<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türkiye'nin, Irak'a asker göndermeye ilişkin karar alma sürecinde, ABD'nin PKK - KADEK'e karşı izleyeceği tutum, kuşkusuz önemli bir faktör olacak.
Ankara'nın hemen her fırsat ve düzeyde dile getirdiği bir beklenti, PKK - KADEK'in Türkiye için bir tehdit olmaktan çıkarılması. Bu yönde, ABD'nin alacağı tutumu görmek istiyor.
"Eve dönüş" yasası olarak bilinen düzenlemenin ABD ile istişare edilerek çıkarıldığı da biliniyor. Bu yasa düzenlemesiyle PKK - KADEK'in özellikle Kuzey Irak'taki mevcudiyetinin azalacağı beklentisi ve bu beklentinin gerçekleşmesinde ABD'nin uygulayacağı politikanın etkili olacağı düşüncesi var. Bu beklenti gerektiğinde ABD'nin güç kullanmasına kadar uzanıyor.
Ankara, Irak'a asker gönderme kararını PKK - KADEK sorununa bağlayacak mı? Diğer bir ifadeyle, bunu bir koşul olarak öne sürecek mi?
Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'a bu soruyu yönelttiğimizde şu değerlendirmeyi yaptı:
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Birinci Ordu Komutanlığı'na atanan Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın basına verdiği veda kokteylinde, komutanlarla, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yapısı ve geleceğiyle ilgili konularda sohbet olanağı bulduk.
Bu sohbet sırasında öğrendik ki, Türk Silahlı Kuvvetleri, çağın gereklerine ve teknolojisine uygun bir ordu yapılanması için modernizasyon çalışmalarını yoğun biçimde sürdürüyor. Merak edilen konuların başında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tümüyle profesyonel bir orduya dönüşüp dönüşmeyeceği geliyordu...
'BÜYÜK KAYNAK LAZIM'
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Birinci Ordu Komutanlığı'na atanan Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, Ankara'daki gazetecilere bir veda kokteyli verdi. Genelkurmay'ın bahçesinde samimi ve sıcak bir ortamda geçen kokteylde Org. Büyükanıt, bütün sorularımızı tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta yanıtladı.
Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevini devralacak olan Org. İlker Başbuğ, Etimesgut Zırhlı Birlikler Komutanlığı'na atanan Genelkurmay Genel Sekreteri Tümg. Aslan Güner ile Genelkurmay Genel Sekreterliği görevini devralacak olan Tümg. Sabri Demirezen'in katıldığı sohbette gündem Irak sorunu etrafında oluştu.
Görevleri devralacak olan komutanların genelikle susmayı yeğledikleri sohbetlerde Org. Büyükanıt, önemli mesajlar verdi.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
KKTC ile ilgili iki önemli gelişme yaşandı: 1- Türkiye ile KKTC arasında Gümrük Birliği anlaşması imzalandı. 2- BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs özel temsilcisi De Soto, bu görevinden alındı.
Önce ikincisinden başlayalım...
De Soto'nun Kıbrıs görevinden alınması, KKTC yönetimi ve Kıbrıs uzmanı diplomatlarca "Annan planının iflası" olarak tanımlanıyor.
Nedeni, "Annan planı"nın esas itibariyle De Soto tarafından hazırlanmış olması. Diğer ifadeyle Annan planının "De Soto planı olması. De Soto'nun Kıbrıs görevinden alınması, planın başarısızlığı olarak değerlendiriliyor.
KKTC ile Gümrük Birliği anlaşması yapılması ise, Türkiye ile entegrasyon açısından önemli ve somut bir adım olarak görülüyor. Bu anlaşmanın siyasi anlamı şöyle özetleniyor:
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi için temaslar başlamış durumda. Hükümet henüz Meclis'in önüne tezkereyle çıkacak aşamada değil.
"Asker gönderme niyeti" dışında henüz belirlenmiş, sonuçlandırılmış bir konu yok.
Bilinen şu ki, bu kez ABD de, Türkiye de işi fazla sürüncemede bırakmadan karar oluşmasını istiyor. 1 Mart tezkeresi öncesinde yaşandığı gibi haftalar süren ve kıran kırana geçen bir müzakere süreci arzulanmıyor.
Ancak, bu süreci kısaltacak ve yöntemi basitleştirecek koşullar da ortada yok.
Ankara, Türk askerinin görev alması muhtemel olan bölgede Irak halkının eğilimini saptamaya, bir anlamda o bölge halkının Türk askerini davet edip, destek olmasını sağlamaya çalışıyor. Çalışıyor ki, Türk askeri ABD askeri gibi görülmesin, işgalci kabul edilmesin ve saldırılara muhatap olmasın. Tabii, bunun hiçbir şekilde garantisi yok. Bu konuda riskin sıfıra indirilmesi elbette olanaksız.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Ankara, ABD'nin Irak için asker talebine ilke olarak olumlu bakıyor. Hükümet ve askeri yetkililerin stratejik yaklaşımları, Irak'a bir sosyo -
ekonomik paket içinde asker de gönderilmesinin Türkiye'nin çıkarlarıyla örtüştüğü yolunda...
Irak'ın siyasal yapılanması, istikrarı, toprak bütünlüğünün sağlanmasında Türkiye'nin söz sahibi olmasının kendi çıkarına olduğu değerlendirmesi hem siyasi hem de askeri yetkililerce paylaşılıyor.
Ankara stratejik açıdan, ABD ile birlikte hareket ederek Irak'ın parçalanmasını önlemeyi; bir yandan AB ile uyumlu giderek, Türkiye'yi aynı sürece sokacak gelişmeleri önlemeyi hedefliyor.
Böyle bir konumda ABD'nin Irak'a hakim olamayışı ve güvenlik sağlamakta zorluk çekmesi nedeniyle Türkiye'ye ihtiyaç duyması, stratejik bir fırsat olarak görülüyor. ABD ile uyumlu bir politika izleyerek Irak'ın bütünlüğünün sağlanması ve siyasi yapılanmasının buna göre şekillenmesi halinde, bunun Avrupa'dan gelecek Türkiye'ye dönük baskıları da etkileyeceği hesaplanıyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Hükümet Irak'a asker gönderme niyetinde. Bu eğilim önceki gün yapılan Irak zirvesinde bir kez daha ortaya çıktı.
Asker gönderme eğilimi iki temel nedene dayanıyor:
1- ABD ile ilişkileri düzeltmek,
2- Irak denkleminin içinde yer alarak, masada söz sahibi olmak.
Hükümet 1 Mart tezkeresiyle kaçırdığını düşündüğü "fırsat"ın yeniden doğduğu düşüncesinde.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye'nin Irak'a yaklaşımının doğru anlatılması ve doğru algılanmasının önemi üzerinde duruyor.
Gül, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi konusundaki yaklaşımının Irak halkına yardım etmek, istikrarın sağlanmasına ve Irak halkının ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunmak biçiminde özetlenebileceğini söyledi.
Gül, dünkü görüşmemizde, bu görüşünü şöyle aktardı:
"Türkiye Irak'a giderse savaşmak için değil Irak halkını kurtarmak için gider. Ancak böyle bir çerçevede Türkiye görev üstlenir. Yoksa sadece güvenlik boyutuyla değil. Sosyal amaçlarla gider. Bunun içinde güvenliğin sağlanması için asker olabilir."
Dışişleri Bakanı Gül'ün yaklaşımını belirleyen faktörlerin başında savaş sonrası koşullar geliyor. Gül şöyle diyor: