Yön 22 Temmuz'da yapılacak seçimlerden sonra cumhurbaşkanlığı düğümü nasıl çözülecek?İki yol var:1- Yeni TBMM'nin uzlaşma yoluyla 11. Cumhurbaşkanı'nı seçmesi,2- Yeniden seçime gidilmesi ve cumhurbaşkanının halka seçtirilmesi.Hangi yolun izleneceği 22 Temmuz seçimlerinin sonucuna bağlı. Oluşacak yeni iktidar, Türkiye'yi sürekli bir seçim ortamında tutmanın yanlış olacağını düşünürse 11. Cumhurbaşkanı'nı yeni Meclis uzlaşma yoluyla seçebilir.AKP'nin yeniden tek başına iktidar olması halinde ise yeni Meclis'e cumhurbaşkanını seçtirmeyip Anayasa değişikliği sürecini tamamlamayı ve seçimi halka yaptırmayı tercih etmesi de bir diğer olasılık.Eğer birinci yol izlenir ve uzlaşmayla 11. Cumhurbaşkanı seçilirse Türkiye rahatlamış olur. Bu yolla kazanılacak süre içinde cumhurbaşkanını halka seçtirmenin yanı sıra Anayasa'da yapılacak yeni düzenlemelerle daha sağlıklı bir sistem kurulabilir.Aksi halde yeni Meclis de cumhurbaşkanını seçmeyecek, yeniden seçimlere gidilecek ve bu süre içinde halkoylaması ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak demektir. AKP'nin bu yola girmesi halinde işin yeniden bir "inat"laşmaya dönüşeceği açıktır. Bu durum Türkiye'yi aylarca diken üstünde tutacak demektir.
Yön Anayasa Mahkemesi, bu kararıyla içtihat değiştirmiş oldu. Anayasa Mahkemesi 1970'de verdiği bir kararla Anayasa değişikliği paketinin tüm maddelerinin ayrı ayrı 2/3 oyla TBMM'den geçirilmesi gerektiğine karar vermişti. Paketin bir maddesinin bile bu çoğunluğun altında bir oyla TBMM'den geçmesinin tüm paketin iptaline yol açacağı biçimindeki içtihadı son kararla değişti. Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve CHP'nin iptal başvurularını reddederek cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören Anayasa değişikliğinin halkoylamasına sunulmasının önünü açtı. Anayasa Mahkemesi'nin aldığı son kararın sonuçları ne olacak? 11. cumhurbaşkanını TBMM mi, yoksa halk mı seçecek?YÖK Başkanı ve Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Erdoğan Teziç, 11. cumhurbaşkanını yeni TBMM'nin seçeceği görüşünde.Prof. Dr. Teziç, bu görüşünü şöyle açıklıyor:"Anayasa değişikliği, halkoylamasından evet sonucu çıkmasından sonra yürürlüğe girer. Şu anda Anayasa'nın 102. maddesi yürürlüktedir. 22 Temmuz'da yapılacak seçimle oluşacak yeni parlamentonun ilk görevi bu maddeye göre cumhurbaşkanını seçmektir. 11. cumhurbaşkanı bu madde hükmüne göre seçilecektir. Bu hükme göre de yeni TBMM bir ay içinde 11.
Yön Erbakan Hoca'da en küçük bir yorgunluk belirtisi yok. Cin gibi...Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal Hoca'yı uğurlamak için televizyona gelmiş. "Başkent Oturumları" programının yapımcı ve sunucuları, usta gazeteciler Mithat Sirmen ve Nahit Duru, programın gazeteci konukları olarak ben ve Bilkent Üniversitesi'nden Doç. Dr. Hasan Ünal, Erbakan Hoca'ya sorular soruyoruz. Necmettin Erbakan Hoca'yla 3.5 saat süren canlı televizyon programından sonra sohbet ediyoruz. Başkent Üniversitesi'nde, Kanal B televizyonundayız. Saat 01.00... Erbakan Hoca, 3.5 saat süren program boyunca, "öğrencileri" Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e ince benzetmelerle yüklenip durdu.Abdüllatif Şener'e ise dokundurmadı.Sohbette, Abdüllatif Şener'in yeniden milletvekili adayı olmama kararını nasıl karşıladığını sordum.Erbakan Hoca, Şener'in bu tavrını takdir ediyor. Şu yanıtı verdi:"Abdüllatif Bey, bunların yaptıklarını içine sindiremedi. Aday olmayarak birlikte olmam mesajını verdi. Kendine karşı tutumlarına da tepki gösteriyor. Bizim hükümetimizde Abdüllatif Bey maliye bakanıydı. Ona maliyeyi vermediler. Özelleştirmeyi vermişlerdi, sonra ondan aldılar.
Yön Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın birçok kez sınır ötesi harekâtta fayda olduğunu açıklamasına karşın, Başbakan Erdoğan ve hükümet cephesi daha çok, "içeriye" bakılması görüşünü seslendirmişlerdi. Sınır ötesine soğuk durmuşlardı.Konunun yeniden canlanması, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın Eğirdir'de sınır ötesi harekâtta fayda gördüklerini tekrarlaması ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün de "seçim öncesinde de tezkere çıkabileceğini" ifade etmesinden sonra oldu.Başbakan Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le haftalık görüşmesini öne alarak gerçekleştirmesi de dikkatleri yine bu konuya çekti.Ankara kulislerinde, pazartesi toplanacak olan Bakanlar Kurulu'nda tezkere konusunun da değerlendirileceği söyleniyor. Sınır ötesi harekât için TBMM'den hükümete yetki veren bir tezkere çıkarılması konusu yeniden canlandı. Hükümete yakın kaynaklar, TBMM'nin olağanüstü toplanması ve Bakanlar Kurulu'nun bir tezkere sevk etmesi olasılığını kesin bir dille reddetmiyorlar.Verdikleri yanıt şu:"Bugünden yarına hemen bir karar çıkmayabilir. Konu henüz olgunlaşmış değil. Ancak Bakanlar Kurulu'nda ele alınabilir. Tümüyle ihtimal dışı da denilemez."Bu yanıt, hükümet
Yön Neredeyse dilinde tüy bitti ama aldıran yok.Org. Büyükanıt, olabildiğince nazik bir üslupla, Türkiye'ye karşı uygulanan "çifte standart"ı anımsatırken, ABD ve Kuzey Irak'taki Kürt yönetimi olmak üzere, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerini işaret ediyor.Bu ülkeleri, "Unutmayın ki terörün bumerang etkisi vardır, desteklediğiniz terör bir gün döner sizi de vurur" demeye getiriyor.Ama dinleyen kim... Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt her fırsatta terörle mücadelede Türkiye'nin yalnız bırakıldığını, bu yetmiyormuş gibi bazı devletlerin terörü desteklediğini ısrarla vurguluyor. Org. Büyükanıt, dün Antalya'da, "İpek Yolu-2007 General/Amiral Semineri"nde konuştu. Yabancı general ve amirallere PKK terörüne karşı uluslararası işbirliği yapıldığını anımsattığı gibi, aksine, nasıl desteklendiğini anlattı.Terörle mücadelenin önündeki en büyük engelin, "terörizme devlet desteği" olduğunu vurguladı.Büyükanıt, Türkiye'nin terörle mücadelede işbirliği beklerken karşılaştığı tutumu şöyle özetledi:"Biz, terör örgütüyle mücadelemizi sürdürürken ve bu mücadelede uluslararası işbirliği beklerken karşılaştığımız bazı durum ve tavırları anlamakta güçlük çekmekteyiz. Bu tavırlar, sadece bizi
Yön Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) düşünce kuruluşu olan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı da (TEPAV) seçim sonrasına ilişkin öngörüleri masaya yatırdı.Dr. Nihat Ali Özcan'ın imzasını taşıyan seçim sonrası analize göre, AKP ile TSK arasındaki gerginlik azalacak. 27 Nisan'da TSK'nın yaptığı açıklamayla doruk noktasına ulaşan AKP-TSK gerginliği, cumhurbaşkanının seçilememesi ve erken seçim kararıyla ikinci plana kaydı. Araştırma şirketleri seçim anketlerini sürdürürken, düşünce kuruluşları da seçim sonrasına ilişkin öngörülerde bulunuyorlar. Dr. Özcan, TSK'nın 27 Nisan açıklamasıyla AKP'nin Çankaya hesabını bozduğunu kanısında. TEPAV'a sunduğu analizde şöyle diyor:"TSK, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde hedeflediği sonucu elde etmiştir. Ordu kurumsal kültürünün stratejik önem verdiği cumhurbaşkanlığı koltuğuna İslamcı bir AKP'linin oturmasını önlemiştir. AKP kolayca elde etmeyi umduğu cumhurbaşkanlığı koltuğuna planladığı ismi getirememiştir. Siyasal gelişmelere bakıldığında, önümüzdeki süreçte AKP'nin bu fırsatı bir daha elde edemeyeceği görülmektedir. Sonuçta 27 Nisan benzeri bir krizin yaşanması ihtimali oldukça düşüktür. TSK, çoktan kriz öncesi
Yön Baykal, kürsüye davet edildiğinde ise Talabani ve Barzani salonu terk ettiler.CHP liderinin bu tutumu bile basında eleştiri konusu oldu. Aldığı tavır eleştirildi. Kürt liderlerden Baykal'a şok, türünden haberler yapıldı. Baykal, "Neden Divan'dan indi?" diye suçlandı.CHP liderine yöneltilen eleştiriler haksızdır. Baykal ne yapsaydı yani? Talabani ve Barzani'yi ayakta karşılayıp sarmaş dolaş mı olsaydı? "PKK'yı destekliyor, terörü besliyorsunuz, ama olsun burası Sosyalist Enternasyonal, böyle işlerin burada lafı olmaz" mı deseydi? CHP lideri Deniz Baykal, Sosyalist Enternasyonal'in Cenevre toplantısında, Barzani ve Talabani'nin kürsüye gelmeleri üzerine Başkanlık Divanı'ndaki yerinden kalktı. Türk delegasyonunun oturduğu sıralara geçti. Talabani ve Barzani'ye karşı böyle bir tavır aldı. Baykal, ana muhalefet lideri olmasına karşın Cenevre'de bir devlet adamına yakışır biçimde tavır almış ve Türkiye'yi temsil etmiştir.Sosyal demokrat veya sosyalist olmak, terörü hoş görmek değildir. Aksine hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, terörü, silahı, terör örgütünü reddetmeyi, mahkûm etmeyi gerektirir.Sosyalist Enternasyonal da terörü, terör örgütlerini, terörü destekleyenleri, onlara göz
Yön Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un en çok vurguladıkları yönlerden biri mücadelenin hukuk içinde yürütüldüğü ve yürütüleceğiydi. Bunun, devlet olmanın gereği ve sorumluluğu olduğunu sık sık anımsattılar.Ancak komutanların verdiği örneklerden, bazı hukuki eksikliklerin mücadeleyi olumsuz etkilediği, hatta bu nedenle şehit verildiği anlaşıldı.Org. Başbuğ, bu durumu "Önleme aramalarında sorunlarımız var" diyerek özetledi. Eğirdir Dağ Komando Okulu turunda, PKK'nın yaptığı saldırı türlerini ve terörle mücadelenin nasıl yapıldığını gördük. Org. Başbuğ'un sözünü ettiği önleme aramalarındaki sorunlar neler?Org. Büyükanıt ve Org. Başbuğ'un vurgu yaptıkları konulardan biri "işbirlikçilerle mücadele" konusuydu. Bu mücadelede, aramalarda yetki sorunları bulunduğu anlaşıldı.Org. Başbuğ'un da üzerinde durduğu gibi konut, işyeri, kamuya kapalı alan ve araçların kapalı bölümlerinde güvenlik güçleri önleyici arama yapamıyordu. Asker ve diğer güvenlik güçlerinin ihtiyaç duyduğu yetki buydu.Bu alanlarda aramayı engelleyen, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'na 5681 sayılı kanunla eklenen, "Durdurma ve kimlik sorma" başlığını taşıyan