Kamuoyuna “AKP’yi ve Gülen’i bitirme planı” olarak sunulan belgedeki imzanın, iddia edildiği gibi Albay Dursun Çiçek’e ait olup olmadığı inceleniyor. İncelemeyi askeri savcılık yürütüyor. İmzanın Çiçek’e ait olup olmadığı kriminal incelemeden sonra belli olacak.
Asker-sivli tartışması
Albay Çiçek’in İstanbul Başsavcılığı’nda ifade vereceği ve imza örneğinin alınacağı bilgisi kamuoyuna yansımıştı. Ancak, Genelkurmay Askeri Savcısı Yavuz Şentürk’ün İstanbul Başsavcılığı’na yaptığı ziyaretten sonra Albay’ın ifadesinin askeri savcılıkça alındığı açıklandı. İstanbul Başsavcılığı da, “Askeri yargıya güvenimiz tamdır” diyerek, gerekirse müdahil olacaklarını duyurdu.
Bu açıklamalardan sonra, belgenin gerçek olduğuna inanan, en azından temenni eden kesim tarafından “Neden sivil savcılık yapmıyor?” sorusu gündeme getirildi.
Askeri Savcı’nın İstanbul Başsavcılığı’nı ziyaret etmesi, arkasından Gernelkurmay Adli Müşaviri’nin Başbakan Yardımcısı Cemil
CHP lideri Deniz Baykal’ın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un istifa etmesi gerekebileceği yönünde bir ifadesi oldu mu? Veya bu yönde bir imada bulundu mu?
Baykal, bu soruya “hayır” yanıtını verdi:
“Böyle bir ifade kullanmadım. Böyle bir imada da bulunmadım.”
O halde bu yöndeki yorumlar nereden çıktı?
‘Özür gerekebilir’
Baykal, bu soruma da şu karşılığı verdi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la dün yaptığı görüşmeyi keşke daha önce yapsaydı. Örneğin, “AKP ve Gülen’i bitirme planı” manşetinin Taraf gazetesinde yer aldığı gün veya hemen ertesi gün.
Ama Başbakan Erdoğan, haberin çıktığı gün Org. Başbuğ’la görüşmek yerine, bir il kongresinde siyasi tepki vermeyi tercih etti. Haberi doğru kabul ederek, Genelkurmay’ı da kapsayacak şekilde “Dava açacağız” dedi. Tansiyonu yükseltti.
Ertesi gün Genelkurmay Başkanlığı’ndan, “Davaya açığız” yanıtı geldi. Ortam biraz daha gerildi.
Doğru mecra
Oysa, Başbakan Erdoğan’la Org. Başbuğ, dünkü görüşmeyi daha önce yapsalardı, kurumlar arası ilişkiler de ülke de bu kadar gerilmezdi. Nitekim, Başbakan Erdoğan, Org. Başbuğ’la görüştükten sonra, dünkü grup toplantısında yaptığı konuşmayla olayı doğru mecraya oturttu.
Genelkurmay Başkanlığı’nın, haberin çıktığı ilk andan itibaren sorumlu ve duyarlı bir tavır sergilediğini söyledi.
Taraf gazetesinin “AKP ve Gülen’i bitirme planı” başlığıyla duyurduğu haberi tartışmalara neden oldu.
Haberin çıktığı gün Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı soruşturma başlattı. Soruşturmanın ilk sonuçlarıyla ilgili açıklama da yapıldı. “Ele geçirildiği iddia edilen belgenin şu ana kadar yapılan soruşturmada Genelkurmay Başkanlığı’nın herhangi bir biriminde hazırlanmadığına ilişkin bir kanaate varılmıştır” denildi. Bunu Genelkurmay Başkanlığı’nın 10 maddelik açıklaması izledi.
Genelkurmay Başkanlığı’nın ve askeri savcılığın yaptığı açıklamalardaki mesajları, satır aralarını okumaya çalışarak şöyle özetleyebiliriz:
Genelkurmay’a ait değil
1 Askeri savcılık, habere konu olan belgenin Genelkurmay tarafından hazırlanmadığı kanaatine varıldığını açıkladı. Bu durumda, belgenin Genelkurmay’a ait olmadığının belirlendiği sonucuna varabiliriz. Savcılık belgenin orijinalinin de istendiğini ve yapılacak kriminal çalışma sonucunda gerçek mi, sahte mi olduğunun da açıklığa kavuşacağını duyurdu.
2 Askeri savcılığın,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın NTV’de, soru üzerine, 2007 yılında dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile Dolmabahçe’de yaptığı görüşmenin kendisiyle mezara gideceğini açıklaması, konuyu yeniden gündemin üst sıralarına taşımıştı.
Erdoğan’ın, “Büyükanıt açıklarsa ben de açıklarım” sözleri üzerine, CHP lideri Deniz Baykal’ın, Büyükanıt’ı açıklamaya davet etmesi, bu konudaki merakı artırdı. Gözler bir önceki Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a çevrildi.
Büyükanıt Paşa, Dolmabahçe konusunda “ilk ve son kez” konuştuğunu vurgulayarak, dünkü görşümemizde konuya açıklık getirdi.
‘Devlet işleri konuşuldu’
Büyükanıt Paşa, sorum üzerine, görüşmenin niteliğiyle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Mayıs 2007’de bildiğiniz gibi Dolmabahçe’de bir görüşme oldu. Bu görüşme sonrasında basında gerçeği yansıtmayan dedikodular yer
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir önceki Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın 4 Mayıs 2007 günü Başbakan’ın Dolmabahçe’deki bürosunda yaptıkları görüşme yeniden gündeme girdi.
Başbakan Erdoğan’ın, NTV’ye verdiği mülakatta, soru üzerine bu görüşmenin içeriğinin kendisiyle mezara gideceğini belirtmesi ve Büyükanıt’ın açıklaması halinde kendisinin de açıklayacağını söylemesi merak uyandırdı.
Görüşme, yapıldığı tarihte de büyük merak uyandırmıştı. Ancak iki kişi arasında yapılan görüşmenin içeriği konusunda bir bilgi yansımamıştı.
Erdoğan’ın “Büyükanıt açıklarsa ben de açıklarım” demesi, CHP lideri Deniz Baykal tarafından, Büyükanıt’a baskı olarak nitelendi. CHP sözcüleri tarafından, Büyükanıt açısından görüşmenin açıklanmasının zorunlu hale geldiği yorumları yapıldı. Eski Genelkurmay Başkanı’na “Açıkla” çağrısı yöneltildi.
Büyükanıt&r
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün, CHP lideri Deniz Baykal da dün NTV’de Murat Akgün’ün sorularını yanıtladılar.
Akgün’ün iki lidere de yönelttiği ortak sorulardan biri DTP ile görüşme konusundaydı.
Bu konuda bir şeyler olacak beklentisinin doğmasından sonra Başbakan ve ana muhalefet liderinin yapacakları açıklamalar önem kazanmıştı.
Erdoğan’ın yaklaşımı
Başbakan Erdoğan, DTP lideri Ahmet Türk’le görüşmeye hazırlandığını, ancak hazırlıklar sürerken gelen şehit haberleri üzerine görüşmediğini söyledi. Yeniden görüşme hazırlıkları yapılırken yine şehit haberleri geldiğini, ayrıca Türk’ün, “iki taraf” da silah bıraksın, anlamına gelecek mesajlar yaptığını vurguladı. Bu çağrıyı yadırgadığını, bir ülkenin güvenlik güçlerinin silah bırakmasının düşünülemeyeceğini kaydetti. Silah bırakma çağrısının terör örgütüne yapılması gerektiğini belirtti.
Her şeye rağmen Türk’le görüşmeyi gündeminden tümüyle
Almanya’nın Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) lideri ve Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’in yönelttiği eleştirilere CHP’den anında yanıt geldi.
CHP lideri Deniz Baykal, partisine Avrupa’dan yana tavır almamak, iç reform sürecine karşı çıkmak, düşünce özgürlüğünün genişletilmesine muhalefet etmek gibi ağır suçlamalar yönelten SPD liderine yanıt vermek istemedi.
Eleştirileri haksız bulduğunu belli eden bir üslupla polemiğe girmek istemediğini söylemekle yetindi. SPD lideri ve Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier’e yanıt, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’den geldi.
‘Bilgi sahibi olmadan...’
Öymen, dünkü görüşmemizde, Steinmeier’in sözlerinin “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma”nın tipik bir örneği olduğu söyledi.
SPD liderinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin son dönemde Avrupa’da yaptıkları CHP karşıtı propagandanın etkisinde kaldığını öne sürdü.