<#comment>#comment>Türkiye, büyük bir moral güç gösterisiyle girdiği Dünya Kupası finallerini çok da değerli bir 90 dakika direnişi ve final arayışı içinde yaşayarak, sonuçta teslim oldu Dünya devi Brezilya’ya...
Aslında takımın Brezilya önünde ne tertip yanlışı vardı, ne de taktik formatı üstünde herhangi kabahatleri... Dörtlü savunmamız Brezilya’nın bütün ataklarını ustaca eritiyor, orta alandaki Türkiye formalı kalabalık ise rakibi yıldırmak adına tam bir "seferberlik inadı" sergiliyordu Brezilya’nın çeşitli oyun kurgularına karşıt... Tugay, Hasan Şaş, Yıldıray ve Emre insanüstü gayretlerle pozisyon kovalıyor, Hakan Şükür gibi geçmiş maçların tembel kramponları bile hücum pres girdi çıktıları adına bayağı bir azimle uğraşıyordu Brezilya savunmasının çok çabuk oynayan kalabalığı içinde...
Evet, Brezilya Türkiye’yi aşmak adına bütün beynelminel futbol usluplarını oyuna sürüyor, özellikle kanatlara yaydığı taktik anlayışıyla bizim takımın güç ve inadını kırmak adına tam bir profesyonel boğuşmanın ağırlığıyla sürdürüyordu tarihi 90 dakikayı... Aslında Brezilya çok korktuğu için pek dikkatle oynuyordu Türkiye engeli önünde... Rivaldo ve Ronaldo her zamanki mekanik anlayışları
<#comment>#comment>Türkiye, futbolda almış başını gidiyor... Bir avuç futbol kahramanı ülkenin bütün beceriksiz ekonomistlerini, siyaset cambazlarını ve Avrupa Birliği’ne gidişin tekerleklerine çomak sokma madrabazlarını yerin dibine sokarcasına bir başarı kuşağı kurarak, Türkiye adını Dünya manşetlerine kazıyor.
Yok grup zayıfmış... Efendim Çin mahalle takımıymış da, Japonya kuru gürültüymüş... Yok öyle!.. 200 devlet içinde en kötüsü 8. olmak az buz maharet midir futbol dünyamızın gelmiş zamanları adına... Şimdi merak ediyorum, hiç sıkılmadan futbolun peşine takılan ve kendine sükse yapma payları ayıranlar acaba ne zaman milli gelir dağılımında Yunanistan’ın 47 basamak altında yaşamamızdan utanıp da, Milli Takım’la uğraşanlar gibi Türkiye’yi böylesine ayıp merdivenlerinden yukarı doğru tırmandırma takımı kurabilecekler.
Türk iş adamlarının İsviçre bankalarında 65 milyar dolar hesabı olduğunu yazıyor gazeteler... Yahu kimmiş bu para babaları... SABANCI’sından KOÇ’una kadar tüm sanayi kesimi son kriz sonrasında yarı yarıya küçüldüğüne göre... İşyerlerinin bir bir kapanıp, işsizler sayısının 15 milyona vurduğunu okuduğumuza göre... Acaba hangi babayiğit (!..) isimlerdir bu
<#comment>#comment>Yarım asırlık Dünya Kupası hasretini ikinci tur vizesiyle süsleyen Türkiye şimdi hayli zengin bir moralle Japonya maçına hazırlanıyor.
Brezilya - Kosta Rika maçları sonrası kopan fırtınalı hava yerini sükun ve huzur dolu, dinlendirici ortama bırakmalıdır kendisini... Bütün Dünya Kupaları’nda her ülkenin yarışanı, yarıştıranları, basını ve olayları izleyen halkı da heyecan, hatta stres dolu günler yaşarlar. Oynanan futbola göre de genelde gergin ortamlar doğar. Çünkü herkesin istediği iyi futbol, savaşan bir takımdır ve tabii sonuçta da galibiyet için atar tüm kalpler ve yürekler...
Çin maçına kadar milli takımın ilk eleme maçları dahil komple futbol ve üstün tempolar yaratarak kazandığı tek maçını bile hatırlamıyor, benim henüz işlevlerinde hiç eksiğini görmediğim hafızam... Öyleyse kötü oynanan maçlara acılı yazılar yazan medyaya koyulan haksız tavırlar niye ki ? Ayrıca bilinmeli ki, o yazılar milli kampı da hırslandırmış ve Çin maçındaki tempo ayaklanması biraz da basın sayesinde oluşmuş, aslında bütün Türkiye’nin yürekten istediği sonuca varılmıştır... Haaa, bir - iki reyting tutkusu ile yazıp çizen "yanlış kalemler" ipin ucunu kaçırmış olabilirler. Ama
<#comment>#comment>Türkiye, büyük gürültü patırtılara neden olan Dünya Kupası’ndaki Brezilya ve Kosta Rika maçlarından sonra Çin önünde derli toplu oynadı ve kazandı da gruptaki eğrileri kendi doğrusuna getirdi nihayet.
Öyle ya, böylesine rahat bir grupta akıl almaz hatalar yapmış olmuşsa da ikinciliği Kosta Rika gibi bir averaj takımına kaptırmak bize yakışır mıydı yani... Hasan Şaş, Rüştü, Emre Belözoğlu, Alpay, Tugay, Ümit Davala gibi Avrupa çapına çıkmış futbol JOKERLER’in olacak, buna karşı göze batan tek futbolcusunu göremediğimiz Kosta Rika’ya, yahut pas yapmak bir yana savunmada nerede duracağını, hücuma çıkmak için ne yapacağını bilemeyen şaşkın bir Çin takımına kaptıracaksın ikinciliği ve kös kös ülkene döneceksin... Var mı öyle beleş!
* * *
Emre Belözoğlu, Hasan Şaş, Yıldıray ve de Tugay, rakibin hafifliğinden de yararlarak, oyun hızlarındaki viteslerini biraz artırınca, Çin hemen beyaz bayrağı çekip, teslim oluverdi Türkiye’ye... İlk yarıda iki fark üstüne yakalanan tur garantisi sonrası oyundaki hücum kozlarını biraz rölantiye almak önemli bir riskti tabii... Ancak Rüştü’nün bilinen klası ve sakatlığı sonrası oyuna giren Ömer’in takıma emniyet veren
<#comment>#comment>Dünya Kupası finallerinde ayaklarından çok çeneleri konuşan bir Milli Takım’ı seyretmenin, Şenol Güneş’in anlamsız basın toplantılarını takip etmenin hüznü içerisindeyiz... Tabii bugün Çin’i iki farkla yenmeyi, Brezilya’nın da galibiyetini G.Kore’de büyük bir istekle beklemekteyiz... Millilerimizin de bütün Türkiye’nin büyük bir heyecanla kendilerinden zafer beklediklerini bilmeleri gerekir. Ayrıca oynanan iki maçtaki futbol temposu ve milli kadronun oyun dengeleri maalesef kimseyi tatmin etmemiştir. Dileriz yolumuz açılır da yepyeni bir Milli Takım kavgası heyecanıyla yeni zaferleri kovalamak üzere Japonya’ya taşınırız.
<#comment>#comment>Almanya ve Kamerun arasındaki oyun, tam bir futbol savaşı hızıyla oynanıyordu Japonya’da... Almanya’nın 15 - 20 dakika süren ambargolu hücumları, sağ çizgiden Schneider’in, sol kulvardan ise Ziege’nin yıldırım gibi inişleri ve kaldırdıkları yan toplar Kamerun defansını bunaltıyor, ancak Dünya Kupası’nın klası ve oyun tekniği yüksek ekiplerinden olan Kamerun, Almanlar’ın hızını kesmeyi ve karşı ataklarla Almanlar’a karşı hücumları geliştirmekte gecikmiyordu... Eto’o, Olembe, Lauren, Geremi ve Song gibi isimler, Almanlar’ı korku dolu gol fırsatlarıyla tehdit ediyor, oldukça da sinirli bir havada devam eden oyunda çift sarı kartı hak eden Ramelow, hakemin kırmızı kart kararıyla oyun alanının dışına düşüyordu.
Evet, karşılıklı ataklarla oldukça zevkli geçen ilk yarı sonrası Almanya ikinci kırk beşte Bode’yi oyuna alıyor, eksik olmasına rağmen takımı geniş alana yayan, Klose’nin enfes ara pasıyla hayati golü Bode ile yakalayan taraf büyük düşünen ve doksan dakikanın stratejilerini çok iyi kuran Rudi Völler’in Almanya’sı oluyordu... Hazırlanışı ve topun filelere gidişiyle oyunun en mükemmel kompozisyonunu sahaya süren Almanya’nın bu golü Kamerun’u oldukça şaşırtıyor,
<#comment>#comment>Kosta Rika gibi Kore’ye gelmiş takımların en hafiflerinden biriyle oynarken bile siz akıl dışı bir futbol içindeyseniz eğer, o zaman Milli Takımınızı yarıştıran kenar yönetiminin bir "HİÇ" olduğu ortaya çıkar.
Ümit Davala, Ergün Pembe, Tugay Kerimoğlu, Hakan Şükür gibi dinamik isimler Galatasaray formasıyla oynarken bu kadar yavaş ve tembel duyarsızlıkta mı kalıyorlardı?.. Hasan Şaş, Şampiyonlar Ligi’nde tüm Avrupa’ya parmak ısırtan bir futbol grafiğine zıplarken, dün neden Kosta Rika defansının göbek dediğimiz bölgesini delik deşik edecek sprint deneylere soyunamadı ki ?.. Hakan Şükür’ün, İtalya’daki tembel günlerinin hamlığından kurtulmuş bir çizgi gösterse bile, üstüne markaj göreviyle oynayan Marin’den kurtulup, tek gol bile yapamaması affedilir bir Milli Takım hovardalığı mıdır ?.. Savunma iyi götürdüğümüz bir galibiyeti Ümit Özat ve Emre Aşık’ın kademe hataları yüzünden saha çizgisinin dışına attı adeta... Koca bir Milli Takım’ın defansında böyle acemilikler nasıl yapılır ?... Dünkü hazin maçta kanat adamları sağda Fatih Akyel ve beklenenin çok uzağında kalan Ümit Davala, solda Ergün ve Hasan Şaş... Özellikle sağ kulvar için Nihat her iki maçta da niçin ilk
<#comment>#comment>Türkiye, Brezilya önünde yaşadığı olaylı müsabaka sonrası Kosta Rika maçını kazanmak zorundadır. Kosta Rika’nın Çin önündeki kolay galibiyeti ve zorlanmadan oynaması bizi asla rahatlamaya çekmemelidir. Aldığı puanların itici gücüyle Kosta Rika bize bütün hatlarıyla saldıracak ve puan almak için adeta her şeyini ortaya dökecektir. Biz ise hem sakin, hem planlı, hem de savaşçı bir futbol koymalıyız ortaya. Eğer bu maçı kazanırsak Japonya yolunun açılacağı tartışılmazdır. Öyleyse kazanmak yeminiyle buyrun santra noktasına.