Merak ediyorum

7 Haziran 2002


<#comment>Türkiye - Brezilya maçı bitmiş olabilir. Ama bu tarihi oyunun Türkiye ve Brezilya cephelerindeki olup bitenler uzun zamanlara kadar konuşulup, tartışılacaktır.
HERALD TRİBÜNE, Dünya’nın en yüksek tirajlı bir gazete klasiği... Maç sonrası, yani 4 Haziran tarihli baskısında "Brezilya, Türkiye’yi tiyatrosal oyunlarıyla geçti" manşetiyle birinci sayfadan veriyordu. Brezilya’nın çok profesyonel hilelerle oyunu dejanere ettiğini yazan gazete, Rivaldo’nun kıvranma hareketine de "Centilmenliği katletti" diye yorumluyordu bir hayli uzun yazısında... Hakem Kim Young Joo’yu "Berbat yönetim" le yorumlayan ünlü gazete, tarafsız gözlemle dramatik maçı çok güzel anlatmıştı.
Ama biz yine de Şenol Güneş’in bu oyun için önce kendini, sonra da Milli Takım’ı hiç de iyi hazırlamadığını açıkça belirtmeliyiz... Takım tertibinden adam değiştirmelere kadar verdiği bütün kararlar yanlıştı bizce de... Kazanılmış oyunu adeta Brezilya’ya ikram (!) edercesine kabahatler işleyen Şenol Güneş’in üstüne üstlük Yıldıray gibi "günün kahramanı" bir oyuncuyu dışarı alışını "görevini tamamladığı için değiştirdim" demesi ne yenilir, ne de yutulur futbol masalıdır kanatimizce... Oyunu yüklenip

Yazının Devamı

Kosta Rika sürprizi

5 Haziran 2002


<#comment>Çin’den, üstün futbol temposu ile Kosta Rika’yı yenmesini beklerken, tersine bir Kosta Rika gösterisi ve galibiyetine şahitlik ettik Kore’deki maçta.
Futbolda çabuk düşünüp çok çabuk hareket etme gerçeklerinden önemli pozisyon resimleri sergileyen Kosta Rika, dünkü ürkütücü temposunu bizim oyuna da taşıyabilirse eğer diye, zaman zaman ürpertiler hissettim doğrusu... Kosta Rika, toplu kapanıp, toplu hareketlerle karşı alana dağılıveren, çok süratli ekip... Teknik kapasiteleri bayağı yüksek... Tek top oynamaya itina gösteriyorlar. Kanatlardan geliştirdikleri hücumlar çok etkileyici. Wanchope hem oyun kurucu, hem oyunu derleyip toparlayan bir beyin Kosta Rika’da...
Çin ise içi boş bir balon gibiydi Gwangju çimeninde... Kosta Rika’yı seyretmek zorunluluğu varmış gibi bir şaşkınlığın içinde göründüler... Ne pres yapma yetenekleri var, ne de paslaşma üslubu konusunda bilgileri... Milutinovic, Çin’e pek bir şey verememiş, gördüğümüz kadarıyla... Oyuna liderlik yapacak tek futbolcu çarpmadı gözlerimize... Ayrıca üstün fiziğe sahip rakipler önünde doğaları gereği olan küçük cüsseleriyle gerektiği gibi boğuşamıyorlar... Yani Çin’in Asya grubundan beynelmilel kupalara

Yazının Devamı

Dramatik yenilgi

4 Haziran 2002


<#comment>Dünya devi Brezilya önünde yapması gerekenleri bir bir yerine getiriyordu Türkiyemiz... Orta alanı kalabalık tutup, Brezilya’nın pas örgütlenmelerini sürekli sabote etmekte başarılı olan Ay - Yıldızlı ayaklar, aynı zamanda hiç telaşa girmeden yerli yerinde paslaşmalarla oyunun süratini kesiyor ve Brezilya cılız birkaç çıkışı dışında hiç de dikiş tutturamıyordu oyunda.
Geride Bülent’in ayakları ve beyninden daha çok konuşan çenesi milli formaya hiç yakışmasa da, diğer oyuncularımız maçın akışını son derece akıllıca soğutuyor, Türkiye ilk yarım saatteki oyun disipliniyle önce oyunu dengeliyor, sonrasında Brezilya’nın üstüne dahi çıkartıyordu sahadaki teknik kapasitelerini...
Tabii bir Yıldıray gerçeği bütün ihtişamıyla süslüyordu dünkü tarihi oyunu Türkiye adına... Küçük fiziğine rağmen ilk yarının sahadaki en büyük futbolunu oynayan Yıldıray, hem aklını, hem tekniğini oyuna koyuyor, ustaca kullandığı fiziğiyle de Brezilyalı bedenlerle girdiği ikili mücadeleleri sürekli kazanan bir kahramanı sergiliyordu... Hele Hasan Şaş’a attığı gol topundaki pas ustalığı Yıldıray’ın değerine yepyeni kıymetler katıyordu ilk yarıda.
* * *

Yazının Devamı

Disiplin mangası

3 Haziran 2002


<#comment>Türkiye’nin, Ulsan Stadı’nda Dünya futbol imparatorlarından Brezilya ile oynayacağı tarihi oyunun saati gelip, çattı nihayet. Sambacılar’ın futbol akrobatlarını seyrederek ve alkışlayarak büyüdü bizim kuşak... Ancak şimdi eski şöhretler ayarında Ronaldo dışında dişe dokunur bir yenisi yok... İşte beni rahatlatan olay da bu... Şenol Güneş’in kapalı bir defans katılığıyla oyuna başlayıp, Brezilya’ya koskoca bir alanı "al sen oyna" diye terkedeceğini asla düşünmüyoruz bizler Kore’de... Çünkü böyle bir başlangıç bizim Uzakdoğu hayallerimize büyük darbeler vurabilir... Oyun disiplinini, kadamelerde faulsüz, tatlı sert bir oyun tarzını, kanatlarda ise asla açık vermeyecek ve çok canlı gidip gelmeleri yerli yerine getirebilen bir "disiplin mangası" olabilirsek, Brezilya’dan puan kapmamız hiç de sürpriz olmaz..





Yazının Devamı

Kırmızı alarm

31 Mayıs 2002


<#comment>Cumartesi günü biz de Türkiye’nin Uzakdoğu’daki grup maçları için Güney Kore yollarına düşeceğiz MİLLİYET’imiz adına.
Bütün Türkiye millilerimizin Brezilya maçında neler yapıp, neler yapamayacağı üstüne sohbet kuruyor futbol bilen dostlarıyla... Gerçekten Brezilya önünde ortaya koyacağımız oyun kaliteleri ve sonucu etkileyecek pozisyon yeterliliği konusundaki ustalıklar, futbolumuzun Dünya ölçeklerinde hangi çıtalara yükseldiğini çok net olarak gösterecek bizlere... Yok, eğer çok bozuk bir tertip ve oyun formatıyla devrilirsek Brezilya’ya, o zaman kimse kalkıp da futbolda şöyle ilerledik, böyle patlama yaptık gibi çürük iddialara soyunmasın bizce... Çin ve Kosta Rika’ya gelince, bizce Milli Takım bu iki ekibe karşı ciddi bir oyun sürati ile sonuca asılır ve yüksek temposunu 90 dakikalara yayabilirse, iki takımı da farklı yenebilir ve Brezilya ile Japonya’daki 16 takım çarpışmalarına katılabilir.
* * *
Benim büyük korkum Brezilya ile oynayacağımız ilk maçtaki stratejileri nasıl yönlendireceğimizdir... Brezilya, en çok Dünya Şampiyonu olmuş, Uzakdoğu oyunlarının sonunda da final oynaması en muhtemel takımdır... İlk maça fırtına gibi

Yazının Devamı

Şaka mı yoksa !..

24 Mayıs 2002


<#comment>Milli Takım’ın Güney Afrika önünde oynamaya çalıştığı futbol doğrusu bende hayal kırıklığı yarattı... Gerek defans anlayışında, gerek orta alan kurgularında, gerekse hücum bölgelerinde büyük bir başıbozukluk yaşıyor millilerimiz... Bu savunma formatıyla, bu kadar büyük pas ve kademe hatalarıyla, üstüne üstlük Hakan Şükür’ün hayret verici durgunluğu ve halsizliği, doğrusu ya maçların başlamasına çok az kala şu günlerde hepimizi endişe içine alıyor... Dileriz özel maçlarda beceriksizlikleri çok belli olan Türkiye bize şaka yapmış olsun ve Brezilya karşılaşmasının başlama düdüğüyle bu söylediklerimizin tam tersini ortaya koyabilsin.

Hong Kong’ta üstlenen millilerimiz, büyük bir çalışma temposuyla bizlerin Dünya Kupası’na olan hasretlerimize başarı çarelerini arıyorlar...
Şenol Güneş ve teknik ekibimizin Türkiye’de saptadığı geniş kadrodan çaresiz kalarak Tayfun ve Serhat’ı çıkarması korkarım şampiyona boyunca tartışma konusu olacak çok önemli bir meseledir... Tayfun’un Sociedad’da çok parlak bir yıl yaşadığını hepimiz iyi bilmekteyiz.. Sağ kulvarda bir makine intizamı ile gidip gelen, hem pres yaparak karşısındakini bozma yetenekleri üstün, hem de kaptığı

Yazının Devamı

Tek lider Hasan Şaş

21 Mayıs 2002


<#comment>Milli Takımımız’ın Hong Kong önünde bütün oyuncularını iki ayrı tertipte deneme çalışmaları gayet olumludur. Ancak Hasan Şaş’tan başka takımda lider vasıflı bir oyuncunun göze çarpmaması, gerek defans yapılaşmasında, gerek hücuma çıkışlarda düşündürücüdür. Özellikle orta sahadaki diğer yıldızlarımızın da oyuna gerekli ağırlığı koymaları gerekir. Dünkü maçta Serhat’a çok az yer verilmesi de ne kadar doğrudur. Sanırım Şenol Güneş, Serhat’ı daha uzun seyretme fırsatını Güney Afrika doksan dakikasında bulacaktır.
Hong Kong maçı her ne kadar bir ölçü olmasa da takımın fizik gücü, istekli ve arzulu görünüşü Dünya Kupası öncesi önemli artılardır. Güney Afrika maçında daha sağlıklı izlenimler edineceğimize inanıyorum.




Yazının Devamı

Sırlar ülkesi

18 Mayıs 2002


<#comment>Ankaragücü ve Gençlerbirliği arasındaki ERSUN Yanal kavgası bütün şiddetiyle devam ediyor. Sevgili İlhan Cavcav ile Sayın Cemal Aydın’ın birbirlerini kırıp, dökmeye varan bu çekişmesinin perde arkasını çok merak ediyorum doğrusu.
Bilindiği gibi ERSUN Yanal kardeşimiz birçok değerli hocamızın yanında geleceği çok parlak ve oldukça da bilimsel çalışmaya dayalı bir stile kilitlenmiş bir yetenek... Kendisini bu kadar genç yaşta Fenerbahçe’nin almaya kalkışması hocamızın değeri hakkında önemli ipuçları veriyor bizlere... İyi de Fenerbahçe’ye "Hayır, henüz zamanı değil" diyebilecek kadar vakur ve kendini bilen bu kardeşimizin daha önce mukavelesini uzatma kararı almasına rağmen Ankaragücü’nü çok ani bir kararla bırakmasının gizemli tarafları nedir dersiniz... Başkan Cemal Aydın, kendisini nerede böylesine kırdı da, ERSUN’un Ankaragücü ile yola devam etmekten sıtkı sıyrıldı... Ben konunun içinde bir para ihtilafı olduğunu hiç sanmıyorum... Bizce ortada bir onur ve prensip meselesi var sanırım.
Ankaragücü’nün, Ali Sami Yen’de Galatasaray’a yenilip, takım halinde Yeşilköy Havaalanı’na geldiği gece ben de bizim servis patronumuz Necil Ülgen’le birlikte Mustafa Denizli

Yazının Devamı