Siyaset dünyasında Papa'yla kim görüşecek, kim görüşmeyecek tartışması sürerken, Papa'nın, Müslümanlıkla ilgili olarak Bizans döneminden yaptığı olumsuz aktarımlar da tepkilere yol açtı. Bazı radikal grupların gösterilerinden, "Papa gelmesin" kampanyasına kadar çeşitli eylemler yapıldı. Papa 16. Benedictus'un Türkiye'ye yapacağı ziyaret bazı "duyarlılıklara" neden oldu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Papa'yla görüşemeyecekler. Yurtdışında olacaklar. Dönüşlerinde Papa İstanbul'da olacak ama görüşme olmayacak.Başbakan Erdoğan, YAŞ toplantısının Papa'dan önemsiz sayılamayacağı yaklaşımıyla, görüşmek için özel bir gayret sarf etmeyeceğini açıklamış oldu.Gül'ün yemek davetini ise Papa "Dünyevi zevke girer" diyerek geri çevirdi.Keza Papa, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde de yemek düzenlenmesini istememiş. Cumhurbaşkanı Sezer de Papa'ya yemek ikram edemeyecek.Erdoğan'ın görüşmeye istekli olmaması siyasi yorumlara neden oldu. Köşe kapmaca Erdoğan, İspanya Başbakanı Zapatero ile birlikte "medeniyetler ittifakı" projesinin öncülüğünü yapıyor. Her ne kadar Papa'nın söylemi "dinler arası diyalog" yaklaşımına aykırı olsa da, Erdoğan "ittifak" projesinin öncüsü olarak
Bugünün koşullarında MHP'yi ve CHP'yi 1980 öncesindeki ideolojileri, yapıları, kadroları ve politikalarıyla değerlendirmek yanlıştır."Bu iki partinin ortak paydası olamaz" yaklaşımı gerçekçi değildir. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin yaptığı konuşmayı CHP lideri Deniz Baykal'ın olumlu ve önemli bir açılım olarak değerlendirmesi, AKP'lilerden çok, "örtülü" ve "mahcup" biçimde AKP'yi destekleyen çevrelerce yadırgandı. Devlet Bahçeli'nin 8. Olağan Kongre'de yaptığı konuşmada yansıttığı açılım o gün ortaya çıkmadı.Bu, Bahçeli'nin liderliğiyle birlikte başlayan yeni MHP sürecinin sonucuydu. Devlet Bahçeli göreve geldiği günden itibaren MHP ve ülkü ocaklarının 1980 öncesinden kalma imajını değiştirmeye çalışıyor. Bunu bir makyaj çalışmasıyla değil, yeni bir siyasi çizgi oluşturarak yürütüyor.MHP'yi radikal, marjinal bir parti konumundan kitle partisi konumuna getirmeyi amaçlıyor.MHP lideri, aynı amaçla ülkücü gençliği sokak çatışmalarının tarafı olmaktan çıkarmaya gayret gösterdi. Son kongredeki konuşmasında bu konuda kararlı olduğunu bir kez daha söyledi. Ülkücü gençliğe mesajı, terörle mücadelenin devletin güvenlik güçleri tarafından yapılacağıydı. Bu sözlerinin anlamı, MHP veya ülkü
Sezer, Baykal'ın solda birlik için "nazlandığını" düşünüyor. Birleşme dışındaki seçeneklere kapıları kapatarak, işi yokuşa sürdüğünü vurguluyor. DSP lideri Zeki Sezer, "Solda birlik için randevu bekliyoruz" açıklamasına, CHP lideri Baykal'ın, "Resmi randevu talebi yok, önce önerilerini açıklasın" karşılığını vermesi üzerine yeni değerlendirmeler yaptı. DSP Genel Başkanı Sezer'in, "Baykal'dan randevu bekliyoruz" açıklamasının "hangi müracaata" dayandığı açıklığa kavuştu.Sezer, Baykal'la görüşme isteğini Mehmet Sevigen'e iletmiş. Sevigen'in de olumsuz yanıt getirdiğini söylüyor."Sayın Baykal" diyor, "Resmi başvuru yok yanıtını vermiş, CHP resmi daire mi? Ben resmi daire olduğunu bilmiyordum." Aracı Sevigen DSP lideri Sezer, Baykal'ın, "önerilerini açıklasınlar, biz de ilgileneceğimiz konularsa değerlendirelim" sözlerine karşılık, şu değerlendirmeyi yapıyor:"Ben amacımı ve önerilerimi kamuoyuna zaten açıklamıştım. İşbirliği, güç birliği, ittifak yapılmasının Türkiye'nin ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Bu bağlamda eğer o tarihlerde randevu vermiş olsaydı iki önerim olacaktı:1- Seçilme yaşının 25'e indirilmesi sırasında bir de partiler arasında ittifak yapılmasına olanak sağlayacak yasal
Baykal'ın önemsediği, kendini milliyetçi sağda tanımlayagelmiş MHP'nin ve lideri Bahçeli'nin, milliyetçi yaklaşımını cumhuriyet değerleri, Atatürk ilkeleri ve kurucu felsefeye oturtması.Baykal, dünkü görüşmemizde, Bahçeli'nin konuşmasını değerlendirirken şöyle konuştu: CHP lideri Deniz Baykal, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, kongrede yaptığı konuşmayı "çok önemli bir açılım" olarak değerlendiriyor. "Ulusalcı yükselişin cumhuriyet fikriyle ve modernleşme atılımıyla bütünleşik olarak ele alınması çok önemli. Bu anlayışın MHP'den gelmesi çok daha önemli. Ulusalcı dalga cumhuriyet değerlerine ve Atatürk'e karşı olacak biçimde gelişebilirdi. Ancak, MHP kongresinde bunun cumhuriyet değerleri ve Atatürk ilkeleri temelinde yansıması çok büyük önem ve değer taşıyor."Baykal, Bahçeli'nin cumhuriyet ilkeleri ve kurucu felsefe ortak paydasında çağrı yapmasını önemsiyor ve şöyle diyor:"AKP'nin izlediği politika ile cumhuriyet değerlerinde yarattığı tahribata karşı MHP'nin sağ-sol ayırımı yapmadan verdiği tepki ve yaptığı çağrı çok önemli. Bu ulusalcılar açısından sevindirici bir açılım."CHP lideri, MHP kongresinde, "Tanrı Türkü korusun", "Türk titre, kendine dön" türündeki dar çerçeveli
Parti içi mücadeleden en küçük bir iz taşımayan Kongre, büyük bir şölen ve seçim kampanyası havasındaydı.MHP lideri Bahçeli'nin 2,5 saate yaklaşan konuşması boyunca salondaki ilgi ve tansiyon hiç düşmedi.Bahçeli ve MHP'liler iktidara gelecekleri konusunda çok umutlu olmanın da ötesinde sonuçtan emin bir söylem ve görüntü sergilediler. MHP diri ve coşkulu bir kongre yaptı. 8. Olağan Kongre'nin gerçekleştirildiği Atatürk Spor Salonu hınca hınç dolu olduğu gibi dışarıda salondan daha büyük bir kalabalık vardı. Bahçeli'nin konuşması MHP tabanını aşan, hedef kitleyi büyüten mesajlar taşıyordu. Bahçeli, MHP'yi, "aşırı Türk milliyetçiliği", "kabadayı ülkücü hareket", "PKK'nın sokaktaki karşıtı" gibi dar anlayış ve çerçeveden çıkarmayı; "kurucu felsefe" ortak paydasında buluşabilecek her kesime açmayı amaçlayan bir konuşma yaptı.Seçim kampanyasını başlattığını ilan eden Bahçeli, MHP'lilere, "yarından tezi yok her kapıyı çalın" diyerek, MHP'nin çemberini genişletme çağrısı yaptı. "Her kapıyı çalın" Bahçeli'nin konuşmasına ustaca yerleştirdiği kavramlar, verdiği örnekler, bu seçimde sağ-sol ayırımı yapmadan, ülkenin sorunlarını "Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası"yla ilişkili gören herkesten ve
Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Prof. Dr. Feride Acar ve Yurdusev Arığ'ın konuşmaları ve SDD Başkanı Erol Tuncer'in verdiği istatistiki bilgiler, Türkiye'de toplumda ve siyasette kadının yerini göstermesi açısından kaydedilmeye değerdi.Panelde ortaya çıkan bilgi ve sonuçları şöyle özetlemek mümkün: Sosyal Demokrasi Derneği'nin (SDD) Ankara'da düzenlediği "Siyasette Kadın" konulu panelde siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının üzerinde önemle durmaları gereken çarpıcı sonuçlar tartışıldı. Mesleklerde kadının yerine baktığımızda farklı tablolar görüyoruz: Öğretim üyeliğinde kadınların oranı kayda değer düzeyde. Bazı dallarda ise fazla olduğu gözlenmektedir. Örneğin çevirmenlik (yüzde 52), okutmanlık (yüzde 58.9), planlayıcılıkta (yüzde 56.6) kadınların oranı erkeklerden fazla. Yine öğretmenlik mesleğinde oransal olarak erkeklerin gerisinde olmakla birlikte kadınların oranı da yüksek (yüzde 44). Avukatlıkta kadın oranı yüzde 31, mühendislik-mimarlık mesleğinde yüzde 27, doktorlukta yüzde 33.8.Meslek sahibi kadınların bu yerine karşılık temel sorun yine de eğitimde görünüyor. 2000 verilerine göre okuryazar olmayan kadınların oranı yüzde 80.64 gibi çok düşündürücü bir düzeyde.
Eğitim, Türkiye'nin temel sorunlarından biri, belki de en önemlisi. Bu nitelikte bir sorun olmasına karşın konuyu "imam hatip"ten ve "türban"dan ibaret sayan bir yaklaşımla ele almak Türkiye'ye zaman kaybettiriyor.Eğitime siyasallaştırılmış dini simgelerle yaklaşmak, terk edilmesi gereken bir siyaset anlayışı.Türkiye, bu bağlamda "imam hatip" tartışmalarından çok çekti. Üniversiteye giriş gibi ürkütücü boyutlara ulaşmış bir sorunun dahi, "imam hatip liseleri" açısından delinmesi gereken bir "hedef" olarak görülmesi sığ bir yaklaşımdır. Bu dev sorunun çözümüyle uğraşmak yerine, siyasi kaygılarla hareket etmek, eğitim sorununu daha da karmaşık hale getirmekten başka sonuç doğurmuyor. Milli Eğitim Şûrası çalışmalarını tamamladı. Şûra çalışmaları süresince tartışmalara yine imam hatip konusu hâkim oldu. Şûranın aldığı tavsiye kararları da bu konu etrafında yorumlandı. Milli Eğitim Şûrası toplanıyor, üniversiteye girişle ilgili yeni kurallar öneriyor, ancak bu çalışmanın içinde YÖK yok.YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, şûranın doğal üyesi ve davetlisi olduğu halde şûraya katılmadı.Teziç gibi titiz, dikkatli birinin şûraya katılmamasının kuşkusuz bir anlamı var. Prof. Dr. Teziç'in
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Fransa'nın bu kararından hemen sonra net bir tutum almış durumda.Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın emriyle TSK, Fransa'yla ilgili bütün askeri faaliyetleri iptal etti. Emir, TSK bünyesinde yayımlandı.TSK neleri askıya aldı? Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Fransa meclisinin Ermeni soykırımını tanıyan karar almasından sonra, bu ülkeyle askeri ilişkileri askıya aldıklarını açıkladı. Türkiye, aralarında Fransa'nın da bulunduğu belli başlı ülkelerle yıllık ortak veya karşılıklı faaliyetler planlıyor. Planlama bir yıl önceden yapılıyor.Fransa, Ermeni soykırımı kararı alınca, Org. Büyükanıt'ın emriyle, 2006'nın kalan faaliyetleri iptal edildi. Hazırlanmakta olan 2007 faaliyet planı da durduruldu. Planlar durduruldu Türkiye'nin durdurduğu faaliyetler arasında iki ülkenin akademik nitelikli askeri çalışmaları bulunuyor. Karşılıklı askeri heyet ziyaretlerine ilişkin programlar da durduruldu.İptal edilen önemli faaliyetler arasında ortak tatbikatlar da var. İki ülkenin deniz kuvvetlerinin 2006 içinde birlikte icra edecekleri tatbikat iptal edildi. Tatbikat için gelecek olan Fransa deniz kuvvetlerine "gelmeyin" denildi. Neler