<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD'den döndü. Washington'da edindiği izlenimleri, Cumhurbaşkanı, hükümet ve Genelkurmay ile paylaşacak.
Irak savaşı sonrası oluşan koşullar ve ABD'nin Türkiye'den asker istemesiyle Ankara'nın ABD ve Irak konusunda, yeni politikalar oluşturması gereği ortaya çıktı.
Savaş öncesinde yaşananlar düşünülürse Ankara'nın yapması gereken öncelikle "iç uyumu" sağlamak olmalıdır.
Üs ve limanların geliştirilmesi amacıyla birinci tezkereyi çıkartan, ABD askerinin Türkiye'ye gelmesi ve Irak'a geçmesine ilişkin ikinci tezkereyi geri çeviren, daha sonra üçüncü bir tezkere ile hava sahasını açan ve Kuzey Irak'a Türk askeri gönderilmesine yetki veren Ankara, uyumlu bir görüntü sergileyememiştir.
ABD'nin talepleri karşısında farklı kararlar verilirken, Çankaya, hükümet ve Genelkurmay arasında da, ortak bir çizgi oluşturulamadı. Washington'un talepleri karşısında olumlu veya olumsuz ama istikrarlı bir politika üretemeyen Türkiye'nin ikinci tezkere sonrasında karşılaştığı zorlukların kaynağını büyük ölçüde bu olumsuzluğun oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Ankara bu kez aynı duruma düşmemeli. Hükümet, TBMM'nin önüne gelmeden önce
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türkiye'nin 2001 krizinden sonra yöneldiği en yararlı politikalardan biri siyasetin rant dağıtan biçimde ekonomiden çekilmesini sağlayacak reformlara yönelmesiydi.
Bu yolda atılan en önemli adımlar ise rant alanlarını düzenleyen özel kurulların oluşturulmasıydı.
Türkiye'de, yolsuzluk sektörünün yuvalandığı en geniş alan kamu ihaleleridir. Bu alanda, siyasetin ekonomik ve mali araçları rant dağıtmak için kullanmasına engel olmak amacıyla Kamu İhale Kurulu (KİK) kurulmuştu. Bir diğer önemli adım da İhale Yasası'nın yeniden düzenlenmesiydi. Bu yasanın uygulanması ve siyasetin etki alanı dışında kamu ihalelerinin yapılması, KİK'in asli işlevi olarak belirlendi.
Kamu ihalelerinin hemen her aşamasında usulsüzlük ve rüşvetin yaygınlığının, bizzat Bayındırlık bakanları tarafından itiraf edildiği düşünülürse, İhale Yasası ve KİK'in önemi çok daha iyi anlaşılır.
Meclis Araştırma Komisyonu'nun son raporunda da saptandığı gibi Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizlerin en önemli etkenlerinden biri bu alanda yapılan yolsuzluklar ve kamu kaynaklarının kayırmacı bir anlayışla dağıtılmasıdır.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun raporu TBMM Başkanlığı'nda...
Rapor sadece yaptığı araştırmaların sonuçlarını değil yolsuzlukların önüne geçilmesi için bazı öneriler de içeriyor. Birtakım yasal değişiklikler öneriyor.
Ancak çok önemli bir eksiği var: Dokunulmazlık...
Bir aksayan taraf da komisyonun çifte standart kullanmış olması. Bir önceki hükümetin hemen hemen bütün bakanları için soruşturma, araştırma isteyen komisyon, mevcut hükümetin aynı işlemlerine hiç değinmiyor.
Bu konuya değinmeleri ancak azınlık görüşlerinde görebiliyoruz. Komisyonun CHP'li üyelerince yazılan muhalefet şerhlerinde, bugünkü hükümetin de özelleştirme taksitlerinin ertelenmesi kararı verdiğine dikkat çekilerek, çifte standart uygulaması eleştiriliyor ve kayıt altına alınıyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Washington temasları sürüyor. Gül'ün temasları, Ankara'nın izleyeceği yol açısından belirleyici önem taşıyor.
Gül, ABD'ye giderken, sorunun sadece Irak'a Türk askeri gönderilmesi olmadığını, bunun siyasi yaklaşımın ancak bir unsuru olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Ancak, tartışmaların odağında yine de asker gönderilmesi konusu var.
Gül, ABD'li generallerin, Türk askerine ihtiyaç duyduklarını ilettiklerini de yansıtmıştı.
Gül'ün açıklamalarından anlaşılıyor ki, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi öncelikle Türkiye ile ABD arasında bir siyasi uzlaşmanın sağlanmasına bağlı. Ancak sağlandıktan sonra asker gönderme konusunda somut girişimler söz konusu olabilecek.
Konunun açıklığa kavuşması Gül'ün ABD'de yapacağı temaslar ve alacağı yanıtlara bağlı gibi görünüyor.
Türkiyenin temel sorunlarından biri yolsuzluk sektörüdür. Yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılık, siyasi nüfuz kullanarak para kazanmak, siyaset - ticaret - mafya ortaklığı, maalesef yolsuzluğu Türkiyede artık bir "sektör" haline getirmiştir. Örneklerini her gün görüyor, yaşıyoruz.Bu nedenlerle hükümetlerin yolsuzlukla mücadele yolundaki tüm girişimleri desteklenmeli. Nitekim Mecliste oluşturulan Yolsuzlukları Araştırma Komisyonunun çalışmaları da kamuoyunda destek buldu.Daha önce de birçok araştırma - soruşturma komisyonları oluşturuldu. Ancak sonuçta, siyasi karar verildiği için bu girişimlerin hiçbiri somut bir sonuca ulaşmadı. Mecliste parmak hesabıyla veya karşılıklı çıkar yaklaşımıyla dosyalar kapatıldı. Bu dosyaların açılması bakımından son komisyonun araştırmaları, saptamaları, önerileri elbette önemli.Ancak, bu çalışmalar yapılırken işin sulandırılmaması gerekiyor. Geçmişte, başbakanlar için aynı araştırmalar yapılırken, gelmiş geçmiş bütün başbakanların kapsama alınması önerileri ve kararıyla araştırma ve soruşturmalar sulandırılmıştı. Hedef genişletilmesi yoluyla gerçekten araştırılması gereken kuşku ve konular geri planda kalmıştı.Şimdi aynı hatanın yapılmaması gerekiyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu raporunu açıkladı ve 25 eski bakan hakkında soruşturma komisyonu kurulmasını talep etti. Bunun bir anlamı da komisyonun, bu bakanlar için Yüce Divan'a gitmelerinin gerekli olup olmadığının saptanması istemidir.
Türkiye'nin temel sorunlarından biri yolsuzluk sektörüdür. Yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılık, siyasi nüfuz kullanarak para kazanmak, siyaset - ticaret - mafya ortaklığı, maalesef yolsuzluğu Türkiye'de artık bir "sektör" haline getirmiştir. Örneklerini her gün görüyor, yaşıyoruz.
Bu nedenlerle hükümetlerin yolsuzlukla mücadele yolundaki tüm girişimleri desteklenmeli. Nitekim Meclis'te oluşturulan Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun çalışmaları da kamuoyunda destek buldu.
Daha önce de birçok araştırma - soruşturma komisyonları oluşturuldu. Ancak sonuçta, siyasi karar verildiği için bu girişimlerin hiçbiri somut bir sonuca ulaşmadı. Meclis'te parmak hesabıyla veya karşılıklı çıkar yaklaşımıyla dosyalar kapatıldı. Bu dosyaların açılması bakımından son komisyonun araştırmaları, saptamaları, önerileri
ABD, 1 Marttan bu yana, Türkiye politikasında sürekli yalpalıyor. Tezkerenin geri çevrilmesinden sonra ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitzin yaptığı ağır açıklamalar, Türk Silahlı Kuvvetlerini hırpalayan sözleri Türk kamuoyunda tepki uyandırırken; Süleymaniyede Türk subaylarının kafalarına çuval geçirilerek gözaltına alınmalarıyla ilişkilerin dibe vurduğu bir dönemde, Washington Irak için asker istiyor.Madem ABD, böyle bir talepte bulunacaktı, o zaman bu Süleymaniye rezaleti neydi?Süleymaniye rezaleti Ankaranın işini de zorlaştırdı. ABDye karşı kamuoyu tepkisinin doruğa çıktığı bir dönemde, Irakın en riskli bölgelerine Türk askeri göndermeye karar vermenin hiç de kolay olmayacağını herhalde ABD de görüyordur.Bütün bu olumsuz koşullara ve ABDnin çelişkili tutumuna rağmen, Ankara duygusal davranmamaya, ileriyi düşünerek adım atmaya çaba gösteriyor. Bu yaklaşım hem hükümette hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesinde gözleniyor.Dışişleri Bakanı Gülün ABDde vereceği mesaja geçmeden önce, ABD cephesine bakalım... ABD gayri resmi temaslarında Ankaraya, savaş sonrası koşulların zor olduğunu, her soruna yetişemediklerini, bu nedenle de Türkiyenin katkısına ihtiyaçları olduğu
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Washington ziyareti, Türk - ABD ilişkileri ve Irak sorunu açısından belirleyici bir önem taşıyor. Türk-ABD ilişkileri sıkıntılı. Tezkerenin reddedilmesiyle başlayan gerginlik, Süleymaniye skandalıyla doruğa tırmanırken, böyle bir ortamda, ABD'nin, Türkiye'den asker istemesi, çelişkili bir durum otaya çıkardı.
ABD, 1 Mart'tan bu yana, Türkiye politikasında sürekli yalpalıyor. Tezkerenin geri çevrilmesinden sonra ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in yaptığı ağır açıklamalar, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hırpalayan sözleri Türk kamuoyunda tepki uyandırırken; Süleymaniye'de Türk subaylarının kafalarına çuval geçirilerek gözaltına alınmalarıyla ilişkilerin dibe vurduğu bir dönemde, Washington Irak için asker istiyor.
Madem ABD, böyle bir talepte bulunacaktı, o zaman bu Süleymaniye rezaleti neydi?
Süleymaniye rezaleti Ankara'nın işini de zorlaştırdı. ABD'ye karşı kamuoyu tepkisinin doruğa çıktığı bir dönemde, Irak'ın en riskli bölgelerine Türk askeri göndermeye karar vermenin hiç de kolay olmayacağını herhalde ABD de