Dr. Hakan Tartan

Dr. Hakan Tartan

hakantartan35@gmail.com

Tüm Yazıları

Birçok ülkede verimliliği artıran yapay zeka destekli tarımsal üretim Türkiye’de de ilk kez havza ölçeğinde uygulanacak. Pamukkale ve Çukurova Üniversitelerinin işbirliğinde gerçekleştirilen proje, üretimde su kullanımını azaltırken, verimliliği artıracak.

Türkiye’de tarımsal verimlilik ve su kaynaklarının akılcı, tasarruflu kullanılması anlamında yoğun çalışmalar var. Bilim insanları ‘daha mutlu bir Türkiye’ için çaba içinde. Bu girişimlerde önemli güçlerden biri de ‘yapay zeka’.

Dünya yapay zekayı daha etkin ve verimli kullandıkça büyük avantajlar sağlıyor. Ne güzel ki, Türkiye de bu konuda atak. Önemli projeler var.

Haberin Devamı

Bu çalışmalardan bir tanesi Pamukkale ve Çukurova Üniversiteleri işbirliği ile gerçekleşiyor. Amaç, tarımda adeta bir ‘yeniden doğuş’. Çiftçinin, köylünün, üreticinin gelirinin yükseltilmesi. Doğal olarak da verimliliğin arttırılması.

Tarımda yapay zeka ile ‘yeniden doğuş’

TÜBİTAK’ın gündemindeki ‘yapay zeka destekli tarımsal verimlilik modeli’ ile büyük kriz sinyalleri veren su kaynakları ve su kullanımı konusunda ciddi bir tasarruf yapılacak, doğru ürünler seçilecek, onlar ekilip biçilecek, verimlilik artacak ve çiftçi  köylü daha çok kazanacak. Özü şu: Daha az suyla daha çok ürün. Üstelik en verimlisi.

Deneme Aşağı Seyhan havzası Yüreğir ovasında gerçekleşecek. Başarı Türk tarımının ‘sektörel yıldız olma’ hedefi için de çok önemli.

Üstelik pandeminin ‘gıdaya ulaşımın ne kadar da ciddi bir konu’ olduğunu gözler önüne serdiği süreçte.

‘Sürdürülebilir tarımsal üretim ve optimum bitki deseninin belirlenmesine yönelik simülasyon  optimizasyon geliştirilmesi modeli’ kaynakların sürdürülebilir yönetimini ve verimli kullanımını hedefliyor. İklim, toprak, su ve insan kaynaklarına uygun bitki desenleri belirlendikten sonra en uygun ve ekonomik sulama sistemleri kurulacak. Havza ölçeğinde ilk kez denenecek uygulamada ikinci ürün yoluyla ‘en çok verimlilik ve üretim’ gerçekleşecek.

Tarımda yapay zeka ile ‘yeniden doğuş’

Prof. Mahmut Çetin, Dr. Müge Erkan Can ve Dr. Ufuk Gültekin’in ekipte yer aldığı çalışmanın gerçek saha gözlemlerine dayanacağını vurgulayan Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Halil Karahan, şu bilgileri verdi:

Haberin Devamı

“Türkiye’de ilk olarak bu projede sahada yapılacak hidrolojik ve meteorolojik ölçümler, agronomik gözlemlerle desteklenecek ve gerekli doğrulamalar yapıldıktan ve kullanılacak verilerin sahayı temsil ettiği denetlendikten sonra simülasyon-optimizasyon modelinde kullanılacak. Yapay zeka destekli model ile mevcut durum ve global iklim değişimi kapsamında kısa, orta ve uzun vadeler için çalıştırılmak suretiyle optimum bitki desenleri elde edilecek ve su kullanımı azaltılmak suretiyle tarımsal geliri artırıcı bitki desenlerinin belirlenmesine çalışılacak.”

Medikal atık tehlikesi

Türkiye ‘sağlıklı aşılama’ ile yıl sonunda pandemi felaketini büyük ölçüde yenmiş olacak. Toplumun yüzde 75’i aşılandıktan sonra ‘umut dolu günler’ başlayacak. ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmasa’ da ‘yenilenen hayat düzenimizde ‘geçmişi yaşatır türden, keyifli, sosyal, katılımcı ve eğlenceli, ama kontrollü’ günler başlayacak. Beklenti bu.

Haberin Devamı

Ama bu süreçte bir konuya dikkat çekmek görevim.

Birçok yurttaşımız Kovid-19 tedavisini evinde görüyor. Bu noktada önemli bir tehlike ile karşı karşıyayız: Evlerde ‘biriken atıklar’. İlaç tedavisinde kullanılan medikal malzeme, iğneler, paketler, kullanılan kağıt peçeteler, kullan  at ürünler...

Peki bunlar ne oluyor? Çöpe gidiyor.

Üstelik bulaş en çok solunum yolu giriş  çıkışı ile etkili. Ağzımızı  burnumuzu sildik, peçeteyi, kağıdı, bardağı, tabağı çöpe attık. Birileri karıştırdı çöpü. Dokundu, aldı, attı. Apartman görevlileri topladı, dokundu. Düşen oldu, kenara, sağa  sola taşan.

Tarımda yapay zeka ile ‘yeniden doğuş’

El değen. Ondan ona, ondan başkasına. Olmaz mı?

Tüm çöpler bir arada. Kovidli olanların kullandıkları da... Ve özellikle büyük kentlerin sorunu, çöp toplayıcılar. Geceleri çöpleri karıştıran, plastik ve kartonları ayıran, çevreyi darmadağın eden ‘kontrolsüz bir kitle’.

Her yerde şikayet konusu. Özellikle çöp toplayan fedakar temizlik işçilerinin sıkıntısı da bu. Sokaklarda, caddelerde, sitelerde parçalanmış, dağıtılmış, savrulmuş, çevreyi kirletmiş çöpler...

Peki Kovid-19 olmuş, tedavi görmüş, bulaş olasılığı olan kişilerin atıkları ne oluyor? Bu tartışıldı mı? Bunlar için ayrı bir paketleme, torbalama düşünüldü mü? Bunları ‘hastalık yayan bir yapıdan kurtarmak için toplumsal bilinç’ nasıl harekete geçirilebilir?

Bu ciddi bir tehdit. Büyük bir tehlike.Yerel yönetimler evde karantinada olan ya da tedavisi evde süren yurttaşlara mutlaka ‘salgın riskini ortadan kaldırıcı’ poşet ya da torbalar dağıtmalı. Bu torbalar pandemi süresince özel ekiplerce toplanmalı ve yok edilmeli.

Özellikle çöplerden, çöp toplayıcıların yarattıkları kirliliklerden ‘bulaşın artması’ riskli bir konu. Uzmanlara sordum. “Mutlaka önlem alınmalı. Elbette devletin üzerinde bir yük var. Ancak bu konuda yerel yönetimler insiyatif alarak toplumsal sağlık adına seferber olmalı” diyorlar.

Benden hatırlatması.

PATATES VE SOĞANA RAMAZAN BEREKETİ

Daha önce vurgulamıştım, özellikle patates ve soğan üreticileri ‘elde kalan üründen yana dertli’ diye.

Nedeni de belli, yılların kanayan yarası, plansız  programsız üretim. Ancak ortada ‘üretici mağduriyeti’ vardı ve ne mutlu ki Ramazan öncesi soğan  patates yetiştirenlerin yüzü güldü.

Tarımda yapay zeka ile ‘yeniden doğuş’

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın kararı sonrasında Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), valiliklerin koordinasyonunda, üreticinin elinde kalan soğan ve patatesin alınması işlemini hızlı bir şekilde gerçekleştiriyor. Üreticiden alınan soğan ve patates yurttaşlara ücretsiz olarak dağıtılıyor. Bir anlamda ‘Ramazan hediyesi’. Bir başka deyişle, ‘üreticiye Ramazan bereketi’.

Bana da nostalji oldu, paylaşayım:

10 yıl önce belediye başkanı olduğum dönemde özellikle Ödemiş ve çevresinde bu tür bir sıkıntı yaşanmış, ben de belediye kanalı ile bu elde kalan patatesi satın alarak yurttaşlara ücretsiz dağıttırmıştım. İşin hoş tarafı, yıllar sonra bir Ödemiş ziyaretimde, bir üreticinin beni tanıyarak o günkü desteğim için teşekkür etmesiydi. Çiftçimiz her zaman ‘vefalı’.

GEMİ SÖKÜMÜ ÇEVREYE UYGUN OLMALI

Tarımda yapay zeka ile ‘yeniden doğuş’

Aliağa’daki gemi söküm çalışmaları ile Türkiye’ye önemli bir girdi sağlanıyor. Bu konuda başarılı bir merkez.

Ancak bir süreden beri çevre duyarlılığı ve özellikle asbest kullanımı nedeniyle yayıldığı ileri sürülen kanser tehlikesi bu konuda ciddi bir kamuoyu yarattı. Geçen hafta bir haber İzmir başta olmak üzere Türkiye gündemine oturdu. İddia şu: Birçok ülke tarafından ‘hayır istemiyoruz’ denilen Nae Sao Paola isimli Uçak gemisi, sökülmek üzere Aliağa’ya geliyor.

Son olarak Brezilya Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan uçak gemisinin üreticisi Fransa. Bu ülkenin deniz kuvvetlerinin o zaman adı FS Foch olan gemiyi 40 yıl süre ile 2000 yılına dek askeri operasyonlar dahil olmak üzere bazı nükleer denemelerde kullandığı, yoğun radyoaktif maddelerle dolu olduğu da ileri sürülmekte.

Şu ana kadar resmi bir açıklama gelmedi. Bilgiler, özellikle sivil toplum örgütleri kaynaklı. Çevreciler, “Bu gemi Türkiye’ye gelmesin. Biz nükleer çöplük değiliz” diyor. Aliağa Çevre Platformu, bu konuda yasal girişim hazırlığında. Çevre örgütleri, uçak gemisinin 600 ton asbest ve radyoaktif madde taşıdığı görüşünde. Bu kaygıların önüne geçmek için geminin Türk karasularına girmeden analize tabi tutulması öneriliyor.

Son karar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın...

OĞUZ ATAY OLSA...

‘İnsan tutunamıyor insana’

Kısa ömrüne öyle güzellikler sığdırdı ki... Büyük başarılar, sevgi dolu dostluklar... Onbinlerce okuyucu... Söylemlerine tutkun geniş bir kitle...

‘Tutunamayanlar’ı lise yıllarımda okumuştum, babamın başucundan yürüterek. Ölümünün üzerinden neredeyse 45 yıl geçti, hala yeni kuşakların da ‘başucu kitabı’. Yaşama birçok yerden dokunan bir ‘dost eli’.

Milliyet’te kayıp günlüklerinin yayınlanmasının üzerinden yıllar geçmiş. Hala arşivlerde çokça aranıyor, yararlanılıyor.

Çiçekçileri, kitapçıları anlatırken yazdığı ‘Kitapları Koruma Derneği’ kurulması önerisi, hep başvurduğum bir yol göstericidir.

Ne zaman bir yanlış görsem Oğuz Atay’ca seslenmeye çalışırım: “Korunmaya alınması gerekli değerdir bunlar.”

Yaşamın her alanına alın, koyun.

Bugün yaşasa, ne güzel ‘yol göstericilik’ yapardı bize, ne hoş şeyler söylerdi, gündelik telaşa yönelik. Mutlaka ama mutlaka şunları dile getirirdi:

“Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan acıtır, konuşsan kanatır... Bazılarımız şiirlere, şarkılara, filmlere, kitaplara tutunuyor. Sanırım artık insan tutunamıyor insana...”

Ve eklerdi: “Artık bu yalancı dünyayı beğenmiyorum.”

MUHTARIM DİYOR Kİ…

‘Mutluluğumuz tarifsiz’

Tarımda yapay zeka ile ‘yeniden doğuş’

Muhtarlar çalıştıkça, mücadele ettikçe güzel haberler geliyor. Örnek mi? Birçok yerde muhtarların etkili çalışması ile pandemiye karşı ciddi başarılı sonuçlar alındı.

Kovid-19’un uğramadığı köyler, mahalleler var. “Köy olmak istiyoruz” deyip bunu başaran yerleşim yerleri de çoğalıyor. Bu konuda ilklerden Payamlı’da, Muhtar Ersin Ergin’le konuştum:

“Tek tek konuştum köy sakinlerimizle. Biz çok zarar gördük, bu mahalle - köy ayrışmasından. Herkes eski statüyü istedi, başardık. Güzelbahçe Belediyemize teşekkür ederiz. Mutluluğumuz tarifsiz. Bu şekilde köylünün mağduriyeti de büyük ölçüde önlendi. Maalesef köye ait mallar ve topraklar kapsamda değil. Devletimiz bu konuda da bir karar alabilir.”