Kara çizgi

13 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Şenes Erzik, Türk futbolunun "ALIN AKI" olmaya devam ediyor UEFA'da... Futbolumuzda on yıllarını feda ederek, hizmet üreten bu arkadaşımızın son ikazını bizlerin "kırmızı alarm" olarak algılamamız ve de futboldaki tribün dengelerini kurucu bütün tedbirleri acilen almamız kaçınılmazdır.
FAIR PLAY sıralamasında 49 ülke arasında 47. sırada yer almak rezaletin son perdesi olarak yorumlanmalıdır Türkiye'de... Bir dünya üçüncüsü teranesi tutturmuş gidiyoruz... Eğer Şenes Erzik'ler, Togay Bayatlılar, bizim de bulunduğumuz SEUL'de olup da, hakem dengelerini titizlikle kurgulamasalardı eğer, acaba hangi klasmanla dönerdik Uzakdoğu'dan ülkemize, düşünmek bile istemiyoruz. Uzaklara gitmeye gerek yok, Ümit Milli Takımımız zorlu bir baraj final oyunu sonrasında Almanya'ya yenildi biliyorsunuz. Futbol bu, olamaz mı yani... Evet ama, yediğimiz gol ve maç sonrası seyircinin sahaya yağdırdığı yabancı maddeleri, Almanlar'ın şaşırıp, sahadan başlarını korumaya gayret ederek kaçışlarını gördükten sonra, benim bile gözlerim büyüdü korkudan inanınız...
Öyleyse seyircimiz, özellikle uluslararası yarışmalarda neden böylesine kolay yarışma ruhundan kopup, haşin bir havaya

Yazının Devamı

Golsüz gece

9 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Olimpiyat Stadı'na basın tribününden kuşbakışı bir seyir imkanı olunca, sahada oynanan futbolun zaman zaman ne denli kısır düşüncelerin içinde sıkışıp, kaldığını kolayca görüyorsunuz...
Galatasaray da, Bursaspor da, yeşil alan uzunluğunun "üçte birinde yani 36 - 37 metrelik bölümünde arıyorlardı rakibine karşı atak şanslarını... İyi ama, burada dönüp, dolaşan topla, rakibe göbekten veya kanatlardan bindirmeler yapmak için yıldırım hızında çabuk adamlar gerekmez mi ? Yoksa ortadaki o dar alanda bırakın 90 dakikayı, birkaç saat "al gülüm ver gülüm" pasları yapsanız, yine de gol kapılarını kolayca bulamazsınız.. Tamam, Orhan Ak, Ergün sol kanattan önemli çıkışları yapıyorlar zaman zaman... Ancak sağ kulvarda Sabri ve Prates, hiç de akıcı bir hücum ışıldakları yakamıyorlardı oyunda... Ayhan orta sahadan her topa girip, çıkıyor ve can alıcı bir pozisyonu sürekli kovalıyordu. Ama Bursa'nın çok kalabalık tuttuğu savunma bölgesindeki o karışık trafikten ancak bilimsel verkaçlar veya çizgi yanlarına inmiş rahat adamlarla pozisyon yaratılabilir futbolda... Hakan Şükür, bütün toplarda üstüne yığılan canlı Bursaspor defansı içinde tek başına boğulup, kaldı ilk yarıda...

Yazının Devamı

Milat haftası mı?

6 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Hasan Pulur ağabeyimizi, Fenerbahçe sevgisinin ağır bastığı geçen günkü yazısında, Sarı - Lacivertli yazarların insafsız eleştirilerine karşı biraz kırgın gördük. Hasan ağabeyin ne denli yürekli ve köklü Fenerbahçeliler'den olduğunu iyi bilerdeniz. Ancak Fenerbahçe'nin, Hasan Pulur gençliğindeki, orta yaşlılığındaki Fenerbahçe olmadığını, olamadığını üstad iyice düşündü mü dersiniz ? Vazgeçtik Cihat Arman'lı, Lefter'li, Fikret Kırcan'lı, Selahattin Torkal'lı zamanların unutulmaz Fenerbahçesi'ni daha altı - yedi yıl önceki Oğuz Çetin'li, Aykut Kocaman'lı, Rıdvan Dilmen'li "102 golle şampiyon olan" Fenerbahçesi'nden eser yok şimdilerdeki takımda... O zaman biz çok kötü bir 90 dakikayı, nasıl makyajlayıp da, "güzel bir Fenerbahçe yazısı" haline çevirebiliriz ki ?
Fenerbahçe'de transferleri yöneticiler yapıyor, bir tane Sarı - Lacivertli forma giymiş eski usta futbolcu fikri alınmıyor. Büyük dolarlarla yanlış futbolcular transfer edilirken, Ortega'ya 11 milyon dolarlık teminat mektubu veriliyor. Sonrasında adam kaçıp, gidince, şimdilerde mektubu kurtarmak adına büyük bir panik yaşanıyor kulüpte... Evet, Aziz Yıldırım ve ekibi sosyal tesisler ve stadyum için

Yazının Devamı

Çok önemli galibiyet

2 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Fenerbahçe, tam bir "bayramlık futbol kıyafetiyle" selamlıyordu tribünlerdeki 40 bini aşmış Sarı - Lacivert aşığı tebaasını...
Önce rakibini çok ciddiye alan bir oyun intizamı vardı dünkü mücadelede... Savunmada Tomas, Luciano, İsmail Güldüren ve Ali Güneş, bütün Trabzon gelişlerini akıllı alan paslaşmaları mantığı ile karşılıyorlar, kestikleri topları da en yakın arkadaşlarına pas yaparak, hem pozisyonları riske etmiyorlar, hem de düşünce ve hareket çabukluğu yarattıkları için oyunun temposu hızlanıyordu doğal olarak Fenerbahçe adına... Tek top - ayağa top doğrusu oyuna hakim oldukça, orta alanda da işler iyi gidiyor ve Fenerbahçe açıkça Trabzon'dan daha verimli ve çift gollü bir ilk yarı yakalıyordu maçta... Gerçi Trabzon; Gökdeniz, Fatih Tekke, D'Haene ile kurguladığı ataklarda Fener defansını zora sokuyordu zaman zaman... Zaten Bordo - Mavililer'in Fatih Tekke ile bulduğu tek sayısı da, böyle bir karambol anında Fenerbahçe filelerine takıldı. Ancak doğrusu ya, ilk yarıda futbolu da iyi oynayan, golleri de ustaca bulan taraf Sarı - Lacivertli ayaklar olmuştu...
İlk 45'te olduğu gibi, ikinci yarıda da sahanın her bölgesinde pozisyon kovalayan,

Yazının Devamı

Bizim hakemlerimiz

31 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Ligin ikinci yarısında fırtınalı haftalar yaşanacağını geçmiş yazımızda hatırlarsanız adeta ihbar etmiştik sizlere.
Doğrusu ya, bizim tahminimiz geçmiş yıllara göre çok daha ağır hakem eyyamları, üç büyükleri himaye eden düdük silleleri ve de Beşiktaş - Fenerbahçe - Galatasaray gibi dev "firma takımları" nı yönetenlerin etrafı kışkırtacak "beyanat hafiflikleri" ile ortalığın karışacağı şeklindeydi... Yoksa saat gibi işleyen Kara Kartal'daki futbol mesaisinin başta Lucescu olmak üzere böylesine hiç yoktan birkaç sorumsuz futbolcu densizliği ile ve de adeta sabote edercesine daha ilk hafta kargaşaya boğulacağını hiç mi hiç düşünmemiştim doğrusu... Ama Cem Papila'nın maziye hakemlik dersleri verircesine ortaya koyduğu cesaret ve kararlılık örnekleri sanırım hem MHK'nın ikinci devre geleceğini kurtarmış oldu, hem de artık büyük geçinen "dar kafalı" idareci ve teknik adamların kamuoyunu etkileme planlarını yerle bir etmişti...
Arkasından Bülent Uzun'un, Mondragon'un daha oyunun başında Koray Gençerler'e attığı küfürü anında kırmızı kartla cevaplaması, yine ligde futbolun hakkını korumak adına alkışlanacak bir hakemlik doğrusu olarak yeşermiştir Olimpiyat

Yazının Devamı

Lotarya sonuç

26 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Fenerbahçe, Güngören Mimar Yahya Baş Stadı'nda futbol olarak yine sıkıntılı görüntülerde oynayan taraftı...
Dertler içinde yüzen İstanbulspor, niçin rakibinden çok daha iç açıcı paslaşma düzenini kolayca gündemde tutuyor da, Fenerbahçe milyon dolarlık formalılarla sahada gezinir gibi bir oyun tutarsızlığının içinde sıkışıp, kalıyordu. Çünkü Sarı - Lacivertli ekip, sahada İstanbulspor'dan daha atik, daha düşünceli ve de ayak tekniği yüksek bir pas yüceliğine hiç erişemiyordu da ondan... Tuncay iyi niyetli koşuşmalarıyla belki takdir topluyor ama, insan ayağındaki en rahat topları dahi rakibe postalarsa, o takımın orta alanda "paslaşma çiçekleri" yeşerir mi ki ? Selçuk, İstanbulspor'un parasız pulsuz uğraşlarına karşıt anlı şanlı bir Fenerbahçe profesyoneli ama, orta sahada amaçlarında ne ofansif, ne de defansif hareketlerle oyuna ağırlık koyabiliyor. Bu kalitesiz futboluyla Selçuk'a niçin 90 dakika tahammül etti Daum, merak ederim... Aurelio da, küçük düşüncelerle kısa paslara girip, gol bölgelerine uzun ve can alıcı toplar çıkaramayınca doğal olarak, koskoca bir "orta alan özürü" sarıp sarmalıyor Fenerbahçe'yi...
Ama Hooijdonk, Nobre dediğimiz an, orda

Yazının Devamı

Perde açılırken

23 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Lig ikinci yarı için bu gece perdelerini Diyarbakır'da açıyor. Bu devredeki tüm doksan dakikaların ilk yarıdan çok farklı oynanacağı tartışılmazdır.
Beşiktaş'ın fırtına gibi esen futboluna, artık her rakip kolay pabuç bırakmayacaktır. Ancak stratejileri saptarken "ava giden avlanır" sözünü de unutmamak gerekir. Beşiktaş elindeki puanları hovardaca harcamak niyetinde değildir. Lucescu'nun iş ciddiyeti ve beyanat politikaları incelendiği zaman Beşiktaş'ın işi ne kadar titizlikle elde tuttuğu kolayca ortaya çıkar.
Galatasaray'da Fatih Terim yepyeni bir gençlik harekatı ile bu yıldan çok gelecek sezonların kadro iskeletini inşaa etmektedir. Ancak Antalya'daki oyunlar göstermiştir ki, Cim - Bom ikinci yarıda birçok takımın ince hesaplarını alt üst edebilir. Bu geceki Diyarbakır oyunu birçok teknik sebepten önemli fikirler verecektir futbol ve sonuç olarak...
Bu arada hakemler konusu da can alıcı bir bölümdür. Öyle ya birkaç yanlış düdük veya maksatlı kart kararlarıyla birkaç takımın kaderi değişebiliyor bu ülkede... Hele ligde "düşme kalma" haftalarının sonlarına yaklaştıkça ne takımların haksızca canlarının yakılıp, liglerden düşürüldüğünü yıllarca

Yazının Devamı

Hesaplaşma gecesi

19 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
İlk yarının olaylı tekrar kararı ile dün gece yeniden oynanan lig sınavında çok şey, ilk maça hiç mi hiç benzemiyordu...
Önce Fenerbahçe, pabucun öyle kolay olmadığını bilerek, çok da temkinli bir oyun ciddiyeti sergiliyordu Rize önünde... Antalya'dan gelmiş Sarı - Lacivertli kadroda öyle göz alıcı bir futbol ve iç yenilenmesi gündemde değildi gerçi... Ancak rakibi ciddiye alıp, futbolun gereğini yerli yerine koyduğunuz zaman, neticede önce sahadaki oyunu, sonra da sonucu kazanmanız çok doğaldır bu tip puan yarışmalarında... Nobre, Fenerbahçe'de forma giymeye layık bir futbolcu... Gençliği başta olmak üzere, topla fiziksel ilişkileri ve topsuz alanlara yaptığı doğru hamleler bu oyuncunun uçta iyi işler yapacağını işaretliyordu tribünlere... Yalnız Demirlek'in, Nobre'nin attığı golden sonra taraftarlara koşması sıcaklığına sarı kart çıkarması buz gibi soğuk bir hakem kabahatıydi tüm tribünlere karşı...
Ümit Özat, Fenerbahçe'de tam bir "joker adam" oldu artık... Sahadaki bütün yararlı çıkışlarda onun ayak izleri sarıp, sarmalıyor oyunu... Orta alandaki pas aldı verdileri daha da oturabilse, Ümit'in verimi çok daha artılara çıkacaktır bizce... Defans

Yazının Devamı