Baykal: Örtülü kadınlar zincirlerini kırıyorlar

18 Kasım 2008

CHP lideri Deniz Baykal, önceki gün İstanbul’un yeni ilçelerinden Sultangazi’deydi. Baykal, partisine yeni katılımlar nedeniyle düzenlenen törene katıldı. CHP liderinin rozet taktığı yeni partililer arasında türbanlı, başörtülü ve çarşaflı kadınlar da vardı. Bu görüntü dikkat çekti.
CHP lideri Baykal’la dün bu konuyu konuştum.
“Başörtülü, türbanlı hatta çarşaflı kadınların CHP’ye katılması, partinizin çizgisiyle çelişkili bir görüntü oluşturmuyor mu?” diye sordum. Baykal, şu yanıtı verdi:
‘Zincirlerini kırıyorlar’
- Hayır. Neden çelişki oluştursun? CHP’nin ilkelerini, değerlerini içine sindiren herkes, giyim kuşamı ne olursa olsun CHP’de siyaset yapma hakkına sahiptir. Biz insanların giyim kuşamıyla ilgili değiliz. Taşıdıkları değerlerle, savundukları ilkelerle ilgiliyiz. Bu görüntü, CHP çizgisiyle bir çelişki oluşturmaz. Tam aksine, bu bir kırılma noktasıdır. Örtülü kadınlarımız, zincirlerini kırıyorlar.

Hangi anlamda zincirlerini kırıyorlar?

Yazının Devamı

Gönül: Ya biz ya Yunanlılar devlet kuracaktı

16 Kasım 2008

Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, bugünlerde hedefteki bakanlardan biri. Gönül’ün Brüksel’de mübadeleyle ilgili olarak yaptığı konuşma Türkiye’de tepkilere neden oldu. Gönül, mübadele zihniyetini savunmakla suçlandı. Bakanın konuşması bugünlere uyarlanarak, sanki Kürt sorununda, Ermeni sorununda “mübadele” öneriyormuş gibi ağır biçimde eleştirildi.
Peki Vecdi Gönül, “Mübadele olmasaydı, böyle bir milli devlet kurabilir miydik acaba?” derken ne demek istemişti?

Estonya’da şehitlik
Bakan Gönül’le Estonya’dan konuşurken, “Önce” dedi, “Bir duygumu paylaşayım; az önce burada Türk şehitliği açtık. Bu topraklarda bile 460 şehidimiz var. Böyle bir tarihten geliyoruz.”
Gönül, tarih bilinmeden yapılan yorumların değer taşımadığı ve gerçeğe dayanmadığı görüşünde.

Yazının Devamı

Baykal: Başbakan gerçeği gördü

15 Kasım 2008

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Güneydoğu gezisi sırasında kullandığı söylem, kendisini destekleyen yazarlar tarafından sert bir biçimde eleştirildi.
Erdoğan’ın, “tek devlet, tek millet, tek bayrak” söylemiyle Kürtlerden oy alamayacağı, bu söylemini değiştirip 2005 yılında dile getirdiği “Kürt sorunu benim sorunum, daha fazla demokrasiyle çözülecektir” söylemine dönmesi gerektiği savunuldu.
Başbakan Erdoğan’ın, kendisine sürekli destek veren yazarlar tarafından eleştirilen söylemini CHP lideri Deniz Baykal’a sordum. Baykal, “Başbakan’ın gerçeği gördüğü, eleştirenlerden de belli oluyor” diyerek söze girdi ve şu yorumu yaptı:

‘Gerçeği geç gördü’
“Başbakan, başlangıçta çok büyük bir yanlış yaptı. Zaman zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olduğunu da unutup terör örgütü ve destekçilerinin siyasi söylemini kullanarak sorunu çözebileceğini sandı. Onların söylemini kullanırsam, terörü önlerim, gündem dışına çıkarırım, diye düşündü ve bu büyük yanlışı yaptı. Ancak gördü ki, terör sadece siyasi söylemle ortadan kalkmıyor. Gördü ki, terör devam ediyor, nitelik değiştiriyor. Bu gerçeği gördü ama geç gördü.”

Yazının Devamı

Haşim Kılıç: İlk üç maddeyle sorunum yok

14 Kasım 2008

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez maddeleriyle ilgili sözleri tartışma yarattı. Kılıç’ın, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenecek panelde konu olarak ilk üç maddeyi ele almaya cesaret edemeyeceğini belirtmesi tepkilere neden oldu.
Kılıç’ın bu sözleri, bazı hukukçular tarafından “sivil darbe” hazırlığı olarak nitelendirildi ve eleştirildi. Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak, Anayasa’nın cumhuriyetin niteliklerini belirleyen maddelerini tartışmaya açmayı düşünmesinin bile göreviyle bağdaşmayacağı yorumları yapıldı.

‘Sorunum yok’
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’la, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın Atatürk’ü anma amacıyla verdiği konser öncesi düzenlenen kokteylde konuştuk.
Kılıç, sözlerinin yanlış yorumlandığını savundu. Sorularımızı yanıtlarken de şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bilkent Üniversitesi’nde bu konuyla ilgili bir panele davetliydim. İzledim. Sonrasında benim de birkaç söz söylememi istediler.

Yazının Devamı

Başbakanlık’ın keyfi kararı

13 Kasım 2008

Başbakanlık yedi gazetecinin akreditasyonunu iptal etti. Akreditasyonu iptal edilen gazeteciler Milliyet'ten Abdullah Karakuş, Hürriyet'ten Turan Yılmaz ve Hasan Tüfekçi, Vatan'dan Veli Toprak, Star TV'den Fatma Çözen, Akşam'dan Ali Ekber Ertürk ve Evrensel'den Sultan Özer.
Gazetelerin ve meslek kuruluşlarının gösterdiği tepki üzerine Başbakanlık Basın Merkezi iptal kararının gerekçesi olarak şu açıklamayı yaptı:
"Çalışma usul ve koşullarına uymayan, haberlerinde Basın Meslek İlkeleri ve bu ilkeler çerçevesinde bilgilendirme/doğrulatma kurallarına riayet etmeyen muhabirlerin akreditasyon kartları iptal edilecek ve kendilerine yeni akreditasyon kartı verilmeyecektir."
Dün akşam saatlerinde Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki imzasıyla bir açıklama daha yapıldı ve bazı haber örnekleri verildi.

Sicil amiri mi?
Muhabirlerin sicil amiri, Başbakanlık Basın Merkezi yöneticileri değildir. Başbakan'ı hangi muhabirin izleyeceğine Basın Merkezi karar veremez. Gerekçe olarak öne sürülen "Basın Meslek İlkeleri"ne uymama halini de "genel gözlem"e dayandırmak izaha muhtaç bir yaklaşımdır.

Yazının Devamı

TRT'nin Kürtçe kanalı

12 Kasım 2008

TRT, yılbaşından itibaren bir kanalını Kürtçe yayınlara ayıracak. Yedi kanalı bulunan TRT'nin sekizinci kanalı önce 12 saat daha sonra da 24 saat Kürtçe yayın yapacak. Aktüel bir kanal olarak planlanan TRT 8'de sadece haberler ve müzik değil diğer aktüel kanallarda ne tür programlar oluyorsa onlar da bulunacak.
TRT'nin bugüne kadar gerçekleştirdiği çok kısa süreli Kürtçe yayından hiç kimse memnun değildi. Yeni yılda başlayacak Kürtçe kanalı ise hem süresi hem de içeriği bakımından, özellikle Güneydoğu'da yaşayan Kürt vatandaşların taleplerini daha fazla karşılayabilir. Ancak, yayının TRT tarafından yapılacak olması da eleştiri konusu olacak.
Bu eleştirilere girmeden önce, yayın politikasına bakalım.

Yayının amacı
TRT'nin kısa süreli de olsa, Kürtçe yayın yapmasına da karşı çıkanlar olmuştu. Ancak, günümüzde ulaşan teknoloji seviyesi bir dilde yayının yasaklanmasını geçersiz kıldı. ROJ TV, bunun örneği. Siz, Kürtçe yayın yapmasanız da ROJ TV, yurtdışından yayını gerçekleştiriyor ve PKK propagandası yapmayı sürdürüyor.
Bu gerçek, ele alındığında yayın yasağının bir anlamı kalmıyor. TRT'nin çok kısa süreli de olsa Kürtçe yayın yapmasının gerekçesi buydu. Ancak, yapılan yayın

Yazının Devamı

Atatürk dine değil, kullanılmasına karşıydı

11 Kasım 2008

Geçmiş yıllara göre bu kez 10 Kasım haftasında, arkadaşımız Can Dündar’ın “Mustafa” filminin de yarattığı ortam içinde Atatürk etrafında geniş bir tartışma yaşanıyor.
Bu tartışmalar vesilesiyle Atatürk’ün din anlayışı da yeniden gündeme geldi. Atatürk ve cumhuriyet karşıtlarının yaptığı en yaygın propagandalardan biri Atatürk’ü “din karşıtı, dinsiz” olarak gösterme çabalarıdır. Bu, bazı İslam ülkelerinde de yerleştirilmeye çalışılan bir karşı harekettir.
Oysa, tarihi gerçekler büyük önder Atatürk’ün dine karşı olmadığını, ancak dinin siyasete alet edilmesine karşı olduğunu gösterir. Nitekim, Büyük Millet Meclisi’nin 4. yıldönümünde yaptığı konuşma, Atatürk’ün hedefini, bugünlere de ışık tutacak biçimde ortaya koyar.

İslam dinini yükseltmek
Lord Kinross, Atatürk adlı eserinde şöyle anlatıyor:
“Mustafa Kemal, önerisini ileri sürmek için uygun bir vesile olarak Millet Meclisi’nin 4. yıldönümünü seçti ve onu şu sözlerle bildirdi:

Yazının Devamı

Atatürk'ün gözünde kadının yeri

9 Kasım 2008

Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 70. yıldönümü. O'nu sadece anmaya değil anlamaya daha çok ihtiyacımız var. Bu sadece Türkiye ve Türk toplumu için değil, İslam dünyası için de büyük bir ihtiyaçtır.
Türkiye'yi "Ilımlı İslam" modeline dönüştürüp bunu da İslam ülkelerine örnek diye gösterme girişimlerine tanık olduğumuz günümüzde, Atatürk'ü anlama ihtiyacı çok daha büyüktür.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün başarıya ulaştırdığı Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı bir devrime dönüştüren kuşkusuz, hilafeti ve saltanatı kaldırıp laik bir rejim kurmasıdır.(x)

Kadının işlevi
Atatürk'ün bu devriminin temel direği Türk kadınını çarşaftan çıkarıp toplum yaşamına sokması ve erkeklerle eşit koşullara kavuşturmasıdır. Türkiye'yi çağdaş, demokratik, laik bir ülke yapan bu devrimdir.
Türkiye'yi çağdaş bir ülke yapan kadının yeridir. Laikliğe ve demokrasiye ulaşamamış İslam ülkelerinde kadının yerine bakınca, bu gerçek çok daha iyi görülür.

Yazının Devamı