ABDnin asker talebi

18 Temmuz 2003

ABD askerlerinin Irakta her gün saldırıya uğramaları, güvenliğin tam sağlanamamış olması, Washington için Irakta "barışı kurma ve koruma" işlevi görecek asker takviyesi ihtiyacını öne çıkardı.Hindistandan olumsuz yanıt alan ABD, bu konuda Ankaradan yardım talebinde bulundu. Daha önce, koalisyon ülkelerine genel başvurular yaparak, bu yönde ne tür katkıda bulunabileceklerini soran Washington, şimdi Ankaranın daha önce verdiği olumlu yanıtı yaşama geçirmesi beklentisi içinde.Bu beklentiyle de askeri temaslarını yoğunlaştırmış görünüyor.Süleymaniye skandalında ABDnin en üst düzeyde devreye girmesinin nedenlerinden biri olarak da bu beklenti gösteriliyor.Bugün iki ABDli üst düzey komutanın Ankaraya yapacakları ziyaret de bu açıdan önem taşıyor. NATO Müttefik Kuvvetler Komutanı Jones ile Iraktaki ABD birliklerinin komutanlığına atanan Abizaidin aynı gün yapacakları ziyarette, asker talebinin de gündeme gelmesi bekleniyor.ABDnin kısa aralıklarla çok üst düzeyde askeri ziyaretler gerçekleştirmesinin, Süleymaniyenin yarattığı kırgınlığı azaltmanın yanı sıra, Irak için TSKnın yapabileceği katkıyı ele almak amacı da taşıdığı belirtiliyor.Bu yönde bazı görüşmelerin yapıldığı, Türkiyenin

Yazının Devamı

ABD’nin asker talebi

18 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Süleymaniye skandalıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni derinden yaralayan ABD garip bir çelişkinin sıkıntısı içinde bugünlerde... Türk subayının kafasına çuval geçirmenin yarattığı krizle hemen hemen aynı günlerde Ankara’yla TSK’nın Irak için asker vermesi talebiyle ilgili temasa geçmesi iki taraflı sıkıntıya yol açmış durumda.
     ABD askerlerinin Irak’ta her gün saldırıya uğramaları, güvenliğin tam sağlanamamış olması, Washington için Irak’ta "barışı kurma ve koruma" işlevi görecek asker takviyesi ihtiyacını öne çıkardı.
     Hindistan’dan olumsuz yanıt alan ABD, bu konuda Ankara’dan yardım talebinde bulundu. Daha önce, koalisyon ülkelerine genel başvurular yaparak, bu yönde ne tür katkıda bulunabileceklerini soran Washington, şimdi Ankara’nın daha önce verdiği olumlu yanıtı yaşama geçirmesi beklentisi içinde.
     Bu beklentiyle de askeri temaslarını yoğunlaştırmış görünüyor.
     Süleymaniye skandalında ABD’nin en üst düzeyde devreye girmesinin nedenlerinden biri olarak da bu beklenti gösteriliyor.
     Bugün iki

Yazının Devamı

Gül'ün bakış açısı

17 Temmuz 2003

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de dünkü görüşmemizde, "mahcup olan taraf biz değiliz, iddialarıyla ilgili bir kanıt sunamadılar" diyerek, mahcubiyetin ABD tarafına ait olduğunu dolaylı biçimde ifade etmiş oldu. Süleymaniye skandalıyla ilgili ortak açıklamanın kamuoyunun beklentisini karşılamadığı yaygın kanı. ABD tarafı ikili görüşmelerde hatalı olduğunu, yanlış yaptığını sözlü olarak ifade ediyor ama bunun ortak açıklamaya geçmesini istemiyor. Son günlerde ABD yönetiminin birçok iddiasının asılsız çıkması nedeniyle düştüğü mahcup durumun tekrarlanmasından kaçındığı belli. Albay yok "İşte Türk albaylardan söz ettiler. Onların faaliyetlerinden bahsettiler. Biz de `isim verin, kimdir bu albaylar, gösterin' deyince, bir şey söyleyemediler. Çünkü, öyle birileri yok. Bunu biz kanıtladık. Böyle olunca iddiaların asılsız olduğu anlaşıldı. Bunu ABD tarafı da biliyor."Gül, ortak açıklamada ABD tarafının özür dilemeyişini değerlendirirken de, "devletlerin özür dilemeleri biraz farklı oluyor, bir süper güç olarak hatalı olduklarını, yanlış yaptıklarını anladılar, üzüntü beyanıyla bunu ortaya koymuş oldular" dedi. Gül, ABD iddialarına kanıt gösteremeyişine de şu örneği verdi: Wolfowitz Kuzey

Yazının Devamı

Gül'ün bakış açısı

17 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Süleymaniye skandalıyla ilgili ortak açıklamanın kamuoyunun beklentisini karşılamadığı yaygın kanı. ABD tarafı ikili görüşmelerde hatalı olduğunu, yanlış yaptığını sözlü olarak ifade ediyor ama bunun ortak açıklamaya geçmesini istemiyor. Son günlerde ABD yönetiminin birçok iddiasının asılsız çıkması nedeniyle düştüğü mahcup durumun tekrarlanmasından kaçındığı belli.
     Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de dünkü görüşmemizde, "mahcup olan taraf biz değiliz, iddialarıyla ilgili bir kanıt sunamadılar" diyerek, mahcubiyetin ABD tarafına ait olduğunu dolaylı biçimde ifade etmiş oldu.
     
     Albay yok
     Gül, ABD iddialarına kanıt gösteremeyişine de şu örneği verdi:
     "İşte Türk albaylardan söz ettiler. Onların faaliyetlerinden bahsettiler. Biz de 'isim verin, kimdir bu albaylar, gösterin' deyince, bir şey söyleyemediler. Çünkü, öyle birileri yok. Bunu biz kanıtladık. Böyle olunca iddiaların asılsız olduğu anlaşıldı. Bunu ABD tarafı da biliyor."

Yazının Devamı

Çuval, kelepçe ve açıklama

16 Temmuz 2003

Doğrusu açıklama, Türk kamuoyunun beklentilerini karşılamaktan uzak.ABD olayı üzüntü verici bulduğunu ifade ile yetiniyor. Türk tarafı da aynı üzüntü içinde olduğunu beyan ediyor.ABD'nin özür dilemesi söz konusu olmadığı gibi Türk subaylarının gözaltına alınmaları kararına ilişkin bir yanlışlık iması da yok. ABD tarafı, gözaltı kararının doğruluğunu, yanlışlığını tartışmıyor, sadece alınış sırasındaki muameleye ilişkin Türk tarafının kaygısını not etmekle yetiniyor.Ayrıca, Türk askerlerinin faaliyetleriyle ilgili kendi kaygılarını da Türk tarafına not ettiriyor.Ortak açıklama karşılıklı "not etme"yi aşmıyor.Açıklamaya göre müttefikler arasında vuku bulan bu olayı ve Türk askerlerinin gözaltında maruz kaldıkları muameleyi üzüntü ile karşılamışlar!Yani muameleyi yapan da muameleye maruz kalan da eşit biçimde üzgün!Bu açıklama, Türk subaylarının başına çuval geçirilmesini, ellerine, ayaklarına kelepçe takılmasını, kaburgalarının kırılmasını açıklamadığı gibi bu onur kırıcı davranış nedeniyle ABD tarafına en küçük bir kusur imasında dahi bulunmuyor.Varılan sonuç bu ise ABD askerlerinin Türk subaylarına yaptığı çuval ve kelepçe muamelesinin yanlarına kar kaldığını söylemek abartı

Yazının Devamı

Çuval, kelepçe ve açıklama

16 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Süleymaniye skandalını araştırmak için oluşturulan Türk - ABD ortak komisyonu ortak açıklamasını yaptı.
     Doğrusu açıklama, Türk kamuoyunun beklentilerini karşılamaktan uzak.
     ABD olayı üzüntü verici bulduğunu ifade ile yetiniyor. Türk tarafı da aynı üzüntü içinde olduğunu beyan ediyor.
     ABD'nin özür dilemesi söz konusu olmadığı gibi Türk subaylarının gözaltına alınmaları kararına ilişkin bir yanlışlık iması da yok. ABD tarafı, gözaltı kararının doğruluğunu, yanlışlığını tartışmıyor, sadece alınış sırasındaki muameleye ilişkin Türk tarafının kaygısını not etmekle yetiniyor.
     Ayrıca, Türk askerlerinin faaliyetleriyle ilgili kendi kaygılarını da Türk tarafına not ettiriyor.
     Ortak açıklama karşılıklı "not etme"yi aşmıyor.

Yazının Devamı

Süleymaniye olayının izi silinir mi?

15 Temmuz 2003

Bu soruya "evet" demek mümkün değil.ABD askerlerinin Türk timinin binasını basıp, Türk subaylarının başına çuval geçirmeleri, ellerini arkadan bağlamaları, birinin kaburgasını kıracak şekilde kaba kuvvet kullanmalarıyla yaşanan skandal, bir orta yol açıklaması veya bir ABD'li generalin operasyona maruz kalan binbaşının sırtını sıvazlamasıyla geçiştirilecek türden değil...Bu yolla görüntü kurtarılsa bile işin esası başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Türk ulusu üzerinde derin izler bırakacaktır. ABD bu hareketiyle düzelmeye yüz tutan Türk - ABD ilişkilerini yeniden baltalamış ve ağır hasar vermiştir.Bu operasyonun, amacını aşan biçimde bir yanlış anlama veya alt düzeyde bir hata sonucu olduğuna inanmak zordur. İnanmış gibi yapılsa bile gerçek başta yine Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Türkiye'nin ABD'ye karşı büyük bir güvensizlik içine girdiğidir.Olay üst düzeyde "çirkin" ve "maksatlı" olarak değerlendirilmiştir.Maksat nedir, sorusuna gelince...Maksat; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin örselenmesi ve Ankara'nın baskılanmasıdır. Operasyonun yöntemi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin itibarını zedelemeye yöneliktir.Bu çabanın bir süredir sistemli biçimde yürütüldüğü görülüyor. AB

Yazının Devamı

Süleymaniye olayının izi silinir mi?

15 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     ABD askerlerinin Süleymaniye'de yarattıkları rezaletin izleri bir ortak açıklamayla silinebilir mi?
     Bu soruya "evet" demek mümkün değil.
     ABD askerlerinin Türk timinin binasını basıp, Türk subaylarının başına çuval geçirmeleri, ellerini arkadan bağlamaları, birinin kaburgasını kıracak şekilde kaba kuvvet kullanmalarıyla yaşanan skandal, bir orta yol açıklaması veya bir ABD'li generalin operasyona maruz kalan binbaşının sırtını sıvazlamasıyla geçiştirilecek türden değil...
     Bu yolla görüntü kurtarılsa bile işin esası başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Türk ulusu üzerinde derin izler bırakacaktır. ABD bu hareketiyle düzelmeye yüz tutan Türk - ABD ilişkilerini yeniden baltalamış ve ağır hasar vermiştir.
     Bu operasyonun, amacını aşan biçimde bir yanlış anlama veya alt düzeyde bir hata sonucu olduğuna inanmak zordur. İnanmış gibi yapılsa bile gerçek başta yine Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere Türkiye'nin ABD'ye karşı büyük bir güvensizlik içine girdiğidir.
     Olay üst düzeyde "çirkin" ve

Yazının Devamı