Rumların bu konuda bir güvence arayışıyla görüşmeleri kilitleyeceğinin işaretini Yunanistan Başbakanı Simitis, Atinada vermişti. Yunanistan Başbakanı, "Biz bu sorunu AB müktesebatıyla çözeceğiz" demişti. Simitisin bu sözlerinden bir gün sonra New Yorkta Rum tarafı önerisini gündeme getirdi:"AB de masaya otursun."Tartışma bu noktada başladı ve uzadı. Türk tarafı ABnin masaya oturmasına karşı çıktı. Bunun diğer kurumlar için de yol açacağı gibi ABnin sorunun tarafı olmadığı gerekçesi öne sürüldü. AB, Rum önerisini geri çevirdi.İkinci aşamada Rum tarafının önerisi bu kez, "Annan Planı AB müktesebatına uyumlaştırılmalı" biçiminde oldu.Bu ikinci dalga tartışmaya yol açtı.Türk tarafının kaygısı, böyle bir hükmün, varılacak anlaşmayı, ileride uygulanamaz hale getirmesiydi. Rum tarafının anlaşmanın bazı hükümlerini AB müktesebatına uymuyor diye askıya alması veya Avrupa kurumlarına başvuruda bulunmasıydı. Örneğin, Loizidu davası gibi AİHMye, anlaşmadan sonra dahi başvuruda bulunması, delegasyon oluşumuna itirazda bulunması gibi...Bunu önlemek için Türk heyeti direndi.Bir orta yol bulundu mu ?Müzakerelerin başlamasına ilişkin Annan bildirisi, Rum ve Türk taraflarınca farklı
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
New York'ta görüşmeleri saatlere, günlere yayan en önemli tartışma konusu "AB müktesebatı" tartışmasıydı.
Rumların bu konuda bir güvence arayışıyla görüşmeleri kilitleyeceğinin işaretini Yunanistan Başbakanı Simitis, Atina'da vermişti. Yunanistan Başbakanı, "Biz bu sorunu AB müktesebatıyla çözeceğiz" demişti. Simitis'in bu sözlerinden bir gün sonra New York'ta Rum tarafı önerisini gündeme getirdi:
"AB de masaya otursun."
Tartışma bu noktada başladı ve uzadı. Türk tarafı AB'nin masaya oturmasına karşı çıktı. Bunun diğer kurumlar için de yol açacağı gibi AB'nin sorunun tarafı olmadığı gerekçesi öne sürüldü. AB, Rum önerisini geri çevirdi.
İkinci aşamada Rum tarafının önerisi bu kez, "Annan Planı AB müktesebatına uyumlaştırılmalı" biçiminde oldu.
Kabul etmek gerekir ki, AB, haksız bir tutumla, Türkiyenin önüne Kıbrısı önkoşul olarak koymuştur.Verilen mesaj, 1 Mayısa kadar Kıbrıs sorununun Annan Planı içinde çözülememesi halinde, Türkiyeye tarih verilmeyeceği, KKTCye ambargonun devam edeceğidir.Bu açık bir şantajdır.AB, bu koşullarda Türkiye ve KKTCyi masaya oturmaya zorlamış ve bunu başarmıştır. Hükümet, ABden tarih almaya kilitlediği politikasını yürütebilmek için ABnin isteğini yerine getirmiş ve Türk heyeti masaya oturmuştur.Eğer ortada çözülmesi gereken bir sorun ve sorunun da iki tarafı varsa, ABnin Rum Kesimi için de uzlaşma koşulu sürmesi gerekirdi. Bunu yapmadığı için Rum Yönetimi açısından uzlaşmamanın bir yaptırımı yoktur. Masada Annan planının Rumlar lehine olduğu da bilindiğine göre, Rum tarafının süreç sonunda "kaybedeceği" en fazla Annan planının kabul edilmesi olur.New Yorkta başlayan görüşmelerde Rum tarafının baskı altına alındığı ortak kanı olarak yansıtılıyor. Bu baskı, Türk tarafının, "her koşulu kabul edip masadan kalkmamak" olarak özetlenecek politikası karşısında Rumların da masada kalmalarına yöneliktir. Yoksa, işin esasına dönük baskıyı gören Türk tarafı olmuş ve Ankaranın geliştirdiği politika bu
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Avrupa Birliği, Kıbrıs konusunda Türkiye ve KKTC'yi köşeye sıkıştırdı.
Kabul etmek gerekir ki, AB, haksız bir tutumla, Türkiye'nin önüne Kıbrıs'ı önkoşul olarak koymuştur.
Verilen mesaj, 1 Mayıs'a kadar Kıbrıs sorununun Annan Planı içinde çözülememesi halinde, Türkiye'ye tarih verilmeyeceği, KKTC'ye ambargonun devam edeceğidir.
Bu açık bir şantajdır.
AB, bu koşullarda Türkiye ve KKTC'yi masaya oturmaya zorlamış ve bunu başarmıştır. Hükümet, AB'den tarih almaya kilitlediği politikasını yürütebilmek için AB'nin isteğini yerine getirmiş ve Türk heyeti masaya oturmuştur.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Polonyadan dönüş yolunda, Irakla ilgili gelişmeleri değerlendirdi.Gül, öncelikle Türkmenlerin durumunu ele aldı. Iraklı Türkmenlere öğüt niteliğinde bazı mesajlar verdi.Dışişleri Bakanı Gül, Iraklı Türkmenlerin siyasete girmelerini, aktif olmalarını, Irakın yeniden yapılandırılması sürecinde ağırlıklarını koymalarını istiyor. İyi öğrenim görmüş, ağırlıklı isimleri öne çıkararak siyaset yapmalarının çok yararlı olacağını düşünüyor. Gülün Türkmenlere öğüdü şöyle:"Batı Trakya Türklerini örnek alın. Onlar, siyasete ağırlıklarını koydular. Hükümetlerde yer aldılar. Bunun için çaba gösterdiler. Iraklı Türkmenler de onları örnek almalılar. Iraka sahip çıksınlar. Bunun için yeterli sayıları, eğitilmiş insanları var. Eğitim düzeyleri çok yüksek. Bunu siyasete yansıtabilirler." Türkiyenin gözü kulağı New Yorktan gelecek haberlerde. Ankara, Kıbrıs kadar Iraktaki gelişmeleri de yakından izliyor. Dışişleri Bakanı Gül, Türkiyenin sadece Türkmenler veya Kuzey Irakla değil, Irakın bütünüyle ilgilendiğini vurguladı. Gül, bu arada Kuzey Iraktaki Kürtlere de mesajlar verdi. Dışişleri Bakanı, Kürtlere dönük olarak, "Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da onları yine
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türkiye'nin gözü kulağı New York'tan gelecek haberlerde. Ankara, Kıbrıs kadar Irak'taki gelişmeleri de yakından izliyor.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Polonya'dan dönüş yolunda, Irak'la ilgili gelişmeleri değerlendirdi.
Gül, öncelikle Türkmenlerin durumunu ele aldı. Iraklı Türkmenlere öğüt niteliğinde bazı mesajlar verdi.
Dışişleri Bakanı Gül, Iraklı Türkmenlerin siyasete girmelerini, aktif olmalarını, Irak'ın yeniden yapılandırılması sürecinde ağırlıklarını koymalarını istiyor. İyi öğrenim görmüş, ağırlıklı isimleri öne çıkararak siyaset yapmalarının çok yararlı olacağını düşünüyor. Gül'ün Türkmenlere öğüdü şöyle:
"Batı Trakya Türklerini örnek alın. Onlar, siyasete ağırlıklarını koydular. Hükümetlerde yer aldılar. Bunun için çaba gösterdiler. Iraklı Türkmenler de onları örnek almalılar. Irak'a sahip çıksınlar. Bunun için yeterli sayıları, eğitilmiş insanları var. Eğitim düzeyleri çok yüksek. Bunu siyasete yansıtabilirler."
Polonyanın Türkiyeye karşı tarihten gelen sempatisi bugün de devam ediyor. Rusya ve Almanyanın baskıları karşısında Osmanlının desteğini yanında gören Polonya, Türkiyenin Avrupa Birliğine üye olmasını samimiyetle destekliyor.Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, temasları sırasında Polonyalı yetkililer arasında Türkçe bilen sayısının fazla olmasını hayretle, takdirle karşılıyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Polonya gezisinde beklediği desteği fazlasıyla buldu. Polonya, Türkiyeye Avrupa Birliğine üye olması için gösterdiği desteği 1 Mayısta birliğe üye olduktan sonra da devam ettireceğini açıkladı. Gülle temaslarının sonrasında sohbet olanağı bulduk.Dışişleri Bakanının gözü kulağı New Yorkta. Kıbrısla ilgili müzakere şansının yitirilmemesini, Annan ve Rum tarafının karşılıklı anlayışa uygun davranması gerektiğini her fırsatta vurguluyor.Gül, şu değerlendirmeyi yapıyor:"Biz Kıbrıs sorununu Avrupa Birliğinin şartı olarak görmüyoruz. Avrupa Birliğinin şartları Kopenhag kriterleridir. Biz de onları yerine getirdik. Birkaç küçük düzenleme kaldı. Bu konularda bir eksiklik bırakıp olumsuzluk anlamında fırsat ve gerekçe vermemeliyiz. Kıbrısta anlaşmaya varılmasının Avrupa Birliği sürecine
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Polonya gezisinde beklediği desteği fazlasıyla buldu. Polonya, Türkiye'ye Avrupa Birliği'ne üye olması için gösterdiği desteği 1 Mayıs'ta birliğe üye olduktan sonra da devam ettireceğini açıkladı.
Polonya'nın Türkiye'ye karşı tarihten gelen sempatisi bugün de devam ediyor. Rusya ve Almanya'nın baskıları karşısında Osmanlı'nın desteğini yanında gören Polonya, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olmasını samimiyetle destekliyor.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, temasları sırasında Polonyalı yetkililer arasında Türkçe bilen sayısının fazla olmasını hayretle, takdirle karşılıyor.