<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Irak'ta işler giderek karışıyor. Bunun son örneği Kerkük olayları... Kuzey Irak'ta Talabani'yi izleyen ABD, hesaba katmadığı bir zorlukla daha karşılaştı. İmam Musa Ali Türbesi'nin tahribiyle başlayan olayların, 13 Türkmen'in öldürülmesine kadar varması, yeni bir iç çatışma ve ABD'ye karşı yeni bir direnç cephesi ortaya çıkardı.
Kuzey Irak'ta Kürt grupları öne çıkarıp hakim duruma getiren ABD, aynı süreçte Türkmenleri sindirmeye yönelmiş görünüyor. Bu politikasını, Türkiye'den büyük ölçekli asker katkısı beklediği bir süreçte yapıyor. Bu çelişkinin Ankara'yı rahatsız ettiği açık.
Irak'ta bir an önce istikrar sağlamayı amaçlayan ABD, aksi sonuçlar doğuracak hatalar yapıyor. Bu hatalardan biri kuşkusuz Kerkük olayları...
Kerkük olaylarına kadar, ABD ve İngiltere, Sünni Araplardan gelen saldırılar ve direniş hareketleriyle muhataptı. Şiiler ise özünde ABD'ye ve işgale karşı olmakla birlikte Saddam yönetiminin devrilmesinden memnun olan ve Irak'ın yeniden yapılandırılmasında ABD'ye fazla engel çıkarmayan bir tutum içindeydiler. Ancak, Kerkük olayları ortaya bir de Şii tepkisi çıkardı ki, bu tepkinin de ABD'yi en az Sünni Araplar kadar uğraştıracağı
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Ankara, Irak'a asker gönderilmesini karara bağlamayı ekim ayına bırakmış görünüyor. Bu hükümetin bir bekleme sürecine girdiğini gösteriyor. Hükümet bu karara vardı ki, Meclis'in olağanüstü toplanması olasılığı Başbakan Erdoğan'ın açıklamasıyla gündemden düştü.
Ankara beklemeye geçti...
Washington da bekliyor.
Ankara ve Washington açısından "karşılıklı bekleme" sürecine girildiğini söyleyebiliriz.
İki başkent ne bekliyorlar?
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Başbakan Erdoğan, Meclis'in eylül ayında olağanüstü toplanmayacağını açıkladı.
Erdoğan her ne kadar, bu açıklamayı orman vasfını kaybetmiş alanların satışına ilişkin Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak yöneltilen soruyu yanıtlarken yaptıysa da, bu kararın Irak'a asker gönderme konusunu kapsadığı anlaşıldı.
Irak'a asker göndeme konusunda Meclis'in eylül ayında olağanüstü toplanmaya çağrılması olasılık dahilindeydi. Bu daha önce Dışişleri Bakanı Gül tarafından da belirtilmişti.
Ancak, dün Başbakan, Meclis'in normal zamanında toplanacağını açıklarken, Dışişleri Bakanı Gül de, bir takvim vermenin doğru olmayacağını, hükümetten saat saat, gün gün karar beklemenin yanlış olduğunu ifade etti.
Erdoğan ve Gül'ün bu açıklamalarından sonra Ankara'da doğan izlenim, Irak'a asker gönderme konusunu karara bağlamada hükümetin "frene bastığı" biçimindeydi...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç'ın görevini Korgeneral Şükrü Sarıışık'a devretmesi nedeniyle düzenlenen tören devletin zirvesini bir araya getirdi.Tören sonrasındaki kokteyl sırasında da gazeteciler devletin en yetkili ağızlarından başta Irak olmak üzere gündemdeki konulara ilişkin sorularına yanıt aldılar. Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, Kerkük'teki gelişmelerin rahatsızlık verici olduğunu söyledikten sonra şu değerlendirmeyi yaptı : "Sürekli bilgi alıp değerlendiriyoruz. Bilgi almada bazı zorluklarımız oluyor. Oraya heyetler gönderdik. Tabii ilk bilgiler genellikle duygusal olur. Bütün bilgileri doğru şekilde almaya çalışıyoruz. Bizim İç Hizmet kanunumuza göre bir asker üstünü şikâyet edecekse olaydan 24 saat sonra edebilir. Bunun amacı duygudan arınıp sağduyulu karar verebilmesi içindir. Biz de bilgileri toplayıp sağduyu ile değerlendirmeye çalışıyoruz."
Org. Özkök, 1. Ordu Komutanlığı'ndan emekli olan Org. Çetin Doğan'ın yaptığı konuşmanın sorulması üzerine de şöyle dedi :
"Tabii arkadaşlarımız görüşlerini açıklıyorlar. Kişisel görüşler olarak almak lazım. Belki sonra yapsaydı daha iyi olurdu. Bunu söyledikleri yanlıştır
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Hükümetin ve Genelkurmay'ın, Irak'a asker gönderme eğilimi, "dolaylı stratejik tutum" olarak nitelenebilir. 1 Mart tezkeresi sürecinde stratejik tutum olarak ABD'nin taleplerini kabul etme eğilimine giren hükümet, bu tutumunu Meclis kararına dönüştüremedi.
Ankara, bugünkü koşulların asker göndermek açısından 1 Mart koşullarına göre "ehvenişer" sayılabileceği düşüncesinden hareketle, bu kez dolaylı stratejik tutumla siyasi hedeflerin veya en azından bu hedeflere yakın sonuçların alınabileceği değerlendirmesini yapıyor.
1 Mart tezkeresinin savaş öncesinde Türkiye topraklarına 60 bin Amerikan askeri ve önemli bir hava gücünün konuşlanmasını öngörmesi ve Türkiye'nin de savaşa sürüklenmesi olasılığı, TBMM'nin kararında etkili olmuştu.
Bu süreçte hükümetin ve Genelkurmay'ın gözettiği hedef, Türkiye'nin yaşamsal saydığı Kuzey Irak konusunda güvenlik ve siyasi açıdan daha etkin bir konuma gelebileceğiydi. Bir diğer hedef ise ABD ile politik, askeri ve ekonomik ilişkilerin en üst düzeye çıkarılmasıydı.
Bugün ise bu hedeflere veya, bunlara yakın sonuçlara ulaşmanın, Irak'a, Kuzey Irak dışında görev üstlenmek üzere asker gönderilmesi ekonomik ve sosyal
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi tartışmaları sürüyor. Ankara henüz siyasi bir karar üretmedi. Bu tartışmaların siyasi kararın oluşmasına katkıda bulunacağı açıktır.
Siyasi karar alma süreci devam ederken, bazı askeri hazırlıkların yapıldığı da biliniyor. Türk askerinin gitmesi halinde görev alacağı bölge ve işlevi de olasılık biçiminde de olsa yavaş yavaş belirleniyor.
Uzmanlar Türk askerinin işlevi ve görev bölgesi açısından değerlendirme yaparken sorunun yüzde 20'sinin askeri, yüzde 80'inin ise politik, psikolojik ve idari nitelikli olacağını vurguluyorlar. İdari sorunun adli ve polisiye yönünün öne çıkacağını tahmin ediyorlar. Güvenlik boyutu da eklendiğinde yapılacak görevin barışı korumaktan çok asayişi sağlamak ve bir kalkışmayı önleme nitelikli olacağını belirtiyorlar.
Öncelikle asayişin sağlanması konusunda başarı sağlanamazsa Irak halkının temel ihtiyaçlarının sağlanması ve günlük yaşamının normalleştirilmesi amacına ulaşılamayacağını da vurguluyorlar.
Sorun bu çerçevede ele alındığında Türkiye ile ABD'nin, Ankara bir karara varmadan politik hedeflerde uzlaşmaları ve buna göre bir strateji belirlemeleri gerekiyor. Türkiye'nin görev
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Irak'a asker gönderilmesi konusunda bugüne kadar yapılan açıklamalar, hükümetin Meclis'i olağanüstü toplantıya çağıracağını ve yeni bir tezkere sevk edeceğini gösteriyor.
Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'ün açıklamaları, yapılan zirve toplantıları, hükümetin eylül ayı içinde bu girişimde bulunacağını ortaya koydu.
Hükümet ve Genelkurmay asker göndermekten yana bir eğilim gösterdiler. Cumhurbaşkanı Sezer, meşruiyet arayan görüşlerini koruyor. Sezer, bu konuda Meclis'in kararının esas alınması gerektiği düşüncesinde. CHP ise böyle bir tezkereye karşı olduğunu hemen her gün ifade ediyor.
Asker gönderme tezkeresinin akıbetini AKP'nin Meclis grubu belirleyecek.
1 Mart tezkeresi, AKP grubundan çıkan 100 civarındaki "hayır" oyuna takılmıştı. Hükümet bu kez bu fireyi önlemek için çaba harcayacak.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Irak'a asker gönderilmesi konusunda uluslararası meşruiyet aranması gerektiği görüşünden vazgeçti mi?
Çankaya Köşkü'nde önceki gün yapılan Irak zirvesinden sonra kamuoyuna yansıyan hava Cumhurbaşkanı'nın bu görüşünden "vazgeçtiği, fikrini değiştirdiği, ikna edildiği" yönündeydi. Bu yargı daha çok zirve sonrasında Çankaya Köşkü'nden yapılan açıklamada "uluslararası meşruiyet", "oydaşma" ifadelerinin yer almayışına dayandırıldı.
Ancak bu yaklaşım ve yorumlar Cumhurbaşkanı Sezer'in duruşunu yansıtmıyor.
Çankaya'ya yakın kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre, Cumhurbaşkanı Sezer'in, uluslararası meşruiyet arayan görüşünde bir değişiklik yok. Nitekim, Çankaya Köşkü'nden Sezer'in görüşünün değişmediğine ilişkin bir yazılı açıklama da yapıldı.
Bu açıklamanın arkasına bakarsak...