Dr. Hakan Tartan

Dr. Hakan Tartan

hakantartan35@gmail.com

Tüm Yazıları

İklim krizi ve kuraklık, çevre ve doğada büyüyen kirlilik önümüzdeki yıllarda önemli bir protein kaynağı olarak görülen hayvansal tüketimde ciddi fiyat artışlarını, bu çerçevede üretimde ve tüketimde önemli gerilemeyi gündeme getirecek.

Etsiz bir dünya yakın mı? Bu zor mu, sıkıntılı mı? Ne zaman? Nasıl? Çok yakın zaman diyorsam, öyle 20-30 yıl değil. Belki çok daha önce. Çünkü özellikle hayvanların su ve yem ihtiyaçları önemli ölçüde su tüketimine neden oluyor. Basit bir hesapla şöyle söyleyeyim, üretimden sofraya gelinceye dek bir sığırın en az 15 ton, bir koyunun 10 ton, bir keçinin de 6 ton su tükettiği biliniyor. Çoğu var, azı yok.

Haberin Devamı

Bu tüketim ise dünyanın yaşadığı susuzlukta, kuraklıkta , kıtlıkta önemli bir tehdit. Birleşmiş Milletler (BM) raporları, kuraklık uyarılarında özellikle et endüstrisi ve yanlış tarımsal planlamaya dikkat çekiyor. O yüzden de ‘etsiz günler’ yakın.

Etsiz bir dünya çok çok yakın

Hemen bir soru geliyor akla: ‘Peki insanlar protein ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak?’ Tek protein kaynağı ‘hayvansal ürünler’ değil ki. Yani et, süt, yumurta...

Üstelik ‘endüstriyel et tüketimi’ni ‘insanlık dışı’ bulan yaklaşımlar da çoğalıyor. Küresel ısınmaya olumsuz etkisi, antibiyotik kullanımını etkisizleştirmesi... Salgın tehditleri...

Gelecek yıllarda ‘tarımın yıldızı’ olmasına kesin gözü ile baktığım baklagillerin bu konuda ciddi bir kaynak ve alternatif olduğu ortada. Yani nohut, bakla, bezelye, kuru fasulye, börülce, soya fasulyesi...

Bilimsel veriler, bunu ortaya koyuyor. 100 gram kırmızı ette yaklaşık 30 gram protein olduğunu varsayarsak, kuru baklagillerde de bu oran 100 gramda yaklaşık 20 gram. Üstelik kalsiyum açısından da zengin oldukları biliniyor.

İlk sinyal sütten

Neredeyse yakın. Hem ekonomik, hem daha kolay, hem de daha sağlıklı. Bu yüzden de bitkisel protein kaynakları son dönemlerde bilim insanlarının da üzerinde çalıştığı, yeni gelişmelere gebe bir alan. Hayvansal üretimin azalması ile dünya yeni kaynaklara yönelecek.

Kırmızı ve beyaz etin fiyatı da elbette arz - talep dengesi içinde artış gösterecek. Sütte, tavuk etinde kısa vadede yaşanan artışlar bu konuda ciddi sinyaller değil mi?

Haberin Devamı

Bu hiç korkutucu değil. Üstelik belki sağlıklı.

Canlıların yaşadığı evrim gibi ‘insan beslenmesi’ de çağa, yeşil dönüşüme ve çevresel duyarlılıklara yönelik bir evrim geçirecek. Vejetaryen ve vegan beslenme her geçen gün arttıkça, gıda tüketimindeki modeller de daha çok konuşuluyor.

Örneğin tahıl ve baklagillerin birlikte sofrada yer alması. Zaten ‘geleneksel Türk mutfağı’ böyle. Nohutlu pilav, kuru fasulye pilav, ıspanaklı börülce gibi.

‘İklim krizi’ tehdidindeki dünya, şeflerin de yaratıcılık ve bilimselliğine daha çok ihtiyaç duyacak. Sağlık, sağlıklı toplum, yeşil ve mutlu bir gelecek adına...

Kuraklıktan etkilenen çiftçiye destek ödemesi

Etsiz bir dünya çok çok yakın

İklimsel şartlara bağlı yetersiz yağış nedeniyle bu yıl yüzde 30 ve üzeri verim kaybı yaşayan hububat ve baklagil üreticilerine, bir defaya mahsus, dekar başına 30 lira ila 100 lira arasında destekleme ödemesi yapılacak. 2021 Yılında İklimsel Faktörlere Bağlı Olarak Gerçekleşen Yetersiz Yağış Nedeniyle Verim Kaybı Yaşayan Çiftçilere Destekleme Ödemesi Yapılmasına İlişkin Cumhurbaşkanı Kararı, dünkü Resmi Gazete’de yayımlanarak 1 Ocak’tan geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.

Haberin Devamı

Karar, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı olarak kuru şartlarda hububat ve baklagil üretimi yapan ve iklimsel faktörlere bağlı olarak gerçekleşen yetersiz yağış nedeniyle Tarım ve Orman Bakanlığınca belirlenen tarım havzalarında yüzde 30 ve üzeri verim kaybı yaşayan çiftçilere, bir defaya mahsus olmak üzere destekleme ödemesi yapılmasını kapsıyor. Buna göre, verim kaybı oranına göre üreticilere dekar başına 30 lira ila 100 lira arasında destek ödemesi yapılacak.

Karar, yem bitkisi amacıyla ekilenler hariç, ÇKS’ye kayıtlı olarak kuru şartlarda ekilen arpa, buğday, çavdar, tritikale, yulaf, mercimek ve nohut ürünlerini kapsıyor.

ÖNERİ (YORUM)

Zor değil, kolay işler

Bazı konularda ciddi bir toplumsal duyarlılık var. İnsanlar tepkili. Aslında zor gibi görünen bu konularda hem toplum vicdanını rahatlatacak, hem de devlete güveni pekiştirecek kolay kararlar var. Çağdaş dünyanın uyguladığı... Zor değil, kolay işler yani. Çok değil, 4-5 maddelik kararlar. Bir saatte alınacak türden. Sonrası felaketlerde, can kayıplarında, hatta ekonomik kayıplarda ciddi gerileme... Toplumsal tepkilerin ortadan kalkması... Her zaman karşımıza çıkan bazı sorunların çözümü o kadar kolay ki. Sadece toplum vicdanı değil, ülke de rahatlar.

Etsiz bir dünya çok çok yakın

HUZUR HAKKI: Bir kararname ile sorun ortadan kalkabilir. Huzur hakkı dahil, bir kişinin ikiden fazla yerden maaş alması, gelir elde etmesi söz konusu olamaz! Çalışırsa da, ‘karşılıksız’ olması.

DERE YATAKLARINDA YAPILAŞMA: Dere yataklarına yapılan binalar yerel yönetim ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kararı ile hemen yıkılıp, uygun görülen yerlere yapılabilir. Böyle sorunlu yer sayısı 95 olarak tahmin ediliyor. Dere yatakları açılınca sel ve baskın tehlikesi de azalır. Burada yapılı binaları kaldırılan hak sahiplerine uygun alanlarda konut hakkı verilir, bunun için 20 yıl vadeli kredi açılabilir.

MANGAL YASAĞI: Ormanlarda haziran - ekim ayları arası standart bir genelge ile mangal ve ateşli eğlence yasaklanabilir. Denetim artırılabilir, kamera ve drone’la denetim ve gözetleme yaygın bir uygulama olur, merkezi bir yerden takip edilir.

YANGIN SÖNDÜRME FİLOSU: En az 40 uçak ve helikopter içeren yangın söndürme filosu oluşturulmalı. Bu konuda yerleşik ekip oluşturularak helikopter ağırlıklı yapılanma sağlanmalı. Yaz ayları için özel eğitilmiş yangın söndürme ekipleri kurulmalı.

SU İÇİN GRİ HAT: Su standardı belirlenmeli. Su tasarrufu özendirilmeli. Tarımsal üretim su ihtiyacına göre belirlenmeli. Gri hat oluşturularak kullanılan suyun tarımsal üretimde değerlendirilmesi sağlanmalı. Tarımda mutlaka yapay zekaya geçilmeli.

YANAN ORMANLIK ALANLARIN KORUNMASI: Devlet belgecidir, arşiv yapar. Toplum vicdanı açısından ilgili kurumlar her 3 yılda bir yapılan çalışmalarla ilgili fotoğraflı ve görüntülü açıklamalar yapar. Sivil toplum ve yerel yönetimler de bunları paylaşır. Toplumsal dinamik devrede olunca hep konuşulan ‘bu alanlar peşkeş çekilecek’ endişesi de ortadan kalkmış olur.

PANDEMİ KARARLARI: Pandemi için, yurt dışı örnekler de göz önüne alınarak hafta içi 24.00 - 05.00, hafta sonu 01.00 - 05.00 arası sokağa çıkma uygulaması okulların açılması ile devreye sokulmalı. Yunanistan turizm adası Mikonos’ta bile yaptı bunu. Pandemi kontrol altına alınıncaya kadar bu konuda yurttaşlar korunmalı. Okullar, hastaneler ve devlet daireleri dahil, her yerde aşı kartı ya da 24 saatlik PCR testi zorunlu olmalı. Sahtecilik yapanlara ağır cezalar getirilmeli.

TURGUT ÖZAKMAN OLSA...

‘Hep bayrağımızın altında olalım’

Türk edebiyat ve kültüründe iz bırakmış büyük bir değer elbette. Bürokrasideki başarıları, öğretim üyeliği ve hukukçuluğunun ötesinde onu daha çok yazdığı kitaplar, Devlet Tiyatroları ve TRT’de sevgiyle anılan başarıları ile tanıdık. Ve ‘Şu Çılgın Türkler’ elbette. Kimin kütüphanesinde yok ki bu harika kitap. Kim dönüp dolaşıp defalarca sayfalarında Cumhuriyet, Atatürk ve çağdaşlık heyecanını defalarca yaşamadı ki... Kurtuluş savaşını, verilen büyük mücadeleyi, ulu önder Atatürk’ü ve genç Cumhuriyet’in kuruluş sancılarını anlatan destansı bir kitap. Şehitler için şu söylediği ne duygu doludur: “Şehidin mezarı anasının yüreğidir çocuk.”

Baba dostuydu, yakınlığını ve sevgisini hep yanımda hissettim. Bir eylül ayında kaybettiğimiz Turgut Özakman, bugün hayatta olsa, her zaman ki olgun, sevecen ve sevgi dolu bakış açısı ile geleceğe umut saçar ve şunları tekrarlardı:

“Zorunlu değilse savaş cinayettir. Dünyanın hiçbir kadını, ‘Ben vatanımı kurtarmak için Türk kadınından daha fazla çalıştım, emek verdim’ diyemez. Yeter ki kendi bayrağımızın altında olalım. Bunun değerini bilmeyen dünyada hiçbir şey bilmiyor demektir.”

MUHTARIM DİYOR Kİ...

Okuma yazma kursu ile yeni bir dünya

Sınır boylarından da güzel haberler geliyor. Muhtarlarımız bir yandan pandemi sürecinin daha az sorunla atlatılması için, bir yandan da doğal sorunlara karşı ciddi katkılar gerçekleştiriyor.

Etsiz bir dünya çok çok yakın

Ardahan Merkez Balıkçılar köyünde başarılı bir muhtarımız var. Aysel Kaya. Bir yandan kadın duyarlılığı ile sorunlara daha hızlı ve etkili çözüm oluşturuyor, bir yandan da devlet ve resmi kurumlarla işbirliği içinde önemli hizmetler veriyor.

Altyapı çalışmaları, sağlık katkıları dışında köy kadınları için açtığı okuma yazma kursu da büyük ilgi gördü.

Çeşitli nedenlerle okuma yazma öğrenme şansı bulamayan kadınlar, yeni bir dünyaya merhaba demenin keyfini yaşadı.Ama hizmetler bitmiyor. Aysel Kaya muhtarım şunları söylüyor:

“Ardahan Merkez’de ilk defa bir kadın muhtar seçildi. Kolay değil tabii. Muhtar oldum, ilk hafta kanser hastası olduğumu öğrendim. Zordu, ama yılmadım. Hizmet aşkı, insanlarıma hizmet heyecanı ile atlattım, inanın bu hastalığı. Şimdi çok iyiyim. Ardahan’da da, Türkiye’nin başka yerlerinde de kadınlarımız bu önemli hizmet makamı için aday olmalı. Tüm kadınlara öneriyorum.”

Toprağı sevenlere ‘sonbahar ajandası’

Etsiz bir dünya çok çok yakın

Doğa için yeni bir süreç. Artık büyük ölçüde yazın sonu, sonbahara hazırlık. Tabii toprak için de özel günler... Dilerseniz, toprak sevenlere, yüreğinde çiftçi - üretici heyecanı taşıyanlara sonbahar için bir yeşil ajanda sunayım:

9-12 Eylül: Ceviz çırpma zamanı

10-25 Eylül: Bağbozumu

28 Eylül: Ağaçların suyunun azalması

20 Ekim-20 Kasım: Ağaç dikme zamanı

30 Ekim: Ağaç budama zamanı

30 Kasım: Ağaçların suyunun çekilmesi

Kara mürver sırrı

Tarih boyunca varlığı bilinen bir bitki. Bolca da kullanılmış. Kara mürver. Sambucus nigra olarak tanınıyor. Yüksek oranda B6, C vitaminleri ve demir deposu. Pandemi sürecinde kara mürver içerikli çok sayıda ilaçla tanıştık. Ne güzel ki, ülkemizde de bol bol yetiştiriliyor. Ama dağda bayırda terkedilen miktar da çok.

Etsiz bir dünya çok çok yakın

Allah’ın lütfu, birçok yerde Türk tarımını renklendiriyor. Kara mürverli ilaçlar, takviye ürünleri hayli değerli. İşte şu pandemi dedikleri bize bir tarım ürününün daha kıymetini öğretti. İyi de oldu. Hem araştırmalar arttı, hem yabancı alımcılar gözünü ülkemize dikti, hem de yetiştiricilik yoğunlaştı. Devlet düzeyinde de ciddi destekler var.

Bundan sonra kara mürver ekim, dikim ve pazarlama konuları daha çok gündemde olacak. Sağlık veren bu bitki adına sevindirici, ama bu güzel bitkiye ev sahipliği yapan ülkem adına da mutluluk verici bir olay.