Konferansa katılanların oybirliğiyle kabul edildiği açıklanan bildirge hem üslup hem içerik bakımından PKK'nın söylem ve talepleriyle örtüşüyor. Ankara'da düzenlenen ve iki süren "Türkiye Barışını Arıyor" başlıklı "Kürt konferansı"nın sonuç bildirgesinde açıklanan görüşler, PKK çizgisine yakın duruyor. Sonuç bildirgesinde yer alan 10 maddeden oluşan "siyasi öneri"ler PKK ve onun çizgisini savunan parti ve kuruluşların gündemde tuttuğu taleplerle örtüşüyor:1- Bildirgede, sorunun "şiddet ve terörizm sorunu" olarak isimlendirilmesinden vazgeçilmesi isteniyor. Bu, PKK'nın yaklaşımıdır. Terör örgütleri, sorunu "terör sorunu" olarak değil "siyasal sorun" olarak görürler ve terörün nedeni ve amacı olarak açıklarlar. Terör örgütlerinin politik hedefi vardır.2- Silahlı çatışmaların "karşılıklı" olarak acilen durdurulması isteniyor. Konferans PKK'ya silah bırakma, terörden vazgeçme çağrısı yapmıyor, yapamıyor. TSK'ya ve PKK'ya aynı anda "Silah bırak" diyor. Bu da PKK söylemidir.3- Etnik parti ve etnik temsil talebinde bulunuyor. Bu talep de PKK'nın siyasallaşma çalışmasının eksenini oluşturuyor.4- Yeni bir anayasa talep ediliyor. Konferans yeni anayasada yer almasını istediği hususları
Baykal, Irak'taki gelişmelerle ilgili olarak Erdoğan'a yaptıkları, "asker gönderme yetkisi" önerisinin "tarihi bir çağrı" niteliğinde olduğunu savunuyor.CHP liderine göre, Irak'taki gelişmeler, Kuzey Irak'taki durum, Kerkük'le ilgili hazırlıklar ve muhtemel senaryolar, terörle mücadele zorunluluğu Türkiye'nin "uyanık, her olasılığa hazır ve caydırıcı" olmasını gerektiriyor.Kuzey Irak'ta muhtemel bazı gelişmelere "beka sorunu" olarak bakan Türkiye'nin, sürekli "temennide bulunan ve ağlayan" bir ülke konumundan hızla çıkması ve ağırlığına, gücüne, etkinliğine ve ciddiyetine uygun bir dış politika çizgisine gelmesi gerektiğini savunuyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Irak'taki gelişmeler ve alınacak önlemler konusunda "kapalı oturum" önerisinde bulunuyor. Baykal, dün sorularımızı yanıtlarken, Erdoğan'a TBMM'de, "kapalı oturum" çağrısında bulundu ve şu değerlendirmeyi yaptı:"Türkiye Başbakanı, Türkiye hükümeti boş konuşmaz. Konuşmamalıdır. Başbakan Erdoğan bir süredir bazı temenniler ve yakınmalarda bulunuyor. ABD'ye dönük serzenişleri var. Dışişleri Bakanı Gül de Türkiye'nin her ihtimale göre hazırlık yaptığını söylüyor. Türkiye gibi bir ülkenin
Bu yaklaşım gösteriyor ki, ABD, Kuzey Irak'taki oluşumu ve Kürtleri korumayı amaçlıyor.Sünnileri Saddam yanlısı, Şiileri de İran yanlısı gibi görüyor olmalı ki, "endişe" duyduğu konu Kürtler...Başkan Bush'un Bağdat'a gönderileceğini açıkladığı 21 bin kişilik ek ABD askeri gücünün hedefi ise Şii lider Sadr'a bağlı silahlı güçler.Bu durum, Irak topraklarında, özellikle Bağdat civarında bir ABD-İran "dolaylı savaşı"nın yaşanacağı biçiminde yorumlandı. ABD Dışişleri Bakanı Rice ve Savunma Bakanı Gates, Irak'tan çekilmeleri halinde, Türkiye'nin müdahale etmesinden endişe duyduklarını belirttiler. Türkiye ile Iraklı Kürtler arasında muhtemel bir çatışmadan çekindiklerini, ayrıca Suriye ve başka Sünni devletlerin de işe karışabileceğini ifade ettiler. ABD, Türkiye'nin müdahalesinden endişe ediyor.Oysa, aynı ABD, 1991 Birinci Körfez Savaşı'ndan sonraki Irak politikasını büyük ölçüde Türkiye'ye dayanarak yürütmüştü. İncirlik'e konuşlanan hava gücüyle 36. paralelin üzerinde Kuzey Irak'ı korumaya almış ve Kürtlerin devletleşme yolunda mesafe almalarına olanak sağlamıştı. ABD'nin bu politikasına her defasında TBMM'de Çekiç Güç'ün görev süresini uzatan Türkiye de yardımcı olmuştu.Yaklaşık 12
"Irak'tan çıkamayız, 21 bin asker daha göndereceğiz"Planın özü bu...21 bin ek asker Bağdat'ta görev yapacak. Mahalleleri tutacak ve Iraklı direnişçilerin mahallelere dönmesini önleyecek...Bush'un yeni planı İngiltere dahil büyük bir destek görmedi. Cumhuriyetçiler arasından bile Bush'u eleştirenler oldu.Baba Bush'un ekibine hazırlattığı Baker-Hamilton önerilerini de fazla dikkate almamış görünüyor Başkan Bush."Irak'tan çekilemeyiz" diyor.Neden çekilemeyeceklerini ise Dışişleri Bakanı Rice açıkladı... ABD Başkanı Bush, yeni Irak planını açıkladı: Irak'ı işgalin öncülerinden olan Rice, Irak'ın dağılması olasılığından söz ediyor. Irak'ın güneyinde İran nüfuzunun artacağından, Sünni-Şii ayırımı ve çatışmasının bütün bölgeye yayılabileceğinden, Kürtlerin birleşik Irak'tan ayrılmak isteyebileceklerinden, bu halde ise ortaya bir Türk-Kürt çatışması çıkabileceğinden söz ediyor.Bush-Rice ikilisinin söylemi ile Türkiye'nin beklentileri teğet bile geçmiyor.Bush, terör sorunu yerine, "Türkiye-Irak sınır sorunu" ifadesini kullanırken, Rice, terör örgütü yerine, "Kürdistan İşçi Partisi" demeyi tercih ediyor.Bush'un da Rice'ın da Başbakan Erdoğan'ın son günlerde yüksek sesle dillendirdiği
Büyükelçi Bagheri, Türkiye'yi yakından tanıyan bir isim. 1980'li yıllarda Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde kamu yönetimi alanında lisansüstü öğrenim gördü. Ankara'da 5 yıl kaldı. Büyükelçilikte basın müşaviri olarak da görev yaptı.İran'ın yeni Ankara Büyükelçisi hem Türkiye'yi iyi bilen hem Türkçeye çok hâkim bir diplomat. Bagheri, Ankara'dan önce de Türkmenistan ve Kırgızistan büyükelçiliklerinde bulunmuştu. İran'ın yeni Ankara Büyükelçisi Gholam Rıza Bagheri, dün, Ankara büromuzu ziyaret etti. Büyükelçi Bagheri, ABD Başkanı Bush'un açıkladığı yeni Irak planını "Washington'un yanlışta ısrarı" olarak değerlendirdi.Bush'un Irak'a 21 bin ABD askerinin takviye olarak gönderileceğini açıklamasını yorumlarken şöyle konuştu:"Başkan Bush'un bu sözleri yanlışta ısrar edeceklerini gösteriyor. İzlediği politikanın yanlış olduğunu ABD halkı seçimlerde gösterdi. Buna rağmen Başkan Bush neden anlamak istemiyor? ABD'nin Irak'ta izlediği politikanın kimsenin yararına olmadığı ortaya çıktı. ABD hastaneleri sakat kalmış ABD askerleriyle dolu, yaşamını yitiren ABD askerlerinin ailelerinin gösterdikleri tepkiler ortada. Irak'ta ölen binlerce sivil ortada. Bu politikanın kime yararı
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Lokmacı üstgeçidini kaldırdı. Bu kararını uygulamadan önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'le birlikte Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı ziyaret etti ve TSK'nın bu konudaki görüşünü aldı. Bir üstgeçit Genelkurmay'ın görüşünü alacak kadar önemli midir? Önemli olsa bile askerin bu işle ilgili nedir?Sorulan sorular bunlardı...Bir üstgeçidin, hele hele Lokmacı gibi iki ayağı da Türk topraklarında olan ve bir yere çıkmayan bir üstgeçidin önemi nereden geliyor?Geçidin kaldırılmasının güvenlik açısından bir sakıncası olmadığını bizzat Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt açıkladı. Onun itiraz ettiği, bu tür adımların tek taraflı atılması. Rum tarafından eşzamanlı bir adım atılmayışı.KKTC Cumhurbaşkanı Talat ise köprüyü önemli hale getirenin, Rum tarafının kendi deyimiyle, "başarılı propaganda"sı olduğunu söyledi. Rumların bu üstgeçidi geçişi engelleyen bir köprüymüş gibi yansıttıklarını ve Rum tarafını hiç ilgilendirmeyen bir köprüye, "demokrasi ayıbı duvar" muamelesi yapılmasını sağladıklarını bir anlamda "itiraf" etti...Demek ki sorun, sivil alanda...Askeri alana baktığınızda ise durum şöyle:1- Lokmacı bölgesi sınır.2- KKTC
Lokmacı üstgeçidinin sökülme işlemi sürerken konuştuğumuz KKTC Cumhurbaşkanı Talat, aldığı kararın politik açıdan yerinde olduğunu, sadece güvenlik açısından bir sorun olup olmayacağını askeri yetkililerle değerlendirdikten sonra uygulamaya geçtiğini belirtti. KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Lokmacı üstgeçidinin kaldırılması nedeniyle bir güvenlik zaafı oluşmadığını, politik açıdan ise Türk tarafının avantaj elde ettiğini vurguladı. KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'la görüşmesine ilişkin sorularımı yanıtlarken şu değerlendirmeyi yaptı:"Benim yaklaşımım şuydu: Bu üstgeçidin güvenlik açısından bir gereği var mı? Kaldırılması güvenlik için bir zaaf yaratır mı? Güvenliğe bir zararı olur mu? Askerler de güvenlik açısından bir sakınca görmüyorlar. Bu değerlendirme yapıldı. Geriye politik değerlendirme kalıyordu ki, ben politik açıdan üstgeçidin kaldırılmasının bizim için avantaj olacağını düşünüyorum. Ben konuyu politik açıdan daha iyi değerlendiririm. Sayın komutan uzakta, Ankara'da; ben ise her gün buradayım. Kamuoyunu çok yakından izleyip gözleme olanağına sahibim. Siyasi liderlikleri, siyasi partileri, diplomatik alanı yaşayarak izliyorum.
Sorunun üç boyutu var:1- KKTC Cumhurbaşkanı Talat'ın kararı ve açıklamaları,2- Org. Büyükanıt'ın açıklamaları ve TSK'nın tutumu,3- Türk Dışişleri'nin açıklaması ve tutumu. Lefkoşa'da Türklerle Rumlar arasında ilk barikatın kurulduğu Lokmacı mevkiindeki üstgeçit siyasi bir soruna dönüştü. Sorunun siyasi boyutuna girmeden tartışma konusu olan Lokmacı üstgeçidinin konumunu aktarmakta yarar var.Söz konusu üstgeçidin iki ayağı da Türk topraklarında. Rum kesimiyle bir ilgisi ve fiziki bir irtibatı yok. Geçidin karşısında, Rum tarafında bir duvar var. Rum yönetimi, Türk tarafının önerisine karşın bu duvarı yıkmıyor.Üstgeçit askeri bölgede ve iki yanındaki alanlarda Türk askeri var. Üstgeçidin altını askerler kullanıyor. İki birlik arasındaki malzeme ve asker bu yoldan gidip geliyor.Özetle, geçidin Rum tarafıyla ve Lokmacı Kapısı'nın açılıp açılmamasıyla bir ilgisi yok. Kapı, ancak Rumlar duvarı yıkarsa açılabilecek. Üstgeçidin konumu Üstgeçidin yapılması KKTC Cumhurbaşkanı Talat'ın öncülüğünde gerçekleşti. Üstgeçidi yaptıran Talat, bugün yıkılmasını isteyen de Talat. KKTC Cumhurbaşkanı, üstgeçidi yaptırdığında, Başbakan'ı ve Dışişleri Bakanı'nı da yanına almış ve geçidin üzerinden Rum