Dr. Hakan Tartan

Dr. Hakan Tartan

hakantartan35@gmail.com

Tüm Yazıları

Su artık en önemli gündem maddelerinden biri. Kuraklık ciddi tehdit. Su kültürünü ve gelecekteki kuraklığı sağlıklı yönetmek ve yaşamak adına ilkokullara, hatta okul öncesi müfredata ‘su dersi’ konulması öneriliyor.

Ne çok konuşur olduk! Ama olumlu. Su... Su... Su... Kuraklık... Kuraklık... Kuraklık... Akılcı, planlı ve ekonomik ‘kaynak kullanımı’. Özellikle de su. Tarımda, hayvancılıkta, endüstride ve evlerde tabii ki.

Özellikle büyük şehirlerde suyun tasarruflu kullanımı çok önemli. Çünkü üretmek için de binlerce litre su harcanıyor. Günlük hayatımızda yoğun olarak kullandığımız giysilerimiz, ayakkabılarımız, gömleğimiz, kazağımız ve benzerleri için hammadde ve üretim aşamalarında su tüketiyoruz. Yaşamın her alanında, her şey için. Yediğimiz, içtiğimiz malzemeler için de su kullanılıyor. ‘Su ayak izi’ yaşamsal bir felsefe. İnsanlar, işletmeler tarafından tüketilen su kullanım kapsamının işareti, kapasite göstergesi. Su ayak izini doğru süreceğiz ki, susuz kalmayalım.

Haberin Devamı

İlkokula su dersi

Bu yüzden de ‘su tasarrufu’ şart. Günlük yaşantımızda kullandığımız su miktarını kısıtlamamız gerekiyor. Daha önce de yazdım, 10 dakika duş alıyorsak bunu 3-4 dakikaya düşürmemiz, Belediyelerin su iletim sistemlerindeki kayıp kaçak oranını minimuma indirmesi gerek.

Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Sunlu, bu konuda yoğun çaba gösteren saygın isimlerden. Israrla vurguladığı artık ‘su kültürünün yerleşmesi’. Olmazsa olmazımız. Bir de bilinçli kullanım için ‘su dersi’. Prof. Sunlu, şunları dile getiriyor:

“Yağmur sularının toplanması, bu suların bahçe sulamasında kullanılması, mümkünse tuvaletlerde gri suyun kullanılması sağlanmalı. Birinci sınıf içme suyu kalitesindeki suyu sanayide kullanmamamız gerekli. Artık bizim sanayide kullanacak kadar bol ve yüksek kaliteli suyumuz yok. Bu durumu mümkün olduğu kadar azaltmamız gerekiyor. Yağmur sularını ve arıtılmış suları kullanmamız gerekli.”

Prof. Sunlu’ya göre, bireysel bilincin ve su kültürünün geliştirilmesi en önemli konulardan. Bu nedenle çocuklarımıza küçük yaşta su bilincini kazandırmak zorundayız. Sunlu, “Okul öncesi yaşlardan itibaren suyun önemi ve verimli kullanılması konusunda dersler okul müfredatlarına mutlaka ilave edilmelidir. Türkiye maalesef iklim değişiminden en fazla etkilenecek ülkelerin başında geliyor. İklim değişimi özellikle Akdeniz coğrafyasını daha çok etkiliyor. Dikkat ederseniz bu ülkelerde kişi başına düşen su bütçesi de oldukça sınırlı. Gelecekte başta İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde su sıkıntısını daha fazla yaşama riskiyle karşı karşıyayız. Su yönetimini doğru planlamazsak bu 3 büyük şehir gibi suyu çok tüketen şehirlerde insan sağlığını tehlikeye atmış olacağız. Türkiye’de de su sıkıntısı daha ciddi boyutlara ulaşabilir ve biz de 10-15 yıl sonra bu tür sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliriz. Alternatif su kaynaklarını devreye sokmak kadar, mevcut kaynakları verimli kullanmak konusunda da dikkatli davranmak zorundayız” diyor.

Haberin Devamı

Türkiye - Irak zirvesinde ‘yeşil ekonomi’

Irak, Türkiye’nin ihracat listesinde ikinci sırada. Aslında 18 milyar dolarlık potansiyel, gerçek beklentinin neredeyse yarısı. Bu rakamı 35- 40 milyar dolarlara çıkarmak mümkün. Yeter ki, doğru organize olalım.

Haberin Devamı

Geçen hafta yoğun gündem arasında İzmir’de önemli bir toplantı gerçekleşti: Türkiye - Irak 5. Yatırım ve Ticaret Zirvesi. Türkiye - Irak Sanayici ve İşadamları Derneği’nin iki çalışkan yöneticisi Nevaf Kılıç ve Ferhan Ademhan’ın büyük çabaları ile...

Zirvenin önemi, sadece ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişimi değildi elbette, kültürel ve sosyal paylaşım ile dünya barışına katkı da en önemli alt başlıklardı. İki ülkenin üst düzey yöneticileri, bakan ve oda başkanları, yerel ve siyasi yöneticileri ile iş insanları değerlendirmelerde bulundu.

Ortak görüş şuydu: “Ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda büyük bir sinerji var ve Türkiye ile Irak bu potansiyeli değerlendirmeli. Böylelikle bölge halkı da, uluslararası barış da bu işten kazançlı çıkar.”

Gerçekten başarılı bir çalışma oldu.

Bir dönemin aktif ve sevilen bakanı Kürşat Tüzmen de konuklar arasındaydı. “Çalışın” dedi, “Bu güzel coğrafyadan iki ülke halkı için güzel sonuçlar yaratın.”

Bakan Tüzmen de siyaseti özlemiş, halk da onu.

Zirvenin verdiği bir başka önemli mesaj da ‘yeşil ekonomi’ ve bunun gerekleri konusunda beklemeden işbirliği adımlarıydı.

Özellikle tarım ve enerji alanlarında ‘sürdürülebilir bir ekonomi’ duyarlılığı her iki kesimden iş insanlarından da büyük destek aldı.

AZİZ NESİN OLSA...

‘Ne olduğumu düşüneyim istedim’

Ne zaman Çeşme’ye gelsem, Alaçatı sokaklarında dolansam aklıma düşer büyük usta. 6 Temmuz’daki kaybı ne büyük acıydı. Kötü haber Alaçatı’dan Türkiye’ye ne hızlı yayılmıştı.

1984 -1999 dönemi yerel yönetimler açısından çok özeldi. Türk siyasi yaşamına değerli isimler armağan etti. Ve o isimlerden birçoğu bugün bile hala anlatılan önemli kültür ve sanat festivallerine imza attı. Ahmet Piriştina (İzmir), Osman Özgüven(Dikili), Hakkı Ülkü (Aliağa), Ertan Ünver (Torbalı), Sefa Taşkın (Bergama), Zafer Keskiner (Salihli), Emin Anter (Bodrum), Nihat Dirim (Foça), Fevzi Topuz (Milas), Hüseyin Gürel (Çandarlı)... İşte o festivallerde her zaman değerli bir konuktu Aziz Nesin. Söyleşilere katılır, kitaplarını imzalar, sohbetler ederdi.

Genç bir Milliyet muhabiri olarak haberlerini yaptım, ne çok sohbetine ortak oldum o günlerde. Türk siyasetinin ağırlıklı isimlerinden Kemal Anadol’un da bulunduğu...

Türkiye’nin en önemli barış savunucularından, yazarlarından biriydi Aziz Nesin. Roman, hikaye, şiir, oyun... Nice eser... Ama bir o kadar da mütevazı. Söyleşilerinde, eserlerinde ‘insanlık’ adına çeşitli dersler...

Zor ve sıkıntılı bir hayat. Ve o hayatın içinden çıkan bir ‘sevgi ve başarı’ öyküsü. Bugün hayatta olsa, yine halkın içine girer, sohbet eder, dinler, katkıda bulunur ve biraz da nostalji yaparak şunları dile getirirdi:

“1934 yılında Soyadı Kanunu çıktı. Herkes kendisine soyadını kendisi seçtiği için, insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri (eliaçık), en korkakları (yürekli), dünyanın en tembelleri (çalışkan) gibi soyadları aldılar. Bana ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime Nesin soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.”

MUHTARIM DİYOR Kİ...

Z kuşağının gerçek temsilcisi

Daha göreve geleli bir ay bile olmadı. Türkiye’nin en genç muhtarı. 6 Haziran’da gerçekleşen seçimlerde vefat eden akrabasının yerine o seçildi. Artık Samsun’un Havza ilçesi Ağcamahmut mahallesinin yeni muhtarı Ali Külekçi.

Z kuşağının gerçek temsilcisi. Lise mezunu, iyi bilgisayar kullanıyor. Mahallelinin sevdiği, değer verdiği bir genç. 18 yaş, bir aylık. Sorumluluğu büyük, ama çok mutlu. Şunları anlatıyor: “Amacım mahalleme en iyi hizmeti vermek. Herkesi tanıyor ve seviyorum. Heyecanlıyım. En büyük sorun su. O konuda hemen girişimde bulundum. Mahalle aralarına da yol yapılması gerekiyor. Parke taş istiyoruz. Onu da başarırsam ilk adımlarım başarılı olur. Genç olduğum için herkes yardımcı olmak istiyor. Türkiye’nin her yerinden arıyorlar, başarı diliyorlar. ‘Örnek olsun’ diyorlar. Mutluyum, birkaç dönem hizmet etmek istiyorum. Gençlere mesajım şu: Herkes başarabilir. Taşın altına elimizi sokalım. Enerjimizi yöresel kalkınma için kullanalım. Ben bunu yapacağım.”