Org. Büyükanıt, Ağar'ın, "ovada siyaset" çağrısını bir "genel af çağrısı" olarak nitelemiş ve "şiddetle" kınadığını belirterek, "Dağdan inen nasıl siyaset yapacak?" diye sormuştu. Org. Büyükanıt, ayrıca Ağar'a, "Anaların feryadını duyduğunu söylüyor, herhalde cumartesi annelerinin feryadını kastediyor" serzenişinde bulunmuştu. Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın, Milliyet'e dün yaptığı değerlendirmede, DYP lideri Mehmet Ağar'ın, PKK sorunuyla ilgili olarak "dağda silah yerine ovada siyaset", "annelerin hassasiyeti" biçiminde özetlenecek açıklamalarını "talihsiz" olarak nitelemesi ve kınaması gündemde geniş yer tuttu. DYP lideri Mehmet Ağar, dünkü görüşmemizde, Org. Büyükanıt'ın eleştirilerini değerlendirirken, "Bizim askerlerle polemiğe girme gibi bir düşüncemiz yok" dedikten sonra, Org. Büyükanıt'ın konuşmalarını detaylı biçimde incelemediği izlenimi edindiğini söyledi. Ağar şöyle devam etti:"Eğer yaptığım konuşmaların metinleri tam olarak okunur ve detaylı olarak incelenirse bu sonuçların çıkmadığı anlaşılır. Sanıyorum Büyükanıt Paşa da, CHP lideri Baykal da konuşma metinlerimin tamamını detaylı biçimde okumamışlar."Ağar, "anneler"le ilgili olarak Org. Büyükanıt'ın
CHP lideri Deniz Baykal'a, DYP lideri Ağar'ın bu yaklaşımını sordum. Baykal, muhalefet liderleriyle bir polemik geliştirmek istemiyor.PKK konusunda CHP'nin tutumunun net olduğunu anımsatarak kendi değerlendirmesini yapmayı yeğledi. Ancak, yaptığı değerlendirme, taşıdığı mesajlar itibariyle yine de DYP lideri Mehmet Ağar ile ANAP lideri Erkan Mumcu'ya "dokundurmalar" taşıyordu. DYP lideri Mehmet Ağar'ın, "Dağda silahla gezeceklerine ovada siyaset yapsınlar" sözü etrafında bir süredir bir tartışma yürüyor. CHP lideri'ne göre bir "uluslararası yeni senaryo" adım adım uygulanıyor. Baykal son dönemdeki gelişmelerin yan yana getirilmesi halinde senaryonun ortaya çıktığı kanısında. Şu saptamaları yapıyor:1- Olayı MİT Müsteşarı'nın Kuzey Irak'a gidip Barzani ile görüşmesinden almak gerekir.2- Sonra Başbakan Erdoğan, geçen yaz Ankara ve Diyarbakır ziyaretlerinde yeni bir söylemle ortaya çıktı. Buna "Kürt sorunu ve demokratik çözüm" yaklaşımı dediler.3- Türkiye'nin beklentilerini dikkate almayan ABD, özel bir temsilci tayin etti. Böylece PKK sorunu "uluslararasılaştırma" ve "meşrulaştırma" sürecine sokuldu.4- Ortada Türkiye'yi bölünmüş olarak gösteren haritalar dolaşmaya başladı.5- Talabani
Teklifin yasalaşması ve yürürlüğe girmesi için Senato'dan da geçmesi ve Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanması gerekiyor.Türkiye'deki beklenti, yasanın bu aşamalara takılıp kalacağı yönünde.Fransa'da Mayıs 2007'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken, bu konunun yeniden ısıtılacağına ve o zamana kadar yasalaşması için gayret gösterileceğine kuşku yok.Fransa'nın kendi anayasasına ve kamu hukuku ilkelerine aykırı bir yasa çıkardığı tartışma götürmez. Fransa'nın siyasi çıkar amacıyla yasa yaptığı da açık. Fransa Ulusal Meclisi, "Ermeni soykırımı yoktur" demeyi suç sayan ve bir yıla kadar hapis ve 45 bin euro para cezası öngören yasa teklifini kabul etti. Fransa Meclisi'nin bu yasayı kabul etmesi birinci ayıbı. İfade özgürlüğüne darbe vuran Fransa, kendine de darbe vurmuş oldu."Ermeni soykırımı yoktur" yönünde düşünce açıklarsanız, Fransa'da suç işlemiş oluyorsunuz!Düşünce özgürlüğü ve hukuk açısından dünyanın hiçbir yerinde savunulması mümkün olmayan bu yasa Fransa için kara bir leke...Diğer yönüyle bilimsellikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir yasa. Tarihin yasaya yazılması gibi garip bir çaba Fransa'nın yaptığı. Tarihi gerçekleri yasalarla değiştiremezsiniz,
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Fransa'nın en çok saygı duyduğu isimlerden biri. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, bu saygıyı, Teziç'e Legion d'honneur'ün en üst derecelerinden biri olan "Commandeur" liyakat nişanını vererek ifade etmişti. Nişan, Teziç'e 17.9.2004'te Fransa'nın Ankara Büyükelçiliği'nde düzenlenen bir törenle verilmişti. Teziç'in Ermeni tezlerine bilimsel ölçülerle karşı duruşu Fransa'daki öğrencilik yıllarına kadar dayanıyor. Prof. Dr. Teziç, Fransa'daki öğrencilik yıllarında öğrenci derneği başkanlığı da yapmış bir isim. Teziç, Nisan 1965'te Fransa'da "Ermeni Katliamının 50. Yılı" adıyla yapılan törenlere, o tarihte, Le Monde'da yayımlanan bir yazısıyla tepki vermiş bir öğrenci lideri.Prof. Dr. Teziç, o gün gösterdiği tepkiyi 2001'de Galatasaray Üniversitesi rektörü ve bugün de YÖK Başkanı olarak Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'a gönderdiği mektuplarla yineledi. Le Monde'da yazı Teziç'in 19.1.2001'de rektör sıfatıyla Chirac'a gönderdiği mektup, Fransa'nın Ermeni soykırımını bir yasayla tanımasına ilişkin. Teziç, hem rektör hem anayasa hukukçusu olarak kaleme aldığı bu mektupta, Fransa'nın çıkardığı yasanın Fransız kamu hukuku ilkelerine aykırı olduğunu vurguluyor ve
"Evet" diyor DYP lideri:"Bildiğiniz Mehmet Ağar. PKK'ya karşı en sert mücadeleyi veren adam, ben, dağda silahla gezeceğine ovada siyaset yapsın, diyorum. Dağlarda silah sesi olacağına kuş sesleri olsun, diyorum. Dağlarda çiçekler açsın, diyorum."Silahlı çatışmaların dorukta olduğu yıllarda emniyet güçlerinin başındaki adam ne değişti de böyle konuşmaya başladı? Ya da siyaset Mehmet Ağar'ı değiştirdi mi?Yine "yok" diyor Mehmet Ağar dünkü görüşmemizde:"O zamanki şartlar öyle gerektiriyordu. Gereğini yaptım. O zaman vatanın bir parçası silahlı işgal edilmeye, koparılmaya çalışılıyordu. O şartlarda yapılması gereken neyse ben onu yaptım. Bugün şartlar farklı. Ben bugünün şartlarına göre konuşuyorum. O zaman bürokrattım, şimdi siyasetçiyim. Risk üstlenmeyen çözüm üretemez. Geceleri uykusu kaçmayan Türkiye'de siyaset yapamaz, yapmamalı." "Dağda silahla gezeceğine ovada siyaset yapsın" diyen Mehmet Ağar, bildiğimiz Mehmet Ağar mı? O zaman akla şu soru geliyor: Bürokrat ile siyasetçi arasındaki fark oy mu? Oy kaygısı mı siyasetçiyi değiştiriyor?Ağar, yine "hayır" diyor:"Oy kaygısıyla böyle yapıyorsam, Allah hiçbir şey nasip etmesin. Tam aksine, oy kaygısı taşımadığım için konuşuyorum. Oy
Değerlendirme toplantısının yapıldığı salonun adı bile başlı başlına Fransa'ya mesaj niteliği taşıyor. Dışişleri, bu toplantıları "Galip Balkar Salonu"nda yapıyor.Galip Balkar kim?1983'te Ermeni terör örgütü ASALA tarafından katledilen Belgrad büyükelçimiz... Dışişleri binasında Ermeni teröristlerin katlettiği büyükelçilerimizin isimleri salonlarda yaşıyor. Fransa'nın, "Ermeni soykırımı yoktur" demeyi suç sayan yasa girişimi, Türk-Fransız ilişkilerini belki de tarihinin en ağır krizine sürüklemeye aday bir gelişme olarak görülüyor. Dışişleri çevrelerinin değerlendirmesi böyle... Fransa'da bu girişim ortaya çıktığından bu yana Dışişleri yetkilileri değerlendirme toplantıları yapıyorlar. Dışişleri çevreleri, Fransa'daki bu girişimi, "vahim bir insan hakları ihlali" olarak değerlendiriyorlar.Fransa gibi düşünce özgürlüğünün öncüsü olduğu iddiasındaki bir ülkenin, düşünceyi hapis ve parayla cezalandırılacak bir suç sayması, bu ülkeye yakışmıyor. Üzerine titredikleri "ifade özgürlüğü, insan hakları, hukukun üstünlüğü" gibi değerlere de ters düşüyor.Bir yasayla "soykırım" yaratmak ve yoktur diyeni hapse atmak, 21. yüzyılda nasıl izah edilebilir? "Ermeni soykırımı yoktur" diyen bir yasa
301. maddeyle ilgili tartışmaya girmeden önce Avrupa'nın "düşünce ve ifade özgürlüğü" anlayışıyla ilgili çifte standardına değinelim. Türk Ceza Yasası'nın 301. maddesi tartışma konusu. Avrupa Birliği (AB), "Türklüğü aşağılamayı" suç sayan bu maddenin kaldırılmasını istiyor. Bazı yazarların bu maddeden yargılanmış olmaları bu yöndeki baskıyı da artırdı. 301. maddenin "düşünceyi suç" saydığı, ifade özgürlüğünü ortadan kaldırdığı için yasadan tümüyle çıkarılması veya değiştirilmesi talep ediliyor. İsviçre'den sonra Hollanda ve Fransa da "Ermeni soykırımı yoktur" demeyi suç saymaya dönük yasal düzenleme yapıyor. Türklerin, Ermenilere soykırım uyguladığını çıkardıkları yasalarla kabul eden bu ülkeler, karşı görüşü ifade etmeyi de suç kapsamına sokuyorlar.Şimdi bunun neresi ifade özgürlüğü?Hem böyle bir düzenleme yapacaksınız hem de Türkiye'yi ifade özgürlüğünü kısıtlıyor, düşünceyi suç sayıyor diye suçlayacaksınız. Türkiye'de ifade özgürlüğünün sınırlanıp sınırlanmadığı ayrı bir konu ama "Ermeni soykırımı yoktur" demeyi suç sayan Avrupa ülkelerinin Türkiye'ye söz söyleme hakları olmasa gerekir.Bu ülkelerde, "Ermeni soykırımı olmamıştır" dediğinizde suç işlemiş sayılacaksınız. Başka bir
En sert tepkiyi de Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, Harp Akademileri'nin açılış töreninde yaptığı konuşmayla göstermişti. Org. Büyükanıt, Kretschmer'in adını da vererek, TSK'ya yöneltilen eleştirileri yanıtlamış ve, "Din eğitimi, kültürel haklar, üniversite derken AB görevlisi nelerden rahatsızlık duyuyor?" diye sormuştu. Org. Büyükanıt, konuşmasında, "TSK'nın söylemi gizli ajandalarındaki hedeflerini mi zorluyor?" sorusunu da yöneltmişti. AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Kretschmer'in TESEV'in "Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim" isimli yayının tanıtılması toplantısında yaptığı konuşma sert tepkilere neden olmuştu. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'e, dünkü görüşmemizde Kretschmer'in konuşmasını ve yarattığı tepkiyi sorduğumda şu yanıtı verdi:"Kretschmer bana da geldi. O konuşmasından önce de sonra da görüşmemiz oldu."- Bu konuda ne söylediniz?- Kretschmer, AB'nin temsilcisi. Elbette saygımız var. Ancak, benim kendisine söylediğim şudur: Siz AB'nin temsilcisisiniz ama biz müzakereyi sizinle değil Brüksel'le yürütüyoruz.Gönül'ün bu sözleri her şeyi izah ediyor.Anlaşılıyor ki, Org. Büyükanıt'ın konuşmasından önce Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül de Kretschmer'in