Yön Cumhurbaşkanı Gül de dün Azerbaycan parlamentosunda yaptığı konuşmada, Ermenistan'ı işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmeye çağırdı.Cumhurbaşkanı Gül ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, konuşmalarında sık sık Haydar Aliyev'in, "Bir millet, iki devletiz" sözüne göndermeler yaparak iki ülke arasındaki yakınlığı vurguladılar. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Azerbaycan gezisi karşılıklı jestlerle geçiyor. Gül'ün Bakü'ye geldiği gün, Azerbaycan parlamentosu PKK'yı terör örgütü ilan eden kararını gündemine aldı. Cumhurbaşkanı Gül, dün Erivan'a seslenerek hasmane tutumundan vazgeçip Güney Kafkasya'daki refah projelerine katılması çağrısında bulundu.Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan arasındaki işbirliği ile Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum enerji hatlarına ve Bakü-Tiflis-Kars demiryoluna vurgu yapan Gül, Ermenistan'a şöyle seslendi:"Türkiye, Ermenistan'ı 1991'de tanıdı. Karadeniz'e kıyısı olmamasına rağmen Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü'ne dahil etti. Ancak, bugünkü ilişkilerden ben de memnun değilim. Bunun sorumlusu Türkiye değil, Türkiye'ye karşı hasmane davranan ve Azerbaycan topraklarını işgal altında tutan Ermenistan'dır."Gül, Ermenistan'ı bu hasmane
Yön Gezi bir işadamı çıkarması niteliğinde olmasına karşın, Ankara-Bakü yolculuğunda, "Kayseri" isimli uçağa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı George Bush ile yaptığı görüşme damgasını vurdu.Cumhurbaşkanı Gül'e yöneltilen tüm sorular bu konuyla ilgiliydi.Cumhurbaşkanı Gül, gazetecilerin Bush-Erdoğan görüşmesi ve iki ülkenin Genelkurmay ikinci başkanlarının görevlendirilmesine ilişkin sorusunu yanıtlarken, şu değerlendirmeyi yaptı:"Zaten, artık bundan sonra diplomattan diplomata değil, askerden askere ilişkilerin başlaması safhasına gelindiği kararına biz önceden varmıştık."Cumhurbaşkanı Gül, bu sözleriyle askeri seçeneğin gündemde olduğuna vurgu yaparken, Türkiye'nin kendi inisiyatifiyle hareket edeceğini de bir kez daha anımsattı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Azerbaycan'a, Özal ve Demirel döneminde olduğu gibi 200 kişilik büyük bir işadamı grubuyla geldi. Erdoğan'ın ABD'ye Türkiye'nin pozisyonunu bilerek gittiğini belirten Gül, Başbakan'ın seyahatinden önce Ankara'da her şeyin konuşulduğunu ve belirlendiğini kaydetti.Irak'ı resmen işgal eden ülkenin ABD olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, bu pozisyonu nedeniyle de ABD'nin sorumluluk taşıdığını söyleyerek, "ABD'nin terörle
Yön DTP'nin öncülüğünde Diyarbakır'da toplanan, "Demokratik Toplum Kongresi" sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirge Öcalan'ı, "Kürt Halk Önderi" olarak tanımlıyor. Kamuoyuna açıklanan talepler, Öcalan'ın DTP üzerindeki etkisini ve kontrolünü de gösteriyor. DTP dahil kongreye katılanların gerçek liderleri olarak Öcalan'ı gördükleri de anlaşılıyor. DTP'nin Öcalan ve PKK ile arasına mesafe koymasına ilişkin taleplerin karşılık bulmadığını da gösteriyor. DTP'nin öncülük ettiği kongrenin taleplerini bakalım:1- Anayasa'da Kürtlerin temel haklarının, bütün kültürlerin varlığının ve kendini ifade etmesinin güvence altına alınması (Öcalan'ın İmralı'dan ilettiği son talep)2- Kürt ulus devleti yerine ortak devlet (Öcalan'ın demokratik cumhuriyet talebi)3- Kürtlere özerklik verilmesi (Öcalan'ın özgür parça tezi)4- Özerk bölgeye bayrak ve sembol kullanma hakkı tanınması5- "Türk" yerine "Türkiyelilik", "Türk ulusu" yerine "Türkiye ulusu" kavramının kullanılması, (Öcalan'ın ulus tezi)6- Bölge meclislerinin kurulması (Öcalan'ın halk meclisi tezi)7- Özerk Güneydoğu bölgesine pozitif ayrımcılık uygulanması,8- Özerk bölge(ler)nin başkenti olması (Diyarbakır'ın başkent kabul edilmesi)9- Kürtçenin
Yön 5 gün sonra Bülent Ecevit'i ölümünün birinci yılında anmaya hazırlanıyorduk ki, Erdal İnönü'nün ölüm haberi geldi. Yüzünden hiç eksik etmediği tebessümüyle canlandı gözümde Erdal İnönü. O kadar bilge bir kişiydi ki, eminim, ölümü de o kendine özgü tebessümüyle karşılamıştır. Bilim adamı gerçekçiliğiyle...Gerçeğin bir özelliğini ondan öğrenmiştim bir konferansında...Şöyle demişti:"Gerçeğin er veya geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır." Türkiye kısa aralıklarla değerli insanlarını yitirdi. Bülent Ecevit, İsmail Cem ve şimdi de Erdal İnönü... Erdal İnönü komplekssiz, sade, alçak gönüllü bir insandı. Değerini makamından alan ve onu önemseyen biri değildi. Çok da arzulu olmadığı siyasete bir misyon için girdi. 12 Eylül koşullarında, demokrasiyi yaşama geçirmek, müdahalenin ezip dağıttığı solu toparlamak için ısrarlı çağrılar üzerine girmişti siyasete...Erdal Bey, istemeyerek girmiş olsa da Türk siyasetine ve Türk soluna önemli katkılarda bulundu.Olağanüstü koşullarda Konsey'in vetosunu yemesine karşın yılmadı. 12 Eylül'ün siyasi yasaklarının kaldırılması için çok büyük çaba harcadı. Siyasete ilk büyük hizmeti, demokrasi ve özgürlükler alanında oldu.Yasaklı liderlerin siyasi
Yön Gül, bir tercih yapmaya çağırarak, ABD'nin gidici, Türkiye'nin ise kalıcı olduğunu anımsattı. Çankaya Köşkü'nde verilen ikinci 29 Ekim resepsiyonunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan, ABD'ye ve Barzani'ye çok sert mesajlar verdiler. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye Irak ve Kürtler arasında yüzyıllara dayanan bir kültür ve tarih birliği olduğunu belirttikten sonra Barzani'ye şöyle seslendi:"Şunun hesabını iyi yapmak gerekir. Yüzyıllara dayanan birliği PKK'nın nasıl zehirlediği görülmelidir. Türkler, hiçbir zaman Kürtleri ve Irak'ı düşman olarak görmemişlerdir. Terör örgütüne kanmak gaflet olur. ABD ne yapacak? ABD bir gün gidecek. Çekilme planları yapıyor hepsi. Bu bölgede kimin kalacağı kimin güç olduğu belli. Türkiye kalacak, Irak kalacak. Atlantik ötesinden gelenler bu bölgenin kültürünü, insanının karekterini bilmezler. Bölgenin idaresini buranın örfünü, kültürünü bilmeyenlere bırakırsanız sorunları çözemezsiniz. Neden Atlantik ötesinden gelenlere bırakılsın? Sınırları kaldırsanız herkes Türkiye'ye koşar." ABD gidecek, Türkiye kalacak Gül'ün çok çarpıcı mesajlarından biri de gazetecilerin Türkiye'deki havayı 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı öncesine benzetmelerine
Yön PKK saldırılarının arttığı, kısa sürede onlarca şehit cenazesinin kaldırıldığı bir ortamda kutlanan Cumhuriyet Bayramı'na katılım, terör örgütüne, onu destekleyen ayrılıkçı akımlara, iç ve dış destekçilerine mesaj niteliğindeydi. Üreticiler bayrak talebini karşılayamadılar. Sokakta satılan bayrakların bile fiyatları yükseldi.Bu durum, halkın Türkiye'nin karşılaştığı tehlikenin farkında olduğunun bir göstergesi. Cumhuriyetin 84. yıldönümünü dün kutladık. Son yıllarda 29 Ekim kutlamaları, eski yıllara göre farklılıklar taşıyor. Temel farklılık, halkın törenlere, cumhuriyete yöneltilen tehditlere yanıt vermek amacıyla, daha fazla, daha coşkulu, daha duygusal biçimde, kenetlenerek, bayrak dalgalandırarak katılması. Bu kez de öyle oldu... PKK ve siyasi temsilcileri ile Barzani gibi dış destekçilerinin bağımsız bir Kürt devletini hedefledikleri sır değil.Terörle mücadelenin silahlı yönünün başarılı olduğu dönemlerde, Öcalan dahil PKK sözcüleri bağımsız bir devlet hedefi gütmediklerini söyleseler de bunun konjonktürel koşullardan kaynaklanan bir erteleme ve perdeleme olduğu da biliniyor.Bu koşullarda PKK terörünün, "Kürt sorunu bitmeden" durmayacağını savlayanların bu sorunu tarif
Yön Büyükanıt'ın, dün yayımladığı 29 Ekim mesajında da aynı yaklaşım hâkimdi.Genelkurmay Başkanı olduktan sonra basın mensuplarıyla yaptığı konuşmalarda, bu tehdit algısını yineler ancak, "merak etmeyin" diyerek, Türkiye'nin kuruluş yıllarına göre daha kötü durumda olmadığını, bu tehditlerin de üstesinden gelebileceğini eklerdi.Büyükanıt'ın 29 Ekim açıklaması bu görüşünü de yansıtıyor.Genelkurmay Başkanı'nın üzerinde durduğu iki tehdit, bölücülük ve irtica...Ulus bütünlüğü ve laik yapıya yönelik iki tehdidin altını çizen Org. Büyükanıt, TSK'nın, PKK'nın Gabar ve Dağlıca saldırılarıyla ilgili bir "kararlılık" vurgusu da yaptı.Bir yandan diplomatik girişimler sürerken, TSK'nın yaklaşımını, bu saldırıyı yapanlara misliyle karşılık vermeye kararlı oldukları biçiminde açıkladı.Büyükanıt, bu mücadelenin bir saldırıya karşılık vermek veya bir sınır ötesi harekât yapmakla sınır olmadığını dünkü mesajında belirtiyor. Teröristler etkisiz hale getirilinceye kadar bu mücadelenin süreceğinin altını çiziyor. Org. Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı görevini devralırken, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihinin hiçbir döneminde bugünkü gibi birçok tehditle aynı anda karşılaşmadığına vurgu yapmıştı.
Yön Hükümetin sınır ötesi harekât yetkisine ilişkin tezkere çıkarmasından sonra, PKK'nın Dağlıca'ya yaptığı saldırı, harekât beklentisini daha da güçlendirdi.Türkiye askeri hazırlıklarını sürdürürken devreye ABD ve Irak girdi. Başbakan Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın birkaç gün süre verilmesini istediğini açıkladı. Bu süre dolmuş durumda.Bu süre zarfında ABD'den ve Irak'tan gelen mesajlar güven vermiyor. Türkiye açısından inandırıcı değil. ABD ve Irak, Türkiye'nin Kuzey Irak'a kapsamlı bir sınır ötesi harekât yapmasını önlemeye çalışıyorlar. Rice, Erdoğan'dan süre istedikten sonra dün yaptığı açıklamada, Ankara'yla paralellik içinde olmadığını göstermiş oldu.Rice, şöyle diyor:"PKK Kürdistan'ın ücra köşesinden eylem yapıyor. Bu nedenle onları tamamen oradan çıkarmak çok güç. Ancak Türk hükümetine istikrarsız bir ortamda şiddet kullanarak kazanılacak hiçbir şey olmadığını söylemekteyiz. Şu ana kadar diplomatik yollara başvurduk. Bu problemle başa çıkmada istihbarat ve bilgi paylaşımında beraber çalıştık."Rice'ın istediği süre sonunda verdiği tek mesaj, "Türkiye sınır ötesi harekât yapmasın, biz istihbarat paylaşıyoruz"dan ibaret.Sınır ötesi harekât için yetki almış