Avrupa Konseyi’nin yolsuzlukla mücadele talepleri

8 Kasım 2008

Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu’nun (GRECO) Türkiye hakkında hazırladığı iki rapordan biri olan “Türkiye Uygunluk Raporu”nun yayımlanması konusunda Ankara’dan uzun süre izin çıkmamıştı.
Ankara’ya 28.2.2008’de sunulan raporun yayımlanması konusunda izin nihayet çıktı ve GRECO uygunluk raporunu açıkladı.
GRECO raporu, Ankara’nın yolsuzlukla mücadele konusunda yapılan bazı önemli tavsiyelerin yerine getirilmediğini vurguluyor. Ankara’dan söz konusu tavsiyelerin 31.10.2009’a kadar yerine getirilmesini istiyor.

Hükümetten bağımsız kurum
1- GRECO’nun en çok üzerinde durduğu konulardan biri, yolsuzlukla mücadelede hükümetten bağımsız, sivil toplum kuruluşlarını da kapsayan yeni bir denetim ve değerlendirme kurumunun görevlendirilmesi.
Raporda, Ankara’nın bu tavsiyeye uymadığı belirtilerek şöyle deniliyor:

Yazının Devamı

Yüreğinizi ikiye bölmeyin

7 Kasım 2008

Rahmetli Bülent Ecevit'e, "Kürt meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sorduğumda, "Ben yüreğimi ikiye bölemem" diye yanıt vermiş ve eklemişti: "Bugün yapılmak istenen bu."
Ölümünün ikinci yıldönümünde andığımız Bülent Ecevit, bu görüşünü daha sonra bir konuşmasında da dile getirmişti.
ABD'de Barack Obama'nın başkan seçilmesi Bülent Ecevit'in bu sözlerini anımsattı.

Kıyas kabul etmez
Türkiye'de de bazı politikacılar, "Beyaz Türk", "Zenci Türk" gibi ayrımlarla mağduriyet politikası güttüler. Ancak gerçek şu ki bu benzetme kabul edilemez. Türkiye'de hiçbir etnik grup veya sosyal kesim, siyahların yaklaşık 300 yıldan fazla süren kölelik yaşamları ile kendi yaşamları arasında paralellik kuramaz.

Yazının Devamı

Obama beyazların da zaferidir

6 Kasım 2008

Barack Obama, ABD'nin ilk siyah başkanı oldu ve tarihe geçti. Beyaz Saray'da siyah bir başkan oturacak ve ABD'yi yönetecek. Martin Luther King'in, "imkânsız" denilen rüyası gerçek oldu. Köle adam artık başkan.

Beyazların zaferi
1- Afrika'da hayvan gibi yakalanıp gemi ambarlarında birinin başı diğerinin ayağına gelecek şekilde bağlanarak Amerika'ya getirilen ve köle yapılan siyah adam için ABD başkanlığına bir siyahın seçilmesi elbette ayrı bir anlam taşıyor. Bu sadece ABD tarihi için değil, insanlık tarihi için de bir devrimdir.
Obama, siyahların bir zaferidir kuşkusuz. Ama sadece siyahların zaferi değildir. En az onlar kadar belki onlardan da fazla "beyaz adam"ın da zaferidir. Obama'yı başkan yapan beyazların oylarıdır. Eğer beyazlar, ABD'de hâlâ yaşayan ırkçılığa takılıp kalsalardı. Obama, ABD başkanı olamazdı. Sadece siyahların, Hispaniklerin, Latinlerin, Asya kökenlilerin oyu Obama'yı başkan yapmaya yetmezdi. Onu beyaz oylar başkan yaptı.
Bu sonuç özellikle genç nesil beyazların ırkçılığı aştıklarını gösteriyor. Bu tüm dünya için önemli bir gelişme.
ABD'nin 2006 resmi verilerine göre ırk dağılımı şöyle:

Yazının Devamı

Pompalı tüfek tehlikeli bir işaret

5 Kasım 2008

DTP yerel seçim kampanyasını sokak gösterileriyle yürütüyor. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, bu şiddet eylemlerini ve gösterilerini "halkın tepkisi" olarak tanımlıyor ve partisine mal edilmesine karşı çıkıyor. Türk, böyle söylese de milletvekilleri kepenk kapatmaları için dükkân dükkân dolaşıyorlar. Bugün DTP'nin PKK ile birlikte hareket etmediğini kim söyleyebilir?

Pompalı yanıt
Diyarbakır'da, Van'da, Hakkâri'de Başbakan Erdoğan'ın ziyareti nedeniyle yapılan sokak gösterileri İstanbul'da da vardı. Göstericilerin taş ve sopalarından sokak sakini vatandaş esnaf da nasibini aldı. Camlar, çerçeveler kırıldı.
Bu arada bir vatandaş, göstericilere pompalı tüfekle karşılık verdi. Göstericilerin üzerine değil ama havaya doğru iki el ateş etti. TV'ye yansıyan görüntülerde, arkadaşları tarafından sakinleştirilip götürüldü.
Bu görüntü üzerinde çok ciddi biçimde durmak gerekiyor. Çünkü, böyle bir tepki tam da terör örgütünün istediği tepkidir. Türkiye'yi Türk-Kürt çatışmasına sürüklemek isteyenlerin arayıp da bulamadığı bir tepkidir bu.
Televizyonlara yansıyan pompalı tüfek görüntüsü çok büyük bir tehlikenin işaretidir. Vatandaşların pompalı tüfek görüntüsüne bu bilinçle bakmaları

Yazının Devamı

Güneydoğu'da yerel seçimin anlamı

4 Kasım 2008

Yerel seçimler yaklaştıkça Güneydoğu'daki şiddet eylemleri ve gösterileri de arttı. Açık biçimde görülüyor ki, PKK'nın eylemleri de DTP destekli gösteriler de yerel seçime dönük hamleler.
Bayraktepe saldırısı, hemen arkasından Diyarbakır'da polislere yapılan saldırılar ve çocukların öne sürüldüğü "intifada" görüntüleri "yerel seçim çalışmaları" olarak görülüyor.
DTP karşısında tek iddialı parti konumundaki AKP'yle yarışa hazırlanan PKK-DTP cephesi, Başbakan Erdoğan'ın bölgeye yaptığı gezileri sabote etmeye çalışıyor. "Başbakan Van'a gelmesin, Hakkâri'ye uğramasın" mesajları veriliyor. Her gittiği ilde Başbakan Erdoğan'a dönük protesto gösterileri, DTP'nin seçimlere "şiddet" atmosferinde gitmeyi hedeflediğini gösteriyor.
DTP-PKK çizgisi şiddet ortamının kendilerine olan desteği artıracağını hesaplıyorlar. Eylemlerin ve gösterilerin yaygınlaşması bunu gösteriyor.
DTP için seçimin anlamı
DTP-PKK cephesi için yerel seçimler "seçim"den öte bir anlam taşıyor. PKK ve DTP için sorun sadece seçimi kazanmak değil. Onun ötesinde var olup olmama sorunu.
DTP seçimlere yönettiği belediyelerin hizmetlerini överek, yol, su, elektrik vaat ederek girmiyor. Genel seçimlerde de yerel

Yazının Devamı

Obama Irak’tan çekilebilir mi?

2 Kasım 2008

ABD başkanlık yarışına Demokrat aday Barack Obama önde giriyor. Cumhuriyetçi Mc Cain’in şansının giderek azaldığı kanısı yaygın. Cumhuriyetçiler, hâlâ umutlarını yitirmiş değiller. Bu umut, bazı seçmenlerin sandık başında “siyah aday”a oy vermektense Mc Cain’e oy verecekleri beklentisinden besleniyor.

Obama savaş karşıtı mı?
Obama’nın yükselmesinde Bush yönetiminin Irak’taki başarısızlığının önemli payı olduğu biliniyor. Barack Obama, iyi bir sörfçü gibi bu dalgayı kaçırmadı. Bu dalgayla mesafe aldı. Tabii tek neden bu değil. Değişim vaadi, hitabeti, ABD ekonomisinin krize girmesi gibi diğer önemli faktörleri de belirtmek gerekir.
Demokrat senatör, 2000’li yılların başında savaş karşıtı nutuklar atıyordu. Irak savaşına gidişi görmüştü. Chicago’da düzenlenen savaş karşıtı mitingdeki konuşmasıyla dikkat çekmişti. Obama, “Bütün savaşlara karşı değilim. Aptalca savaşa karşıyım“ demiş ve Irak savaşının mimarları sayılan Richard Perle ve Paul Wolfowitz’e yüklenmişti. Onları, kaybedilecek yaşamları düşünmeden savaşa yönelmekle suçlamıştı.
Bu sözlere bakıp Obama’nın amansız bir savaş karşıtı olduğunu söylemek mümkün değil. Zaten “Bütün savaşlara karşı değilim” diyerek, bazı

Yazının Devamı

DTP tansiyonun düşmesini istiyor mu?

1 Kasım 2008

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, DTP’nin tutumu açısından bir göstergeydi. Başta Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir olmak üzere Güneydoğu illerinde belediye başkanları kutlama törenlerine katılmadılar. Geleneksel vali-belediye başkanı-garnizon komutanı üçlüsünün halkı selamlamasına katılmadılar. Cumhuriyete tavır aldılar.
DTP’nin bu tavrı ne anlama geliyor?
Bu parti, Türkiye Cumhuriyeti’ni, üzerine yemin ettiği Anayasa’yı aslında tanımıyor. Milli bayramlara iştirak etmiyor. Türk bayrağını, yasal zorunluluk dışında kullanmıyor, kullanmak istemiyor. Bir başka “bayrak” kullanıyor.

DTP ayrılıkçı değil mi?
Bütün bunlara karşın DTP, ayrılıkçı bir parti olmadığını savlıyor. Bir etnik grubun partisi olmadığını, tüm Türkiye’nin partisi olduğunu öne sürüyor.
Ancak gerçeğin böyle olmadığını da herkes biliyor.

Yazının Devamı

Gül: Hepimiz aynı kazanda kaynamışız

31 Ekim 2008

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Çankaya Köşkü’nde verdiği resepsiyonda, son günlerde Diyarbakır’dan yansıyan görüntüler gündemdeydi.
Güneydoğu’da çocukların öne çıkarıldığı “sivil itaatsizlik” görüntüleri, Türkiye Cumhuriyeti’ne aidiyet duygularının zayıflatılma çabaları kaygıyla dillendirildi.

Özyağcılar’ın verdiği örnek
Aidiyet konusunda Güneydoğu’nun aksine örnekler de vardı. “Elveda Rumeli” dizisinin ünlü oyuncusu Erdal Özyağcılar, dizi çekimleri sırasında tanık olduğu “aidiyet” duygularını aktardı. “Çok ilginç, Türkiye’ye büyük bir ilgi ve aidiyet duygusu var“ diyordu Özyağcılar, duyguyu taşıyan insanları görmekten mutlu olduğunu belirtirken, şöyle devam ediyordu:
“Örneğin Makedonya insanı. Kendini Osmanlı Türkü olarak tanımlıyor. Türkiye’ye büyük sempati duyuyor. Sadece Türkler veya Müslümanlar değil. Bu bölgede herkeste bir Türk sevgisi var. Bakıyorsunuz biri geliyor, tanıştırıyor kendini, ‘Ben diyor Josef, bu karım Maria, bu da kızımız Filiz. Şaşırıyorsunuz. Niye Filiz? Öyle, diyor biz Türkleri çok severiz. Orada insanlar kendilerini Osmanlı Türkü, Osmanlı Arnavudu hatta Osmanlı Rumu diye tanımlıyor. Türk Arnavudu ya da Türk Rumu

Yazının Devamı