<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türk tarafının kendi içindeki farklı tutumlar Rum tarafının tavrını çoğu kez gölgede bırakıyor.
Bu durum, Türk kamuoyunu iç çatışmalarla meşgul ederken, Rum tarafının tutumunu ikinci plana itiyor.
Oysa yakından izlenmesi gereken Rumlar. Dünkü görüşmelerde gösterdi ki, Rum yönetimi adada, "iki halk" bulunduğunu kabule yanaşmıyor. Rum ve Türklerden oluşan iki ayrı egemen ulus yaklaşımını reddediyorlar. Rumlar, iki kurucu devleti esas alan bir yaklaşım gösteriyorlar.
Bu tutumları iki egemen halka ve iki kesimliliğe dayalı çözüme yanaşmayacaklarının göstergesi. Bu yaklaşımları iki kesimliliğin de sulandırılmasını istediklerini ortaya koyuyor. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Papadopulos'un bu konuda katı olduğunu ve bu tutumunu değiştirmeyeceğini açıkladığını söyledi.
Bu tablo karşısında Başbakan Erdoğan'ın ve KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'ın, "olmazsa olmaz" dedikleri, iki kesimliliğin güçlendirilmesi, iki eşit egemen halkın esas alınması ilkelerinin kabul edilmeyeceğinin işaretini veriyor. En azından KKTC ve Rum yönetimi görüşmelerinde bu sonucun alınmayacağı görülüyor. 22 Mart'tan sonra Türkiye ve Yunanistan'ın devreye girmesiyle durum değişir mi?
Kıbrıs için olabilecek en kötü senaryo nedir? Bunun hem Kuzey Kıbrısta fiziki ve insani olarak bir faturası var, hem de Türkiyeye bir bedeli, faturası var. Bir defa bunlar tamamıyla ortadan kalkacak. Türkçenin AB toplantılarında konuşulması da çok önemli bir adım. Bayrak, marş bunların hepsi zaten kabul ediliyor. İki kesimlilik ve garantörlük kuvvetlendirilirse, harita düzleşirse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti lehine bir neticedir diyorum. Birinci derecede Birleşik Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulması bizim için ideal olandır. Devlet oluyorsunuz, 40 yıldır dünyadan dışlanmış ve uygulanan ambargoyla da birçok haklardan uzak bir ülke konumunda. İki tarafa da söylüyoruz Bunu demeye hakkım yok. Bu konuda aynı hassasiyeti her iki yönetimden de istiyoruz. Yani gerek Türk tarafı adına Sayın Denktaş, Talat ve oğlu Denktaşa, aynı şekilde Rum tarafına da bunu söylüyoruz. Çünkü aynı durum orada da var. Onlar da bu açıklamaları yapıyor. Ama dikkat ederseniz ne Türkiye, ne de Yunanistan böyle bir şeyin içerisine pek girmiyor. Burası hassastır. Taraflar anlaşır, müşterek bir açıklama orada yapılabilir, o ayrı. Ama içerik noktasında çok ciddi, etraflı açıklamalara girmek yanlıştır diye düşünüyorum.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Birinci derecede Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulması bizim için ideal olandır. Devlet oluyorsunuz, 40 yıldır dünyadan dışlanmış ve uygulanan ambargoyla da birçok haklardan uzak bir ülke konumunda.
Bunun hem Kuzey Kıbrıs'ta fiziki ve insani olarak bir faturası var, hem de Türkiye'ye bir bedeli, faturası var. Bir defa bunlar tamamıyla ortadan kalkacak. Türkçenin AB toplantılarında konuşulması da çok önemli bir adım. Bayrak, marş bunların hepsi zaten kabul ediliyor. İki kesimlilik ve garantörlük kuvvetlendirilirse, harita düzleşirse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti lehine bir neticedir diyorum.
Onur Öymenden AKPnin Kıbrıs politikasına eleştiri: 1- İki kesimlilik, 2- Türkiyenin etkili-fiili garantisi, 3- Güvenilir sınır.Bunları taşımayan bir sonuca çözüm demek mümkün değil. Türkiye ve KKTC bunları sağlayacak güce ve diplomatik birikime sahiptir. Ama bugün AKPnin yaklaşımı bu değildir. Siz bir planı görüşmeden kabul ederseniz, bu hükümleri nasıl kabul ettireceksiniz? Planın esasına ilişkin öneride bulunmak hakkından vazgeçerek nasıl müzakere yapılır? Hükümetin kabul ettiği budur. Anlaşma karşılıklı tavizlerle olur, bir denge oluşunca ortaya çıkar. Ama siz değişiklik önerilemez koşulunu bile kabul ediyorsunuz. Böyle bir diplomasi var mı? Yok. AKP iktidarı bu konuda ya evet ya baş üstüne diyor. Politikası bu. Hiçbir konuda hayır demiyor, direnç göstermiyor. Böyle müzakere, böyle uluslararası anlaşma olur mu? Karşı taraf hiç ödün vermeyecek ama ben her şeyi vereceğim? Niye vereyim? Niye ulusal çıkarlarımdan vazgeçeyim? Bizim Kıbrıs politikasında eleştirdiğimiz budur." CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, dün, Ankara büromuzu ziyaret etti. Öymen, gündemdeki konulara ilişkin görüşlerini açıklarken, AB, Kıbrıs ve medya-iktidar, medya-muhalefet ilişkileri üzerinde durdu.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, dün, Ankara büromuzu ziyaret etti. Öymen, gündemdeki konulara ilişkin görüşlerini açıklarken, AB, Kıbrıs ve medya-iktidar, medya-muhalefet ilişkileri üzerinde durdu. Öymen, Kıbrıs sorununu değerlendirirken de, CHP'nin çözüm istemediği yolundaki eleştirilere yanıt verdi. Öymen, AB konusunda olduğu gibi Kıbrıs konusunda da CHP'nin haklı eleştirilerinin haksız biçimde yansıtılıp değerlendirildiğini belirtti ve şöyle dedi: "Basın bize bir niyet atfediyor, sonra sanki o bizim niyetimizmiş gibi yorum yapıyor. Fransızlar buna 'niyet yargılaması' diyorlar. Kıbrıs'ta çözümü en çok isteyen parti CHP'dir. Eskiden beri çözümün Türkiye ve Kıbrıslı Türkler lehine olacağını savunan da CHP'dir. Ancak nasıl bir çözüm? Bu sorunun yanıtı önemlidir. Bizim istediğimiz çözümde Türkiye'nin ve Kıbrıs Türkü'nün haklarının korunması esastır. Bunun üç önemli yönü vardır:
1- İki kesimlilik,
2- Türkiye'nin etkili-fiili garantisi,
3- Güvenilir sınır.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Almanya Başbakanı Schröder, Ankara ziyaretinde Türkiye'ye destek verdi. Müzakere tarihi verilmesi konusunda "bize güvenin" dedi.
"Her ne kadar Verheugen, Komisyon raporu hazırlanırken bizden bağımsız olarak karar verecektir ama bir tavsiye isterse veririz" diye ekledi.
Eklemesi bununla da sınırlı kalmadı, "tabii Türkiye koşulları yerine getirirse" diyerek Kopenhag kriterlerini anımsattı.
Kuşku yok ki, Almanya'nın desteği önemli. AB içinde lokomotif niteliği taşıyan ülkelerden biri Almanya...
Fransa ise hala tavrını belli etmiş değil.
ABden tarih almaya kilitlenmiş Ankara, zorlayarak da olsa Denktaşı masaya oturttu.KKTC Cumhurbaşkanı, bu yönde gördüğü baskıyı açıkça söyledi. ABnin dayatmada bulunduğunu, Ankaranın da bu dayatmanın etkisiyle baskı yaptığını belirtti.Bu Türk tarafının içinde bulunduğu durumu ve bu nedenle de aldığı pozisyonu "anlaşılır" hale getirdi.Türk tarafına "etkili tehdit" politikasıyla sonuç alan AB, Rum tarafı için hiçbir yaptırım düşünmedi. "Haşa" diyerek aksini yaptı."Sen merak etme ister uzlaş, ister uzlaşma 1 Mayısta AB üyeliğin garanti" dedi. Sözünden de dönmedi.Şimdi Rum lider Papadopulos ve Atina yönetimi bu rahatlık içinde hareket ediyorlar.Türk tarafının "olmazsa olmaz" dediği önerileri, "bunlar Annan planının dışında" diyerek, ellerinin tersiyle itiyorlar. Sonuçta kaybedecekleri bir şey yok. 1 Mayıs katılım törenlerine hazırlanıyorlar.ABnin koştuğu her koşulu kabul eden Ankaranın, Rum tarafını zorlayacak bir gücü ve aracı yok. ABDden umut kesilmez diye, beklemek dışında...Şimdi, Rum tarafından "olmaz" sesleri yükseliyor.Papadopulosun da, Atinanın da 1 Mayısa kadar bir çözüm istemediği biliniyor. Üstüne ne verirseniz verin, 1 Mayısa kadar "kapalıyız" havasındalar. Göze alacakları
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Kıbrıs sorununda Türk tarafına yapılan baskılar sonuç verdi. AB'nin Türk tarafına yönelttiği, "uzlaşmazsan tarih alamazsın, ambargo kalkmaz" tehdidi etkili oldu.
AB'den tarih almaya kilitlenmiş Ankara, zorlayarak da olsa Denktaş'ı masaya oturttu.
KKTC Cumhurbaşkanı, bu yönde gördüğü baskıyı açıkça söyledi. AB'nin dayatmada bulunduğunu, Ankara'nın da bu dayatmanın etkisiyle baskı yaptığını belirtti.
Bu Türk tarafının içinde bulunduğu durumu ve bu nedenle de aldığı pozisyonu "anlaşılır" hale getirdi.
Türk tarafına "etkili tehdit" politikasıyla sonuç alan AB, Rum tarafı için hiçbir yaptırım düşünmedi. "Haşa" diyerek aksini yaptı.