdoğan demekti.
Tayyip Erdoğan fevkalade tahsil görmemiş olsa da İstanbul kaldırımı çiğnemiş, akıllı, zeki ve hırslı biridir.
Ona yakın çevresinden “Sus” diyen olmadığı için çok konuştu ve bu yüzden çok pot kırdı.
AKP Türkiye’yi idare edemiyor. Son sözü başta söyledik. Evet, AKP Türkiye’yi idare edemiyor.
Yüzde 47 almak.
Evet ama, 72 milyonu huzur içinde yaşatmak, bu yüzde 47 alan iktidarın işi değil mi?
Bu, en çok oy alan bir iktidar, peki ama Türkiye’yi en çok kriz içinde bırakan da bu iktidar değil mi?
24 saat geçmiyor gündem değişiyor.
Bu ne biçim iktidarsız iktidar?
Ne oldu anayasa?