Yön PKK saldırılarının, terörle mücadelenin kâğıt üzerindeki gibi olmadığını yaşayarak öğrendik. Askerler turu o kadar iyi ve gerçekçi hazırlamışlardı ki çatışma ortamının nasıl bir savaş ortamı olduğunu anladık. Tahrip kalıbı, mayın, makineli tüfek ve havanın nasıl bir cehennem yarattığını yaşadık.Terörle mücadele eden askerlerin nasıl ağır bir eğitimden geçtiğini ve nasıl bir ortamda mücadele verdiklerini, hangi risklerle görev yaptıklarını arazi üzerinde izledik.TSK'nın terörle silahlı mücadelede sağladığı başarının nasıl elde edildiğini gözlemlemiş olduk.Turun sonunda Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ'un yaptığı açıklamalar, işin askeri yönü kadar politik yönünün önemini de ortaya koydu. Eğirdir Dağ Komando Okulu'na yaptığımız basın turunda terörle mücadelede askeri gerçekleri gördük. Org. Büyükanıt ve Org. Başbuğ'un açıklamalarından terörle mücadelenin askeri yönü dışında dört politik yönü bulunduğunu ve bu alanlarda mücadelenin tatmin edici olmadığı ortaya çıktı.Bu dört alan şöyle sıralanabilir:1- Dış destek,2- İç destek (işbirlikçiler)3- Sınır ötesi harekât,4- Eşzamanlı sivil mücadele. Dört politik alan Terörle
Yön Kısa bir süre dinlenip gece yine dağa çıkacak, bu kez zifiri karanlıkta PKK'nın karakollara nasıl saldırı düzenlediğini ve karakolun nasıl savunulduğunu canlı biçimde görecektik.Ancak Mehmet Ali Birand bu kısa süreli dinlenmeye de izin vermedi. Enis Berberoğlu ve Murat Yetkin'le Kanal D ana haber bülteninde, canlı yayında gördüklerimizi yorumlamamızı istedi.Biz yayın yerinde hazırlık yaparken bir komando kolu da hazırlanıyordu. Biz yayına girince, başlarındaki üsteğmenin komutuyla koşar adım ve adımlarıyla uyumlu biçimde, "Komando ölmez, vatan bölünmez" diye tempo tutturarak geldiler.Üsteğmen, canlı yayında komando kolunu silah ve yetenekleriyle tanıttı. Biz de yorumlarımızı yaptık ve yeniden dağa doğru yola çıktık. Eğirdir'de komandoların eğitim gördüğü 1500 metre yükseklikteki dağda, PKK saldırılarının nasıl bir cehennem yarattığını ve askerin bunu nasıl bertaraf ettiğini izlemiş, hayret, takdir, şaşkınlık ve yorgunluk içinde öğleden sonra ilçeye dönmüştük. Bu kez dünyada bir eşi daha olmadığı belirtilen eğitim sahasında 127 ayrı komando engeliyle yine dünyada tek olan 76 metre boyundaki çok amaçlı kulede, komandoların nasıl yere ve suya inip çıktıklarını izledik. Bir süre
Yön Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'dan Okul'a düzenlenen gezi için davet aldığımda rutin bir tanıtım turu yapılacağını düşünmüştüm. Ancak, Dağ Komando Okulu ve Eğitim Merkezi'ne yaklaştıkça klasik komando eğitimi dışında bir faaliyet izleyeceğimiz anlaşıldı.Kara Kuvvetleri Teşkilat ve Harekât Daire Başkanı Tuğgeneral Haluk Çetinkaya'nın eşliğinde komando okuluna vardığımızda, bizi Eğitim ve Doktrin Komutan Yardımcısı Korgeneral Necdet Özel ve Dağ Komando Tugayı Merkez Komutanı Tuğgeneral Serdar Ekizoğlu karşıladı. Ekizoğlu'nun brifinginden Eğirdir'deki eğitim merkezinin dünya standartlarında, izlenen programın da ABD'nin ünlü ranger (komando) eğitiminden de zorlu olduğunu öğrendik. Eğirdir denilince, insanın aklına, "komando" gelir. Eğirdir Dağ Komando Okulu, Bolu ve Kayseri gibi bilinen bir eğitim merkezidir. Eğirdir Dağ Komando Eğitim Merkezi'nde bire bir koşullara yakın bir ortamda PKK'ya karşı askeri eğitimin nasıl yapıldığını birçok aşamasıyla gördük. Subay ve erlerin, Güneydoğu'ya gitmeden önce 10-13 hafta boyunca burada sıkı bir eğitimden geçirildikleri anlaşılıyor. Televizyon haberlerinde izlemeye alıştığımız PKK saldırılarının hemen hemen her türü
Yön Özellikle Diyarbakır İstasyon Meydanı'nı doldurup caddelere taşmış kalabalığın taşıdığı Türk bayrakları dikkat çekiciydi. Diyarbakır meydanlarında bu kadar çok Türk bayrağı alışılmış bir görüntü değildi.Başbakan Erdoğan dönüş yolunda bu manzarayı, "Partim bir yana, ülkem için önemli, anlamlı bir görüntüydü" diye yorumladı."Görsünler" diye devam etti:"En anlamlısı havaalanından miting alanına giderken yol güzergâhındaki görüntülerdi. 7'den 70'e herkesin elinde Türk bayrağı ve AKP bayrakları vardı. Bu görüntüler terör örgütüne karşı hangi partinin Diyarbakır'da var olduğunu gösterir. Birlik ve beraberlik siyasetinin hangi partide yapıldığını gösterir. Diyarbakır mitingi muhteşemdi. Burada CHP ve MHP böyle bir miting yapsınlar da görelim!" AKP'nin Adıyaman ve Diyarbakır'daki mitingleri bölgede, seçim yarışının DTP (bağımsızlar) ile AKP arasında geçeceğinin göstergesiydi. Ankara'ya dönerken Başbakan Erdoğan'a Genelkurmay'la ilişkileri sordum. Son günlerde sınır ötesi operasyon konusunda olduğu gibi hükümetle askerden farklı görüşler yansıması, ardından Genelkurmay'a yaptıkları ziyareti anımsattım.Erdoğan şu değerlendirmeyi yaptı:"Son dönemde Genelkurmay Başkanı ile üç defa bir
Yön ERDOĞAN YİNE SUÇLADI: Başbakan'ın Adıyaman-Diyarbakır ekibinde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, yeni AKP'li Ertuğrul Günay ve Necati Çetinkaya vardı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, uçağına gazeteci davetine ilişkin kuralları değiştirmiş. Seçim gezilerine her defasında bir veya iki gazeteden temsilciler alıyor. Uçağına davet ettiği gazete ve gazeteci sayısı artıyor. Adıyaman-Diyarbakır gezisinde de Milliyet'i temsilen ben vardım. Başbakan Erdoğan'la sohbetimize cumhurbaşkanlığı seçimi konusuyla başladık. Başbakan'a 22 Temmuz seçim kampanyalarına cumhurbaşkanlığının damgasını vurduğu izlenimi edindiğimi belirterek Baykal'ın eleştirisini anımsattım ve "CHP'yle niye uzlaşma aramadınız?" diye sordum.Başbakan Erdoğan, Baykal'ın eleştirilerinin haksız olduğunu söylediği gibi, tam aksine, ana muhalefet liderini sorumlu tuttu:"Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde tıkanmaya neden olan ana muhalefet partisidir. Sayın Baykal bizi, AKP'yi yönetmeye kalktı. Benim üzerime çok çirkin saldırılar oldu. Aday değilmişim diye sürekli bizi zorladı. Biz CHP'nin emir kulu muyuz? Sen kendi adayını açıklasaydın, sen niye açıklamadın? Biz bir uzlaşma yaklaşımı görmedik. Bize böyle bir öneri ulaşmadı. Zaman
Yön CHP lideri Deniz Baykal'la Hatay mitingine gidiyorduk. Güzergâh, özel uçakla "Ankara-Adana", helikopterle "Adana-Hatay" biçiminde düzenlenmişti. Yolculuğun Ankara-Adana ayağında hiçbir sorun olmadı. Baykal'ın ekibinde İlhan Kesici ve Mehmet Sevigen vardı. Temsilciler ekibini ise Hürriyet'ten Enis Berberoğlu, Radikal'den Murat Yetkin, Takvim'den Mehmet Çetingüleç ve ben oluşturuyorduk. Yolda Mehmet Sevigen'e Hatay'a nasıl bir helikopterle ve ne kadar zamanda gideceğimizi sorduk. Sevigen'in yanıtlarından pek parlak bir helikopter seyahati yapmayacağımızı anlamıştık. 7 kişi olduğumuz için yeni tip bir helikopterle değil, daha büyük bir Rus helikopteriyle gideceğimizi söyledi. Ancak, Adana Havaalanı'na inip de helikopteri görünce gazeteci ekibi birbirimize baktık. Üzerinde "redstar" yazan kırmızı ve daha önce hiç görmediğimiz bir helikopter. Küçük yolcu kabini, motor ve pervanenin altında minyatür gibi duruyordu.İlk tepki İlhan Kesici'den geldi."Bu galiba" dedi:"Helikopterin atası gibi bir şey, çok ilkel görünüyor."Gerçekten de öyleydi.Oturduğum koltuğun yanındaki camın hemen altına yakıt deposu olduğu anlaşılan varil gibi bir fıçı bağlıydı. Simetriğinde de bir tane daha. Bizi
Yön 1- Cumhurbaşkanlığı seçimi2- Sınır ötesi operasyonCumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde Genelkurmay'ın 27 Nisan'da internet sitesinde yaptığı açıklama ve hükümetin verdiği yanıtın, iki kurum arasındaki ilişkiyi gerdiği bir sır değildi.Terörle mücadele bağlamında sınır ötesi operasyon tartışmalarında da hükümet ile Genelkurmay'ın farklı bakış sergilediği de biliniyor.Bu elbette Türkiye için iyi bir görüntü değildi.Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın kamuoyuna farklı görüşler açıklamaları da dikkat çekiyordu.Önceki gün Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından sonra Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'ün Genelkurmay'a gelerek detaylı bir brifing almaları bu görüntüyü nispeten düzeltmiş oldu. Başbakan Erdoğan, bu temasın bundan sonra daha sık kurulacağını vurguladı. Son dönemde hükümetle askerler arasında ortaya çıkan "farklı duruş"un iki temel nedeni vardı: Genelkurmay'da Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'e verilen ve iki saati bulan brifingde neler konuşulduğunu, ne gibi kararlar alındığını kamuoyuna bir açıklama yapılmadığı sürece bilmek mümkün değil.Ancak bu temasın verdiği fotoğraf ve sonrasında Erdoğan ve Gül'ün yaptığı açıklamalar
Yön DP lideri Mehmet Ağar da meydan konuşmalarında bu konuya öncelik veriyor "1 yıl içinde terörü bitireceğim" vaadinde bulunuyor.Her seçimde bir konu diğerlerine göre öne çıkar. Seçim konuşmaları ve tartışmalarında önemli bir eksen oluşturur.1999 seçimlerinde "milli duygular" ön plandaydı. Ecevit'in başbakanlığı döneminde Abdullah Öcalan yakalanmıştı. Terörle mücadele ve ona bağlı olarak milli duygular doruktaydı. Bu ortam 1999 seçiminde belirleyici oldu. DSP ve MHP sıçrama yaptı.2002 seçimlerinde ise temel konu ekonomik kriz, yol açtığı işsizlik ve sosyal sorunlar, geleceğe dönük güvensizlik oldu. Kriz sonrası oluşan bu hava 2002 seçimlerine damgasını vurdu ve AKP tek başına iktidar oldu. Seçmeni yönlendiren ekonomik krizdi. Siyasi partiler seçim bildirgelerini açıklamaya başladılar. İktidar programlarının bir özeti olan bildirgeler partilerin önceliklerini de ortaya koyuyor. CHP'nin ve MHP'nin seçim bildirgelerinde "terörle mücadele, Kuzey Irak, güvenlik ve asayiş" ilk sırada yer alıyor. 2007 seçimleri öncesinde muhalefet liderlerinin söylemine ve seçim bildirgelerine baktığımızda "milli konular"ın yine ön planda tutulduğu gözleniyor.CHP'nin seçim bildirgesinin başında, "Terör,