Altından kıymetli puanlar

7 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Eğri oturup, doğru konuşalım... Dünkü ağır hava şartlarındaki futbolun, bütün oynanmaz koşullarına rağmen, sahada mükemmel bir futbol 90 dakikasında kahramanca yarışan bütün formalı oyuncuları, ayakta alkışlamak gerekir...
Kardan oluşmuş ağır zeminde iki takım da, bütün zor pozisyonlara, tüm risklere rağmen, bütün vücut varlıklarıyla dalıyor, sakatlanma ihtimallerinin çok yüksek grafiklerle sahada dolaştığı gecede, ne Fenerbahçeli futbolcu, ne de Gençler'den bir başka oyuncu gözünü budaktan korumaya çalışmak gibi korkulara hiç prim tanımıyorlardı...
Ağır zemine rağmen kırmızı top, karla kaplı zemin üstünde vızır vızır koşarak, oyunun temposunu sanki tüm tribünlere vurgulamaya uğraş veriyordu.
Fenerbahçe, Ankara 19 Mayıs'ta kiminle dans ettiğinin çok farkındaydı işin aslında... Hiçbir Sarı - Lacivertli oyuncu ayakta top taşımıyor, tek ve canlı paslarla oyunun ataklar hızını ve sayısını kendi elinde tutmaya gayretleniyordu. Arı sürüleri gibi çok ve çabuk gelen Gençlerbirliği golcülerini, Fenerbahçe kalabalık bir savunma blokuyla karşılıyor, birçok karambolde de top Fenerbahçeli defansif vücutlara çarparak, gol ihtimallerini sürekli yitiriyordu.

Yazının Devamı

F.Bahçe cumhuriyeti

5 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Fenerbahçe'de Daum farkı, ligin ikinci yarısında iyice aydınlanıyor sanırım... İşte şimdi aşağıda sıralayacağımız meziyetleri sebebiyle sezon başında Daum isminde ısrarla durmuş, Fenerbahçe için bu hırslı ve çok yönlü olan Alman'ı savunmuştuk...
Önce panikçi bir kişiliği yok Fenerbahçe hocasının... Sonuç ne olursa olsun, bir maç neticesi ile her şeylerin berbat olacağı veya ileriki hafta yarışmaları adına etrafın "güllük gülistanlık" olamayacağını çok iyi biliyor... Ligin ilk devresinde Fenerbahçeli oyuncularla tek tek ve içten ilgilenip, onların kişilik yapılarını çözmeye çalışması da, Daum'un başarılarında önemli yanlarından biridir... Öyle ya, bir yıl her hafta sürecek resmi yarışmalar ciddiyeti adeta her gün idman demektir çalışkan bir ekip için... O zaman her futbolcunun insani vasıflarını iyi bilmezseniz, onu nasıl motive edebilir ve her hafta devam edegelen çarpışmalar adına cepheye sürebilirsiniz... Kondisyoner Koch'un da Fenerbahçe'deki yükselişinin çok önemli bir ayağı olduğunu bilmeliyiz... Bugün Fenerbahçe, güç gösterisi olarak maç bittikten sonra bir üçüncü devreyi de çıkarabilecek kondisyon birikimindedir benim gözlemlerimde... Ayrıca

Yazının Devamı

Bilginin zaferi

1 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Bir haftadır spor medyası takım halinde Fenerbahçe'nin galibiyet ihtimalini veriyordu. TV kanallarında, bilgisayarlara yüklenen mazinin bilgileri bütün sonuç ve teknik rakamları ile dünkü 90 dakikayı inceliyor, hepsinden de Fenerbahçe'nin rahat kazanacağı verileri geliyordu aygıtların ekranlarına...
Ancak İsmet Arzuman'ın, başlama düdüğü ile sahaya yayılan oyun hiç de tahminlere dayalı ihtimalleri desteklemiyordu. Son haftaların en iyi maç yapan ekibi olan Fenerbahçe, hiç de dikkatli olamayan şişirme ve uzun toplarla oyuna giriyor ve Galatasaray'a ancak pas yüzdesinde mutlak bir üstünlük kurarsa, karşı ataklara geçebileceğinin gerçeğine bir türlü dönemiyordu. 18. dakikada Nobre'nin golü gelip, "ilk sayı avantajını" yakalamasına rağmen Fenerbahçe, doğru anda düz ve faydalı pas çıkışları ile fazlaca rahatsız edemiyordu Cim - Bom'un savunma gediklerini...
Öyle ama, bu açığı yakalayan Galatasaray, boş mu duracaktı yani ? Prates sağ kulvardan jet hızıyla çıkışlar yaparak ateşliyordu Galatasaray on birini... Ömer, Volkan, Ayhan, Ömer Erdoğan, soldan Ergün, Necati ile çok çabuk ve isabet yüzdesi yüksek diri paslarla, rakibi tehdit eden sayısız çıkışlarla

Yazının Devamı

Hain oyun

28 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Galatasaray yönetimindeki AIG muamması, bize göre tam bir "Nat Pinkerton" öyküsü adeta...
Enfes yıllar yaşayıp, üst üste şampiyonluklar yaşayan Sarı - Kırmızılı camia, bu unutulamaz yılları bir de UEFA Şampiyonluğu ile süslemiş, bu başarıları ile de hem Türkiye'nin, hem de Dünya sporseverlerinin gönlünde taht kurmuştur... Sonrasında neden böylesine karanlıklara büründü ekonomik işler Cim - Bom yönetiminde, anlaşılır gibi değil... Faruk Süren - Mehmet Cansun gibi camianın önde gelen isimleri nasıl oldular da bir Ali Sami Yen macerası üstüne on milyonlarca doları hacıağalar gibi sağa sola döktüler... "12 milyon dolara stat planı yaptırdık" diyorlar... Böyle bir rakam bugünlere kadar Türkiye'de görülüp, duyulmuş bir şey midir yahu... Fenerbahçe, Beşiktaş bu rakamlara koskaca stadyumlarını yenilediler... Birbirinden saygın ve ekonomik bilgisi yüksek insanlarımızın bulunduğu koca Galatasaray, bu AIG rezilliğine nasıl olur da "evet" der anlaşılmazı zor ki zor...
Bu ne idüğü belirsiz şirketle ön temasları kimler başlattı... Bu şirketin karanlık sahipleri kimlerdir... Sonrasında mukavele safhasına nasıl gelindi... Anlaşmanın altında hangi Galatasaray

Yazının Devamı

Tur zora girdi

27 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Galatasaray - Villarreal ile kıyasıya bir eleme maçına pek hazır değildi ilk yarıda... Niçin Fatih'in çocukları, ilk 45'teki saha yaygınlığında şaşkın tavuklar gibi dolaşıyordu da, biraz da hergelece sert oynayan İspanyollar ilk kez çıktıkları çimende sanki kendi sahalarındaymışcasına rahat ve yerli yerlerinde kullanıyorlardı mücadelenin ekranındaki bütün çıkış paslarını... Ergün sol kanattaki Villarreal sağ kanat oyuncusunu niye böylesine başı boş bırakıyor ve adamların tur umuduna yeni hevesler katıyordu ki... O Ergün ki, hem Galatasaray'ın kaptanı, hem de Türk futbolunun tarih albümüne girmiş bir kanat ustasıyken...
Orta alanda bir telaş, bir acele, bir düşünce tutarsızlığı ve pas kaybı kaosu... Böyle olunca, rakip kim olursa olsun, siz oyunu karşı tarafa terkediyorsunuz demektir... Galatasaray'ın ilk yarıdaki bütün dağınıklığına rağmen, Cim - Bom'un ataklarına bayrak kaldıran İtalyan yan yardımcı, utanmasa sahaya girip, birkaç ortayı da bizzat kendisi yapacaktı neredeyse...
* * *
İkinci yarıya Volkan'ın yerine Batista'yı, Murat Erdoğan'ın yerine de Ayhan'ı alarak başladı Fatih hoca... Evet, bu yenilenme, birden bire ilaç gibi gelmişti

Yazının Devamı

Favorim Galatasaray

26 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
GALATASARAY'IN, zor zamanlar yaşadığı bir devrede, İspanyol ekibi ile yapacağı UEFA karşılaşmasını Cim - Bom'un iç oyunlarıyla hiç karıştırmamak lazımdır... Galatasaray'ın uluslararası alandaki bilgeliği ve bilinen şöhreti bu müsabakayı apayrı bir düşünce kavramına sokacaktır.
Gençleştirme harekâtına şaşı bakan bazı Galatasaraylı yazarların aksine ben, Sarı - Kırmızılılar'ın bu akşam Olimpiyat Stadı'nda bambaşka bir taktik ve düşünce formatında oynayacağına ve rakibine kendi evinde kan kusturacağına inananlardanım... Çünkü burada iyi bir sonuç alınmazsa, deplasman maçının korkarım fazlaca önemi kalmaz.


<#comment>

Yazının Devamı

Karlı geceler

22 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Olimpiyat Stadı, dev bir kar abidesi gibi görünüyor tribünden genel baktığınız zaman... Böyle bir görüntünün bahçesindeymiş gibi top koşturanları gözlemlediğiniz zaman da, kendinizi ciddi bir puan kavgası içindeymiş gibi hiç göremiyorsunuz nedense...
Haftalardır Türkiye'de herşey tatil... Okullardan işyerlerine, çarşı pazardan mutfaktaki sebze kıtlığına kadar herşey bir yerlere saklanmış sanki... İyi de, futbolu böyle bir "kar kasırgası" haftalarında oynatmak ısrarı niye diyecekseniz söyleyelim. Portekiz'e gitmeyi, Letonya yenilgisi ile yitiren federasyoncular, şimdi de Portekiz yolcusu olan yabancı ülke oyuncularını düşünerek, futbolu tatile sokmuyorlar. Öyle ya, Hollanda, Romanya, Bulgaristan, İtalya gibi Portekiz yolcusu ülkelerin bizim takımlarda oynayanları lig bitmeden uçağa binip, ülkelerine dönerse ne olacak ? Tabii kocaman bir "skandal" ... Ama bu karda kışta kollar, bacaklar kırılmadan geçiyorsa haftalar eğer, tabii federasyon yanlışçılarına değil de, "Tanrı'ya şükür" ...
Bütün olumsuz koşullara rağmen olumlu futbol ustalıklarına kafa yoran, güç harcayan Galatasaraylılar da, sayısız kontrataklarla Cim - Bom kalesi önünde özellikle ilk

Yazının Devamı

Yazık puanlar

16 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Trabzonspor ve Rize önündeki Fenerbahçe ile dün Diyarbakır ile puan maçı oynayan Sarı - Lacivertli kadroyu futbol olarak alın da, aynı kefeye koyun bakalım...
Sonra okuyucu, e - mail atıp, duruyor; "Şu Fenerbahçe için biraz da iyi şeyler yazsanıza diyerek"... Daum usta, kendi sahasında Diyarbakır gibi bir takıma karşı dörtlü defansla oynarsa, bir de Ümit Özat her bölgeye koşan bir görevi yerine getirmek için uğraşıp, durmaktaysa, o zaman siz yarışta orta alanı "al sen oyna" diye rakibe teslim etmiş olmuyor musunuz ? Golü yemişsin, bütün etkinliklerle rakibe yükleneceğine, sen habire maksatsız yan pasların yanlışları ile oynuyorsun sahada... Selçuk, Tuncay, Aurelio gibi isimler orta alana ağırlık koyacak bir pas tekniği yaratmadıkça, bu takım gol bölgelerinde Hooijdonk'un ölü top vuruşları ve rakip savunmanın hatalarından gol bulmaya mahkumdur bizce... Eğer Diyarbakır kontrataklarda daha becerikli olsaydı, Fenerbahçe'nin işi daha ilk yarıda bitikti aslında...
İkinci yarıda İsmail'in yerine Servet'i, Tomas'ın yerine de Rebrov'u alma fikri ile takımı ateşlemeyi düşünüyordu Herr Daum... İyi ama, Fenerbahçe'nin zaaflarını gören Sakıp Özberk de, iyi bir

Yazının Devamı