Diş taşı temizliği yaptırmak, ağız sağlığı için son derece önemlidir. Ama bazı hastalarım şöyle soruyor: “Hocam, bunu sık yaptırsak dişe zarar verir mi?”
Haklı bir merak. Gelin bu konuyu 5 maddede açıklayalım.
1. Diş taşı neden oluşur?
Ağızda kalan yemek artıkları ve tükürükteki mineraller birleşerek zamanla diş taşına dönüşür. Ne kadar iyi fırçalarsanız fırçalayın, bazı kişilerde genetik ve tükürük yapısı nedeniyle daha hızlı oluşabilir.
2. Temizlik zararlı mı?
Hayır. Uzman ellerde, uygun aletlerle yapılan diş taşı temizliği dişlere zarar vermez. “Temizlettim, dişlerim açıldı” diyenlerin hissettiği aslında taşın arkasında kalan boşluktur; dişler incelmez.
3. Ne kadar sıklıkla yaptırmalı?
Genel önerim 6 ayda bir. Ancak yoğun çay/kahve tüketen, sigara içen ya da ağız hijyeni düşük olan bireylerde ve ağzında implantı olanlarda bu süre 3-4 aya düşebilir. Yılda birden az yaptırmak ise genellikle yetersizdir.
Hastalarımın en sık şikâyetlerinden biri, aniden başlayan ve bazen aralıklı olarak hissedilen diş sızlamalarıdır. Genellikle “geçer” denip ertelenir ama çoğu zaman altta yatan bir sorun vardır. İşte en sık karşılaştığım beş neden ve çözüm önerilerim:
1.Çürükler
Diş minesi çürüyüp kırıldığında, altındaki dentin tabakası açığa çıkar ve sızlamaya yol açar. Bu durumda zaman kaybetmeden çürüğün temizlenip dolgu yapılması gerekir.
2. Diş eti çekilmesi
Diş kökü açığa çıktığında, sıcak-soğuk hassasiyeti başlar. Bu durumda hastalarıma yumuşak fırça ve hassasiyet giderici diş macunu öneriyorum.
3. Mine aşınması
Asitli içecekler, sert fırçalama ya da diş gıcırdatma nedeniyle mine incelir. Bu tip durumlarda gece plağı kullanımı ve aşınan bölgeye dolgu yapmak gibi koruyucu tedaviler uyguluyorum.
4. Diş sıkma/gıcırdatma
Çocukluk döneminde çıkan süt dişleri, çoğu zaman sadece kalıcı dişlerin yerini tutan, işe yaramayan dişler olarak görülür. Oysa bu küçük dişler, yalnızca çocuğun düzgün beslenmesi ve konuşmayı öğrenmesi için değil, aynı zamanda ağız ve çene gelişimi açısından da büyük önem taşır. Süt dişlerinin sağlıklı olması, kalıcı dişlerin sağlıklı bir zeminde ve düzgün sıralı olarak çıkmasını sağlar.
Günümüzde yavaş yavaş bu dişlerin farklı bir değeri daha anlaşılmaya başlanıyor.
Bugünkü yazımda, süt dişlerinin aslında nasıl bir gelecek yatırımı olabileceğinden bahsedeceğim.
Son yıllarda diş hekimliği ve biyoteknoloji alanında yapılan araştırmalar, süt dişlerine farklı bir gözle bakmamıza neden oldu. Çünkü bu dişlerin içinde, kök hücre adı verilen ve gerektiğinde başka hücre türlerine dönüşebilen özel hücreler bulunuyor. Bu kök hücreler, ileride bazı hastalıkların tedavisinde kullanılma potansiyeline sahip.
Bilim kurgu gibi gelebilir ama
Gebelik, kadın bedeninde birçok fizyolojik değişimin yaşandığı özel bir dönemdir. Bu süreçte ağız ve diş sağlığı da doğrudan etkilenebilir. Artan hormon seviyeleri, diş eti dokusunda hassasiyete yol açarak diş eti iltihaplarını kolaylaştırır. Aynı zamanda mide bulantısı ve kusmalar da ağız içi asit seviyesini artırarak diş minesine zarar verebilir. Bu nedenlerle gebelikte düzenli ağız bakımına daha fazla özen gösterilmelidir.
Toplumda hâlâ yaygın olan “Her gebelik bir diş götürür” inancı, bilimsel temelden yoksundur. Doğru bakım ve düzenli diş hekimi kontrolleriyle bu dönemde diş kaybı yaşanması gerekmez. Üstelik anne adayının ağız sağlığı, bebeğin genel sağlığını da etkileyebilir. Bazı çalışmalar, şiddetli diş eti hastalıklarının erken doğum riskini artırabileceğini göstermiştir.
Peki bu süreçte nelere dikkat etmeliyiz ve neler yapmalıyız? 3 maddede özetlemek istedim:
1. İlk muayeneyi geciktirmeyin:
Gebeliğin başında bir diş hekimi kontrolüne giderek varsa sorunları erken dönemde tespit ettirin. Acil olmayan tedaviler için en
Geçtiğimiz hafta, 7 yaşında bir hastam diş ağrısı şikâyetiyle geldi. Ağzını açtığında, neredeyse süt dişlerinin yarısı çürümüştü. Annesi, “Ama her gün fırçalıyoruz” dedi. Biraz konuşunca ortaya çıktı ki çocuğun gün içinde sürekli elinde ya bir meyve suyu ya da atıştırmalık bir kraker varmış. Yani aslında dişleri korumak için fırçalamak yetmemişti.
Market raflarında masum görünen birçok ürün, aslında diş çürüğünün en temel nedenlerinden biri... şeker. Çikolata, bisküvi, gazlı içecekler, meyve suları ve hatta bazı “sağlıklı” atıştırmalıklar… Hepsi, ağız içindeki bakteriler için adeta bir ziyafet niteliğinde.
Şekerli bir gıda tüketildiğinde, ağızdaki bakteriler şekeri hızla parçalayıp asit üretmeye başlar. Bu asit, diş minesine saldırır ve çürük süreci başlar. Süre tahmin edilenden kısadır: Yaklaşık 20 dakika. Eğer bu sürede ağız temizlenmezse, asit etkisi uzar ve dişin savunma mekanizması zayıflar.
Gün
Yaz aylarında serinlemek için tercih ettiğimiz havuzlar, bazen sağlığımız açısından riskler barındırabiliyor. Özellikle kontrolsüz klor kullanımı, sadece cilt için değil; ağız, diş ve diş eti sağlığı açısından da ciddi tehditler oluşturabiliyor. İşte dikkat edilmesi gereken 3 temel nokta:
1. Klorun Diş Minesine Zarar Vermesi
Aşırı klorlanmış havuzlarda pH değeri düştüğünde, su asidik hâle gelir. Bu durum, diş minesinin yumuşamasına ve zamanla aşınmasına neden olabilir. Özellikle düzenli yüzücülerde “havuz dişi” olarak bilinen mine erozyonu sık görülür.
2. Diş Etlerinde Tahriş ve Hassasiyet
Yüksek klor seviyesi, ağız mukozasını ve diş etlerini tahriş edebilir. Bu da diş eti hassasiyetine, kızarıklıklara ve ilerleyen durumlarda iltihaplara zemin hazırlar. Özellikle uzun süre havuzda kalan kişilerde bu risk artar.
3. Ağız Kuruluğu ve Bakteri Artışı
Klorlu su, tükürük dengesini bozarak ağız kuruluğuna yol açabilir. Tükürük azaldığında ise zararlı bakteriler daha kolay çoğalır; bu da çürük oluşumu riskini
Sabahları çene ağrısıyla uyanıyor, gün boyu başınızın bir türlü geçmeyen ağırlığından şikâyet mi ediyorsunuz? Belki de geceleri dişlerinizi farkında olmadan sıkıyorsunuz. Hatta eşinizin “Gece dişlerinin sesini duydum, uykum kaçtı.” demesiyle ilk kez fark etmiş bile olabilirsiniz. Diş sıkma (bruksizm), çoğu zaman sessiz ilerler ama hem dişlerinize hem de genel sağlığınıza ciddi zarar verebilir. Neyse ki bu sorunun üstesinden gelmek mümkün. İşte dört etkili ve uygulanabilir yöntem:
1. Geceleri Koruyucu Kullanmak
Gece plağı, dişlerinizi sıkmanın doğrudan zararından koruyan en pratik çözümlerden biridir. Size özel olarak hazırlanacak bu plaklar, yumuşak ya da sert olabilir ve çene yapınıza tam uyum sağlar. Bu koruyucu, dişlerinizi birbirine sürtünmekten alıkoyarak hem diş yüzeylerini hem de çene kaslarını korur. Özellikle ileri düzey diş aşınması yaşayanlar için ciddi bir kurtarıcıdır.
2. Stresi Yönetebilmek
Diş sıkmanın temelinde çoğu zaman farkında olmadığımız bir stres yatar. Gün içinde bir anda çenenizi
Beyaz dişler, estetik açıdan hoş bir görüntünün ötesinde, ağız sağlığının da önemli bir göstergesidir. Klinikte uyguladığımız beyazlatma işlemleri hızlı sonuç verir ancak düzenli bakım ve doğal yöntemlerle diş beyazlığını uzun vadede korumak da önemlidir. İşte bilimsel temellere dayanan üç etkili ve doğal yol:
1. Düzenli ve Doğru Fırçalama
Dişlerin günde iki kez, tercihen sabah ve yatmadan önce fırçalanması, yüzeyde biriken plakların ve lekelerin uzaklaştırılmasını sağlar. Özellikle düşük aşındırıcılığa sahip, florür içeren veya florürsüz diş macunları tercih edilebilir. Aşırı sert fırçalama, diş minesinde mikro çizikler oluşturarak zamanla sararmaya neden olabilir. Diş ipi kullanımı da renk değişimine yol açabilecek yiyecek kalıntılarını diş aralarından uzaklaştırarak temizler.
2. Beslenmenin Rolü
Elma, havuç ve kereviz gibi lifli besinler çiğnendiğinde diş yüzeyini mekanik olarak temizler ve tükürük salgısını artırarak ağız içi pH dengesine katkıda bulunur. Ayrıca