Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi ve elde edilecek arazinin işletilmesine ilişkin yasa tasarısının bugün yeniden görüşülmesi gündemde.
Tasarı, muhalefetin sert eleştirisi ve AKP grubundaki isteksizlik nedeniyle yeni bir formül bulunması amacıyla bugüne bırakılmıştı.
AKP’nin, muhalefeti yumuşatmak için üç seçeneği barındıran yeni bir düzenleme önermesi bekleniyor.
Buna göre yasa tasarısında, mayınların temizlenmesi ve arazinin temizleyen şirkete verilmesinin yanı sıra üçüncü bir seçenek olarak da Genelkurmay’ın önerisine yer verilecek. Yine muhalefetin güvenini kazanmak amacıyla ihalenin Maliye Bakanlığı tarafından değil, Milli Savunma Bakanlığı (MSB) tarafından yapılmasına ilişkin bir hükmün de tasarıya konulması olası.
Bu haliyle CHP’nin ve MHP’nin, AKP ile uzlaşması mümkün gözükmüyor. CHP de MHP de arazinin, temizleyen şirkete ihale edilmesine karşı. Bu görüşleri değişmiş değil.
AKP, tasarıyı bu şekilde yeniden Genel Kurul’a getirirse, muhalefet partileri yine sert muhalefet
Meclis’e sunulan tam gün yasa tasarısına özelikle tıp fakültelerinin öğretim üyelerinden itirazlar geliyor. Tıp fakültelerinin tam gün yasa tasarısına yönelttikleri eleştirileri 4 grupta toplamam mümkün.
Özel sektörde sınırlamalar
Tam gün yasa tasarısı uzman doktorlar için üç seçenek sunuyor:
1- Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmak,
2- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve kamu kurumlarıyla sözleşmeli olarak çalışan özel hastaneler, vakıf üniversitelerinde görev almak,
3- SGK ve kamu kurumlarıyla sözleşmesi bulunmayan özel hastaneler, aynı durumdaki vakıf üniversitelerinde çalışmak, muayenehane açmak.
Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi ve arazinin, temizleyecek olan şirkete yap-işlet-devret modeliyle verilmesini öngören yasa tasarısıyla ilgili uzlaşma arayışları sürüyor.
AKP, dünkü görüşmeler sonucunda geri adım atmış, yasanın temizleme ile işletme işini birbirinden ayıracak şekilde düzenlenebileceği izlenimi vermişti. Ancak AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, dün yaptığı açıklamada, tasarının komisyona çekilmesinin söz konusu olmadığını, salı günü yeniden Genel Kurul’da görüşüleceğini, bu arada muhalefetten gelen önerilerin değerlendirileceğini açıkladı.
AKP’nin sorunu
AKP’nin bu tasarıyla ilgili sorunu sadece muhalefet partilerinin engelleme çabaları değil. Aynı zamanda AKP içinde de sorun var. 140 civarında AKP milletvekili, bu tasarının oylamasına katılmıyor. Tasarının 4 maddesi en fazla 194 oyla geçebildi. Bu durum 338 sandalyeye sahip AKP’de bir direnç olduğunu gösteriyor. Bu bakımdan AKP’nin önce kendi grubunu ikna etmesi gerekiyor.
Muhalefet partileriyle uzlaşma olasılığı ise
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mayın temizleme ve arazinin 44 yıllığına temizleyecek şirkete verilmesine ilişkin yasa tasarısını Meclis’ten geçirmekte zorlandı. AKP, muhalefet partilerinin bu konudaki önerisini dikkate almak zorunda kaldı. Yasa tasarısının dün görüşülmemesi konusunda da görüş birliğine varıldı.
TBMM Danışma Kurulu’nda mayınların temizlenmesi ile arazinin işletilmesi işinin birbirinden ayrılması yönünde eğilim belirdi. Ancak, AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, ayrılma konusunda kesin bir ifade kullanmadı, sadece, ilgili maddenin yeniden görüşülmesinin söz konusu olacağını söyledi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol ise uzlaşmanın yeniden görüşme üzerinde değil, iki işin birbirinden ayrılması konusunda olması gerektiğini anımsatarak, Bozdağ’ın yaklaşımına karşı çıktı.
Başbakan Erdoğan’a eleştiri
Bu konuda, dikkat çekici bir yön de Başbakan Erdoğan’ın, bu konuda kendisini sürekli destekleyen gazetelerden ilk kez açık ve sert eleştiriler almış olmasıydı.
Sadece Yeni Şafak gazetesinden dört yazar bu konuda
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kırgızistan ziyareti sırasında da meslektaşlarımızın sorusu üzerine Kürt sorunuyla ilgili açıklamalarını sürdürdü.
Cumhurbaşkanı Gül, “iyi şeyler” olacağından söz etmiş, “tarihi bir fırsat yakalandığı” ve bunun kaçırılmaması gerektiği üzerinde durmuştu.
Gül’ün bu açıklamaları sonrasında konu gündemin üst sırasına oturmuş ve tartışma başlamıştı.
Cumhurbaşkanı, Kırgızistan ziyaretinde bir uyarıda da bulundu. Bu konuda zaman yitirilmemesi gerektiğini söyledi.
‘Problem büyür’
Gül’ün bu konudaki değerlendirmesi şöyleydi:
CHP lideri Deniz Baykal ve MHP lideri Devlet Bahçeli, dün partilerinin grup toplantılarında mayınlı arazinin temizlenmesi konusuna geniş yer ayırdılar.
Baykal da Bahçeli de hükümetin Meclis’e sunduğu, Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenmesi faaliyeti ve ihalesine ilişkin yasa tasarısının geri çekilmesini istediler.
Baykal’ın ve Bahçeli’nin ortak itirazı, tasarının 176 kilometrekarelik arazinin mayından temizlenmesi ile işletilmesinin bir paket halinde ihale edilmesiydi. Mayını temizleyecek olan yabancı şirketin, elde edilecek araziyi 44 yıllığına yap-işlet-devret modeliyle alacak olmasıydı.
İki liderin itirazının temel dayanağı iki farklı faaliyetin bir “paket” haline getirilmiş olması ve birçok yönden hassas olan sınır boyunun 44 yıllığına yabancı şirketlere bırakılmasıydı.
İki ayrı iş
Baykal ve Bahçeli’nin itirazları haklı nedenlere dayanıyor. Öncelikle mayın temizleme işi ile elde edilecek verimli toprakların değerlendirilmesi farklı iki iş.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Kürt sorunuyla ilgili olarak, “Güzel şeyler olacak, bir fırsat doğdu” diye özetlenebilecek sözleri tartışma yarattı ama konu açıklığa kavuşmadı.
Aradan geçen süre içinde “Cumhurbaşkanı böyle konuştuğuna göre bir bildiği vardır” yorumları yaygınlık kazandı. Son olarak Abdullah Öcalan da İmralı’dan avukatları aracılığıyla, “Cumhurbaşkanı, ‘herkes üzerine düşeni yapmalıdır’ diyor. Cumhurbaşkanı olarak bunu söylediğine göre bildiği bazı şeyler var. Bu işler basit değil” dedi ve ağustos ayında kendisinin de bir “yol haritası açıklayacağını” bildirdi.
Öcalan’ın bir bildiği var mı?
Demek ki Öcalan da İmralı’da kendine göre bir çalışma yapıyor. Ortaya bir yol haritası çıkaracak ve ağustosta açıklayacak. Bu durumda akla şu soru da geliyor, “Acaba Öcalan’ın da bir bildiği var mı?”. Bu “yol haritasını” neye göre yapıyor? Öcalan açısından görülen “fırsat” nedir?
Bu
Bülent Arınç, AKP’nin önde gelen dört kurucusundan biri. İnandığını eğip bükmeden söylemesiyle tanınan bir siyasetçi. Bu nedenle görüşleri sık sık tartışma yaratmış, ancak Arınç söylediklerinin hep arkasında durmuştur.
Bülent Arınç’la dünyaya aynı gözle bakmadığımızı söylemeye gerek yok. Özellikle laiklik konusundaki görüşlerimiz uyuşmaz. Buna karşılık, yolsuzluklar karşısında gösterdiği duyarlılık, vicdanından yükselen itirazlar, “Başbakan’la ters düşer miyim?“ kaygısı taşımadan yüksek sesle dillendirdiği eleştiriler, hükümet içinde farklı bir duruşu olacağını şimdiden gösterdi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, son gelişmeler karşısında aldığı tutumla kamu vicdanına tercüman oldu. Bakanların büyük çoğunluğunun Başbakan’ın gözüne bakmadan konuşmadığı bir hükümet etme anlayışının hâkim olduğu bu dönemde Arınç’ın çıkışları üzerinde durulmaya değer.
Türkan Saylan olayı
Prof. Dr.