CHP lideri Deniz Baykal’ın, başörtülü, türbanlı, çarşaflı kadınlara rozet takmasıyla başlayan tartışma devam ediyor.
CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge programında yine bu konuyu tartıştık.
Baykal’a sol kesimden yöneltilen eleştiri, CHP’nin de AKP gibi dini simgeleri istismar ederek politika yaptığı yönünde. Bu bağlamda Baykal’ın, Başbakan Erdoğan’dan, CHP’nin de AKP’den farkının kalmayacağı, aynı yöntemlerle oy avcılığı yapıldığı eleştirisi dillendiriliyor.
Türban ve önyargı
Geleneksel başörtüsünü siyasal simge olarak nitelemek mümkün değil. Türban ise siyasallaşmış durumda. Çarşaf, iki örtü biçiminden de uzak, yaygınlık taşımayan bir örtünme biçimi.
Türbanı siyasal simgeye yaklaştıran, din üzerinden siyaset yapan partiler oldu. Elbette, türbanı siyasal simge olarak takan veya bir beklentiyle kullananlar olabileceği gibi, sırf inancı gereği kullananlar da var. Keza, aile veya mahalle baskısıyla türban kullanan kadınlar da yok değil.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Kürt sorunuyla ilgili sorularımı yanıtlarken, Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Baykal’ın Diyarbakır’a birlikte gitmelerini önermişti. Bu çağrısının diğer liderler için de geçerli olduğunu da söylemişti. Bu tür sorunların liderlerin vereceği birlik, beraberlik görüntüsü içinde ele alınmasının, birlikte çözüm aranmasının yararları üzerinde durmuştu.
Çiçek’in bu çağrısına karşılık, “Başbakan Erdoğan, Baykal’la değil DTP lideri Ahmet Türk’le gitsin” biçiminde karşı öneriler kamuoyuna yansıdı.
Çiçek’le dün yeniden bu konuyu konuştuk. Bu karşı öneri hakkında ne düşündüğünü sorduğumda şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sizin o yazınız dikkatle okunursa, bu çağrıyı bütün liderler için yaptığım görülür. Zaten böyle de yazmışsınız. Sayın Baykal’ın adı, ana muhalefet lideri olduğu için ve biz CHP’yi konuştuğumuz için, öne çıktı. Yoksa ben çağrımı bütün liderler için yaptım. Kimseyi ayırmadım. Nevruzda bütün liderler el ele Diyarbakır’a gitsinler dedim. Bu yaklaşımıma samimiyetle katkıda bulunacak herkesle gidilir. Ben bir ayrım yapmadım. Türkiye’nin birliğe, beraberliğe çok ihtiyacı var. Sadece nevruz için de söylemedim. Birçok vesile doğuyor zaten.
Öğretmenlik mesleğinin kutsallığını belirtmeye bile gerek yok. Geriye doğru bakıp da öğretmenlerini sevgiyle saygıyla anmayan kimse var mıdır?
Yoktur.
Öğrenci psikolojisiyle “Bana taktı” dediğimiz öğretmenlerimizi yıllar sonra sevgiyle, saygıyla anmaz mıyız? “Aslında haklıymış” demez miyiz? İlkokul öğretmenini görüp de önünü iliklemeyen, elini öpmeyen var mıdır?
Öğretmenlerimizin değerini çoğunlukla öğrencilik bittikten sonra anlarız ama mutlaka anlarız.
Dün Öğretmenler Günü’nde, ne bizim onların yüzüne bakacak ne de onların günlerini kutlayacak halleri vardı.
Milliyet’in dünkü manşetinde sorduğu gibi: “Öğretmenler nasıl kutlasın?”
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, devlet adamlığı ağır basan bir isimdir. Ulusal sorunlarda bu özelliği daha da öne çıkar. Kabinenin en kıdemli bakanı olan Çiçek, parlamentonun da en eski üyelerinden biridir. Bu nitelikleriyle ulusal, toplumsal sorunlarda liderler, partiler, kurumlar arasındaki kavgadan, çatışmadan rahatsız olur. Uzlaşma, dayanışma, birlik ve beraberlik çağrıları yapar, bu yönde öneriler geliştirir.
Önceki gün yaptığımız sohbette, başörtüsü, türban konusunda Baykal’ı samimiyetle destekleyen analizler yaptı. “Baykal’dan, CHP’den gelecek, Türkiye’ye huzur getirecek her girişimi açık yüreklilikle destekleyeceğini açıkladı.
Konuştuğumuz konulardan biri de Güneydoğu, terör ve Kürt sorunuydu. Çiçek bu konuda da şu öneriyi yaptı:
‘Kol kola gitsinler’
“Bu sorun bütün Türkiye’nin sorunudur. Milli bir sorundur. Bu tür sorunlar karşısında millet birlik, beraberlik, dayanışma görmek ister. Hatırlayın, Odalar Birliği Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu, bir toplantı öncesinde sahnede liderleri el ele tutuşturmuştu. Liderlerin verdiği bu fotoğraf kamuoyunda memnuniyetle karşılanmıştı. Şimdi Güneydoğu’daki soruna gelince, bu görüntü neden orada da verilmesin? Neden Sayın Erdoğan
CHP lideri Deniz Baykal'ın, başörtülü, türbanlı hatta çarşaflı kadınların partisine katılmalarını memnuniyetle karşılamasına ilişkin tartışmalar sürüyor.
Baykal'ın bu tavrını AKP'den de olumlu bulanlar ve destekleyenler oldu. Bunlardan biri de Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek.
Dün öğle yemeğinde bir araya geldiğimiz Çiçek'e, Baykal'ın başı örtülü kadınlarla ilgili tutumunu sorduğumda şu değerlendirmeyi yaptı:
'Türbanı çözsün'
"Bence Sayın Baykal'ın yaptığı iş doğrudur. Başörtülü, türbanlı hatta onun da ilerisinde bir giyim tarzı olan çarşaflı insanlarımızı benimseme yolunda bir açılım olarak değerlendiriyorum. Bizim toplumumuz önyargılı değil. Siyasetçiler önyargılı. Bunun kırılması lazım. Bu bakımdan ben Sayın Baykal'ın bu tutumunu destekliyorum. Başı örtülü insanlarımız toplumun bir gerçeği.
Bu insanların yaşadıkları sorun da bir başka gerçek. Sayın Baykal, madem bu insanlarımızla kucaklaştı, onları benimsedi, o halde onların sorunlarıyla da ilgilenmesi, çözüm üretmesi, öneri geliştirmesi gerekir. Biz, türbanla ilgili bu yönde çalışmalar yaparken CHP'den de görüş ve öneri bekledik. Ancak Sayın Baykal ve partisi sadece eleştirmekle yetindi.
Mütedeyyin kesim, dinine bağlı ama dinci olmayan, dini kullanarak siyaset yapmayan, din üzerinden ekonomik çıkar sağlamayan, topluma ve devlete din kurallarının hâkim olması için dayatmada bulunmayan, mazbut bir yaşam süren insanlardan oluşur.
Mütedeyyin kesim, sosyal demokrat değerlere uzak değildir. Altta kalanın canı çıksın ilkesiyle çalışan vahşi kapitalizme, gelir dağılımı adaletsizliğine, eğitimde, sağlıkta fırsat eşitsizliğine, yolsuzluğa, hırsızlığa, rüşvete, yetim hakkı yenmesine, adaletsizliğe, hukuksuzluğa, kayırmacılığa, din ticaretine karşıdırlar. Ayrıca ulusal çıkarlara ve değerlere de bağlıdırlar. Bu değerler, sosyal demokrat değerler ve ideallerle çelişmez.
Sadece dinine bağlı oldukları için dinci partilerin arka bahçesi gibi görülmeleri yanlıştır. Dini değerleri istismar ederek bu insanları kandırmak bir yere kadar mümkündür.
Bu nedenle CHP’nin bu kesimlere hitap etmesi, onlarla iletişime geçmesi, onların yaşam koşullarıyla ilgilenmesi, gerçek sorunlarına eğilmesi isabetli bir politika olur. Hatta CHP’nin bu kesimlere ulaşması zorunludur. Bu iletişim, sadece CHP’ye değil, mütedeyyin ailelere de katkıda bulunur. Onları din bezirgânlarının ellerinden, etki
İstanbul’da CHP’ye katılanlardan bazılarının başörtülü, türbanlı ve çarşaflı olması yeni bir tartışma yaratı. CHP lideri, bu katılımları savundu.
Baykal’a ve CHP’ye gösterilen “Nasıl olur?” tepkisinin gerçekçi olduğu söylenemez. Başı örtülü insanlar da CHP’li olabilir, CHP’ye oy verebilirler. Nitekim vermişlerdir.
Siyasi sınır
CHP de AKP gibi bir kitle partisidir. Siyasi partilerde “tek kıyafet” zorunluluğu olmadığı gibi, başörtüsü de bir siyasi sınır olamaz.
CHP’ye oy veren kadınların tümünün başı açık olmadığı gibi, AKP’ye oy veren kadınlarının tümünün başı da örtülü değildir.
Ancak son dönemde başörtüsü üzerinden siyaset yapıldığı için sanki siyasi tercihi belirleyen tek ölçü başörtüsüymüş gibi bir hava yaratıldı. Bu, gerçeği kavrayan bir yaklaşım değil.
ABD Başkanlığı’na seçilen Barack Obama görevi devralmadan Bush yönetimi, Irak hükümetiyle bir anlaşmaya vardı. ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesini öngören takvimi Irak hükümeti kabul etti. Ancak, bu anlaşmanın geçerli olabilmesi için Irak Parlamentosu tarafından da kabul edilmesi gerekiyor.
ABD ile Irak hükümeti arasında varılan mutabakata göre, ABD askeri, 2011 yılına kadar kademeli biçimde Irak’tan tamamen çekilecek. Obama da seçim kampanyasında, ABD askerlerini cephedeki komutanlara danışarak Irak’tan çekeceğini ve ağırlığı Afganistan’a vereceğini açıklamıştı.
İki sorun
ABD’nin Irak’tan çekilmesi kuşku yok ki, Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir konu. Türkiye açısından yakın gelecekte iki sorun ortaya çıkacak:
1- ABD ile Irak hükümetinin vardığı anlaşmaya göre, Irak hava sahasının 1.1.2009 tarihinden itibaren Bağdat’ın kontrolüne geçecek olması.
2- ABD askerlerinin Irak’tan nasıl tahliye edilecekleri.